22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

otuz yıldaki devinimimiz içinde düşünce ve değerlendirme yetim zenginleşmiş ve gelişmiştir. Yeni Dünya Düzeni olgusu, karşımıza verileri yeniden kompoze edilmiş bir matris çıkartıyor. Bugünün somutu, yeni analiz ve değerlendirmelerin yapılmasını, yeni strateji ve politikalar üretilmesini zorunlu kılıyor. Hem yalın biriki örnek vereyim. Dün düşünce (düşünceyi ifade etme) özgürlüğünü öndelerken bugün tüketim toplumunun hegemonyal söylenenin sağnağında, düşünme özgürlüğü sorunsalını en az ifade özgürlüğü kadar öne çıkartmak zorundayız. Dün, sembolik olarak söylersek, 6. Filo ve yabancı sanayi sermayesinin sömürüsü önemliydi, bugün uluslarüstü spekülatif sermayenin klasik emperyalist sömürüyü kap'sayarak ama ondan taşarak yaydığı sömürü ve yoğunlaşıpgizilleşen hegemonyası daha önemli hale gefdi. Tekil olarak bakıldığında bile, hepimiz dünya proleteri ve hepimiz formatfanmış birer dünya yurttaşı haline dönüştürülmekteyiz. Dünün yöntemleriyle sınırlanarak bugünü ve yannı kazanma sürecinde yol alamayız. Şöyle de söyleyebilirim: Dün önce Türkıye'ye, toprağıma sağlam basarak dünyaya bakıyordum, bugün önce dünyaya bakarak ve soluyarak Türkiye'ye sağlam basabileceğimi biliyorum. Ama marksizm, dün olduğu gibi bugün de her şeyden önce bir görme ve düşünme biçimi; önerme ve eyleme biçimi. V*VM<CoM(v«lsmaNlftortBa**tBlrMct0... . sıfatlar gerektirecektir. Bu güç, bizleri kendi dayattığı format içinde "dünya yurttaşı" kılmak istiyorsa, sosyalistler için dünya yurttaşı kavramı yabancı bir • Kitabında, emperyalizm kavramım kavram değildir ve sorun da tam bu nokbelirleyen süreçte yeni bir evreye girildi tadadır; bizim düşlediğimiz o, insani yaiini söylüyorsun ve bu evreyi "güçyoğun şamın sürdürülebilir olduğu bir dünyalasması" olarak adlandırtyorsun. özet nın yurttaşı mı, yoksa kurgulanan bu olarak açtklamayı dener misin? kapsamlı makineye hem kan veren, hem Kapitalizm, bir ana süreç, üstelik yalde onursuzlaştıruıp alçaltıldığı bir fornız ekonomik bir süreç değil, aynı zamatın yurttaşı mı? Bu arena, yerel platomanda ideolojik, politik, sosyolojik ve lan da olsa, artık küreseldir. Küresellekültürel çevrimlemelerle ilerleyen bir şen ve totalleşen sömürüye karşı, küresüreç. Emperyalizm, yani tekelci kapitasel direnç ve dayanışma gündemdedir. lizmi belirleyen ögelerin arasında, basBen inanıyorum ki insanhk, her yeni fekınlık anlamında yer değişimleri ve yelaket uçurumunu aşmanın yeni yeni yolni belirme niteliğindeki ögeler hep birlannı bulmayı sürdurecektir. Ve özgürlikte bu evreleri belirliyor, diyebiliriz. lük, Umberto Eco'nun söyleyişi ile, kenBu 'evre'nin iç dinamiklerini sergilcmek disi için sürekli mücadele istemektedir. ve irdelemek, DU smırlı söyleşinin konu Küresel planda, sivil toplum örgütlesu değil elbette. Ama, gelinen noktadarinde (STÖ) önemlibirhareketlenme var. ki görünümü özedeyebiliriz. Bugünün Ama STÖler üzerinde bazt tereddütlerin gerçek süper gücü, uluslarötesi finansal de var gibi.. ve spekülatif sermaye focus'üdür; ABD ise işlevsel olarak gerçek iktidann exe Evet. STÖ'ler son çözümlemede siscutive sekreteryasına dönüşmektedir. temin fazla sivrileşen sarkmalanm ya da Bu güç birikimi, bu focus, uluslararası deformasyonlannı rehabilite etmek ansermayenin uluslarötesi sermayeye dölamında iş RÖrebildiler. Şistem, amaçlanüşmesi ve süperyoğunlaşma göstermen cok farklı da olsa STÖ'leri, kendi resi; şirketleri, sigorta fonlannı, emeklilik habilitasyonu için kullandı ve çoğu profonlannı, küçük ve orta tasarrufları yetest hareketliliği düzene yeniden entegdekleyen ve borsalar arası siber hıza ulare etmekle de DU yapılan bir kez daha şan spekülatif sermaye gelgiderinin, kullanmış oldu. Sanınm STÖ'lerin buüretim eksenindeki sermaye ihracı olgünkü tırmanan harekediliği, kaygılı ve gusunun önüne geçmesi, ...ile de karaköfkeli "dünya yurtta§ları"run kendileriterize olmuştur. ni ifade edebildikleri, ama aynı zamanda sıkıştınldıklan politik arenada elde Btrsyl hodBlteyon tnniipâ kalan tek alan olmasıyla yakından ilgili. Bizi, bunun dünya halkları üzerindeBugün Batı'da pek çok düşünür, ki sonuçları ve bu gizilleşen ama yirmi STÖ'lerin devletin elinde tutageldiği dört saat solumak zorunda bırakıldığı"kamuoyunu temsil tekeli"ni kırdığı/kımız güce karşı çıkmanın yollan, yakınrabileceği görüşündeler. Ama, ırkçıhğı, dan Ugilendiriyor. Emekdeğer kuramıvb.ni savunan STÖ'ler de bulunduğunu na yeni ögeler uzatan, Samir Amin'in ihmal etsek bile sorun, STÖ'lerin bu söyleyişi ile bu kuramı metamorfoza uğuzun süreçte bir omurgaya sahip olupratan, bu yoğunlaşmış ve hayatm her alaolamayacaklan ile ilgili yani STÖ'ler yinına sızmış cücün finansal piyasalarla, ne klasik, sistemiçi işlevselliğe mi yartüketim toplumu zeminlerine yaslı megılı, yoksa yeni olanakfar mı vaadediyor? kanizmaları yalnız günlük yaşayışımızı Bu nedenle STÖ'ler konusu üzerinde ve düşünme yollarımızı kuşatıp; belirleyeniden ve yeniden düşünmek ve tartışmekle kalmıyor, aynı zamanda sömürümakgerekiyor.. "Yeni evre" işaretlemenün yeniden ve yeniden üretildiği bir sine gelirsek, bu konuda başkaca ayrımdizge oluşturuyor. Bu, klasik kapitalist samalar da var ve hızla artıyor;" ultrakaemek sömürüsünün üzerine bireyi hepitalizm", "patrimonyal (portföy) kapidefleyen çoklu sömürü formülasyonlatalizm", "küreselleşmiş sermaye diktarınm da giydirilmesi, sömürünün yalnıztörlüğü", "küresel 'casino' ekonomisi" ca küreselleşmesi değil, insan tekıli üzegibi, yeni metinlerde görülen adlandırrinde de totallesmesidir. Ve el ile tutumalar bunu işaretliyor. Benim "güç yolur, göz ile görülür olandan belirsizliğe ğunlaşması" adlandırmam tartışılabilir dönüşerek her yana sızan bu güce karkuşkusuz. Ama kısaca, sermaye yoğunşı, dünün somutundaki mücadele biçimlaşmasının bir yandan kültür dünyasınleriyle yürümek, "çocukça"dan başka CUMHURİYET KİTAP SAYI 5 4 9 dan düşünme kanallanmıza kadar her alanı ve anımızı ipotek altına sokmaya yönelen, bir yandan da devlet yapılanmasına kıyasen sorumluluk ve yaptınmlardan azat bir güce dönüşmesi, DU gücün yoğunlaşıpyayılırken görüş perspektifimizin dışına kayması gibi nedenler, bu adlandırmanın ardında yatıyor. • Son dönemde bir yandan da, antiemperyalizmin 'milliyetçimukaddesatçt'yaptlartn elinde aktive olduptnu göriiyoruz. Bu aynı zamanda bir kültürel süreç. Burada, senin yaklasımtn ile geçisen ve farkltlasanlar neler? • Süreç, yalnızca göç ve metropolleşmeyi değil, bunlan da yedekleyerek cemaatleşmeyi, mistiği ve nevrozu da ivmeliyor. Dikkat edersen bu olgular, tekelci kapitalizmin bu evresinde ve tüketim toplumu yapılanmasında maruz kalınan gerilime, uğramlan (açık ya da örtük) çok yönlü baskılamaya karsı bir savunma biçimi. Özünde edilgin bir içe çekilmeyi ifade ediyor; literatür anlamıyla reaksiyoner ve bu yapısı gereği de, gerici. Ama, olanbiten şu: Tek düşünülen insan yapısı, kolektifin temsil ettiği kimliği edinmeyi ve kolektiviteden üreyen sinerji ile beliren gücü, kendi güçsuzlüğü ile yer değiştirmeyi deniyor. Bunu denerken refleks olarak "kendi" kültürüne el uzatıyor ve bütünden aynştınlıp yerellestirilen (ama bu süreçte diyalektik etkileşimden de aynk kalamayan) bir altkültür ile, sığındığı kozasının duvarlarmı pekiştirmeye çalışıyor. Kuşkusuz, içe çekilişin arttırdığı gerilim, kolektivite sineriisiyle birlikte potansiyel taşlunlık zembereğini de kuruyor. Kitapta, 'cemaatleşme' çalışmamda aynntılannı verdim; metropol banüyölerine sıkıştırılmış yığınlar, metropole eklemlenemeyen, kimlik kuramayan ve unufak olan bu insanlar, kendilerine bırakılan ve giderek daraİan alanda, bir varolma ve savunu refleksi geliştirmek zorundalar. Ve din, sığınılan "cemaat" mağarasını ana rahmi kadar muhkem, ılık, vaat dolu, "var olunan ve gıdalanılan bir yapıya dönüştürüyor. Bu, popülasyonu nızla artan, ve gerilimi yüKselen bir atmosfer altmdaki yığınlar, erk mücadelesinin aktörleri için vazgecilmez önemde. Uğradığı açığa düşürülme ve kuşatma karşısında anlama ve tavır geliştirme çabası yerine, kapanmayı ifade eden gettolaşma zemininde üreyen mistik, ya da dinselin içerdiği mistik, parsanın en büyüğünü lcöktendinci spekülatörlerin toplamasını ve dinselliğin de bir halka daha gehişîernesînt s'âg'lıyor. Metropol ülkelerde ise toplumsal iktidar talebine uzanmasalar da cemaatleşme hızla gelişti; yalnız ABD'de iki bin beş yüzün üzerinde mistiği ve metafiziği yapıtaşı olarak kullanan tarikatkabile oluştuğunu biliyoruz. Dayatılmış yaşama biçiminin gerilimini tek başına taşımaya çalışanları bekleyen en belirgin tehdit ise, nevroz; bireysel içe çekiliş de değil, içe çöküş.. Milliyetçilik konusunda, daha farklı şeyler söylemek gerekiyor. Ulusdevlet yapısının aşındığı sürecin, "güç yoğunlaşması" evresinin türevsel sonucu olması doğal ise, buna karşı reaksiyoner hareketliliklerin varlığı da çok doğal. Bir Fransız yazar var, Sami Nair; şöyle bir değerlendirmede bulunuyor: "Batı uygarlığı küreselleşti ve bu yüzden de kültürler yerel olabüiyor... Birleşmek bölüyor; herkesi katma çabası, bireyi her an dışanda bırakabilir; küreselleşme gerisin geri ulusalcüığa dönüyor". Toplumlan toptan transformasyona uğratma akslannın zorladığı bir geçiş sürecinde bu değerlendirme dikkat çekici olabilir; ama ulusalcılığa dönüs yargısına, tarihi materyalizmin içinde kalarak katılmak mümkün değil. Artan işsizlik, farklı kültürlerin günlük platformlardaki sürtuşmcleri, küresel nesaplaşmalann fişeklemeleri, falan da var tabii. Ama genel planda, tüm bu reaksiyoner, şoven ve ırkçı harekedilikler milliyetçiliğin yükselişini değil, süresi hayli uzun da olsa, milliyetçiliğin sönümleneceği bir sürecin başlangıcını işaretliyor, diye düşünüyorum. Kuşkusuz kımi yerel örneklerde de, diyelim Yugoslavya, va da Kafkasya'da yasananlarda, küresel hesaplann yani sırabir "geçmilliyetçilik" esprisi var; bir uğrak olarak. Şimdi, tarihin akışı değiştirilebilir, ama geriye döndürülemezken geçmişe duyulan özlemde çakışan bu eksenlerdeki "protesto'lara hedef "kahrolsun ABD emperyalizmi" biçiminde belirleniyorsa, bu, tekelci kapitalizmin derinleşen ve çoğullaşan anlamlannı gizlemeyeyanyorolabilir. "ABD emperyalizmi" 68'i açıklamakta anlamlıdır ve somut bir hedeftir ama, bugünü açıklamada bu ifade yetersiz, geri kalmış ve asıl dinamikleri örtebilen bir açıklamadır; olanbiteni bu çerçeveyle sınırlamak, zaten gizilleşen bir heaefi büsbütün örtmekle esanlamlıdır. ABD'nin emperyalist yapıdaki rolünü ve süren etkiniiğini gözden kaçınyor ya da azımsıyor falan değilim; ama onu aşan ve giderek yedeklemekte bulunan asıl gücü ve mekanizmalarını görmek zorundayız. Samir Amin'in, cemaatçiler ile köktendincilere, yeşilleri ve postmodernistleri de katarak belirttiği, "bu kültürel stratejiler, kapitalist küreselleşmeyle mücadelede istikrarsızdırlar", yargısıyla, bu yanıtı noktalayabüiriz. . :*•>• "Kültürelstratejiler"... Olanbiteni temellerinden ve dinamiklerinden kopartarak yaptıkları durum değerlendirmelerinden strateji ürettikleri için... Yoksa, çok boyutlu bir yapıda, bugün kültürel boyutun her zamankinden daha önemli bir mücadele alanı olduğunu söylemek isterim. Tam bu noktada sorulabilir sanıyorum: Avrupa Birliği'ne dahil olmak konusunda, toplumumuzda bir mutabakattn bulunduğu görüntüsü verildi. Kültürel açıdan, Avrupa Birliği'ne dahil olmamn anlammı irdeler misin? • Avrupa Birliği ile ABD arasında, geçmişe uzanan kültürel damarlar ve bugünkü kültürel çok katmanlılık bakımından olduğu kadar, sosyoekonomik, sosyo,politik ve sosyokültürel eksenlerindeki küresel mimari tasanrnlan açısından da önemli farklar var. Öte yandan, şu sıralar Avrupalılar, Avrupa Birliği füzyonunda nasu bir ortak Avrupa ' SAYFA 5 DayaUmf yaşama Udmi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear