Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Hasan Ali Toptaş'ın "Bin Hüzünlü Haz"ı ya da... bir mesih: Alaaddin ti gerçekleştiren faile karşı toplumsal üst benin perdesi ardında melek maskesi takabiliyorlar. Bu durum büyük ölçüde otoriteyle uzlaşan, hakiıdan, iyiden, erdemden yana gözüken, dürüst olduğunu sanan günümüzün duyarsız, edilgin, bireyci insanının ikiyüzlüiüğüdür. Çağın suç çağı olduğunu söyleyip, sonra bunu olağankarşılamak...Pekalacaniler ahlaki bir mueyyideye bile uğramaksızın melek suretine bürünebilıyor. Gencecik çocuklan asan caniler bile; melek leşip iyi insanlar oluyor. Tıpkı resmı devlet görevi bittikten sonra, Kutsal Meryem resımleri yapan bunak bir diktatör gibi... Ronıanın ilk bölümünde, bir şizoid kadar masum ve iyi yürckli, bir şizoid kadar korkunç ve canavar bıri canlandi gözlerımde. Doç. Dr. Gunseli Peker, Bionerjik Psikiyatri adlı kitabında; (*") şızoidlerın 'Ego'lannın parçalandığını, kendi olamadıklarını, bazen melek bazen de canavar maskesi taktıklarını belirtiyor. toplum... Ferit Edgü'nün, "Bireysel ve toplumsal felakederle dolu bir gemideki" insanlan... "Çağdaş toplumun fetişleri, borsa, para, video kaset, sinir haplan, prezervatijf, mahkeme celpleri..." Arada bir çok derinlerde bir çekirdek gibi saklı duran çocukluğun, bol güneşli Bir çocuk yüzü halinde lunapark ışıklarıyla belirip kayboluşu... AynısokaktavanyanayürüdüKlerı halde birbirlerinden kilometrelerce uzakta duran insanlar... îletisimsizliğin had safhada olduğu sanal bir dünya... Elbette böyle bir dünya mesihi bekleyecektir... Bir arayı^ın, yolculuğun romanı... Roman kahramanı / anlatıcı, Alaaddin'i arar. Yitirilmis, cenneti aıarken kayıp hayadara ağıt yakan bir mesih imgesi mi Alaaddinı* "Henüz Alaaddin'inyokJuğunukaybetmeyı göze alamıyorum." (***) cümlesindeki Alaaddin'in yokluğu, cenneti yeniden ihya edecek bir mesih umudunun olmayışının umudu belki de... lnsanlığın yaı alarını saracak bir mesih ınancının imkansızlığını kabullenir romancı. Ama mesih yerine, kurtarıcı olarak edebiyatı, sanatı ikame eder. Sanatın, edebiyatın hümanist duyarlıkları, inceliklerıyle uygarlaşacak ınsanı bir dünya arayısı, umudu... Romanın20. sayfasında, "GÖKteki yıldızların arasından inip bir kez daha çarmıha gerildiğimiz" cümlesindeki çarmıh sözcüğü, romanın ekseninde mesihcil bir ana fikir olduğu yaklaşımını destekliyor. Gelecekte geçmiş olacak bir şimdiki zamanın kayıp gidi^inden duyulan boşluk ve tedirginlikle öznel bir zamana sığınışın sanrısal şoku. Kişiliksiz bir kitle kültürünü pompalayan, kalitesiz birer gazinoya dönüsen özel televizyonların izlenceleriyle eblenleştirilen insanlar. Insanlann neseli robodarolmalarına izin verilmesi halinde, temel siyasi hak ve özgürlüklerinden seve seve feragat edeceklerini ama neşeli robotlar olunca da mesleki motivasyonlarını, in "Bin Hüzünlü Haz"ın Alaaddin'i, bu sefil dünyanın eğri mihverini düzeltecek bir mesih... Üst kurmacada da bir yazarın yazar oluş serüveni, oilme merakı, öğrenme tutkusu. Postmodern romanlardaki yolculuk ekseniyle kurgulanan çok odaklı bir okur gözü için şiir gibi eğretilemelerle, imgelerle örülen, çok anlam katlıbir roman Hasan Ali Toptaş'ın romanı. HÜSEYİN AVNİ CİNOZOĞLU Yolcubığun romanı S uçluyu kutsar Dostoyevsky. Suçlu bi/im tasarlardığımız suçun failidir. Üolayısıyla, hizım amacımıza uygun hareket etmiştir. Dostoyevsky'nin, Karamazof Kardeşler adlı romanında, oğul Dimitri baba KaramazoFu öldürmeyi ister ama eylemi uygulayamaz. Cinayeti, Pis Kokulu Lızavetta diyc çağrılan yarı deli, zavallı ve baba Karamazofun sarhoşken tecaviız ettiği kadından olnıa gayrı meşru, üvey kardeş gerçekleştırır. Ama Dimıtrı babasını öldürmek istediği için bir vicdan hesapla^ması sonucu kendini yargılayacaktır: Öldurmedim ama öldürmek istedim. Freud; Dostoyevsky üstüne yazdığı bir denemede, Dostoyevsky'nin babasının da tıpkı baba Karamazof gibi korkunç bir cinayete kurban gittiğini ve Dostoyevsky'nin bilinçaltında; baba katli duygusu yaşadığı için yıllar sonra siyasal nedenler ileri sürülerek, suçlu olmadığı halde Çar tarafından Sibirya'da çarptırıldığı sürgün (hapis) cezasına itiraz etmeyip, bu ikame cezayı kabullendiğini belirtir. "En çok suçtan arınmışlığım tedirgin ediyor beni" cümlesiyle başlıyor Hasan Ali Toptaş'ın "Bin Hüzünlü Haz" adlı romanı. (*) Buradaki suçtan arınmış olmanın tedirginliğı, suçu işlemeyi düşünüp, pençelerinin olmaması ya da elverişli vasıtalan bulamama nedeniyle, eylemi gerçekleştiremeyen günümüz insanmın tedirginliğidir. Bizim yerimize başkaları suç işliyor, biz de suçu / cinayeti sevredip kanıksıyoruz. Bu affect (duygu) kütlüğü ile. Çağımızın Krıminal mantığıdır bu... Genlerden söz etmek moda haline geldi. Egitimle insan ne kadar uygarlaşabiliyor? "İnsan diğer insanlan kardeşçe sevmelidir" kurahnı öngörüyor İnsan Haklan Evrensel Bildirgesi. Seculer hukukun öngördüğü kardeşlik ne kadar etkili günümüzde! Eğitim bile içimizdeki caniyi yok edemıyor. Dostoyevsky, Ölüler Evinden Anılar adlı romanının başlangıcında; insanın ıçindeki caniye işaret eder: "Insanımsı cvresinden insanlar düzeyine geçer geçmez, insanlar ölüler evini icat ettiler. Insanların soyunda cezalandırmak, aşağılamak, işkence zevki, ölmek, öldürmek isteğı kadar saçma, değişmez özellikler vardır. ü da mantıkla bağdaşmayan nedenler." Günümuzde ölüler evi daha da büyüyerek dünyayı içine almıştır. Bir nıyet ahlakı olmadığı için, kötü niyetimizi yargılayamıyoruz. Hıristiyanlıktakı günah çıkarma bıınu bir ölçüde sağlayabiliyor. Suçu ve cinayeti aklından geçirip tesadüfen suçlu olmayanlar cinayeSAYFA 18 Insamn tedirginllğl Dünün dünyaM dıııagan ama daha guvenlıydi. Küreselleşme muvazaasıyla Dİr tür faşizmi dayatan, insanın temel özgürlüklerını yok eden günümüz parçalanmış dünyasını büyük bir yetkinlikle teşhir ediyor I tasan Ali Toptaş. Şehir kabus imgeleriyle betımlenır. Sanki mutsuz bir şeytan kabus görmüş de, ruhunun cehennenı imgelerini bırakmıştır. \^vgın bir yoksullukla azınlığın sefahati... Tam bir hazza dönüşmeyen nedonizmin çığlığı, büyük veba salgınında, Milano mezarlığında çifdeşen vebalıların çaresizliğinden başka nedir ki? Hedonist modern toplumfa çelişen haz eksikliği... Her ne kadar Habermas: "Modernitenin mahzurlarını yine modernite giderecektir" dese de... Bu kabusun panoromasını belirleyen imgeler aynı zamanda toplumsallığı gözardı etmeyen ideolojik imgelerdir de. Yoksulluk ve sefaletin yıktığı insanlar, işsizler, emekçiler, ruhu yoksul olanlar, korunma ve destek ihtiyacı hissedenler, ruhları baltalarla yaralı kederli geçmişlc rinin izleyini taşıyan lar, intihar edenler... Gözler önünde akıp giden insan manzaraları seyredilirken yazılan / yazılamayan binlerce nikaye... Romanda insan tekini de önemseyen, insan tekini de Ktırtarmak isteyen, bireysel yıkımlara ve dramalara seyirci kalmayan mesihçil bir tutuma da dikkat çekmeliyim. Camus'ün "Bireysel sarsıntılar başkalarını ilgilendirmez" saptamasına, "Bireysel sarMntılardabaşkalannı ılgılendirmeli" cevabını verir romancı. Bir gemiye benzetilen rekabetçi / kapitalist "En çok suçtan arınmışlığım tedirgin ediyor Denl" cümlesiyle başlıyor Hasan Ali Toptas'ın "Bin Huzunlü Haz" adlı romanı. Hedontzmln çığlığı sanlık ideallerini, yurtseverlik bilincini yitireceklerini iddia eden bir yazı okudum geçenlerde. Üç, dört pop şarkıcısı ve güzel mankenle, rutbol maçlanyla medyanın reklam sağanağı altında herkese efendi olma imkanını tanır görünen, gerçekte küçük bir azınlığı efendi yapmaya muktedır günümüz modern toplumu... Egemenlerin baskı ve sömürüsünü meşrukşürma işlevini yerine getiren medya... tdollerin yerini çağdas totemlerin alışı... Kurmacanın içeriğinae yansıtılan toplumsalllk... Yıldız Ecevit; pek çok kere Hasan Ali Toptaş'ın yazınsal ustalığından söz etti. Elbette; yaşantıdan yana bir edebiyatı yeğlememe rağmen "Bin Hüzünlü I Iaz"ın postmodern kurgusu, toplumsallığı yukarda belirttiğim gibi hiç de reddetmiyor... Fethi Naci; Cumhuriyet Kitap Eki'nde bir köşesinde (****) postmodern edebiyatın geçici bir moda olduğunu ileri sürüyor. Edebiyatta insan manzaraları ve yaşantı elbette cok önemli ama postmodern edebiyat okura büyük bir düşle me / düşünme, yonımlama alanı bıraîup yoğun bir entelektüel haz yaşatıyor. Romanı okurken ben de her cümlesini sanki yazarıyla birlikte yeniden yazdım. Anlam labirenderinde yol aldım. Ahmet Haşim, "Piyale" adlı şiir kitabının başındaki 'Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar" başlıklı yazısında, "Herkesin anlayacağı şiirleri yazan şairler dün (asağı) şairlerdır" diyerek büyük bir estetik keşifte bulunuyor. Postmodern soyut edebiyata, Ahmet Haşim'in belki de üstün sanatın ırasını belirten çok önemli bu aforizmasının kat kısıyla yaklaşılabilir Alaaddin, bu sefil dünyanın eğri mihverini düzeltecek bir mesih... İJst kurmacada da bir yazarın yazar oluş serüveni, bilme merakı, öğrenme tutkusu. Postmodern romanlardaki yolculuk ekseniyle kurgulanan çok odaklı bir okur gözu için şiir gibi eğretilemelerle, imgelerle örülen çok anlam katmanlı bir roman. Her cümle, sözcük, imge ve eğretilemelerin çağrışım gücü yüzlerce kez düşünülmüş. Sanatçının ıstırabı arayışı... Geçmişin bütün yapıtlarını okuyup, kültürleri, uygarlıklan, tarihi özümledıkten sonra yazar olunabileceği; estetik açıdan her yeni yapıtın, geçmişin bütün yapıtlarını içeren yeni bir yapıt olduğunu; ileri süren Eliot'un görüşünü doğruluyor. Çünkü, zaman kavramı, geçmişi I şimdiyi / geleceü içeren bir geçmiş zaman değil mi? "Hakikat mazidedir" diyen Bergson ne kadar haklı. Sanatçılar yeldeğirmenleriyle savaşıp, dış dünyanın insanı ayartan hedonizmi üe aralarına bir duvar örüp, dervişler gibi çile odalannda çile dolduran insanlar değil mi? Saçlarına tannnın rüzgan değen bu seçilmis insanlar bu zahmedi yolculuğa çıkıyorfar. Edebiyat âlemi, tuzaklarla, hayal Kinklıklanyla, çekememezliklerle, yıIcılıp doğrulmalarla dolu bir âlem.. Kitlelerin, sıradan çoğunluğun ilgi duymadığı belki de cesaret edemediği bu yolculuğa çıkanlar, başan elde ettiklerinde gerçekten sanat kıskanılmaya değer bir takı, bir mücevher haline geliyor. Belki de hayatın anlamını arayış sözcüğünde bulmalc mümkün. Arayışın ıızun, çileli, zahmetli yolunda "Hayatın anlamı, nayat nedir?" sorusuna cevap bulabiliriz. Daha romanın metafore zengiııliği içinde çeşidi anlam katmanları bulgulanabilir. Derin yapıdaki anlam katmanlarına farklı okumalarla varılabilir. Ama ben, "Bin Hüzünlü Haz"ı bir kez daha okuyup Alaaddin'i, mesihi, kendimi arayıp bulmak istiyorum. • (*) Bin Hüzünlü Haz, Hasan Ali Tiptaş, Adam Y, Aralık 1WS, 1 Baum C*) Bioenerjik Psıkiyatri, Doç DrGünselt Peker, Bra Y (**) Bin Hüzünlü Haz, s 27. (*"*) Felhı Nacı, Cumhuriyet Kttap, s 5%, 197 2001. CUMHURİYET KİTAP SAYI 602 ÖğranmB tutkusu