28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

? la pazarlama, daha ucuza mal alımı ve daha çok satış gibi çoğu, kimilerince olumlu sayılabilecek sonucu meydana getirir. Öyleyse bir yıllık anlaşmadan sonra "duruma göre hareket etmek" ve boş bağlılık kontratlarına imza atmamak en iyisi olacaktır. Bir de madalyonun öbür tarafından bakalım: Bugün girdiğimiz işte yeterli para ve iyi koşullara sahip olabiliriz ama bu demek değil ki o firmadan emekli olacağız. Her zaman daha fazla para ve daha iyi koşullar mevcuttur. Onlara ulaşmaya çalışmak dururken ilk girdiğimiz şirkete bağlanıp kalmak gibi bir davranış ise bize ayak bağı olmaktan ötesine geçemez. Bu da postmodern insanın işine ilk başladığı günlerde edindiği yaklaşım. İş hayatı konusunda yaşadıklarımızın çok benzerini kendimize eş ya da sevgili olarak kabul ettiğimiz insanlarla olan ikili ilişkilerimizde de yaşıyoruz. Hiçbirimiz hayatımızı ilk sevgililerimizi bırakın ilk eşlerimizle bile geçirmeyi düşündüğünü rahatlıkla ifade edemiyor. Bir ömür boyunun yerini nereye kadar giderse aldı ve biz gittiği yere kadarı değiştirmemek için en ufak bir bağlanma çabası göstermemekte kararlıyız. Tek gecelik ilişkiler artık bir heyecan arayışından çok daha fazlası. Onlar bireyin güvende olduğu ve kendisini en rahat ifade edebildiği iletişim biçimleri. Çokeşlilik insanoğlunun doğasıymış da sanki birileri tek bir kişiye bağlanarak onu yok etmeye çalışıyormuş gibi korunma altındayız. Gerçek şu ki, biz hiçbir zaman birbirimizden kopmadık çünkü zaten hiç bağlanmamıştık. Böylece biz değil ama ben hep varlığını korudu üstelik kopuş olmadığı için kendinden hiçbir şey kaybetmeyerek. Gözden kaçırdığımız nokta ise bunların hepsinin ağır postmodernizm vakalarının, yani günümüz insanının, hastalığına bulmaya çalıştığı kılıflar olduğu ve böyle giderse kendinden bir şey kaybetmeye bile fırsat bulamadan kendiliğinden ve birden yok olacağıdır. ESNEKLİK AZALDIKÇA... Tüm bunların özünde yatan anahtar kelime ise esneklik. Bu sözcük çağımızdaki her türlü kapalı kapıyı bir anda açabilir. Örneğin patronunuzla bir proje üzerinde bir türlü anlaşmaya varamıyorsunuz ve o sizden kimi kurallarınızı göz ardı etmenizi talep ediyor. Bu konumda yapılabilecek tek bir şey var: Esnek olmak. Bu, iki şeyi sağlayacaktır. Bulunduğunuz firmanın kapısını hiçbir şey düşünmeden ve hissetmeden çarpıp çıkabilmenizi ya da patronunuzun önerisini kolaylıkla kabul edebilmenizi. Önceden de belirttiğim gibi bugün Türkiye dahil kapitalist sistemi benimsemiş tüm ülkelerde iş değiştirmek yaşamın ayrılmaz bir parçası. Çünkü herkes her konuda olduğu gibi bu konuda da oldukça esnek. Ya da bugünlerde oldukça popülerleşen ve gazete sütunlarından inmeyen bir eylem olan aldatmayı düşünelim. İnsanların bu olaya verdiği tepki gün geçtikçe farklılaşıyor. Birkaç kuşak öncesi bunu oldukça çirkin, değersiz ve insana yakışmayan bir davranış olarak değerlendirirken günümüzde aldatmak gittiği yere kadar diye başlayanların varış noktası oldu. Biz yeni kuşaklar da postmodernizmin her şeyini benimsediğimiz gibi aldatmak gibi bir eylemi böylesine günlük bir olay biçiminde bize sunmasını da benimsedik. Artık esneklik olmadan yaşamaya çalışanlar için hayat oldukça zor. ÇalışCUMHURİYET KİTAP SAYI maya başladığınız kuruma olan bağlılığınız yüzünden gelen iş tekliflerini geri çevirirken çevrenizde ayda bir iş değiştirip her patronun gözdesi olmasının yanı sıra aynı işi yaptığınız halde sizden kat ve kat fazla para kazananları izlemek zorunda kalacaksınız. Ya da kendinize eş ya da sevgili olarak seçtiğiniz kişinin birkaç ay sonra karşınıza dikilip yeni heyecanlara yelken açma isteğini ‘Zaten sonsuza kadar sürecek değildi ya nasıl olsa bir gün bitecekti’ tesellisiyle anlamlı kılma çabasını dinlemek durumunda kalacaksınız. Burada katı maddeler için geçerli olan basit bir fizik kuralı ne yazık ki insanlar için de geçerli oluyor: Esneklik azaldıkça kırılganlık artar. HAYATIMIZDAKİ BELİRSİZLİK Peki, bizler bireyselleşme sürecinde hangi yolları izledik? Toplumu yok etmeye ne zaman başladık ve bu eylemimizi hangi düşünceler tetikledi? Bauman bireyselleşmeyi başlatanın kapitalist sistem olduğunu savunuyor. Fakat buna alternatif olarak getirdiği herhangi bir ideolojik sistem olmadığını daha önce vurgulamıştım. Bunun yanında kapitalizmin hayatımıza kattığı en belirgin özelliği belirsizlik olarak kabul edersek, bunun yarattığı kaos ortamında bireyin tek yapmaya çalıştığının kendisini kurtarmaya çalışmak olduğunu da gözlemleriz. Bunların sonucunda, kapitalizmin bireyselliğe varan yolu diğer ideolojik sistemlere göre çok daha derin ve hızlı kazdığı açıkça ortaya çıkıyor. Belirsizlik, Bauman’ın deyimiyle yaşamımızdaki iğretiliği öylesine artırıyor ki, bu kargaşa içinde var olabilmek her türlü durum karşısında esnek ve bireysel düşünmemiz kaçınılmaz oluyor. İşte bu noktada Bauman’ın ulaştığı sonuca biz de okuyucu olarak kaçınılmaz bir gerçek olarak varıyoruz: Bireysellik insanın kaderi, ne yaparsa yapsın ondan kurtulması mümkün değil. Sadece bir süre saklanabilir. Tam da bizler bir toplum olmamızın gerekliliğine bu denli inanmışken ve belki bunun için elimizden geleni yapmaya hazırlanmışken bu da nereden çıktı diye düşünebilirsiniz. Hatta bu konumda madem bu kaçınılmaz sonumuzdur ne diye bireysellik üzerine tehlike çanları çalan bu kadar makale yazılmış da diyebilirsiniz. Sanırım, Bauman’ın yoksulluk üzerinde bu denli duran bir sosyolog olarak en acımasızca eleştireceği konu insanoğlunun bu duruma nasıl ve ne yüzünden geldiğini bilmiyor olmasıdır. Hepimiz aynı dünyada ve bu dünyanın gerçekleri içerisinde yaşıyoruz. Fakat pek azımız postmodernizm, kapitalizm, belirsizlik ya da bireysellik gibi kavramların anlamları, hayatımızdaki yeri ve birbirleriyle olan yakın ilişkileri hakkında fikir sahibiyiz. İşte bu yüzden bireysellik gibi bir sonun bizler için olumsuz olabileceğini ya da bugün kimilerince olması gereken, doğal bir işleyişmiş gibi görünen kapitalizmi ve getirdiklerini çok azımız kavrayabiliyor ve ilerisini tahmin edebiliyor. Bauman tüm bu kavramlara oldukça hâkim olan bir sosyolog olarak bizi de konuya kıyısından da olsa dahil ediyor ve en azından bizleri neyin beklediğine hazırlıyor. Bu kavramlarla bir nebze içli dışlı olabilen okuyucuya ise bireysellikten bir süre daha kaçma ve saklanma yolu açılıyor. ? Bireyselleşmiş Toplum/ Zygmunt Bauman/ Çev.: Yavuz Alogan/ Ayrıntı/ 315 s. 2005. 878 SAYFA 19
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear