26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu ([email protected]) Önümüzdeki en büyük sorun internetin doğasında yer alan demokrasi, konuşma özgürlüğü gibi olguların toplumun çoğunluğu tarafından algılanabilmesi ve gündelik sorunlarının çözümünde aktif olarak kullanılabilmesinin sağlanmasıdır. Ülkemizde bir üniversite yerleşkesinde “evrim” kuramının kabul düzeyi Mahmut Tolon, Serdar Kurt, Gül Güner; Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir Eğitimde Devrimin Yeni Adı Internet 2223 Aralık günlerinde Ankara’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde onüçüncüsü gerçekleştirilecek olan Türkiye’de Internet Konferansı bu yıl demokrasi ve internete uygulanan yasakları ele alınıyor olacak. İlk gün Internet ve Demokrasi ikinci gün ise Internet Yasakları konulu panellerde katılımcılar internet, demokrasi, yasaklar konularını çeşitli açılardan irdeleyecekler. Internet bugün artık sadece teknolojik bir kavram olmanın ötesine geçti. ABD’nin 44. başkanı seçilan Obama, internet teknolojilerini başkanlık kampanyası boyunca azami ölçüde kullandı ve internetin açıklık, konuşma özgürlüğü özelliklerinin sonuna dek savunucusu olacağını kendi web sitesinden tüm dünyaya duyurdu. Internet denilince ilk akla gelen şey, konuşma özgürlüğüdür. Bunun nedeni sadece pratik kullanımıyla ilgili değildir. Ondan da önce ta 1960’ larda teknik altyapısını kuran teknoloji mimarlarının interneti eşitlik olgusunu, açıklık olgusunu hiçbir engelle karşılaşmadan tüm kullanıcılarına sunabilecek şekilde tasarlamış olmaları gelmektedir. Bir başka deyişle konuşma özgürlüğü, açık toplum denildiğinde internetin akla gelmesinin nedeni bu kavramları destekleyenlerin internetten istifade ediyor olması değildir. Internetin kendisi, yapısı gereği, konuşma özgürlüğü demektir; açıklık demektir. Öte yandan bu özelliğinden dolayı internet toplumsal bir turnusol kâğıdı işlevi de görmektedir. Gerek geniş halk kitleleri gerekse de bu kitlelerin kamusal yöneticileri internet önünde tarihi bir sınav vermektedir. Internet, enine boyuna araştırılması gereken sosyolojik bir fenomendir. Toplumların ya da toplum içinde değişik grupların internete karşı tutumları nelerdir? Ülkenin yöneticilerinin, yasama yürütme ve yargı mercilerinin internet algılaması nasıldır? Toplumu oluşturan bireyler internetten nasıl istifade etmektedir? Türkiye’de internetin karnesi ne yazık ki daha ilk günden beri kırıktır ve o şekilde devam etmektedir. Sorunlar önce internete erişim sürecinde yaşandı ve internete yatırım yapan özel kuruluşların konuya küsmesi için elden gelen yapıldı, daha sonra da ADSL marifetiyle pastanın ilgili (bugün artık özelleştirilen) kamu kurumu tarafından yenmesi sağlandı. Erişim sorunu ortadan kalkınca bu kez yasaklar gündeme geldi. Her ne kadar bugün ülkemizde yasal düzenlemeler bulunsa da bilgisizlik, özensizlik, önem vermeme gibi nedenlerle daha hâlâ internet erişimine haksız yasaklar getirilmektedir. Mahkemeler önlerine gelen dosyaları doğru yasaları devreye sokarak değerlendirme konusunda zafiyet içine girebilmektedir. Önümüzdeki en büyük sorun internetin doğasında yer alan demokrasi, konuşma özgürlüğü gibi olguların toplumun çoğunluğu tarafından algılanabilmesi ve gündelik sorunlarının çözümünde aktif olarak kullanılabilmesinin sağlanmasıdır. Bugün interneti ne yazık ki işin özünü idrak etmiş birkaç düzine fedakâr insanla sivil toplum örgütü savunmakta, onu herkese ulaştırmak için mücadele vermektedir. Ekonomik açıdan büyük sorunları olan ülkemizin yöneticilerinin bu sorunları aşmak için yaratıcı fikirleri, çözümleri aramaları gerekirken, bu alanda en büyük çözüm olacak internet teknolojilerinin özde sahiplenilmemesi, aslında bu sorunları çözme niyetlerinin olmamasından başka nasıl açıklanabilir? Öte yandan açıklığın beraberinde getirdiği önemli bir özelliği de gözardı etmemek gerekir. O da bireylerin haklarını koruma işini hiç kimseye havale etmemesi ve bu alanda fiilen hareket etmesi gereğidir. Oysa bizim kültürümüzde hepimiz her şeyden yakınırız ama ilk adımı ötekinin atmasını bekleriz. Aslında bizde de elli adım atma potansiyeli var, ama ya o ilk adımı atan bir türlü çıkmaz ya da bir kaç istisna dışında çoğunlukla yanlış yöne giden birileri o rolü üstlenir ve her seferinde toplumu daha kötü bir yere götürüp orada bırakır. Cumhurbaşkanılığı’nın verdiği Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nün alan Yaşar Kemal, teşekkür konuşmasında ülkemizde ve dünyada eğitim sorununa dikkati çekti. İnsanlar bu şekilde eğitildiği sürece dünyada barış sağlanamaz dedi. Yaşar Kemal’in özlemini duyduğu ve ülkemizde Köy Enstitüleri ile denemesi yapılan eğitimsel devrim 21. yüzyılda ancak konuşma özgürlüğünün diğer adı haline gelen internet ile sağlanabilir. E vrim, insanların yaşamın tüm formlarını anlamalarına olanak sağlayan ve modern doğa bilimlerinin anlaşılmasının da temelini oluşturan bir kavram. Miller ve arkadaşları (1) 2005 yılında, 32 ülkede evrim kavramının toplum tarafından kabul durumunu incelediler. Bu çalışmada Türkiye araştırmaya dahil edilen ülkeler arasında nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan tek ülkedir. Miller, köktendinci ve İncil’i harfiyen yorumlayanların evrime karşı dirençlerinden söz etmiştir. İslamiyet ise, evrimin yorumlanmasında katı değildir. Mevlâna, Mesnevi’de kamışlıktan geldiğimizden bahseder. Ayrıca İslam kültüründe cemazat, nabatat ve hayvanattan geldiğimizden söz edilir. Ebu Reyhan el Biruni, “ilk antropolog” olarak da adlandırılan bir İslam bilimcisi olarak, evrim kavramı üzerinde önsezisi olan ilk bilim insanlarından biri olarak sayılabilir (2). Buna rağmen bilimsel temel ile ilgisi olmayan hurafeler veya “yaradılış teorileri” hikâyeleri ülkemizde de kamuoyuna sunulmaktadır. Bu araştırmada Dokuz Eylül Üniversitesi yerleşkesinde evrim kavramının toplum tarafından kabul düzeyini araştırdık. OcakHaziran 2008’de gerçekleştirilen bu tanımlayıcı araştırmada kullanılan anket, Miller ve ark.(1)’nın çalışmasından yola çıkarak hazırlandı. Ankette evrimle ilgili yer alan tek cümle şu idi: “ nsanlar, di er hayvan türlerinden evrilerek geli mi lerdir.” Bu saptama ile ilgili olarak aşağıdaki seçeneklerden birinin işaretlenmesi istenmekteydi: “Doğru”; “yanlış”; “emin değilimbilmiyorum”. Bunun dışında, kişinin adısoyadı istenmeksizin, cinsiyeti ve durumu ile ilgili bilgiler çoktan seçmeli olarak istenmekteydi. Ankete gönüllülük ve anonimite bazında toplam 1131 kişi katıldı (%58 kadın). 868 öğrenci, 74 öğretim üyesi, 82 idari personel ve yerleşkede bulunan 99 ziyaretçi. Şu veriler elde edildi: Kat l mc Tüm katılımcılar Kadın Erkek Öğrenci Öğretim Üye İdari Pers. Do ru % 25.3 26.2 23.5 20.5 59.5 16.4 Yanl % 53.7 50.3 58.6 56.5 28.7 71.2 BilmiyorumEmin de ilim% 20.4 23.2 16.8 22.3 9.5 12.3 Kay p De er % 0.6 0.3 1.1 0.7 1.4 0.1 Tablo : Evrimin üniversitemizde kabul düzeyi (2008) (Katılımcıların “insanlar, diğer hayvan türlerinden evrilerek gelişmişlerdir” cümlesi ile ilgili yargılarının yüzde oranı). Bu bulgular, Miller ve arkadaşlarının bulgularıyla kabaca uyumludur. Aynı zamanda, rakamlar kendilerini ifade etmektedirler. Miller ve arkadaşları araştırmaya katılanların eğitim düzeyi/durumları ile ilgili bilgi vermediklerinden, bizim bulgularımız durumu biraz daha net olarak ortaya koymaktadır. Araştırma bulguları çalışmanın altpopülasyonuna göre değerlendirildiğinde, kadınlarda ve öğretim üyelerinde “evrim” kavramının kabulü, diğer gruplara göre daha yüksektir. Yerleşke’de bir etkinlik nedeniyle bulunan Lise fen öğretmenlerinde ise saptanan düzey üniversite hocaları düzeyindedir. Bu bulgular ışığında, evrimin kabulünü ölçmek için daha yaygın araştırmalar yapılması ve elde edilen sonuçların zamana ve değişik sosyal sektörlere göre izlenmesi gerekmektedir. Bilimsel olarak kanıtlanmış bilgilerin toplum tarafından farkındalık düzeyine politik etkinin, Türkiye’de olduğu kadar, ABD’de de (1) mevcut olduğu öne sürülmektedir. Taner Edis ile uyumlu olarak, bir baskının hissedilir olduğunu ve evrimle ilgili farkındalık çalışmalarının ve bilgilendirici sunumların, üniversitedüzeyinden önce gerçekleştirildiğinde, farkındalık düzeyinin arttırılmasına katkı yapabileceğini düşünüyoruz. Ayrıca, hem lise hem de üniversite düzeyinde evrim kavramının müfredatta yeterli düzeyde yer alması; evrimin bilimsel metodolojisinin kullanılması, ilgili deneylerin öğrencilere yaptırılması ve sonuçların yorumlatılması suretiyle, didaktik olarak öğretilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Günümüzde en iyimser yorumla, okullarda bu konuda çekingen bir yaklaşım bulunduğu ve birçok üniversitede bu konunun ele alınmadığı yönündeki görüşlerin temelden yoksun olmadığı düşünülebilir. Kadınlarda evrimi kabul edenlerin oranının daha yüksek olması ise kayda değer ve kadınların ideolojilerden daha uzak durmaları olarak değerlendirilebilecek bir olgudur. Kaynakça:1. J.D.Miller,E.C.Scott,S.Okamoto: Public Acceptence of Evolution Science 11.Aug.2006 313315 2. Akbar S. Ahmed: "AlBiruni: The First Anthropologist", RAIN 60, 1984 p. 910. 3. Edis Taner: Islamic Creationism, A Short History of Science Society Newsletter,Jan 2008 p 1416 CBT 1134/ 11 12 Aralık 2008
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear