Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
'Romancı camnın tanım olmair Celal Hafifbilek Antalya'da yaşayan bir romancımız. "Ankara 1920", "Ve Sevgili Rozika", "Kasaba" adlı romanları var. Eski bir gazeteci Hafifbilek. Ekonomi kitapları, tefrika romanlar ve öyküler var çalışmaları arasında. Meydan Sahnesi'nin profesyonel oyuncuları arasında yer aîmış bir dönem, ekonomi dergileri çıkarmış ve ödüller almış. Yurtdışında kol işçiliği yapmış, Fransa'da 68 olaylarını yaşamış. Celal Hafifbilek'le çalışmaları ve edebiyata baluşı üzerine bir söyleşi yaptık. Gülmezseniz anlatayım. iki nedeni var: Bir, ekonomimiz çökmüştü, herTürk vatandaşı gibi ekonomi ile ilgileniyordum. Üstelik ekonomi eğitimi almıştım. iki, ekonomi doktorası yapan bir kıza aşık oldum, ona yardım edeyim derken, kendimi ekonomi yazarı buldum. Önceleri hiç ilgimi çekmeyen tanmla ilgili bir kitabımdan o zamanlar bir daire satın alacak kadar para ve ödül kazandım. Bir de röportaj muhabirliğinden gelmemin bana kazandırdığı bir araştırma heyecanı vardı. nnıztn konularının geçtiğı yerlere geztler yapıyorsunuz. Nasıl bir yöntem uyguluyorsunuz? Doğru, gazetecilikten kalmış olmalı. Bir de içimdeki Tanrı'ya seslenirim sık sık: "Tanrım bana gerçeği göster" diye. Inanın her zaman göstermiştir. Kabullenemediğim, inanamadığım olmuştur. Bunun da acısını çekmişimdir. Ne ilgisi var bunun diyeceksiniz sorumla. Gerçek bizim algılayabildiğimiz kadardır. Ben çoğunu istiyorum. İçimdeki Tann'dan yardım bekliyorum. Vöntemse bu benim yöntemim işte. "Ankara 1920"de Ankara Valisinin tutuklandığı yer içimde vardı, görmemiştim. gittim gördüm, düşündüğüm gibiydi, rahatlacum. "Ve Sevgili Rozika"nın ormanlık bir yerde geçmesini istiyordum. Romanya'ya gittim, aradığımı DUIdum. "Kasaba"yı okuyanlann hepsi kendi kasabalannı anlattığımı sandılar. Yabancı gelmedi, kendilerini buldular. "Ankara 1920" adlı romanınız Kurtuluş Savaşı ytllarım anlattyor. Taribsel bir arkaplan üzerine kurulu olay örgüsüfarklı bir btçimde veriliyor. Bes kuşak Ankaralmnız; bu konu seçiminde etkili oldu mu? Celal Hafifbilek'le romancılıgı üzerine müstü? Ikincisi Mustafa Kemal'e neden böyle büyük, eşi görülmemiş bir karşılama düzenlenmişti? Bu pırıl pırıl bir halkla karşüaşma, aşklarıyla, nefretleriyle... tnsanı tanıdım. Bu insana borçlu olduğumu hissettim. Tevazu göstermeme gerek yoktu; "Ankara 1920 gerçekten büyük roman. Onun büyüklüğü o halktan kaynaklanıyor. Çok uzun bir geçmişi olmamasına karsın Türkiye'de çok üretilen bir yaztn lürü roman. Yeni yazarlar çtkıyor ve yeni romanlar birbiri ardtna yaymlamyor Türk romanı hangt noktaya geldt sızce? Bence çok üretilen bir yazın türü defiil roman. Bir roman en az iki yılda yızılıyor. Türk romanı dünya ile boy ölçüşüor. Belki de daha ileri. Tek kusuru biraç yazanmız dışında dışanya açılamaması. Bunun nedeni de, açık konuşalım Türkiyeli olmak, Türkçe yazmak. Büyük romancılanmız var, medyatik diye eleştirilseler de, onlar romanı bilen, roman yazan kişiler. Okudukça hayranlık duyuyorum onlara. Bir de kitapları çok az satan gerçekten büyük romancılanmız var. Sabırlılar. Umuyorum yakında okur onlan da tanıyacaktır. Ben okuduğum her Türk romancısından etkileniyorum, çok zaman gıpta ediyorum, gururlanıyorum. Bu arada şunu belirteyim, Türk roman okuyu eskisi gibi değil, romanı didikliyor, içine giriyor, belki yeniden yazıyor. Sonra beğenisiniya da eleştirisini yüzüne karşı getiriyor. Okur roman bekliyor. "Ve Sevgili Rozika" bir aşk romanı. Ama bu sevda öyküsünün ardında toplumsal, sosyal bir eleştiri var. Rmdkâ'mm sözedelim mi biraz? Romancı yasadığı çağın tanığı olmalı, derler. Böyle bir endışem olmamasına karşın, yasadığı dönemden etkilenmemek olanaksız. Sizden çok önceleri de yazsanız, yasadığmız dönemin etkisiyle yazarsınız gibi celiyor bana. Romanımızda bunun örnelderi çok var. "Ve Sevgili Rozika "ya başladığımda düşündüğüm eleştirel bir roman yazmaktı. Bizde devamlı yutturulmaya çalışılan demokrasi hikâyesini dikta bir yönetimle karşılaştırmak istemiştim. Çavuşesku dönemini seçmiştim. dört yüz elli sayfa yazdırrr. Sonra ne oldu bilmem, roman başını aldı gitti, iki yüz sayfasını attı. Ortaya saf, kirlerden annmış, pınl pırıl bir aşk çıktı. O iki yüz sayfanın iki yüz sayfasında da özyaşlanm vardır. Tutamıyordum kenimi, yazarken ağbyordum. Romanı erotizmle bağdaştıran kifayetsiz bir eleştirmen bile çıktı ortaya. Umurumda oile değil, onun cahilliğine verdim. Hatta içindeki şiir alıntılarından bir yerlere varmak isteyenler bile oldu. Oradaki, şiirlerden alıntı yapılan kadın şair A değil de B olsaydı, bu kez de B için söylentiler yapacaklardı. Turgut Uyar ölmeseydi, (alıntı şiirlerin coğu onun) belki onunla da ilişKİye girdığimi söyleyeceklerdi. Bu da bizim dünyamız, ne diyelim. Romanı roman olarak okumayı bilmeyen elestirmenlerimiz var ne yazık. Ama okur niçbir zaman öyle düşünmedi. Aşkı tanıdı, aşkın acısını tattı. Romanı sevdi. Okurlarıma teşekkür ediyorum ve ben de "Sevgili Rozika" romanımı çok seviyorum. Okur roman bekiyor l { Bir süre Fransa'da kalıp '68 günlerını yasadtntz. Bugün geldiğiniz noktadan o ytllara nasıl baktyorsunuz? Benim için büyük deneyim oldu. Özgürlüğün anlamını tanıdım. Uygarlığın NEMİKA TUGCU ne olduğunu öğrendim, insan haklarına saygıyı gördüm. Liderin ne olduğunu anladım. Türkiye, tarihinde Kurtuluş Saazarltğıntz gazetecilikle başlıyor. Sonra hem yazarltğa, hem vaşı dışında böyle bir olay yaşamamıştır. Fransa felç olmuştu. Metrofardaki, soyaşama uzak olmayan sir sanat kaklardaki afişlerde "ihtilalde el eleyiz" daltna atlıyorsunuz: Tiyatro. Tefrika romanlargeliyorardından. Ve "SessizlerSo gibi sloganlar vardı. Işin başında destek verdiği üıtilale Fransız Komünist Partisi kağı" yayınlandtğırtda ses getiren bir rotehlikeyi görüp cephe almıştı. Pekin'e man oluyor Bir yazartn attyapısım oluşbağlı bir rejim istemiyorlardı. Elbette turan sokaklarda geziniyorsunuz... Bütün Haftm savaşı Ruslara da. Pek çok kez öğrencipolis çabunlardan sonra neden bir dönem edebi Evet, Kurtuluş Savaşı'nın bilinmeyen yatt btrakıp ekonomi yazarlığına geçtiniz? tışmasına tanık oldum. Kimsenin burnu yönlerini, bizden gizlenen yönlerini ya kanamıyordu. Yanümıyorsam bir kaza Küçük bir fark var. Gazetecilığım yada çarpıtılarak anlatılan yönlerini yazsonucu bir öğrenci ölmüştü. Asker kışzarlıkla başladı. Lise öğrencisiyken öyküdırn. Halkın savaşını. Halkın savaşının lasından çıkmadı. Bıçağın kemiğe dayanler yazıyordum. Bunlar Ankara'daki ganedenlerini... Savaş öncesi Türk aydınıdığı bir gün. De Gaulle sahneye çıktı. zetelerde yayımlanıyordu. Arada bir öynı... Ankara'da halkın OsmanL'ya karşı kü başııia iki buçuk lira aldığım oluyor, Tüm küsxünlükleri kaldırdı. Radyodan, gelip bir Cümhuriyet yönetimi kurdudu. Öykülerimi yayrmlayan bir gazetede tek kanal TV'den Fransızlara seslendi:* . • ğunu, seçimle "Hakan," getirildiğini kimbir gün stajyer muhabir alınacak diye bir Fransızlar, Curhhuriyet tehlikede, toplase bilmez. Hiçbir tarih kitabı yazmaz. ilan gördüm. Başvurdum. îşe aldılar ama nın; Cumhuriyeti kurtann, yaşasın FranAtatürk'ün Ankara'da karşılanışının "iki yıl maaş yok!" dediler. Olsun, gazesa, yaşasın Fransızlar!" gibi seyler söyledünyada bir eşi daha yoktur. Ankarab teci olacaktım ya! Şansım, başkalarının di. Mılyonlarca kişi meydanları doldurpaşalar sevmez; paşalar hep asker alıp şanssızlığından bana güldü, üç ay sonra du ve oîaylar o gün Dİtti. O zamanlarTür" evferi yetim, dul, evfatsız bırakmıştır. Bir maaşa geçtim. Gazetenin yazıişleri mükiye'deki gazeteler, hatta tanınmış başyaÇanakkale Savaşı'nda ellı bin Ankaralı dürü, karikatüristi, bir munabir arkadaş zarlar, olayları küçük öğrenci hareketleölmüştür. Buna karşın Mustafa Kemal'e hapse girince, beni maaşa geçirmek zori olarak değerlendiriyorlardı. Özet olagörmedikleri, tanımadıkları halde umut runda kaldılar. rak şunu söylemeliyim: 68 olaylan bana bağlamışlar, onu bağırlarına basmışlardüşünme yeteneği kazandırdı. dır. Atatürk'ün adını bilmezler. Onu Bir şey eklemek isterim: O gazetede Yeniden gazetecilığe dönüş bir arayıs "Kongre Paşası" diye çağırırlar. Erzubir dana öyküm çıkmadı. Yeni gelen yamı? rum, Sıvas kongrelerini duymuşlardır sazıişleri müdürü, öykü yazdığımı öğrenindece. Nasıl bir inançtır bilinmez. Roma Hayır, kendimi halkıma karşı sorumce "öyle saçma sapan işlerle uğraşma" nı yazmama Ankarab olmam da neden lu hissettim. Belki 'savaştı' diyebiliriz diye beni azarlamış, tabii öykülerimi de oldu kuşkusuz. Ama asd neden, 1876'da kendi çapımda. Mesleği seviyordum da. yayınlamamıştı. Işte medyanın edebiyaAnkara'nın nüfusu yaklaşık yüz elli bin Bana çok şey kazandırdı. ta yakınlığıO) edebiyatı sevmesi(!) o yıliken 1920'de yirmi bin kişiye nasıl düşlarda başlar. Bugünün mankenleri, sa Araşttrmact bir yapıntz var. RomanlanatcılarıO) o zamanlar olmadığı için, edebiyatı sever görünüyorlar, okurlanna da edebiyattan Daşka verecek şey bulamıyorlardı. Gazetelerde daha çok röportai muhabirliği yaptım, bu da bana hoş geliyordu. Şimai biie aynı alanda çalışmak isterim. Tabii çok geç. Takma isimlerle yazdığım tefrika romanlar, "Sessizler Sokağı" Cihat Baban'ın Yenigün gazetesinde yayımlandıktan sonra gelmeye başladı. Sipariş alıyordum, akşam gazetelerinden, aşk romanı, casusluk romanı, dini roman ;ibi. Ayda, tefrika başına 200 lira veriyorardı. Günde beş tefrikayı kaleme aldığım oluyordu. Devlet memurunun maaşı 175200 lira iken, benim aylık gelirim 1000 lirayı geçiyordu. Çok erken evlenmiştim, çocuğum vardı. Eve ekmek parası girmeliydi. Tiyatro da ekmek parasından. Halkevleri temsil kolunda sahneye çıkmışhğım vardı. Meydan Sahnesi kurulunca profesyonel oldum. Gazetecilikle birlikte yürütmeye çalıştım. Celâl Haflbilek, 'Büyük romancılanmız var, medyatlk dlye elestlrllseter de, onlar romanı bllen, Gelelim neden ekonomi yazarlığı? roman yazan klşller" dlyor. 'B8oümari y S lanmda yorum yoktur. Yorum okurun "Kasaba" adlı romanınız bir kamera. Kamerayı kasabanın tçinde dolaşttnyor, gördüklerimzi olduğu gibi, yorumsuz aktartyorsunuz. Evet, dediğiniz gibi. Benim romanişi. Onlara nasıl kanşırım? O nedenle, her okuyan "Kasaba yı kendi kasabası sanıyor. Güzel değil mi okurun romanda kendini bulması? • Ankara 1920 / Celâl Hafifbilek / Telos Yaymcthk / 429 s. ... Ve Sevgüi Rozika / Celâl Hafifbilek / Telos Yayınctltk/248 s. SAYFA 7 CÜMHURİYET KİTAP SAYI 549