Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
? Gökdelen Pek çok kurum özelleştirilmiş; ülkenin karasuları bir Amerikalıya satılmış, İstanbullular denizlere yaklaşamıyor bile. İstanbul Üniversitesi özelleştirilmiş, yeni adı “T.C. Şaban Yoğurtçu Üniversitesi” olmuş. İktidara gelen partilerin adı değişmekle birlikte uygulamaları birbirinin aynı. Yıllardır tek parti iktidarda gibi... Doğadan söz etmeye gerek yok sanırım, gidiş belli değil mi? İyi bir haber: Nüfus büyük oranda azalmış, öyle yüz milyonlara vurmamış sayımız. Nüfus azalmış azalmasına da yaşam düzeylerini soracak olursanız, yanıt ürkütücü: Varlıklılar gökdelenlere çekilmişler ve yine gökdelenlerdeki işlerine tek kişilik uçaklarıyla –mekiklerle– gidip geliyorlar, yerde olup bitenlerden habersizler. Yoksullar mı? Memlekette yoksul kalmamış ki. Hemen sevinmeyin, yoksul bile diyemeyeceğimiz yılkı adamları dolaşıyor İstanbul sokaklarında, dağlarda, karayollarında. Yılkı atları gibi doğaya salınmış insanlar, çıplak, aç, ne bulurlarsa yiyerek sürüler halinde dolaşıyorlar, aralarında doktorlar, mühendisler bile var. Ve gökdelenlerde yaşayanlar onlardan habersiz. (Bunları okurken Ece Temelkuran’ın Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita adlı kitabında anlattığı Venezüela’yı anımsadım. Ülkenin varlıklıları ve gettolarında yaşayan yoksulları neredeyse birbirlerini hiç görmeden yaşıyorlarmış.) Basında yılkı adamlarıyla ilgili tek bir haber yer almıyor. Medya iktidarın hoşuna gitmeyecek haberlere yer vermiyor, iktidar da medyanın yönlendirmelerine yeşil ışık yakıyor. Fark ettiniz mi, Gökdelen’de anlatılanların pek çoğu bugün yaşananları çağrıştırıyor. TEMEL DİKER, HİKMET HOCA, CAN TEZCAN.... ? Eser DEMİRKAN ünyanın, Türkiye’nin, daha da daraltırsak İstanbul’un gidişinden hoşnut olan var mı aramızda? Ya, çarpık kentleşmeden, çevre kirliliğinden, nüfusun hızla artışından yakınmayan? Daha politik sorulara geçelim: Sizce devlet yapması gerekenlerden hangisini tam ve doğru yapıyor? Sağlık, eğitim, güvenlik gibi konularda devletten aldığınız hizmetleri yeterli buluyor musunuz? Şimdi de başka sorular: Televizyonun karşısına geçtiğinizde ya da gazetenizi okurken, gerçekten doğru bilgi aldığınıza inanıyor musunuz? “Medya” üstüne düşen görevi yapıyor, bizler de yurttaş olarak ülkemizde olan bitenden haberliyiz desem, onaylar mısınız? Peki ya önerilen çözümlerle ilgili neler düşünüyorsunuz? Devletin yükünün çok fazla olduğunu, bu nedenle özelleştirmenin kaçınılmaz olduğunu savunanlardan mısınız? Sizce kesinlikle özelleştirilmemesi gereken kurumlar var mı? “Güvenliğimiz gereği iletişim, enerji, madenler gibi önemli alanlarda özelleştirme yapılmamalı” diyenlerdenseniz, maçı çoktan kaybettiniz. Limanlar, demiryolları, hava ve deniz ulaşımı demeyin, gülünecek duruma düşersiniz. Açılan bütün özel eğitim ve sağlık kuruluşlarına karşın devletin bu alanlardan çekilmemesi gerektiğini mi düşünüyorsunuz? Kimi okul binalarının satışa çıkarıldığını duydunuz mu? Çok karamsar bir tablo mu çıktı ortaya? Bu da bir şey mi? Yıllar sonra ne olur sizce durumumuz? Ülkemizde, İstanbul’da gelecekte yaşanacakları bilmek ister misiniz? Konuyla ilgilendiyseniz Tahsin Yücel’in yeni romanı Gökdelen tam size göre. Yok, eğer bu sorulardan sıkıldıysanız, bu yazıyı da Gökdelen’i de boş verin gitsin. D 2073 YILINDA TÜRKİYE... Tahsin Yücel Gökdelen’de 2073 yılının Türkiye’sini, İstanbul’unu anlatıyor demiş miydim? Bugün beğenmediğimiz, eleştirdiğimiz durumlar 2073 yılında değişmiş midir, ne dersiniz? İşte birkaç örnek: SAYFA 24 Tahsin Yücel okurları iyi bilirler, onun öyküroman kişileri unutulmazdır, Dostoyevski kişileri gibi her an aramızdadırlar. Bir süpermarkette Kumru hanımla (Kumru ile Kumru) karşılaşabilirim gibi gelir bana, Yusuf Aksu’nun (Yalan) Maçka’daki apartmanlardan hangisinde oturduğunu merak ederim. Bir yemek tarifi aldığımda İlyas Divitoğlu’nu (Mutfak Çıkmazı), bıyık sözü edildiğinde Cumali’yi (Bıyık Söylencesi), bir duvar yazısı gördüğümde Vatandaş’ı anmadan edemem. Günün birinde Memedali’yi (“Ben ve Öteki” ile diğer Ötegeçe anlatıları) yanı başımda, adımlarını sessizce bana uydurmuş bulursam hiç şaşırmam. Gökdelen’deki roman kişileri de katıldı aramıza: İstanbul’u New York’tan daha güzel, daha modern bir kente dönüştürmeyi amaçlayan Temel Diker, hepsi birbirine eşit ? KİTAP SAYI 878 CUMHURİYET