18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Sevgl Üstüne Doğan Cüceloğlu Karı koca ilişkisinde ortama getirilen bilinç Son yazımda korku ve değerier adını verdiğim iki köttür betimlemiştim; "korku kültürü insanlann özüne önem vermez; sosyal maskeler, mevkiler, ve materyal dünyayı etkileme gucü önemlidir. Değerier kültüründe ise insamn özü önemlidir; tüm yaşam süreci özgün yaşama (authentic life) katkısı oranında anlam bulur," demiştim. İki kişi birbirinin farkına vannca iletişim başlar; iletişim anında her birey iletişim ortamma bir bilinç getirir. Korku kültürü iletişim ortamına, "kimin dediği olacak", değerier kültürü ise, "doğru olanın yapılması" bilincini getirilir. Korku kültüründe bireyler birbirierini tanıyoriarsa, o ortamda kimin güçlü olduğunu önceden bilirier; birbirierini tanımıyoriar ise kimin güçlü ofacağı belirieninceye kadar bir belirsizlik dönemi sürer. Değerier kültüründe o ortamda doğru olanın ne olduğu henüz belirlenmemis ise, o ortamda doğru olanın belirienmesi öncelik kazanır; ortamdaki vizyon ve bu vizyonun üstüne kurulu değerier belirieninceye kadar belinizlik sürer. Kankoca, anababa çocuk, öğretmen öğrenci ve yöneten yönetilen ilişkilerinde ortama getirilen bilinci korku ve değerier kültüründe oyn ayrı ele almak istiyorum. Kankoca ilişkilerinde ortama getirilen bilinç: Amerika'da bekardoktora öğrencisi ikengözümün içinegülerek doğrudan bakan ünh/ersiteli kızlardan hem hoşlanır hem de çekinirdim; çekinmemin nedeni onların kendilerine güven dolu, atılgan ve enerjik tavırianydı. "Yemek yiyelim mil" gibi bir soruya hiç naz etmeden gözümün içine bakarak, "Çok hoşuma giderfgibi cevap vermeleri beni korkuturdu. "Nasıl istersen," "olabilir," "bilmem hiç düşünmedim" gibi çekingen ve belirsiz cevaplar bana daha 'kadınımsı'gelirdi. Bu çekingen tavrımdan dolayı birçok güzel kızla yemek yemekten vazgeçtiğimi anımsıyorum. Kadın ve erkek bir araya gelince "erkek baskın olur ve onun dediği olur!" gibi o zamanlar adını koyamadığım kuralın bugün farkındayım. Bu kuralın kaynağı korku kültürüdür ve bu kültür kan koca ilişkilerini baştan biçimlendirmeye başlar. Kannın "ilk gece gözünü korkutmak"gerektiğini babalar, amcalar, abiler sürekli söylerier. Okuyuculanmın bu tür nasihatlerin değişik türlerini bildiğinden eminim. Bir keresinde, Temiz Aile Temiz Celecek adlı televizyon programıma, stüdyoya beraber geldiği arkadaşlarının bilge olduğunu söyledikleri kasaba giyimli 50 yaşlannda bir bey konuk oldu. Konuşmak için fırsat kolluyordu ve bir fırsatını bularak öyküsünü anlattı: "Efendim, askeriiğini beraber yapmış olan kafadar iki köylü aynı zamanda evlenmişler ve biri şehre, öbürü köye yerleştikten sonra, bir süre birbirierini görmemişler. Şehre yerleşen bir fırsatını bulmuş, köye gelmis ve arkadaşının evini ziyaret etmiş; sofralar kurulmuş, yemekler yenmiş, kahveler içilmiş ve ev hanımı her şeyi mükemmel yapmış. Misadr "Hanımın ne kadar becerikllymiş" deyince, ev sahibi "Celdiğinde hiç bir şey bilmezdi, ilk gece gözünü korkuttum, herşeyi hemen öğrendi," yanıtını almış. "Ne yaptın, nasıl korkuttun gözünü?" diye sorunca, "ilk gece bir bahane ile kediye kızdım ve tuttuğum gibi kedinin bacağını ayırdım, bir nara attım çarptım duvara; kadın mmldanınca da, 'çeneni kapatmazsan senin de bacağını böyle ayırmmi' dedim; o gün bugündür, kan gözümün içine bakıyor beni memnun etrneye çalışıyor," açıklamasını alrmş. Şehirden gelen, "Ben de eve gidince bizim kediyi parçalayayım öyleyse" deyince, köydeki "Yok, faydası olmaz; artık zamanı geçti, sen onu ilk gece yapacaktın" demiş. Bu bey öyküsünü bitirince bir kaç kişi onu alkışladı ve ilginçtir büyük bir çoğunluk alkışlamaya katıldı. Büyük çoğunluğun bu alktşlamaya bilinçli katıldığını sanmıyonım; sanki bir refleks olarak 'stüdyo ortamına uygun davranış alkışlamaktır' anlayışı içinde alkışlamaya katıldılar. Ne var ki sokaktaki sıradan erkek vatandaşlann büyük bir çoğunluğunun 'ilk gece kannın gözünü korkutmak gerekir' inanana katılacağını sanıyomm. Kadın nikahta erkeğin ayağına basmak ister; nedeni açıktır. "Benim dediğim olsun" isteği bu davranışın altında yatar. "Erkek ailenin reisidir" ifadesi ailede kimin dediği olacak konusunu açıklığa kavuşturmaktadır. Ailede kimin dediği olacak konusu açıklığa kavuşmadan korku kültüründe aile huzuru olmaz. Benim içinde büyüdüğüm sosyal ortamda aile huzunun olması için 'kadında olması gereken üç korkudan söz edilirdi: I Allah korkusu, 2 baba korkusu, 3 koca •korkusu. Korku kültüründe aile kimin korkan, kimin korkutan olduğunu belirleyerek yaşamına başlarken, değerier kültüründe aile 'doğru olan'ı belirieyerek yaşamına başlar. 'Doğru olan' paylaşılan değerierdir. Bu değerier aile yaşammm temellerini oluşturacak ve pusula gibi kan ve kocanın davranışlanna yön verecektir. Sevgi iki insamn birbirleri ile ilişkilerinde onların davranışlarını yönlendirecek en temel değerdir. Cerçeğe saygı ailenin ekonomik ve sosyal temellerinin sağlam olmasım sağlar. Kan koca arasındaki güven kan kocanın kişisel bütünlüğü ve hakkaniyet duyguları üstüne inşa edilir. Hizmet, yaşamın dayanışık düzeni (interdependency) gerçeğine olan saygının bir ifadesidir. Korku kültüründe korkan ve korkutan iki insamn savaşımı söz konusu iken, değerier kültüründe yaşamı paylaşan iki insan vardır. Korku ve değerier kültüründe anababa ve çocuk ilişkilerini önümüzdeki yazıda ele alacağım. 746/10 Ege'de bir yaz okulu landa'mn aralanndaJa farklıhk dolayısıyla Şridaman 'dan aynlamadığı ve her an yanımızda olduğu bir sırada onun hakhndah sorulan ruhumdan ve etim7 den nasıl sökebılırdım Günduzlerı hep onu goruyor, gecelen de Şndaman'm yenne onun düşüııu kuruyordum. Onu, göğsündekı "MutlulukDanası", buklesı ve daracık kalçalan ve ulak arka yanıyla görünce (oysa berumkı ne kadar büyük, Şndaman 'ınsa kalça bahmmdan Nanda ile benim aramdadır) kendımden geçiyordum Kolu bana değse, vücudumdah tuyler zevkle dıken diken oluyordu. Ustünde yürüdüğü o alt yaru kularla örtülü bacaklannm aşk oyunu sırasmda beni nasıl bshvrakyakalayacağını düşündükçe başım dönüyor ve memelerim nemlenıyordu. Cuııden güne gözümde güzeüeşıyor ve ben, vaktıyle salıncak sallayanım olduğu zamanlarda onun varhğmı, tenırıe surdüğü hardal yağı kokusunun etkısı altında kalmamış olan uyuşukluğuma şaşıyordum. Bana Gandharve prensı Cıtrath gibi ınsanhğın ustünde bir aşk tannsı güzelhğiyle genç ve sergüeyıci olarak, goksel suslerle, çıçek çelenklen, kokular ve bütün çekiciliklerle bezenmiş gorunuyordu. 0, Knsna küığında yere ınmış Vışnu ıdı.Bundan dolayı gecelen onun yerine Şndaman'm bana yaklaşüğmı gordükçe kederden soluyor ve beni kucaklayanın Nanda olduğunu düşleyebümek için gozlerımı yumuyordum. Ama ara sıra, bu zevkı bana vermesını dıledığım adamın adını mınldanınca Şndaman, yumuşak koUannın arasmdayken kendısmı aJdattığımı anlamışü" Bunlar, daha sonra Thomas Mann tarafmdan " D e j i ş e n Kafalar" adıyla (1) kaleme alınan bir Hint efeanesi kahramanlarından Sita'ya aıt sozlerdir. Bu hıkayede Sita ınce yapılı entelektüel bir tüccar ile evlenir, fakat aynı zamanda kocasının en iyi dostu adaleli ve kanlı canlı demirciyi de çekici bulmaktadır. Bir gun genç adamlar tannça Kalı'nin tapınagında kendi kafalannı keserler Sita onlan aramak için mabede geldiğinde onlan Kali'nin heykeli onünde kan göllerinde yatar dunımda bulur Dehşet içinde bu adamlan hayata döndürmek ıçın Kali'ye yakanr Kali duayı kabul eder ve Sita'ya kafalan dikkatlice vucutlannın uzerine yerleştirmesini buyurur. Sita hummalı bir enerji ile görevi yerine getirir ve hemen adamlann hayata döndugünu görür. Ne hikmetse ancak o zaman kafalan yanlış vücuda yerleştirdigini gorür (!) Şımdi bu üç genç insan ıçinden çıkılmaz bir sorunla karşı karşıya kalırlar. Hangisi Sita'nın kocasıdır. Adaleli vucut uzennde entelektüel başını taşıyan rru? Yoksa entelektüelin vucudunda demırcının başını taşıyan rru? Efeane her başın şimdi kontrol ettigı vucudu, her vücudun da üzerindekd başı nasıl etkileyeceginı araşünr. Bu eski Hindu efsanesi bireysel kimlik, kişüık ve yeteneklenn beyinvücut etkileşiminden dogdugunu bilgece belirtir. Beyin ve davranış arasında karşıhklı üışkiden söz açılınca yani davranış ve deneyım beyra etkiler denüınce, beynin uziksel olarak degıstırüdıgı sonucunu çıkannz Hemen butun hayvan lıteraturunde deneyımin noronlann sayısını veya buyüklügunu ve nöronlar arasındaki bağlantıları etkiledıgıru gösteren sayısız örnekler vardır Işte beynin hem gelişim sırasında hem de erişkinde çevre ve deneyim etkısıyle gosterdıgı bu degişıme nöral plaatisit ("neural plastıcity") denir ki 48 Haziran 2001 tarihlerı arasında E.U.Tıp Fakültesınde Turkıye Beyin Arastırmaları ve Sinırbilımleri Dernegı (TÜBAS) E.U. Beyın Arastırmaları ve Uygulama Merkezi (EUBAM), New Orleans Hucre Biyolojisi ve Anatomisı Bolumu, Louısıana State Unıversity Neuroscıence Center of Exellence ısbırligı üe gerçekleştirüen "Uluslararası Katüımlı Yaz Okulu" da bu konuda dersler, uygulamalar ve "net meeting" lerden oluşuyordu. TÜBAS Genel Sekreteri Prof Dr. Gönttl ö . Peker sanınm CBTde biraz bilgi vermistı. Bu konuda yıne de daha aydınlatıcı bir şeyler yazar belki... Sinirbilim yonünden bakılırsa plastisite birçok alanda karşımıza çıkıyor. Gelişimsel, molekuler ve anatomik, endokrin düzenleme, ogrenme, bellek, yaşlanma, psikopatoloji... Bir iki somut örnek vermek gerekirse zengın çevrede yetiştirilen sıçanlarda (bak. Şekil 1) beyın kabugunda nöroanatomık ve nörokımyasal degisiklikler ve de aynı genetık yapıyı taşıyan şizofren ikızlerin çevre farkı yüzünden degişik psikopatoloji göstermesi söylenebiliı. Beynin fonksıyonlannın araştınlması, Parkinson, Alzheüner benzeri hastalıklarla mücadele, yaşhlık etkilerini onleme gibi nıyetlerle biz de çeşitli ilaçlar ve operasyonlarla kanşınz beynin işine (bak. Şekil 2) ne yazık ki Parkinson hastalıgını tedavi için düşük embriyodan alınan hücrelerin hastalann beynine ekilmesi yalnız fayda saglamamakla kalmamış feci yan etkiler de dogurmuştur (2) Işte, bizim "Yaz Okulu "nda biz bunlardan söz açnk. Ben, bir de plastisite gostermeyecek bırşey var mı acaba? dıye sordum. Sanat mı, müzik mi, şiir mi? Bakıyoruz Bach plastisite geçirmış muzıgi caz müziğine dönuştürülmüş Çaykovski nın kugulan bir bakıyorsunuz erkek oluvermış. Şiıre yonelmış olmam acaba "degismez'ı aramamla ügilı miydi? Plastisite geçirmeyecek birkaç dıze örnegin. . şimdi akhma bir dizem geliyor. Eh, hoşuma gidiyor dogrusu: "Ölüm kadar gerçek/ Olüm kadar güzel yaşamak" demişim.Daha dizeler var canım hepsi bu kadar deNe der Cahlt Sttkı "Hangi resmıme baksam, ben degilim" "Neden böyle duşman görünürsünüz/ Yülar yılı dost bildigim aynalar" Madem elimızde sihirli degnek var sanıyoruz. Ebedi gençligi, ölümsüzlügü gerçekleştiririz belki!.. Ben yeni bir terim atıyonım ortaya: "retrograd plasticity" Yani gerıye dönük plastisite. Şu benim resimlerden hangisıne geri döneyim dersiniz?... Nuran Hariri TUBAS Başkara, [email protected] KAYNAKLAR: 1 Mann Thomas Uıe veı tauschten Kopfe Bir Hırıl Elsanesı Çev Saadel 11kesus Alp Çevıtı dılı gunumuz Turkçesine uyarlamnış, ?, Rd.ikı 1998, Cumhuriyet Yayınlan 2 Kolöta. Gına. Parkıııson's Rosearoh ıs set back by failure of fetal cell ımplants The Braın uı the News March 16, 2001 (Vül. 8, No:ö) 3 Rosenzvveıy, M R , Leımaıı, A.L., Breedlovo, S.M., Bıologıcal Psychology, 1999 Smaueı Aasocıales. Iııc.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear