Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
K İ T A P T A N I R B ÖL Ü M Hercai kamera ve 'yüzler'i Son Yüzler/ Cezmi Ersöz Ara Yayıncılık / 120 s. / 4.500 TL Kod No: 308.043 ZEKİ C0ŞKUH Cezmi Ersöz'ün Cumhuriyet Dergi'deki söyleşileri Hüseyın Avnı Dede. "Esas ışim şaırlik" Ben Hüseyin Avni Dede... Beyazıt'ta, Çınaraltı'nda eski para alıp satıyorum. Esas işim şairlik. Nasıl mı başladım şiir yazmaya?.. Çocuktum, bir akşamüstü içime bir sıkıntı düştü. Babam gibi şiir yazmak geldi içimden... Bir şeyler karaladım, içimdeki sıkıntı hafifler gibi oldu; ama hiç dinmedi. Babam, devrik şair, Durmuş Dede... İlk o tuttu elimden; ABC Extra, Ekspres, Ana gibi dergilerde çıkan ilk şiirlerimı topladığım "Şaırler Üzülmesin" isimli şiir kitabımı kaldırımlarda o sattı. Hüseyin Avni Dede llaç niyetlne şiir sattım İlk kitabı Bayraktar Yayıncvi basmıştı (1973); ama masraflarını babamla birlikte karşılamıştık. İkinci şiir kitabımın adı "Acıya Kurşun Geçmez" (1976). Tam beş baskı yapıldı. Artık babam yorulmuştu. Ben düştüm yollara, kaldırımlara, cami köşelerine. Kendi kitaplarımla birlikte Hasan Tombo, Necati Er, Urfalı Babi'nin kitaplarını satıyordum. İlhami Bekir Tez, sık sık yanıma gelir, beni yüreklendirirdi. Çünkü hem Babıâli'nin dışı hem de kisisel çabalarla şiir kitabı bastırıp dağıtmak kolay değildi. İnanır mısın, ilaç niyetine siir kitabımı sattığımı bilirim. Bakardım, çevreme toplanan insanlar, şiir kitabımı almak istemiyorlar, işte o zaman şiir kitabımın ilk boş sayfasını gösterip; "Dostlar, gördüğünüz bu boş sayfayı, kopartın ve ıvice kaynatıp kesme şekerle karıştırıp için... Ne başınızda ağrı ne midenizde ülser ne de böbreğinizde taş kalır, hepsi geçer" derdim. Gülüşürlerdi. Kimisi yaptığım ınce alayın farkına varır, kitabımı almak isterdi. Böyle böyle sokakıaki insanlar arasında bir şiir okuma alışkanlığı yarattım. Yolda beni görenler, "Yeni şiir kitabın yok mu" diye sorar oldular. ...Şairliği besleyen, geliştiren en önemli kaynak, yaşantıdır. Ben bu kaynaktan yana hep şanslıydım. Bu yüzden şiirlerimde yaşantı; hep one geçmiştır dıyebilirim. Daha cılız kalan kaynakları ezip geçerek ama... ü n u dıyordum, kımi gün salas bir meyhanede isportacılarla torna işçileriyle sepetçılerle çiçckçilerle vcya yoksul sairlerle ucuz şarap içerken belki de aynı günün akşamı, Alman Kültür Merkezi'ne, bir sanaı galerisine, ya da caz konserine davet edılebilirım... Tutkuludur; hemen sever. Hem de olanca benliğiyle. Üretkendir, süreklı yenı sevdalar yaratır kendine. Sondan bir önceki(ler) hızla tarih/ine karışır. Meraklıdır, hayatın bütün renklerine birden dalmak ister. Bakarsınız küçük bir büroda memurdur. Semt pazarında tezgâhtarlık yapar. Elinde çanta pazarlamacı, inşaatta bekçi, konfeksiyoncu; ihracat yapacaktır. Olmadı, küçük bir tütüncü dükkânı ya da sahaf işletir... Bir yandan tüm bu "gerçek dünya"nın yazıda, perdede, sahnedc canlandırılan gerçekliğine yönelir. Yapılmışları hatmetmeye uğraşır. Bir yandan da o izlerin üstünde kendi "yazı"sını kurmaya çalışır. "mm. Yaratmaya çalıştıklarını yaşar. Usta denccek denli başarılı bir oyuncudur. Düşlen onu ve o an yanındaki dostunu bir sabahçı ya da balıkçı kahvesine taşır. İkisinin de gözleri kan çanağıdır. Oradakilcrle muhabbete dalarlar. Bir başka sefer Antalya'da gün doğumunu, belki de batımını seyrederler. Toprağa gömdükleri karpuz buz gibi olmuştur. Hep düşlerde. Karşısındakini yaşar. Kendisini oraya taşır ve yaşatır. Tanıdığım Cezmi Ersöz bu. Son Yüzler adını verdiği kıtaptaki portrelerde de bir tür "canlı kamera" uygulaması yapıyor. Kendine kurduğu varoluş biçiminin dışına düşmüş çoğumuz gibi yüzleri saptıyor. Karşısındakini ya şıyor ve hayatın, dünyanın o yü/lere örtmeye valıştığı pcrdeyi sıyırıveriyor. Sonrası malum, A.Oktay'ın dızesıyle, " H e r yüz bir öykü yazar": Taksim'de bir ayakkabı boyacısı, 58'ınde vc varoluşçu. Fikret Otvam'ın Pavli Kardeş kıtabına konu olan Balıkçı'Özer, klasikleri devirmış. T.MannP.H.ındke düşkünü... Burgaz'da bir deniz mağarasında yaşayan "Antıpsikiyatrist Rubenson" Hüseyin Eyici. Bir bankada güvcnlik görevliii, Isaac Assimov'la haşır neşır telseleeiyazar Erol Bilırgen. Eskı demıryolcu, şinıdilerde bakkal, Ahmet Rasım tutkunu, araştırmacıyazar Nuri Ertcn... Ve ünsüz sanatv'ilar resmi gcçidi: Çiçek Pasajı'nın "Akordeoncu Kadın"ı Madam Anahit. Bir bakımevınde unutulmuş 70'lik cazcı Hırant Lusikyan. Başka bir yerde aynı yazgıyı paylaşan Leon Ekserci. Ya da teypsiz müzisyen Sabahattin. Keman yapımcısı Süreyya Usta. Müziğin yanında şiir: Kitap bastırmak için eski para alıp satan H.Avni Dede. "Zivadan yoksun" Ziya Mısırlı, Bedensel özrü nedeniyle "dezavantajlı şair" Kemal Kale. Sahaf Süha Tuğtepe... Bir de tiyatro sahnelerinden tuvalet bekçiliğine uzanan "Suzan Abla..." Yüzeysel, günübirlik gerçekliei, "piyasa gerçeği"nin egemenliği altında hayatımızdan nızla çekilen derinlikleri, sürprizleri, yoğunluğu belgelıyor Son yüzler. Biraz da kendi yüzümüzün görmeye görmeye unuttuğumuz ve yitirdiğimiz yanlarını anımsatıyor. Bütün bu yüzler arasında, günlerı evde birıktiren, kapısını çaldığınızda "bugün 48 gün oldu evladım" diyen, dısarı çıktığında ciçeği, böceği, yeşeren dallarıyla dünyayı beynine resmeden, sonra eve dönüp gün bıriktirme rekorunu egale etmeye koyulan, oturduğunuzda dışarıda kaydettiği eörüntüleri müthiş bir canhîıkla öyküleştiren bir hanımefendiyi aradım. En çok da "eminsu"lardan bir beyefendiyi... Bekliyorum.D Orospulara ziynet eşyaları Bir de orospular var, şiirlerimde acılarını sıkça yinelediğim... Onlarla garıp bir ılışkıtn var: Bılırsın, Çınaraltı'nda clıme değerli, dcğfrsiz birçok ziynet esyası geçer. Firu/.e bronşlar, opal ya da akik yüzükler, gümüş kolyeler, kedı gözii, necef, yıldıztaşı... Pavyona gıtıığimde, etrafıını sarıp benden bunları ısterler. Veririm ben de... Sevinçten deliyc döncrlcr, kimisi cebimdeki kehribar tespıhimı bile çalar. Parmaklarımdakı gumüs ve opalin yüzüklerımı de ısterler. Ve her >ey bitip; yalni7İığımla baş başa kalıiK.ı toıbanıda orospuların kıymct veı ip de Utemedikleri cbkı bir kol düğmesi kalır... Izın veririm orospuların müthiş öfkelcrini ve yılların derınhıncını benden ^ıkarmalarına. Benımle olunca peş peşe i^erler rakılarını, viskilerini. Hiç sesimi çıkarmam... Cezmi Ersöz, "Son Yüzler" adını verdığı kıtaptaki portrelerde bir tur "canlı kamera" uygulaması yapıyor İşte bu portrelerden bırı Balıkçı özer. Fikret Otyam'ın "Pavli Kardeş" kıtabına konu olan Balıkçı Özer, Thomas Mann, Peter Handke düşkünü CUMHURİYET KİTAP SAYI 10 s A Y F A 5