Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Her oyunu ile ödül almış bir tiyatro yazarı Cuma Bovnukara Kapak konusunun devamı. irili ufaklı çocuk tiyatrolarının arkadan gelen seyirciyi küstürmesi. Öyle ki, ülkenin tiyatrosu ödenekli tiyatroların öncülüğünde yürüyor hale geldi. Özel tiyatrolar ise ekonomik darboğazda ciddi sıkıntılar yaşamaya devam ediyor. Geçen süreye bakınca, beklentilerini karşılayabildin mi? Bir oyun yazarı olarak bu sürede yarıtn kalan, o nedenle hayıflandıhn tasartların oldu mu? Nobel adayı yazarların bile beklentilerini karşılayamadığı bir ülkede, daha işin başında olduğunu belirten Cuma Boynukara'nın beklentilerini karşılaması ne kadar mümkün?... Bu elbet, "okur yazarlık"la da ilintili. Ne yazık ki, okumayan, okumaktan sıkılan, daha çok gazetelerdeki renkli resimleri, televizyonlardaki şatafatlı magazin haberlerini izleyenlerin çoğunlukta olduğu bir toplumun fertleriyiz. Bunıın yanı sıra benim özelimden kaynaklanan bir durum da var, elbette. Oyunları yasaklanan, muhalif yönüyle bilinen bir oyun yazarıyım. Bu bile yalnız başına, beklentilerimi karştlamama engel. Sorunu/un ikinci bölümünü, beklentilerünle orantüı yanıtlamak istiyorum. Elbet okunan, oyunları sahnelenen, öneren tiyatronun bilinen bir yazarı olmak her yazarın beklentisi. Bu arada standartlara uygun bir geçim trendi de yakalanırsa iyi olur. Ne yazık ki ben bunların bir bölümünü gerçeklestiremedim. Bu anlamda, Devlet Tîyatroları'nda (Istanbul Devlet Tiyatrosu) "Çok Geç Olmadan" adlı oyunumun biletleri satılmış, afişleri asılmış, gösterime bir gece kala kaldırılması en nayıflandığım durumdur. Devlet Tiyatroları tarihinde, bunun bir benzerinin olduğunu da sanmıyorum. Oyunlarında yer, bırkaçı hariç orası, Güneydoğu bölgesi veya OHAL bölgesi, zamama son yırmi yıl olarak görünüyor. Sen nasıl deg'erlenairiyormn? Oyunlarımın çoğunluğunun doğduğum ve uzun yıflarımı geçirdiğim bir bölgede geçmesi doğal. Üstelik bu bölge özelikleri, yaşadıkları itibarıyla her yazara, her araştırmacıya, kısaca herkese kaynaklık edebilecek bir zenginliğe sahip. Yazar olarak, aydın olarak Dİr sorumluluğumuz da yaşadıklarımıza, yaşananlara kayıtsız kalmamak değil mi? Özetle tarıhe kayıt düşmek, yaşanant belgelemek gibi bir sorumluluk duymaktan mı acaba diye düşündüm ben Ancak en tyısi sormak tabıi Oyunlarıntn çofjunda yeralan olay örgüsünü operasyon kavramı olusturuyor. Ne diyeceksın? Operasyon sözcüğü aslında oralara çok yabancı bir sözcük değil. Doğduğum yerle ilgili son 2030 yuın haberlerinebakın, ağırlıklı olarak "operasyon" sözcüğü geçmiyor mu? Bir bölge, sadece "operasyon"larla anımsanıyor... O bölgeyi yazan biri de, doğal olarak örgüsünü DU olgu üzerine kuruyor. OraFarda yaşamı "operasyon"dan kurtarmak lazım. înanın bu malzemem elimden alındığında çok sevineceğim. Olüm üykudaydı adlı oyununda ktşı adlart ve mekân farklt, ancak olaylar hemen hemen aynı . Kışıler değişıyor, yer değışıyor ama zalımle mazlumun uzlaşmaz çelışkısı sürüyor. Bu süreklilık tutumu yerel olanın evrensel boyuta taşınman dıye değerlendırılebılir mi yoksa senın amacın daha mı farkltydt? SAYFA 4 Aslında "Ölüm Üykudaydı" adlı oyunum, bir yazarın otosansürünün açık sonucudur. Öneren tiyatroyu geliştirmek için izleyiciye bir şeyler vermek zorunda. Oysa Türkiye'ue bu mesajı açık bir şekilde vermenin bedeli ağır. Bu yük beni otosansüre itti. Aslında ne kadar otosansür denir, bilmiyorum. Ama yer, mekân ve isimleri değiştirmek, benim açımdan bir gereklilik olarak ortaya çıktı. Btrçok ödül almış bir yazar olarak oyunlarımn sahnelenmesi en sevindiriası olsa gerek Pekt yasaklamalar, engellemeler konusunda neler söyleyeceksin? îlk yasaklarla tanışmam '88 yılındaydı. Ömer Polat'ın "Aladağü Mıho" adlı oyununu oynuyorduk Bölgede tıır nedeydik. Sıkıyönetim uygulaması yerini OHAL'e bırakmıştı. Yazışmalar, etrafımızda dönen polisler, video kameralar, teyp kasetleri, telsizler, kısacası çok masraflı bir hengâme vardı. Gaziantep'teki nöbetçi polis şefine söylemiştim: "Yahu bu kadar masrafa ne gerek vardı. Bunu bize verseydiniz turneye gelmezdik." Elbet bu bir ironi... Ancak şu da bilinsin istiyorum. Birçok yazar gibi yasaklar beni de kamçılauı. Son olarak teşekkür ederken sorayım, eklemek ıstediğtn,. Ben de teşekkür ederim. • Cuma Boynukara: "O'nun Saltanatı" gerçeklegir mi? AHMET LEVENDOĞLU 2 000 yazı'nda olmalı, Cuma Boynukara ile bir birlikteliğimizde, hınzır bir gülüşle bana "Ahmet abi, farkındasın değil mi, ben meşhur oldum; gazeteler, dergiler haftalar boyu benden söz etti. Artık sırtım yere gelmez, değil mi, abi?" demişti. Hınzır gülüşünün ardındaki burukluğun nedenini iyi bilen biri olarak Cuma'nın biraz olsun içine su serpecek bir yanıt arayıp bulamamış olduğumu anımsıyorum. Bu görüşmemizden bir süre önce onun, Devlet Tiyatrosu oyun dağarına alınmış, prova sürecini tamamlamış, genel provası da yapılmış Çok Geç Olmadan oyunu, perdesini açmasından vırmi dört saatten az bir süre önce "kaldırılmıştı(!)". Bu benzeri görülmemiş olay üzerine yeterince yazılıp çizildığinden, burada onu bir kez daha irdeleyecek değilim. Evet, Boynukara'nın hınzırca söylediği gibi, olayı izleyen haftalarda kendisi epey "meşhur" olmuştu. Ancak o, sanırım ilk kez, "oynanan oyunuyla" değil, "oynanamayan (oynatılrnayan)" oyunuyla bir tür "meşhur" olma ayrıcalığını(!) kazanıyordu. Eh, bu da, gariplikîer ülkesi Fürkıye'ye yaraşır bir tersinleme (ironi) sayılırdı. Yukanda sözü edilen durumdan da çıkarımı yapüabileceği gibi, Cuma Boynukara bugün oyun yazan olarak durduğu yerden yukarılarda olmayı hak eden bir tiyatro sevdalısı, bir kalem işçisi. "Hak ettiği yerde durmamak sanatçının, yazarın, insanlık serüveni boyunca binlerce, on binlerce kez yaşamış olduğu bir olgudur, bir kaderdir.' diyebilirsiniz. "Hele ülkemizde en olağan insanlık durumlarından biridir" diye ekleyebilirsiniz. Doğrudur, doğrudur da, bunun böyle olması Boynukara'yı ya da aynı konumdaki başkalarını avutur, onlara ilaç olur mu? Cuma Boynukara'nın yayımlanmış yedi oyunu var. Yayın tarıh sırasına göre: (Toplu Oyunları 1:) Günaydınlara Üyanmak, Çok Geç Olmadan, Mubtaro, Ölüm Üykudaydı, (Toplu Oyunları 2:) Atesle (jelen, Mem tleZîn; O'nun Saltanatı. Iki tanesi de dizilmiş durumda, yayımlanmayı bekliyor: (Toplu Oyunları 3:) Suyun Rengı, Becerıksızfer Ülkenin birçok yazarı gibi Boynukara'yı da, onlara, onların yapıtlarına kucak açan MitosBOYUT Yayınevi'nin varlığı açısından (hiç değilse bu açıdan) şanslı saymak gerekir... Toplu Oyunları 1 kitabındayer alan özgeçmişinde 1996'da yazılmış Çığhk Bakışlı adlı bir oyunun daha sözü geçiyor. Toplu Oyunları 3 'teki özgeçmişte ise yazar bu oyunun adını anmamış. Ola ki sonradan bu oyunu yayınlanmaya değer görmemiştir? (Yayımlanmamış, yazar tarafından da bana verilmemiş olduğundan bu oyunu okumuş değilim.) Dökümü yukarıda yapılan oyunlardan sahnelen(ebil)miş olanlar ise şunlar: Mem ıleZin; 1995, Diyarbakır Şehir Tiyatrosu Ölüm Üykudaydı; 2000, Bizim Tiyat Beceriksizler; 2001, Tiyatro Avam Suyun Kengi; 2002, BEKSAVTiyatro Imge Görüldüğü gibi, sahnelenenler, yazılmış oyunların sayıca yarısı bile değil. Beceriksizler i\e Suyun Rengfnin ÇOK sınırlı sayıda oynanma olanağı bulduğu hesaba katıldığında, oyunların ulaşabildiği toplam izleyici sayısının da bir oyun yazarının umacağının çok altında olduğu anlaşılacaktır. Bu da, "durduğu yerden yukarılarda olmayı hak eden' tanımını açımbyor, sanırım. Oyunlarına bir bütün olarak bakıldığında, yazarın konularında, temalarında dikkat çekici bir çeşitlilik olduğundan söz edilebilir. Bu çeşitlilik de, doğal olarak, yazarın söyleminde, anlatım özelliklerinde, tiyatro dilinde, biçeminde, giderek oyun kişilerinin işlenişinde kendini gösterir. Aynı resme Kronolojik sırayla baktığımızda ise yazarın konu ve temalarının "dönemsel" bir düzen içinde çeşitliliğe vardığını görürüz: Hem yazılış, nem de yayımlanış sıralamasına göre " ilk dönem" ürünleri olan Günaydınlara Uyanmak, Çok Geç Olmadan, Muhtaro, "Güneydoğu gerçeği" üzerine kurulu oyunlardır. Boynukara, kendi topraklarının acıb gerçeklerini işler bu oyunlar ro J CUMHURİYET KİTAP SAYI 658