25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Karsı Kıvının Fatma Gürel, yaşadığı ortamın çeşitli ve çok değişik olgularını kendine özgü bir öykü tekniği ile öyküleştirmiş. Öykülerini, yalın bir dille, Türkçenin kurallarına uygun tümcelerle yazmış. Kitaoı oluşturan onyedi öykü de üzerinde durulması gereken konuları işlemiş. MUZAFFER UYGUNER atma Gürel, öykuleri ve romanları ile tunınan bir yazanmızdır. Daha önccki kitapları ile ödüller de kazanmıştır. geçen yıl yayımlanan romanından sonra, bıı yıl cia Karşı Kıvının Işıkları adlı öykü kitabını yayımlamıştır. Gürel, bu kitaptaki öykülerinde çok değişik konuları öyküleştirmiştir. Öykülerde ağırlık toplıımdaki bazı dıımmlar ve olgulardır. Bunlarla ilgili olarak, bu olayların odak noktası kişiler de vardır elbette. Olaylar ile kişileı birbirini bütünlemekte ve ortaya güzel, sağlam yapıda öykuler çıkmaktadır. Kitapta 17 öykü bulunmaktadır. Öykülerdeki olaylar ve kişiler onun çocukluğunun geçtiği Edremit ve çevreindeki oluşıımlardır. Kitabın ilk öyküsü " ü Yanık Sesli Kör Çalgıcı"da Edremit'te eski yıllardaki eğlenceler ve düğünler odak noktasıdır. Kör çalgıcı, fakir bir ailenin çoeuğudur, aslında kör olmadığı halde, kadın toplantılarında saz çalması için kör gibi davranan bir kişidir. Gürel, bu eğlenceleri tanıtmış ve saz çalan bu kişiyi de annesiyle birlikte eğlencelerin odağında tanıtmıştır. Fatma Gürel'den öyküler toplamı F Kitaba da adını veren "Karşı Kıyının Işıklan" deniz kıyısındaki bir ortamı ve deniz kıyısındaki bir kentteki kitapçı dükkânı ile çevresini ve ikiz kızdan birinin kitapçıya karşı duyıımsadığı ilk sevi durumunu anlatrnıştır. "Kral Ksidos ile Göz yaşı Şişesi" ise, bir kazı sırasında bulunan eski l)ir şişenin ve bu şişe karşısında tarihsel duygulara kapılan bir kızın öyküsüdür. "Egeli" öyküsü, Ege bölgesindc iş yaptıran bir kadının iş yapanlar tarafından oyalanmasının geniş Dİr öyküsü ve ustaların insanı oyalamasının görüntüsüdür. "Su Kaçtı Eyvah", bir kaphcadaki durumu, çevreyi ve gelen insanların yaşantısını kaplıca çaycısının çevresinde ortaya koymuştur. "Bir Selvi Olmak" öyküsü, bir bakanın adını kullanarak iltimas yoluyla bir mezarın yaptırılmasını dile getirmektedir. "Çok Isimli Kadın" ise, toplumumuzdagörülenveyaşantısınıçarpık bir yasantı ile sürdüren, bu nedenle değişik adlar kullanan bir kadının övküsüdür. "Bir Bakraç Tesekkür", bir ailenin avukatlığını yapan kişiye tesekkür için köyden getirilen bir bakraç yoğurdun nasıl karşılandığını ortaya koymaktadır. "Derinlerdeki Dost" öyküsü ilginç bir doğa üstii durumun anlatımını ortaya koymakta; bir adamın arılarla dostlıığunıı ve onlarla nasıl anlaştıgını dile getirmektedir. Insanın arılarla dostluk kuruşu doğa üstü bir durumdur. "Yukarı Mahalle'ye Uzanan El" bir kentteki gecekondu mahallesindeki durunı ile ilgilidir. "Seni Oldürce&im", iki kişi arasındaki kin ve nef retin öyküsüdür. "Kedi Sever misiniz" öyküsü ise hayvanCUMHURİYET KİTAP SAYI 602 DenbkıyıamlaklkMit larla ilgilidir ve komşuLu arasındaki dıırumu ortaya koymaktadır. "Değişim " öyküsünde ise üç eski arkadaşın buluşması ve eski günlerin anılması ile ilgilidir. "Bir Garip Yolcu", bir tren yolculuğunda aynı kompaıtımanda yolculuk etmek dıırumunda olan bir kişınin garip davranışlarını anlatan bir öyküdür. "Son Kahvaltı", kuma iki kadının bir arada yaşamalarını konıı alan ve büyük kadının yaşamının son giinlerini anlatan bir oykııdür. "KadirileGüler"ise, bir lisedeki arkadaş yaşantısını ve iki kişi arasin da olıışan bir sevgı dıırıımunun ortaya konulma sıdır. Fatma Gürel, öykülerde, öykülerın oluşıımunda birçok ana çizgiler üzerinde dıırmııştıır. Toplum ve aile en önemli ana çizgidir. Özellikle "Son Kahvaltı" öyküsünde aile yasantısını ele almıştır. İki kuma yasantısı geniş bir ortamda ele alınmıştır. Toplıımumuzdaki iki olgu bu öyküde aile ortamında dile getirilmiştir. "tki kadın yirmi vıl sonra ilk kez yalnızdılar bu evde. Yirmi yıl sonra ilk kez yanlarında başka hiç kimse yoktu ve hiçkimse gelmeyecekti. Ne akşam, ne yann, ne öbür gün. Sabahleyin yatak odalarından çıkıp ortadaki oturma odasına geldiklerinde her biri yalnızca ötekini gördü. Yılların alışkanlığıyla birbirlerine 'Günaydın' deyişleri, yine yüz yüze bakmadan ve yine zor duyulacak bir sesleydi". Kocanm öldüğü günlerden sonraki günlerin biriydi bu. Genç olanı "Güzel yüzlü bir kadındı. Nerdeyse kırk yaşına gelmişti ama kendinden sekiz yaş büyük olan ötekine göre gençti elbette'. Yaşlı olan da "Dağınık saçlarına, bakımsız solgun yüzüne karşın, o da çirkin bir kadın değildi". Bunlardan genç olanı, "yirmi yıl önce Malatya'da bir ilçe Belediye Başkanı'nın sekreterliğini yapan gencecik bir kızdı. Güzel yüzlü, ince bir kız". Belediyedeki işini çok sevdiği bu adam uğruna bıraktı, dinsel bir nikâhla bu polisin karısı oldu. Çünkü, sevdiği polis, sandığı gibi bekâr değildi, karısı ve dört çocuğu vardı. Dıırumu anlayınca ailesine sığınmak istedi, ama ailesi kabul etmedi. Böylece kıımalı yaşantı sürüp gitti. Polis ölünce maaşı da nikâhlı karısına kaldı ve yaşam böylece sürüp citti. Oykülerln ohışumu Oykülerin oluşunıunda kışilerin de önemli yeri var elbette. Gürel, oykülerin kişilerini her yönleriyle ortaya koymuştur öykülerde. Dış görünüşler, iç yaşantılar oykülerin degişik bölümlerinde ortaya ko nulmuş, kişiler her yönüyle tanıtılmıştır. Sözgelimi, Kör Çalgıcı Dursun'u terbiyeli bir çocuk olarak anar. "Kötü davranışı, kötü bir sözü yoktu. Sessizdi. Ama bir huyu vardı ki tüm iyi huylarını yok ediyordu. Tembeldi. Rahatına çok düşkündü. Iş isteme ondan. Yerinden kalkıp gitmesi bir saat alır/.VNe annesınin yıllar siiren çırpınmaları, ne de askerlik Dursun'un nuyıınu değiştirmedi. Ustelik geçen yıllar içinde öyle boylu poslu, yakışıldı bir delikanlıobıuştu". "Egeli" adlı öyküde şu betimlemeyi buluruz: "Kadın dalgın dinliyor, dusünüyor bir yandan. Kır düşmüş saçları, halif köşeli çenesi, sıcaktan yakasını açtığı gömleğin'altından belli belirsiz gobeği, kalın küt parmaklarıyla kaba bile sayılabilecek nu görüntüsünün altında, böylesine ince bir sevgi olabiliyor". Bir başka öyküde, "Bir Selvi Olmak" öyküsünde "Mühendis Ihsan tam bu işlerin adamıydı. Aritmetiğe, geometriye, mekaniğe, statiöeinanır, en basit sorunun yanıtını bile bunlarla arayıp bulurdu. Kalın caııılı gözlükleri, tepesi açılmış başı, kemerle sıkılmış olmasa düşecekmiş gibi duran bol pantolonu, ince kravatı, çoğunlukla kollarını hafifçe sıvayarak çalıştığı beyaz gömlekleriyle, ilk bakışta bir hesap adamı oldıığu izlenimi verirdi zaten. Küçük mutluluklanyla yetinmeyi bilen, sırasında güzel sesiyle Dede Efendi'den, Sadullah Ağa'dan klasik Türk nıüziği okuyan, hesaplardaki gibi kesin olan tek doğruyu yaşamına da yerleştirmeye çalışan, ciddi bir adam". Fatma Gürel'in övkülerinde insanlık konularına değinmeıer de vardır. Sözgelimi, "Değişim" öyküsünde kişilerden tirisi, konusmasında şunları söylemiştir: "Ben kendimi bildim bileli başkalan ile birlikte olan mutluluğu sevdim hep. Açsak birlikte doyalım, üzgünsek birlikte sevinelim. Böyle bir yaradılışım var". Sözgelimi, "Son Yemek"teki genç kadının yash kumasına gösterdiği insanlık anılmalıdır. "Kedi Sever misiniz?" öyküsünde, kadın kocasının hayvanlara karşı sevgisine karşıdır ve konusmasında "Eşiminki bir çeşit hastalık, manaUenin ııyuz kedisini, köpeğini toplasın yedirsin, içirsin, sevsin. Çünkü merhameti çok, zaten ne geldiyse başımıza bu huyundan geldi" der. Bu aleyhte konuşmada insancıl bir davranış eleştirilmekte değH nıi. Gürel'in bir yerde şu tümcesini okuruz: "Bir erkegin varlığuıdan doğacak saluncalı durumları ortadan kaldırmanın en iyi güvencesi yanmdaki kadındır". üykü kışisi 1 layriye'nin dilinden de olsa, bunıı Gürel'e maledebiliriz. "Çok Isimli Kadın "da ise değişik bir kadın ve kadın görüşü ortaya konulmuştur. Çevrc ve doğa da işienmiştir öykülerle. "Bir Selvi Olmak" öyküsünde içinde oturulan yer değişik bir biçimde betimlenmiştir: "Genel Müdür'ün odasının büyük masası, geniş koltukları, kristal avizeleri, her zaman taze çiçekleri, ince halılan ve sekreterin içeri sıktığı oda parfütnleriyle mis gibi kokan gösterişli havası, tüm aydınlığına karşın ona hiçbir zaman rahat gelnıezdi". Başka bir öyküde, kitaba da adını veren öyküde insanların dolaştığı çevre "Renk renk giysiler, çeşitli el işferi, incik boncuk, hecliyelikler ve her adım başında güzel kokular saçan yiyecekler" olarak betimlenmiştir; orada, "aydınlık havaya neşe saçan yüzlerce küçük ampul, yolun iki yanmdaki yaşlı ağaçların dalları arasından sarkıyor ve yol boyunca renkli bir tavan oluşturuyordu ". Öykülerdeki bütün çevre betimlemcleri bu kadar değil elbette. Doğa betimlemeleri de var birçok yerde. Sözgelimi, şündi andığım öyküde bir akşam görüntüsü şöyledir: "Akşam güneşinin yuvarlak kırmızı karnını çizen incecik bir bulutun akıttığı koyu pembe bir ışık seli, denizin üstünde pembe ışık oyunları yapmakla kalmıyor, yüreklerimizi de ayartıyordu". Daha başka betimlemeler de var. Sevi (aşk) konusu da karşımıza çıkıyor birkaç öyküde. "Karsı Kıyının Işıkları" öyküsünde, genç kız, kitapçıda gördüğü delikanlıya hemen yakınlık duymıış, sevinin ilk ısıklarını yakmıştır; ama, bundan genç erkeğin haberi bile yoktur. "Son Kahvaltı" öyküsünde, bir belediye kaleminde çalışan genç kız sık sık gelen polise âşık olur ve sonra da onun evıne kuma olarak gider. "KadirveGüler" öyküsünde ise îise yıllarında, güzel bir kız olan Güler'e, bir öğrenci arkadaşı vnrıılmııştur; Kadir âşık olmuş ve bunun acısını cia çekmeye başlamıştır. "Kral Ksidas ile Gözyaşı Şişesi"nde ise kazılarda bulunan şişe konusunda bilgi sahibi oluyonız. Onu bulan ve ne olduğunu anlayan genç kızın şişeye nasıl yakın olduğu anlatılmıştır. "O gözyaşı şişesini bulan, uzun siyah saclı, ela gözlü zayıf bir genç kızdı. Konyalı bir arkeoloji öğrencisiydi. İnce uzun parmaklarıyla, toprağın altında yatan şişenin kabartısını duyumsadığında, kızgın öğlen güneşi altında tek başına çalışıyordu". $işe, gercekten bir gözyaşı şişesiydi ve Ksidos un kızkardeşi I leras'a aitti. Bu bir gerçekti. "Bir Selvi Olmak" öyküsünde ise ülkemizde siyaset dünyamızda çok sık görülen bir olgu, bir olay anlatılmıştır. Bir uenel müdüre telefon eden kişi "Bakan beyin baldızının kayınvalidesi öldüğünden bu yana iki yıl geçtiğini ve o gün bugün hâlâ mezannın yaptınlmadığını anlattıktan sonra, 'Birisini görevlendirin de ilgileniversın' demişti". Bunun üzerine mezar yapılmıştı. Değişim adlı öyküde de şiyaset tartışmalan çıkıyor karşımıza. "Becerenıedik ki adam gibi bir düzen kurmayı, beceremedik, canına yandığım. Uğraşmalanmız, dayak yemeıerimiz bir boka yaramadı" der kişilerden biri. Fırça lakaplı öteki ise "Öyle deme, haksızlık etme, biz olmasaydık inan daha beter batıracaklardı bunlar, hoş gene batırdılar ya, inan daha beter olacaktı" der. Öykülerde daha pek çok görüntü vardır elbette; bu arada öiüm ve hayvanlar da ilk olarak aklımıza gelmektedir. Daha pek çok durum üzerinde durulabilir. Fatma Gürel, yaşadığı ortamın çeşitli ve çok değişik olgularını kendine özgü bir öykü tekniği ile öyküleştirmiştir. Öykülerini, yalın bir dille, Türkçenin kurallarına uygun tümcelerle yazmıştır. Kitabı oluşturan onyedi öykü de üzerinde durulması gereken konulan işlemiştir. Oykücülüğiimüze yani ve başarılı örnekler sunmuştur. Karşı Kıyının Işıkları, öykü alanında bize de ışık tutmaktadır. • Karsı Kıyının Işıkları/ Vatrna GiırcU Öyküler/ Remzı Kıtabevi/ Utanbul2001/ 158 v SAYFA 7
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear