25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

îkinci bölümde köy kahvesindeki değişiklik ilk bakışta gözümüze çarpar. Televizyon ve video gelmistir, domino oynamaktadırlar ama tüm bunlar para karşılığıdır. Şehirden Ale'nin kardesi Hals gelmistir, öğrencidir, o tarla satmakla korucu olmak arasındaki Üişkiyi çözememektedir. îşte burada ilk kez Muhtaro'nun Şehirde okuyanlardan korkulması gerektiğini söylerken Halis'i kastettiği bellidir. Ara oyunda bundan sonraki olayların ilk adımını oluşturan Ahmo'nun evini görürüz. Karısı köydeki değişim sürecinin insanlara nasıl yansıdığının adeta göstergesidir. Şehirden kocası rujoje külotlu çorap getirmiştir ve o makyaj yaparken kendisiyle ilgilenmeyen kocasına, gecmişte Muhtaro'nun oğlu Sılo'nun kendisine asıldığını söylüyerek Ahmo'nun Sılo'ya karşı kin ve nefret duygularıyla dolmasına neden olur. Köyde yeniden bıri daha öldürülmüştiir. Burada iki şık karşımıza çıkryor. Bu Halis de olabilir, Sılo veya Ahmo da...On korucu kadrosu daha alacaklarını düşiinen Muhtaro'ya bu kez de kar§ı çıkan 4.köylü olur. O, koruculuğu bırakmak ister. Ölenin oğlu olduğunu öğrenen Muhtaro yıkılır ama Halis olup bitenlerin kimseye hayrı olmadığını söylemesine karşın Muhtaro kentten gelen bu öğrenciye (Halis'e) gözünün üstünde olduğunu söylemekten kendisini alakoyamaz. Zararın neresinden dönülse kar olduğunu düşünen 4. köylü ardından onun gibi koruculuğu bırakan 3.köylü, Usuf'un nasıl öldürüldüğünü büdiklerini söyleyen Ale, Muhtaro'nun canını sıksa da tüm bu olaylar, gelininin doğurmak üzere olduğu haberi Ue Muhtaro'nun oradan aynlmasına neden olur. Sonuçta kış şartları nedeniyle şehre götürülemeyen gelinin imdadına Halis'in şehirden gelen tıp eğitimi alan arkadaşı bir bayan doğumu gerçekleştirir, Köylüler ne Muhtaro'ya ne de onun muhalifi Hılafo'ya güvenleri kalmamıştır. Son olarak koruculuğu bıraktığını açıklayan Mıho'ya. Muhtaro "Ben o işlere bakmıyorum!" yanıtını verir. Bu oyun yazarın yakın tarihimizde yaşanan doğu gerçeğine ışık tutan tavrı, eğitimin önemi, cenaletin getirdiği hatalan, yöneticiliğe soyunanların suistimale yönelik tutumlannı eleştiren ama bunun yanında da değişimin ve bilinçlenmenin yaşayarak gerçekleşeceğinin kanıtlarını içerir. Oyundaki yalın kurgu ve dengeli gelişim evrensel olmasa bile güncel özellikleri barındırmaktadır, Cuma Boynukara'nın değerlendirmeye aldığım onbir eserinden sekiz oyununda yeralan Muhtaro ile Günaydınlara Uyanmak ve Çok Geç Olmadan gerek konu itibariyfe gerekse işleyiş açısından yani format olarak birbirine yakın oyunlar olarak görebiliriz. Örneğin Günaydınlara Uyanmak da eşini kaybetmiş bir oğlu askerde, diğeri üniversitede öğrenci olan, süt ürünleri satan bir dükkanda yaşam kavgası veren Cemile'nin öyküsü verilir. Ortam huzursuzdur ön oyunla mahallede bir operasyon gerçekleştirildiği verilir. Dükkanda veresiye alııveriı yapanların ödeme yapmadığı, zaman zaman ulaşım problemleri ve yolların kapatılması nedeniyle köyden sütün gecikerek gelmesi atmosferi vermektedir. Olağanüstü halin 4 ay daha uzatddığı bir ortamda arkadaşlarından not almak üzere çıkan Cemile'nin oğlu dönüşte ifadesi alınmak üzere evden götürülür ama geri gelmez. Oğlu Cemal'i ararken Ahmet Efendi'ntn de yardımcı olduğu Cemile, dükkana gelen postacıdan askerdeki oğlu Sinan'ın şehit olduğu haberini alır, tkinci bölüm annenin küçük oğlu Cemal'i arama çabaları ile geçer. Cemal'in okul arkadaşları Avrupa lnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurarak iki aydır kayıp olduğunu bildirmek istedıklerini CUMHURİYET KİTAP SAYI 658 Giıncel özelllkler söylerler. Bir süre sonra yeni bulunan birinin cebinden dükkanın adresi çıkmıştır, böylece oğlunu morgda teşhis eden Cemile yıkılır. Üstelik karşıya açılan şarküteri de dükkanın işlerini bozmuştur. Oyunun sonunda yine oyunun başındaki gibi bir operasyon vardır. Yine niri öldürülmüştür ama bu kez apartmandakiler öleni de alıp çatıya çıkmışlardır. Oyunun sonu bu toplumsal huzursuzluğa bir isyan gibidir. Bu oyun da çelişküeri iyi kurulmuş, trajik özelliklerin tokat gibi vurduğu, birey toplum ilişkisinin önemine değinir. Yine güncel sıcak bir yakın tarih manzarası taşır. Tüm bu olaylar olıırken "oğlunuzu bulurum" diye aldatarak paralarını alan dolandırıcı, nerkes olup Dİtenden dert yanarken bulaşık makinesi almanın peşinde olan kadınlar, Cemile'nin göğsünde şehit oğlunun madalyasını taşısa da veresiye defterinden alacakları alamıyor olması çelişkileri veren ayrıntılardır. Bu oyunuyla 1995'de Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Oyun Yazma Yarışması'nda "övgüye değer" bulunan yazarın Çok Geç Olmadan adlı oyunu yazarın, kendi bölgesinin sorunlarını, bölgede yaşavan insanların acılarını ve trajedilerini bilerek oyununda bunları ana tema olarak işlediğini görürüz. Bu oyunu da 1993'de Kültür Bakankğı ödüîünü almıştır. Bu oyun kışın, dağlık bir arazide köydeki Sılo'nun karısının doğumuna yetişmeye çalışan bir sağlık uzmanı olan kişinin yakalanmasıyla başlar. Karakola yapılan saldırıda ise bir kişi ayağından yaralanmığtır. Adı Serdar olan ve tıp eğitimi görmüğ olan bu sağlık uzmanı dağlarda 400 kişi kadar olduklarını söyler. Içlerinden ayrılanın öldürüldüğünü açıklayan sağlık uzmanı iyi bir dünya özlediğini açıklasa da yazar burada eşini trafık kazasında yitiren komutanla, kendi eşini dağlarda yitiren sağlıkçı arasında bir paralellik kurar. Ortak anıları kardan adam yapmaktır. Ama mutluluk da kardan adam yapmak gibıdir, güneş çıkınca erir gider. Oyunda problem memleketin havasının, suyunun, ekmeğinin herkese yeter olması ve insanca yaşamanın yollarını bulmaktır. Kardeşin kardeşe düşman olmamasıdır önemli olan, şöyle der adam " Ağaç baltaya demiş ki, sen beni kesemezdin ama ne yapayım ki sapın benden..." Yeni bir saldırı ihbarı alınmıştır, sağlıkçı tekdüze ve banttan yayınlandığı söyler ihbarın, böylece onlara yardımcı olur...Silahın hiçbir şeyi çözemiyeceğine inanan komutan eğer çözseydi Hitler haklı olurdu diye düşünür. Telsiz bağlantısıyla karakola yardım istendikten sonra komutanın serbest bıraktığı adamı (Serdar) ayağını tedavi ettiği er vurur. Açıklamasını ise terörist kaçıyordu diye yapar. Îşte Boynukara yukarıda sözünü ettiğimiz üç oyununda da toplumsal sorunları, olayları madalyonun iki yüzüne de bakarak insanları, inançları ve onların davranış biçimlerini suçlamadan nesnel bir yaklaşım ve barışın değerini vurgulayarak vermiştir. Cuma Boynukara'nın Ölüm Uykudaydı ve O'nun Saltanatı rarklı iki oyunu, onun destansı özellikler taşıyan Suyun Rengi ve Ateşle Gelen oyunu ile destandan oyunlaştırdığı Mem ile Zin ayrı oir grup oluşturabilir. Suyun Rengi iki kişilik bir oyun, bir kadın ve bir erkek, ikinci bölümde erkeğin ölümüyle oğul onun rofünü üstlenir. Oyun, genelde dünyayı özelde de onların dünyasındaki yansımalarını mecazi bir yak Barışın değerl laşımla sergiler. Suyun rengi suyun berraklığındaaır, önemli olan onu bulandırmamaktır. Suyun bulanması bereketin sonudur. Farkh toplumsal kökenden gelen kadın ve erkeğin çelişkileri, uzlaşmazlıkları, aşkın da işin içine karışmasıyla düğümü oluşturuyor. Dili, destansı bir anlatıma sahip oluğu, evrensel ve yerel motifleriyle ilginç bir oyun. Metin Balay'ın rejisiyle oynanmış olan bu oyun, dağlar arasındaki bir ovada geçer, toprağın çatladığı, ağaçların kuruduğu bir ortamda ortada yeralan bir tümseğe kapanan kadın, avucundaki toprakla adeta bir diyalog halindedir. Kadın güneyin topraklarına yürüdükçe bereket artar, kuş sesleri, suyun şırıltısı egemen olur. Suya ve meyvelere doyamayan bu aç kadın, suyu bulandjrmıştır. Onun açlığının ve üşüdüğünün farkına varan ve güzelliğini hayran olmaktan kendini kurtaramayan erkek, kadının torbasından düşen tabanca ile irkilse de ona yardım eder. Ona su ile ekinin, su ile toprağın barışık olmasından sözeder.Kadın geldiği yerin uzak olduğunu, yasa koyucuların izni olmadığını söylese de adama göre insan aklı ve itaatin yine insana aittir. Bereketle btlığın, zehirle şerbetin içiçe olduğu bu düzende herkes takas yoluyla yaşamını sürdürmektedir. Kadın kalırsa ona toprağı anlatacağına sözveren adamı dinlemeyen kadın kendilerinin açlıktan kırılırken onların ne yaptığı sorgulaması ve adamı silahla tehdit edip gömmesiyle ilk bölüm biter. Ama asıl düğüm şimdi atılmıştır karnı sürekli olarak büyüyen kadın, adamın oğlunu dünyaya getirir. Kavmine doğru yolalan kadını sahnedeki bulut izler.îkinci bölümde giysileri farklı ama babasına çok benzeyen delikanlı sahnedeki yerini alır. Babasından oğluna pek sözetmeyen kadın sadece "Baban su gibiydi, duru ve berrak" demekle yetinir. Kadını beklemekte olan delikanlı açlık ve kıtlık nedeniyle kavmin birbirini öldürüğüne tanık olmuştur bu nedenle ovaya gitmek istemez. Merhameti olmayan insanın bastığı toprak kısırdır delikanlıya göre...Kadın ise tümseğin yanında kocasıyla monolog halinde toprakların zorla ellerinden alındjğını, açlığın egemen olduğundan ve toprağın yorulduğundan sözetmektedir. Öncülerin bereketli toprakları haber vermeyen kişiler olması delikanbyı rahatsız eder, ona göre bereketin yeri insanın kendisidir, insan eğer suyun kaynağına dönüp bulanıklığa neden olan kiri.pası atarsa işe bağlamış demektir. Final bu düşüncelerin ardından bulutların dağılmasıyla sonlanır. Yazar bu oyununda tabaoğul, doğainsan, Toprakbereket, ekinsu, güneşyağmur, açlıkbolluk, yasalarinsan iradesi, yaşamölüm karşıtlıkları ve paralelliklerini ustaca kurmuştur. Toprağı suyun gelişini anlatan bu oyun, toprağı cennet ya da cehennem yapanın insan olduğu ve saf, an doğa insanı Ue özel mülkiyet duygusunun insanı toprağa egemen kılma nır sı ile toprağın nasıl yok edildiğini anlatmaktamr. Yazarın hem Ateşle Gelen, hem de Mem ile Zin oyununda egemen tema Nevroz Şenliği ile süslenmiştir. Ateşle Gelen'de ilk bölüm doğum ve ana karnında kardeşin kardeşle uyuşamadığının verilişiyle başlar. Bu oyunda da Suyun Rengi'nde olduğu gibi toprağı eken de talan eden de bir olunca kardeşler birbirine düşmüştür. Yeryüzü Ue gökyüzünün buluşmasının kutlandığı oyunda insanoğlunun ateşi bulan olduğu vurgulanır. Bulutsuz bir dünyanın gerçekleşmesi için, kardeşin kardeşi kolladığı bir dünya olması gerektiği iletisi verilir.HükümdarÇemşid'in tahta çıkışının 4O.yU kutlamaları sırasmda oğlu Dehak tarafından itilerek kuyuya atılması ve Dehak'ın zulmeden, zorba bir hükümdarolmasıylayaşananlaranlatdır. 13 tablodan oluşan oyun boyunca Serfaz ve Karen'in aşkı, Şehrinaz ve Ernüvaz'ın haremde yaşadıldarı, tahtın varısi olan Keys'in yok ediliği ve onun oğlu Feridun'un rinaldeki zaferi aktarıLr. Oyun boyunca kılüc değiştiren tanrıların olayları yönlendirişleri verilir. Sahnede kılıktan kılığa giren bu iki tanrı olayları hem açımlar hem yol gösterir. Kalkan ve gürz Dehak'ın gücünün simgesi de olsa, tanrının cezalandırmasıyla sol omzuna giren yUanlar onun dünyasını zindan eder ve acUar içinde kıvranır. Omzundaki yUanları besleyen genç insanların beyinleri olacaktır, saraya hergün yokedilmek üzere iki genç gönderilir. Demirci Kawa, Feridun'a ve insanlara sUah yapmaktadır. Dehak tarafından yaradUış günü kutlamaları yasaklansa da insaruar kutlamayı haber veren ateşi yakarlar. Soyun tarafından birinin kendisini öldüreceğinden korkan Dehak gürzü bitiren Kawa'nın elinden gürzü alan Feridun tarafından yok edUir. Aşıklar Karen ve Serfaz birbirlerine kavuşur. Yenilenmiş ve arındırUmış bir dünyayının temsilcileri olarak yaratUış günunü kutlarlar. tsınası Mem Ue Zin oyunu bir destandan oyunlaştırma olduğu için aslına yazarın ne kadar sadık kaldığı konusunda bir bilgimiz olmamakla birlikte bu ovun, Nevroz kutlamaları sırasında erkek kılığına giren iki kızla, kız kılığına giren iki erkeğin birbirlerine olan aşkını anlatır. Oyun Zeyid'in kızkardeşlerinin bu delikanhlara verilmesinin yanlış olduğunu söyleyen fesat kişi Beko'nun dolantUarı üzerine kuruludur. Bu oyunda da aşk teması toprağa tohumun düşmesi gibi uyumlu bir yaradılış olarak açıklanır. Başlangıçta Taidin ile Sıti'nin evlenmelerine izin verüse de Mem Ue Zin birbirine kavuşamaz. Bir yU kadar zindanda kalan Mem oyunun sonunda sevdiğine kavuşsa da ölür.Kadınlar, ağıt yakanlar arasmda Tajdin Beko'ya "fesat' dese de ve onu kUıçla öldürse de, daima gülümseyen Zin, Mem Ue kendisini kavuşturan Bekko'nun gömülmesini ve kendisiyle Mem'in gül, Beko'nunsa gülün dikeni olduğunu vurgular. Zin, Mem'in mezarı başında ölür ve oyunun sonunda mezarda bir gül açar ve bu güle sarUı bir de çalı dikeni vardır. Bu destanın naiv bir finali vardır. Mem ve Zin'in ölümü adeta bir RomeoJuliet yani kavusamayan sevgilUer temasını taşıdığı gibi, aynı zamanda Beko'nun gömülmesi gerektiğini söyleyen Zin kişifiği ile de adeta bir Antigone teması içermektedir. Destandan çok me zarda açan güJ ve diken imajı ile masal sı ögeler ön plana çıkmış görülmektedir. Toplumsal sorunları kendi ülkesi, yaşadıldarı ve gözlemlerine dayandırarak işleyen Boynukara, bu son üç oyunuyla destansı bir anlatıma yervermiştir. Yine de bu oyunlarında da sosyal mesajlardan uzak durmamıştır. Boynukara'nın oynanmış oyunlarından biri olan Ölüm Uykudaydı tek kişilik bir oyun...OyuSAYFA 7
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear