Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
S ten aşk dediğiniz nedir ki, KIŞ ortasmda herkese gülümseyen bir çiçeğin sarhos edici kokusunun üzerine basmadan kaıakalmak değil midir?.. .. "yeşil kapımn arkastnda kı$ var eldivenlerimin tüy dökme mevsimi".. 18 Benim bir sürü hayallerim, sürüsüne bereket yalnızlığım, kocaman bir şaşkınhğım, cesur ve serüvenci bir gövdem, hiç yoktan kuruntularım, yaslanmayan heveslerim, susmayan yağmurlanm, durmadan üsüyen el kadar kalbim var!.. Sanki sıkılmanın altın çağındavun. îçimde hep ince ayar bir akşam vakti duygusu dolaşır. Ne vakit BALIKPAZARl'ndan geçsem rakıyla başım derde girerdi, sevişir gibi içerdim, öyle böyle değil, aşkla icerdim de hayatın başı dönerdi! Şimdilerde rakı beni terketti, artık bütün balıklar denize dönebilir!.. .. "kör karanlık sularında da çaresizliğin gözlerimiz âşık kalamarlar gibi parıldar".. 19 Nilav Özer, KARDAN ADAMIN KALBtnden öptü, yağmurun öldüğünü gördüm, bir ağaç hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, bir vapur denizi ezerek koşuyordu, uykusunda bir karınca rüyasıru anyordu, "Tiirkçe uzak bir şehir anlamı kar altında" diyordun, bir tulut şangır diye yere düşerdi, içimin kabuğunu dumanlı bir aşka banardım, çok uzaklarda düş gibi bir kız, sanki hep yanımda gibi nefes alırdı, sigaram biterdı ben onu hep içime çekerdim, sesi o kadar çok güzeldi ki, onu duymadığım zaman kuşlara bakıp ağlardım!.. .."kızın aklına düşer kardan adamın kalbi bilmiyorum kıztrt aklı nerdepusuya düşer".. 20 Görünenden daha fazla görünmeyene de bakmaya çalışırken kullanılan dil de bu bakıştan nasibini alıyor. Türke'nin saadetiyle yazıyor, sadece aşka izmet eden bir geyşa ruhuyla mı kelimelerin kapısın çaüyor bilemiyorum fakat Nilay Özer şiirin elinden tutarken şairaneliğe kapılmıyor, sadece iyi şiirlerfe buluşmanın derdıne düşüyor, çok da iyi yapıyor SIFIRın ALACAKARANLIĞIn da ışığın beyazını üflüyor, aydınlanıyoruz!.. "daralıp genişleyen rabmi gibi Meryem'in daralıp genişledi içimdeki kor evren" 21 Bazı kadınlar umutsuzluğumuzu büyütür, yalnızlığımızı beslerler. Ben hâlâ samanyolundan gelecek olanı bekliyorum. "Her kitap şairin cesedidir" dememiş miydi tlhan Berk! Her kadın bir evdir aslında her adam bir sokak, ikisinin de hayalleri başka, kadın bir tüy, adam bir kış! Ikisi de aynı rüyada buluşmak ister gibidirler. Kadın bir meraktır, adam bir vesvese, dünya belki de çılgın bir oyuncak! Hayat antolojisinde iki ayrı uçurum gibi bakarlar birbirlerine kadın ve adam! Bence her KADIN lirik bir armağandır hayata ve her adam sanki üzgün bir vaha! Ve kadınların adresi belli değil midir kalp biçiminde yaşarlar ruhlarımızın kanadığı yerde! îçimizden söküp atamadığımız, içimizde kalan kadınlar gibi kalıcı şiirler yazmalıyız diye düşünüyorum, yoksa sadece üşüyor muyum? .."şeytamndan kendinisakınan kadın sarmadığtn günabtan kurtulamazstn".. 22 Siz dışarda kalabilirsiniz, biletimi aldım, ben düşlerime giriyorum. Ah, ne güzel krem sözler söylüyor içimi yumuşatıyorsun! Sadece bir insanın yüzüne ve sesine gidip geldiğim çok olmuştur, gövdenin lconuşkanlığı, devinimi ya da münzevi duruşu aklımı başımdan almıştır. Beni kışkırtan ne varsa evcil bir çığlık oluyor ellerimde. Ben hayata hep bir resim diye bakıyorum hayat benimle hâlâ oynuyor!.. Ah, SELİKA durmadan sayikladığım o eşsiz muamma, hadi adını bana, bir daha tekrarla!.. .."bir güvercinle göz göze gelmek gibiSAYI 549 dir tam da böyle kurmustum aşkı hayallah".. 23 Gözlerim Miro, ellerim denizi yontuyor, ÇAMURun dilini anyorum, bulursam kendimden bir guguk kuşu yapsam, bana bir çift kanat getirin ondan şiir yapıcam, ah ağzımda sakar bir ıslık, dünyanın kulağına üflüyorum: Sen ne zaman benim olacaksın? .."kim karşı koyabilir olmak dönmektir işte gezegenler mevsimler ve kuşlarla birlikte.".. 24 Dostlanm ve aşklarım için şiir yazıyorum bir de dünyaya ve kendime katlanabilmek için!.. Dünya nasıl okunur bunu öğrenmek için yazıyorum. "Bütün şairlerin kitaplarından öğrendiğimiz belki de tek bir şey vardır, o da: yol benim, benden başka yol yoktur! Berk söyler ve ben de demek isterim ki; bu kadar hayat zenginliği ve görgüsü bir arada olan bir şiir kitabına şaplca fırlatmak lazım!.. Her biri HAZ ÇİÇEKLERl bunlar, vakitsiz açar da bir daha solmazlar... .. "teninden taçyapraklan sunan kızlann en cömertini bulsevıs onunla".. 25 Herkes şair taklidi yapmaya mı çalışıyor, herkes BENMERKEZ'im demeye mi getiriyor sözü! Daha düne kadar şiir üvey evlat muamelesi görüyordu, bugünlerde bakıyorum da her şiiri evlat edinmek isteyenler var. Kötülük çağı çoktan başlamıştı, kötü şiir onların ols.un, tepe tepe kullanabilirler. Nilay Özer, şiiri esas yurdundan çekip çıkarmaya çalışıyor, şiiri kirletmemeye kararlı gözüküyor, kendine yabancılaşmadan, kendini kelime oyunlanna kaptırmadan iyi şiirin mirasını ve kaynağını kendi şiirlerine tasımayı beceriyor. Şiirin bütünlüğüne, diline, imgesine ve işçiliğine özen gösterirken yazdığı şiirlerin de tadını korkusuzca çıkarmaya çalışıyor. Gerçekten çalışarak yazdığı şiirlerinin hem zarif, hem hakiki, hem nüzünlü bir o kadar da muhalif bir yanı olmasının sırrı şuradan mı gelivordu acaba: Derdinin ne olduğunu iyi bilmek!.. Şiir zevkimizin gelişmesi için kendimize ve sahiciliğe daha çok ihtiyacımız var. Şiire değil, şairlere uzaktan bakmak aşklann en güzeli galiba! Her anlamda "şairlerden kurtulmanın yolları"nı aramalı, şiiri rahat bırakmalıyız diye düşünüyorum. Bence kötü şiiri evlat edinmevi bırakaüm artık! Zaten iyi şiir vasat olanın iktidanna yakasını kaptınr mıydı hiç? .."kendikaranlıhna incinen yolda hilesiz bir pusula Borges".. 26 îlk atanlarla aynı yaştayız. Koyu safir ve şebboy tadındayız. Derin bir yalnızlığın içinden yıldızlar gibi parlayarak geliyoruz. Senin adımların düzgün, bakışlann keskin usta! Sen de çırak değil miydin bir zamanlar? Şu şarkıyı birlikte dinlemez miydik bir zamanlar? "chi non lavora, non fa L'amore" Çalışmayana aşk yok! Tamam usta şiir bile yok!.. .. "beni dişi tavşan kalıbına dök usta suskunum söyleyecek tek sözüm kalmadt".. 27 Şimdi ZAMAN/SIZIM, zehir gibi yalnızım, ben valnızca bir pıhtıyım, hiçbir borcum yok bu şehre karşı, nerede bir kibir görsem, derimi yırtıp atasım gelir, her şeyin birbirine benzeyerek kanadığı bir dünya burası, herkesin korkusu melek biriktirir uykusunda ah, su gibi bir cümlenin içinde ıslansaydım da, gözlerinin buğusuna geç kalmasaydım!.. .. "uzaklarşiir bekler isterseniz gıdin siz ben burada kalıyorum bu/otoğrafta".. 28 Benim YAŞAMSIZIM belli, sırlar koridorundan geçiyoruz, zaman denilen derinliğin gövdesi yırtılıyor ve şair Nilay Özer evinden çıktığı andan itibaren başlıyor kozmik gürüıtünün akıl almazlezzeti! "kendimde kalırtm bep başkast özlemiyle sokağa da stğmaz artık içimde birikenler" 29 Tannm beni bana baktığım yerdem ayırma, beni kalbinden ayn tutma, senin gözlerindeki kovu Sümer'lerden mi kalmıştı, Kemani Tatyos Efendi seni hiç görmüş müydü? Bu aşkın yanında VERTIGO üzgün kalır, ANDRONEDA'nın ruhu acır! Bu dünyanın aşktan başka kederi kalmasın, Tannm bizi sonsuz gurbetine bağışla ve bizi başa sar, AŞKSIZIM demiyorum, ben onu hep yanımda istiyorum, kendimi hep yanımda görmek istiyorum. "Yüzümde bir yangın var" diyen kadın, aşka giden yolda sadece bir akşam yıldızı olmak istiyorum!.. 30 Tutkunun gövdesinden damlayan korku durmadan havlardı! HERKES BtRAZ BEN GİBt içini oyarak yaşardı! Ben böyle zalim bir aşk görmemiştim, süt dökmüş bir kedi gibiydi avcının korkusu, tutku avcıyı öldürürdü, insan insanın avcısı mıydı, avcılar da ağlardı işte burda bir acıydı! Ben onun en lezzetli, en tutkulu köpeğiydim!.. Ben böyle zalim bir aşk görmemiştim, bana gelirken yanında aklını da getirirdi, altı üstü bir hayal kadındı işte, sadece yazları ortaya çıkar, tenimi yalar ve içimde bir uçurum daha açtırırdı, düşlerimizi acıtmakta tam bir ustaydı!.. Yine de hep sevdim onu, o benim bağımlılığım ve içine girdiğimiz zaman, içinden çıkamadığım ZAMANA DAGILAN NAR'dı!.." * Zamana Dağılan Nar/ Nilay Özer/ Hera Yayınları/ Aralık 1999/ 60 s. nın dile getirilmesi. Erkek'i ne kadar zamanda yazdtn? Sekiz yıl. Neden sekiz yıl? Benim gibi oturduğu yerde uzun süre kalamayan biri için çılgınca bir is yaptım ve dört romana aynı yıl başladım. Romanda ilginç dıyaloglar var. Bunlarla epey uğrastığmn düşünüyorum. Diyaloglarda iletişim kuramama hastalığının ipuçlan var. Belki de romanın dram bölümleri. tnsanlar artık birbiriyle konuşmak istemiyor. Bu konuşmaların bir yararı olmayacağı inancıyla sustuk. Ya da konuşursamkavga çıkar söylemi bizlere çok sevimli gelmeye başladı. Bir türlü uygar insan modeîini çizemedik. Bu arada kendi modellerimizi de yitirdik. Seksen öncesinde gençlik birbirini sokratlamaya bayılıyordu ama seksen sonrasında, boşvermek, bilinçli suskunluk zirveye çıktı... Rekabeti yücelttik. Artık hep kazanan olmayı istiyoruz. İletişim de rekabeti ve hep kazanma duygusunu sindirebilir. Romanın sonlartna yakın Kafka'mn ağztndan göndermeler, mektuplaryeralıyor. Örneğın, romanın sonunda, yine Kafka'mn ağztndan şu iki tümce de: "Ne sevecek ne de nefret edecek gücüm kaldı!.. Ama kucaklanacak bedenleriçin öyküler yazmak istiyorum," diyorsun. Bunu bıraz açar mıstn? Bizler çatışma kültürünün insanlanyız. Romanın kahramanı Cengiz, gündelik özel yaşamıylabaşedemediği için kafasını aşka taktı. Neden?.. Kuralları belli okul ve iş yaşamı dışındaki ilişkilerde yine seksen sonrasında katlanılmaz boyutlarda davranış acemilikleri ve bozuklukları başladı. Cengiz'in iki tümcesinin anlammı, psikolojık intihardan ancak böyle kutulabilirdi, diye yorumlayabilirim.. Teşekkür ederim. • Erkek / Tülay Ferah / TelosYayınaltk/ 181 s. SAYFA 15 'Roman, erkeâîn analizi' Tülay Ferah'ın, "Sinek Olmak Zor Şey", "Sıcak" adlı romanlarıncıan sonra bu yıl içinde çıkan "Kırmızı Erik", şimdi de "Erkek" yayımlandı. Tülay Ferah'la son romanı "Erkek" üzerine konuştuk. NEVRA BUCAK. evgili Tülay Ferah, seni erkeğe inerek adeta erkeğin yerine geçeLJ rek yazmaya iten aürtü nasılkaynaklandı? Özel bir nedeni olabilir mi? Ben bu romanda yirmibirinci yüzyılın vebası olacak iletişimsizliği anlatmak istedim. Kırmızı Erik'te kadın cinsinin çevresiyle ya da yaşamla iletişimsizliği vardı, Erkek'te de erkek cinsinin... Ama erkeğin özel dünyalanna duyduğum merak da söz konusu. Kahvelerde, maçlarda, meyhanelerde kurulan özel dünya. Çünkü bizim toplumumuzda iki cins birbirinden tamamen ayrımlı yaşam kalıpları içinde soluk alıp vermeye çabalıyor. Bu roman erkeğin, kadın gözüyle analizidir. Romanda erkeğin olumsuzluklarma karşın, anladığım kadartyla erkeği seviyorsun.. Ona insanal bir yaklasım sergiliyorsun. Nefret yok. îroni ile aram iç içe sunuluyor. Öte yandan stcak bir sevecenlik söz konusu. Sanki herhangi bir erkeği değil, salt oğlunu anlatıyor gibısin. Açıkçası, erkeğin burnuna yumruk atmtyorsun. Biraz Kulaklartnt çekiyorsun, ne dersin? Erkek cinsini severim. Çünkü oğlum bir erkekdir. Kedim Neron da erkekti. Işıklar içinde yatsın, trafik canavarı onu da yok etti. Kendini erkeğin yerine koyarak yazmak nasıl bir duygu? Ne kadar zorlandın. Sana güç geldi mi? Zorlanmak mı? Ruhsal sağlığımı yitiriyordum. Önce fazlasıyla savb bir alana giriyordum. Abartmaktan, sanal kalmaktan çok korktum. Yazdıklarımı okuyor, okudukça görüyordum ki, yazdığım erkek, erkek karikatürü bir şey olmuş. Zaman zaman da konuşan erkek eşcinsel oluveriyordu. Kullandığı sözcükler, tümceler... Nasıl başedecektim. Çok zordu. Şimdi roman yayınlandı ve erkekler tepemde demoklesin kılıcı gibi bekliyor. Oldukça gerçekçisin. "Erkek"de yasam, ayna gibi yansıyor. Satır aralarında bile bunun gölgesi geziniyor usulca. Üstelik hem ağlalıp hem de güldürerek... Solohov'un dediği gibi: "Gerçeği yazmak, aa ama katı gerçeği." Senin de hiç yumusatmadan yazdtğtn gerçekçilik nereden kaynaklanıyor? Bu roman erkeğin gerçeği. Kendi mantıksal kıyameti içinde, kendi kurduğu evreninde aşkı arayıp duruyor. Tabii romanda kullanılan aşk sözcüğü sadece bir simge. iki cinsin fazlasıyla aklını taktığı... Varolmak, varoluşundan hoşnut olmak, yaşamın anlamı, anlamsızlığı; neden istediğim şeylerin sahibi olamıyorum ve bir dev ekranda kendini görmeye başlamak. Bu ekranın adı da iletişimsizlik. Roman bu iletişimsizlik hastalığı Tülay Yerah'la "Erkek" üzerine • CUMHURİYET KİTAP