26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner [email protected] telerinin öğrencileri başka bir tıp fakültesinde eğitim alıyor. Bu uygulama öğrenci sayısını artırdığı gibi, değişik düzeylerde öğrencinin bir arada eğitim görmesi eğitimin niteliğini de etkilemekte. Hedef, öğrenci sayısını ve dolayısıyla hekim sayısını arttırma ise, bu uygulamanın sonuçlarını da nesnel kriterlerle değerlendirmek gerekir. Tıp fakültesi kontenjanları önemli derecede artırıldı. 20072008 ders yılında Türkiye’deki tıp fakültelerine alınan öğrenci sayısı 4980’dir. 20082009 ders yılında ise bu sayı 6412 oldu. Ayrıca, ÖSS sistemi ile 20072008 ders yılında 20 öğrenci de Azerbeycan Tıp Üniversitesi ve Ahmet Yesevi Uluslararası TürkKazak Üniversitesi Tıp Fakültesine, 20082009 ders yılında ise Azerbeycan Tıp Üniversitesi, Ahmet Yesevi Uluslararası TürkKazak Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesine toplam 80 öğrenci alındı. 20072008 ders yılında 5 tıp fakültesinde öğrenciler başka bir tıp fakültesinde eğitim görürken, bu rakam 20082009 ders yılında 9’a çıktı. Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesinde öğretim Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyelerince yürütülecekTablo l : Tıp fakülteleri kontenjan artış oranları tir. İnsanlık tarihi boyunca savaşlar, bilimsel gelişmelerin de hızlandığı dönemler olmuştur. Kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi ilaçlarının keşfi de bir savaş döneminin ürünüdür. Bilim ve Savaş Hardal gazı (mustard gas) ilk kez birinci dünya savaşında kullanılan biyolojik bir silahtır. Son derece basit moleküler yapıya sahip bu gazın büyük bir biyolojik hasar gücü var. Gaza maruz kalma sonucu ciltte sulu yaralar, körlük, akciğerde sıvı birikimi, akciğer yetmezliği ve kemik iliğinin baskılanması gibi ölümcül etkiler ortaya çıkar. Bu ilk etkiyi izleyen dönemde kişi eğer canlı kalabilmeyi başarırsa ikincil kanserlerin gelişme riski de çok yüksek. Hardal gazı en son Saddam Hüseyin’in Halepçe katliamı sırasında tarih sahnesine çıktı. Ancak bu gazı savaşlarda kullanmak üzere üretenler, aynı gazın insanlığın yararına da kullanılabileceğini eminim ki, hiç düşünmemişlerdi. Ancak insanlık tarihi, insanlığa karşı olanlar kadar, insanlıktan yana olanların da tarihidir. Yale Üniversitesinde çalışan iki ilâç bilimci, Louis Goodman ve Alfred Gilman, mustard gazının kanser tedavisinde kullanılabileceğini ilk düşünenlerdir. Çok basit bir gözlem yapmışlardı: Hardal gazından zehirlenerek yaşamlarını yitiren askerlerin otopsilerinde, kemik iliği hücrelerinde azalma ve lenf bezlerinde belirgin bir gerileme ortaya çıkıyordu. Bu gözleme dayanarak lenfoma ve lösemi tedavisinde mustard gazının kullanılabileceğini düşündüler ve 1942 yılında “nitrogen mustard” isimli bir madde ile çalışmaya başladılar. Farelerde yaptıkları çalışmalar tümörün belirgin olarak gerilediğini gösteriyordu. Nitrogen Mustardın artık insanda denenebileceğine inanmaya başlamışlardı. Nitrogen mustardın bir örneği olan “mustine” isimli bileşiği, radyasyon tedavisine yanıt vermeyen bir lenfoma hastasına (48) uyguladılar. İlacı ne dozda ve ne kadar süre vermeleri gerektiği hakkında en ufak bir fikirleri yoktu. Yine de birbirini izleyen 10 gün boyunca ilacı farklı dozlarda denediler. Sonuç şaşırtıcıydı. Hastanın tümör kitlesinde ikinci gün yumuşama olmuş ve tedavi sonunda belirgin bir küçülme ortaya çıkmıştı. Ancak ne yazık ki, elde edilen bu yanıt haftalar içinde ortadan kalktı ve hastanın tüm klinik bulguları eski haline döndü. İlacı ikinci kez denediler, başarı yine geçiciydi. Üçüncü denemede ise yanıt alamadılar. Ama Goodman ve Gilman’ın denemesi şunu açıkça göstermişti: “kanser ilaç ile tedavi edilebilirdi”. İzleyen süreçte Gilman ve arkadaşları Yale Üniversitesi’nde 67 hastaya ilacı uyguladılar ve o günün koşullarına göre çok iyi sonuç aldılar. Ancak bulgularını yayımlayamadılar ve diğer meslektaşları ile paylaşamadılar. Çünkü ikinci Dünya Savaşı halen sürüyordu ve ABD ordusu, bulguları askeri sır sayıyor ve yayımlanmasına izin vermiyordu. Ekip konu ile ilgili ilk makalelerini ancak 1946 yılında yazabildi. Kimilerine göre, kanseri ilaç ile tedavi etmeyi denemek, Mısırlıların ilk kez şifalı otları hastalıkların tedavisinde kullanmaya başlamaları kadar önemli tarihsel bir olaydır. Alfred Gilman ve Louis Goodman çok yakın iki dost idiler. Gilman, oğlu doğduğunda bu dostluğun göstergesi olarak onun ikinci ismini Goodman koymuştu. Alfred Gilman’ı anarken oğlundan söz etmemek olmaz. Çünkü Alfred Goodman Gilman da, en az babası kadar önemli bir bilim insanıdır. Onun kariyerinin en tepe noktası G proteinlerini izole etmesi ve Martin Rodbell ile birlikte 1994 Nobel Tıp ödülünü kazanmasıdır. Aydınlama çağının ve Rönesansın tüm dünyayı değiştirdiği, tüm değer yargılarını alt üst ettiği, insanlık tarihinin belki de en yoğun düşünsel sürecinin yaşandığı 1500’lü yılların başında ünlü filozof Erasmus tanrıya şöyle isyan ediyordu: “Ölümsüz tanrı, ufukta öylesine güzel bir dünya görüyorum ki! Tekrar genç olmak neden elimde değil?” Onun tanrıya isyan ettiği yıllarda insanlık savaşların, ön yargının, bağnazlığın pençesinde kıvranıyordu. Erasmus bugünü görüyor olsaydı sanırım yine hayal kırıklığına uğrardı. Bağnazlık, şiddet ve önyargılar dünyaya egemen değil mi? YÜZDE 29.8’L K ARTI Yurtdışında eğitim veren üç fakülte de dahil edilirse, tıp fakültelerine alınan öğrenci kontenjanları, %29.8’lik bir artışla, 4998’den 6492’ye çıkarılmış olmakta. Bu artışın hangi projeksiyonla veya hangi kriterler ile yapıldığı bilinmiyor. Sağlık Bakanlığı, hedef olarak tıp fakültesine alınacak öğrenci sayısını yılda 13 000 olarak göstermekte. Basından ve bazı raporlardan edinilen bilgiler, artışın tıp fakültelerinde öğrenci/öğretim üyesi oranının Türkiye’de “düşük olması nedeniyle” gerçekleştirildiği anlaşılıyor. Kaldı ki Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı çalışmalarda, Türkiye’de öğrenci/öğretim üyesi oranının diğer ülkelere göre çok da iyi bir durumda olduğu söylenemez. Tıp fakültesi öğretim üyelerinin, mezuniyet sonrası tıp eğitimi, araştırma ve son yıllarda giderek artan hizmet sunumu gibi yükümlülükleri de var. Bu iş yükü de değerlendrirmelerde mutlaka dikkate alınmalıdır. Bir tıp fakültesine alınacak öğrenci sayısı belirlenirken, öğretim üyesi sayısı yanı sıra, fakültenin derslik, eğitim laboratuvarları, kütüphane, eğitim hastanesi olanakları (yatak sayısı, poliklinik ve yatan hasta sayıları, ameliyat sayısı, hastane eğitim alt yapısı vs), yürütülen eğitim programının özellikleri (öğrenci merkezli, yeterliliğe dayalı, topluma dayalı, sistem veya disiplin temelli eğitim) fakültenin hedef ve amaçları ve araştırma yükü göz önünde bulundurulmalı. Evrensel olarak öğrenci merkezli eğitim modellerinin giderek yaygınlaştığı bir dönemde, öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı önem kazanıyor. Bütün bunlar, ülkenin sağlık politikaları ve uygulamaları, tıp bilimindeki gelişmeler de göz önünde bulundurularak, gerçekçi bir planlama ile öğrenci sayıları belirlenmelidir. Şüphesiz alınacak öğrenci sayısının fakülte kurulunca belirlenmesi en uygun olanıdır. Tablo ll : Ençok öğretim üyeli, en eski 5 tıp fakültesinde artış Tüm tıp fakülteleri dikkate alındığında: Bir tıp fakültesinde öğrenci saFakülte 20072008 20082009 Fark Artış Oranı yısında azalma (İstanbul Bilim) oldu Hacettepe 206 298 92 %44.6 ve 8 tıp fakültesinde ise değişiklik olCerrahpaşa 283 334 51 %18 madı. En yüksek kontenjan artışı İstanbul 318 359 41 %12.8 Ankara 231 257 26 %11 (%100) Selçuklu Tıp Fakültesinde olEge 257 277 20 %7.7 du. Bu tıp fakültesi öğrencileri ise, aynı üniversitenin Meram Fakültesinde eğitim alıyor! Bu artışı %71 ile Karadeniz Teknik Üni. Tıp Fakültesi, %67.5 ile Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi, %63 ile Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, %59 ile Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi ve %50 ile İnönü ve Gazi Üniversiteleri Tıp Fakülteleri izlemekte (Tablo l ). Türkiye’nin en çok öğretim üyeli ve en eski 5 tıp fakültemizin kontenjan artışları da farklı: En yüksek artış Hacettepe Tıp Fakültesinde %44.6; en düşük artış Ege Tıp Fakültesinde %7.7 oldu (Tablo ll). Hacettepe Tıp, ek olarak eğitim verdiği Kastamonu Üniversitesi Tıp Fakültesinde artış, Kıbrıs Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencileri de katılırsa, %71.3’e yükselmekte. Birden çok tıp fakültesi öğrencisine eğitim yapan fakültelerdeki kontenjan artışları da değişkenlik gösteriyor. Örneğin Rize Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerine eğitim verecek Karadeniz Teknik Üniversitesi için kontenjan artışı %115’tir. Bu arada: Öğrenci/öğretim üyesi ile ders yükü arasında orantısız bir ilişki olduğu gözemlenerek tıp fakültelerinde norm kadro uygulamasına geçilmesi yönünde bir çalışma başlatıldı ve tıp fakültelerine çalışma tamamlanıncaya kadar öğretim üyesi atamaları durduruldu. Norm kadro uygulaması, hizmete yönelik belirli bir iş alanında insangücü planlamasında kullanılan bir yöntemdir. Bu yönemin tıp fakültelerinde kullanılması önemli sıkıntıları da beraberinde getirecektir. Tıp fakülelerinde insan gücü planlamasının sadece ders yükü üzerinden yapılması, yukarıda belirtitğimiz nedenlerle, gerçekçi bir sonuç vermeyecektir. Norm kadro uygulamasının tüm tıp fakültelerinde aynı normlar ile kullanılması da bir diğer sorundur. Çünkü Türkiye’de tıp fakülteleri arasında bilgi birikimi, yetişmiş insangücü, teknolojik alt yapı, hizmet sunumu için alt yapı, araştırma olanakları oldukça farklılıklar gösteriyor. Norm kadro uygulaması tıp fakültelerinde esnek insangücü planlaması geresinimini karşılayamıyacak ve tıp fakültelerinde kadro bekleyen genç öğretim üyelerinin motivasyonunu da olumsuz etkileyecektir. Ayrıca tıp fakültesi öğretim üyesinin özel sektöre geçişini de artıracaktır. Bir tıp fakültesi öğretim üyesinin “iş yükü” her yönüyle hesaplanmalı ve insangücü planlaması ona göre yapılmalıdır. Abant İzzet Bays. Adnan Menderes Afyon Kocatepe Akdeniz Ankara Atatürk Başkent Celal Bayar Cumhuriyet Çanakkale Çukurova Dicle Dokuz Eylül Ege Erciyes Esk. Osmangazi Fırat GATA Gazi Gaziantep Hacettepe İnönü İst. ÜTF 23 26.8 24 16.8 11 25 4 9.7 4.8 32 42 10.7 42 7.7 39.5 15.5 19.5 19 50 49.5 44.6 50 12.8 İst Ü. Cerrahp. Karadeniz Kastamonu Kırıkkale Kocaeli Maltepe Karadeniz Kastamonu Kırıkkale Kocaeli Maltepe Mersin Ondokuz May. Pamukkale Selçuk–Meram SelçukSelçuklu Süleyman Dem. Trakya Ufuk Uludağ Yüzüncü Yıl Zonguldak 18 71 47.6 19 19 44 71 47.6 19 19 44 67.5 25 32 59 100 25 63 14 17 16 44 CBT 1134 / 14 12 Aralık 2008
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear