26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör Bu sütunun okurları Türkiye’de üç harp okulu dışında tek bir üniversitenin bile olmadığını arada bir dile getirdiğimi bilirler. Dün sabaha karşı saat dört gibi televizyonda kaçırdığım bir programı ararken bir kanalda “tercüme edilmiş” bir film adına rastladım: “Koleradolu Adam”. “Kolerado”, Çöken Üniversiteler ve Çareler Buradaki “Kolerado” Amerika Birleşik Devletleri’nin Colorado eyaletidir. Adını batının muhteşem nehri Colorado’dan, o da İspanyollar tarafından, taşıdığı muazzam aşınma ürünü nedeniyle kırmızıkahverengi olan rengine yapılan atıftan almıştır. Bu tür yanlışları hemen her gün, istisnasız her kanalda görmesem, basit bir yazım hatası deyip geçecektim, ama bunun böyle olmadığını biliyorum. Anlı şanlı gazetelerimiz dinazor yazmıyorlar mı sık sık? –mi, mı veya dahi anlamına gelen “de” hatta kendilerine bilim insanı sıfatını layık gördüklerimizce bile birlikte yazılmıyor mu? Ve daha neler neler. Görülen odur ki Türkiye’de eğitim tamamen bitmiştir. Öğretmenlerin durumu zaten malum. Yoksulluk sınırı bazı üniversite öğretim elemanlarının maaş mikdarını geçmiştir. Üstelik, üniversiteler şimdi bir de AKP kadrolaşmasının hedefine oturtulmuş, Cumhurbaşkanlığı yüce mevkiini işgal eden zat, buralara yetersiz olduğu kesin kişileri atamak ve bu suretle yasaları alenen çiğnemekte hiçbir mahzur görmemiştir. Zaten eğitim yapamayan, bilim üretemeyen kurumlar, şimdi bir de eskiden ülkemizde benzeri görülmeyen bir korkuya teslim olmuştur. Rektörler doğru olduğunu bildikleri şeyleri telaffuz edemez hale gelmişlerdir. Bu Türkiye’nin olmayan üniversitelerinin artık üniversiteye dönüşme çabalarının da sonu demek tir. Bir diğer ifade ile Türkiye’de yükseköğretim sıfırı tüketmiştir. Peki böyle korkunç bir durum karşısında, yükseköğrenim gereksinimi olan toplum ne yapar? Yapılacak iş, gerçek yükseköğretim müesseseleri kurmak ve bunların işleyişlerini devletle hiçbir şekilde ilişkilendirmemektir. Devletin bu tür kuruluşlara “denklik” vermesi beklenmemelidir. “Denklik” dünyadaki gerçek yükseköğretim kurumlarınca verildiği takdirde zaten Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vereceği denkliğe gerek de kalmaz. Eskiden denkliği olmayan bir diploma almak konusunda askerlik bir caydırıcıydı. Ama artık kısa dönem askerlik imkânı Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tanıyacağı bir yüksekokul diplomasını da gereksiz hale getirmiştir. Böyle bir faaliyetin amacı uluslararası bilim dünyasına bir şekilde Türkiye’yi dahil etmektir. Ben bunu kendi çapımda yapmaya başladım bile. Kendi özel araştırma imkânlarımı öğrencilerime eskisine nazaran daha geniş bir şekilde açtım, onlarla eskisinden çok daha sık olarak evimdeki kütüphanemde bir araya gelmeye başladım: Onları kendi çizdiğim çizgide ve elimdeki araştırma imkânları içerisinde yönlendirip yetiştirerek tahsillerine istedikleri bir istikamette devam edebilmeleri amacıyla yurtdışındaki kaliteli okullara yolluyorum. Gidenler arasında tek bir tanesi Türkiye’ye geri dönmedi. Buna şaşırmamak lazım. Benim durumumda bir insanın YÖK tarafından üniversiteden atılmak istendiği ortama gerçekten bilim yapıp merakını tatmin etmek isteyen gençlerin dönmesini beklemek aptallık olur. Türk üniversite ortamı eskiden de yoktu, ama belki bir yaratma çabası vardı. Son YÖK başkanı atamasından sonra bu ortam artık tamamen ortadan kalkmıştır. Yükseköğretimimizin içinde bulunduğu durum, ülke bekasını ve geleceğini açıkça tehdit eder bir vaziyete gelmiştir. Türkiye’de uygarlığı korumak bilhassa ülkede güncel bilimi oluşturup yeşertecek üniversite yaşamının kurulmasıyla olabilir, ancak gündelik sorunlarla boğuşan halkımızın aklına üniversitenin olmadığı, çocuklarını gönderdikleri üniversite sıfatlı kurumların üniversite işleviyle bir ilgilerinin bulunmadığı gerçekleri gelmemekte, adına üniversite denilen yerlerin hele şimdi belirli kısır politik hırsların hükümranlığında üniversiteleşme gücünü bile yitirdikleri, örneğin gelecek bilmem kaçıncı doğal gaz zammının derdine düşen vatandaşın aklına bile gelmemektedir. Sözümona üniversitenin öğretim üyeleri de, vatandaşlarına üniversite zannettikleri kurumun gerçek yüzünü anlatmıyor. (Zaten anlatacak bilgi ve/veya cesaretleri olsa “üniversite” bu durumda olmazdı). Vatandaşlarımız bilmelidir ki, artık atacakları her oy karşılarına iktidara getirecekleri insanların atadığı bir rektör veya bir okul müdürü olarak geri gelecektir. Oy kullanırken çocuklarının yüzleri gözlerinin önüne gelsin: Onlara seçtikleri insanların dünyada nasıl bir yaşam şansı verebileceklerini iyi tartsınlar.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear