24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

? sokaklarda, hepsi de birbirinin aynı gökdelenlerini dikebilmek uğruna önüne çıkan bütün engelleri aşmak için her şeyi yapmaya hazır. Cihangir’de gökdelenlerin arasına sıkışmış, bahçeli, küçük evin sahibi Hikmet Hoca ne kadar daha dayanabilir ki, elinden gelse Ayasofya’yı, Topkapı’yı bile yıkmaya kararlı “Niyorklu Temel”in karşısında. Avukat, eski Marksist Can Tezcan’sa gençlik arkadaşlarının suçsuz yere yargılanmalarından yakınmakta ama onları kurtaramıyor. Çıkar yolu buldu bile: Yargı özelleşirse hem en iyi müşterisi Temel Diker’in önüne çıkan yasal engelleri aşacak, hem de dostlarını kurtaracak. Üstelik bütün bu çürümüşlüğün içinde öyle dürüstçe, inanarak ve safça savunuyor ki tezini, roman boyunca birinin onu sarsıp kendine getirmesini bekledim. Bundan böyle özelleştirme sözü edildiğinde, Can Tezcan’ı yargıyı özelleştirmek için çabalarken izleyeceğimi biliyorum. Artık, bir gökdelene “üç boyutu nerdeyse birbirine eşit bir Karadeniz uşağı” olan Niyorklu Temel’i görmeden bakabileceğimi sanmam. Karamazof Kardeşler’in –hem sıkı bir budala, hem de dört dörtlük bir üç kâğıtçı olan– Smerdiakof’u bu romanla yeniden biçimlendi bence. Günümüz politikacıları arasında Mevlüt Doğan’ın olmadığına kimse inandıramaz beni, ya da Rıza Koç’ların aramızda dolaşmadığına. Gökdelenleri de unutmamak gerek. Yalnız göğü değil, yeri de, tarihi de geleceği de delen, Rıza Koç’un deyişiyle İstanbul’u bir phallus ormanına dönüştüren gökdelenler bir roman kişisi kadar canlı anlatılmış kitapta. Kimi yönetmenler vardır hani, filmlerinin bir sahnesinde küçücük de olsa görünüverirler. Kendi kurCUMHURİYET KİTAP dukları dünyada, ben de buradayım demeye mi çalışırlar bilmem ama, hoş bulurum çabalarını. Bir anlatı kişisi olarak Tahsin Yücel, daha önce de yaptığı gibi, bu romanında da göz kırpmış okurlarına. Anlatının tamamı 2073 yılına göre kurulmuş kitapta, “bugün” hep 2073 olarak geçiyor, yalnız bir yerde “bugün” karışmış: “önce televizyonları izlemeli ve buradan yansıyacak ışıktan yararlanmalıydı, çünkü bugün olduğu gibi o gün de evde, Tahsin YÜCEL sokakta, okulda, partide ve hükümette herhangi bir tasarı ya da etkinliğin geçerlilik kazanabilmesi için önce birkaç televizyon izlencesine konu olması ve olumlu bulunması gerekmekteydi (s. 71). Burada “bugün” günümüz için, “o gün” 2073 için kullanılmış. Kitapta gün, ay, yıl ayrıntısı fazlaca verilmiş, bu nedenle kimi yerlerde 2074’e atlamak gibi tarih aksamaları olmuş, dizgi yanlışlığı da olabilir. NE DERSİNİZ, UMUT VAR MI? Gökdelen için ne denilebilir? Bir ters ütopya sayılabilir mi? Ya da yalnızca günümüzün bir yergisi mi? Gelecek anlatılsa da okur hep bugünü düşünerek okuyacaktır Gökdelen’i. Romanı komik bularak okuyanlar var, bense daha çok üstüme bir gökdelen yıkılacakmış gibi okudum. Tahsin Yücel’in alay, yergi dozu en yüksek ve en karamsar romanı diyebilirim Gökdelen için. Komikten çok trajikomiğe yakın, bir kara güldürü. Bu kitabında da yazarın, yeni sözcükleri günlük dile yerleştirme çabasına ve dildeki ustalığına şapka çıkarmak gerek. Gökdelen, –Yalan’ın tahtını sarsamamakla birlikte– gönlümde ve kitaplığımda Tahsin Yücel’in öbür kitaplarının yanındaki yerini aldı. 2073’te bile kitaplardan umut kesilmiyor ama, ben o günler gelmeden siz de Gökdelen’e bir yer açın derim. Sorulardan sıkılmayıp yazıyı sonuna kadar okumuş olanlar için, son soru: Siz de Can Tezcan gibi, insanın doğasına, başkaldırı yetisine güvenenlerden misiniz? Ne dersiniz, umut var mı? ? eserdemirkan@hotmail.com Gökdelen/ Tahsin Yücel/ Can Yayınları/ 2006/ 288 s. 878 SAYFA 25 SAYI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear