25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 31 MAYIS 2020 PAZAR TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN YORUM ‘Nefes alamıyorum!’ (Karantina günlüğü 11) Bir fotoğraf bazen isyanın başlangıcı olur. Belleklere kazılır. Örneğin 1968 yılında Vietnam Savaşı sırasında yasak olan ama Amerika ordusu tarafından kullanılan napalm bombasıyla yanan çocukların çırılçıplak, acıyla koşmaları; Afrika’da bir deri bir kemik kalmış zorlukla yürümeye çalışan küçücük bir yavrunun ardında avının ölmesini bekleyen akbaba; Diyarbakır’da Nevruz’u kutlamak için alana gitmeye çalışan Kemal Kurkut’un polis kurşunuyla vurulduğu an; Gezi olayları sırasında Eskişehir’de bir kuytuda ölesiye dövülen Ali İsmail Korkmaz’ın “Vurmayın, ben öldüm” dediği an... Ne yazık ki dünyamızın belleğinde birikmiş binlerce zulüm fotoğrafı var. Böyle bir durup düşünürseniz, hepimizin belleği bu fotoğrafları birer birer önümüze getirir. Ve zulmün cehenneminde uzun ve kahredici bir yolculuğa çıkarız. 65 yaş üstünün, özellikle sokağa çıkması engellenen şu karantina günlerinde kimseye bu yolculuğa çıkmasını öneremem ama bellek bu, bize rağmen hatırlar. Özellikle de dört gün önce telefonlarımızı açtığımızda önünüze düşen bir fotoğraf, yaşamımızın çeşitli anlarını bize pat diye anımsatır. Hangi fotoğraftan söz ettiğimi biliyorsunuz, üstte görüyorsunuz. Amerika’nın Minnesota eyaletinin Minneapolis kentinde beyaz bir polis, bir restoranda güvenlik görevlisi olarak çalışanı George Floyd adlı bir siyah Amerikalının boynuna dizleriyle dakikalarca bastırıyordu. George, can havliyle bağırıyordu: “Nefes alamıyorum!” Polis bastırmaya devam ediyordu. Diğer üç polis de olayı kameraya almaya çalışanları, “adam ölüyor!” diye haykıranları uzaklaştırıyordu. Bastırdıkça bastırıyordu, elleri cebinde, yüzünde dehşet bir haz sırıtışı. Bu fotoğraf, salgın günlerinin bir anısı olarak dünyanın belleğinde yerini alacak ama zaten karnesi temiz olmayan Amerika’da protestolar başladı. Beyaz, siyahi kadın, erkek binlerce kişi sokaklara döküldü. Sokaklara dökülen insanlardan sapsarı saçlarını savuran gencecik bir kız mikrofonlara şöyle haykırıyor: “Baktık ki sosyal medyada olayları paylaşmak hiçbir şeyi değiştirmiyor. Öyle sokaklar bizim! Zulüm varsa isyan bir haktır!” Dünyanın belleğindeki fotoğraflardan yola çıkıp ülkemize gelelim. Artık biliyoruz ki bu korona salgını iktidarın ana eylemlerini asla etkilemiyor. HDP’nin seçilmiş belediye başkanları, eşbaşkanları, Güneydoğu’nun feodal yapısı içinde ezilen kadınların başvurduğu, ölümden kurtulmak için sığındığı kadın örgütlerine baskın yapılıp yöneticileri tutuklanıyor. Sadece HDP’ye değil, sistemli olarak CHP’ye de bir saldırı var. CHP’li belediye başkanlarının tüm yetkileri sürekli ellerinden alınıyor. İş yapmaları engelleniyor. Parti örgütünün Anadolu’daki başkanları email’lerinden dolayı tutuklanıyor. İş makineleri her yerde yeşil olanı yok etmek için beton döküyor. Madencilerin kazma sesleri her yerde duyuluyor. Ve yöneticiler, “83 milyona yardım ettik, gözlerimle gördüm” diye kimselerin inanmadığı yalanları söylüyorlar. Ve sürekli kadınlar öldürülüyor, çocuklar tutuklu annelerinin yanında tutsak! Ve biz 65 yaş üstü olanlar, cüzamlı ya da vebalı gibi evlere hapsediliyoruz. Bu insan haklarına aykırı bir uygulama. Koruma için demeyin, öyle olsaydı AVM’ler açılmazdı. Doktorlar yırtınıyor: “Virüs kapalı yerlerde yoğunlaşıyor!” Diyeceksiniz ki tüm dünyada AVM’ler açılıyor, yapmayın arkadaşlar, Amerika dışında AVM kültürü hemen hemen hiçbir yerde yok. Hele bizimki gibi yüz metrekare içinde üç AVM hiçbir yerde yok! AVM kültürü 18 yıllık iktidarla birlikte gelişti. Park yerleri, kıyılar, yeşil alanlar betona dönüştürüldüğünden artık anneler, çocuklarını AVM’lerdeki yapay parklara götürüyor, yoksullar ısınmak ya da serinlemek için AVM’lerde. Bir de oralardan alışveriş yapınca içgüdüsel olarak sınıf atladıklarını düşünen beyaz yakalılar var, kendilerini işçiden saymayan. Bütün bunları düşününce benim aklıma kötü şeyler geliyor. 65 yaş üstündekiler bu ülkenin geçmiş değerleriyle büyüdüler, 27 Mayıs’ı, 12 Mart’ı, 12 Eylül’ü yaşadılar. İnatçı ve değerlerine bağlıdırlar. Belki de bu nedenden ev hapsindeyiz. Bilmiyorum. Of, içim daraldı, hadi gene iyimserlik maskemizi takalım. Ve haykıralım: “Nefes alamıyorum!” 31 MAYIS 2020 SAYI: 34567 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:32 05:28 13:07 17:05 20:36 22:23 Ankara 03:24 05:15 12:51 16:48 20:17 22:00 İzmir 03:57 05:43 13:14 17:08 20:36 22:14 Salgın olsun olmasın, yakın gelecekte insan sağlığına yönelik başlıca tehdit giriş yapmıştı. Virüs pazarına lerden biri, yine mikroskobik: antibiyotiklere direnç kazanan bakterilerin 2050 yılına kadar 10 milyona varabilecek bir insan nüfusunu öldüreceği öngörülüyor. Dünyadaki sağlık örgütleri, aşı nur yağışı Mikrobiyolojist Alain Dublanchet: “Fagoterapi 1980’li yıllarda antibiyotiklerin yükselişiyle tama Bakteri yiyen virüsler rı antibiyotik kullanımıyla bu yüz den mücadele başlattı ve en öldürücüleri hastane ortamında bulaşan (MRSA) antibiyotiklere dirençli bakteriler üzerinde alternatif tedavi yöntemleri aranıyor. Bu yöntemlerden en dikkat çekici olanı, aslında 20. yüzyılın başında bulunan ve hastayı, hastalığa yol açan bakterileri “yiyen virüs”le iyileştiren fagoterapi metodu. Bilimsel dilde bakteriyofaj diye anılan bakteri yiyici virüslerin varlığını, 1910 yılında ve tesadüfen, sıra dışı bir araştırmacı olan Kanadalı Fransız Dr. Felix d’Herelle keşfetti. Meksika’nın Yucatan bölgesindeki çekirge istilasını inceleyen bilimciler arasında yer alan Felix d’Herelle, çekirgelere özgü ölümcül bir hasta fekte canlıyı iyileştiren bir virüs! Felix d’Herelle, Paris Pasteur Enstitüsü’nde görevliydi. Gürcü öğrencisi Dr. Georgi Eliava ile çekirgeler üzerinde yaptığı keşfi geliştirmek üzere çalışmaya başladı. Basit anlatımla “her ölümcül bakterinin yiyici virüsünü belirleyerek hastaya vermek” diyebileceğimiz fagoterapi yöntemi; Birinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde dizanteri, kolera, hatta veba ile mücadelede başarılı oldu. Felix d’Herelle, tüm dünyadan davetler alıyor, tıp camiasına fagoterapiyi tanıtıyor ve bakteri yiyici virüsleri değişik enfeksiyonlar üzerinde deniyordu. men gömülmeden önce Fransa’da binlerce hastayı iyileştirdi. Pasteur Enstitüsü’ndeki zengin bakteriyofaj koleksiyonları, çöpe atıldı. Şimdi her şeye yeniden başlamak gerek” diyor. 2019 Kasım ayında ARTE kanalında yayımlanan fagoterapi konulu müthiş belgeseli hazırlayan Jean Crepu ise umut veriyor: “Soğuk Savaş tıbba da yansıdı. Antibiyotiklerin geç ulaştığı SSCB ülkeleri fagoterapiyi sürdürdü ve Polonya ile Gürcistan bu tedavi yöntemiyle parlayıp, yeniden sahne alıyorlar.” Halen dünyadaki en büyük virüs bankası, 6 bin tür virüsle Tiflis’teki Eliava Enstitüsü. Eski Doğu Bloku ülkelerinde bazı enfeksiyonlar için ha lık saptadı. Ölü çekirgelerin bağırsaklarındaki bakterileri kültür ortamında incelerken, plakalar üzerinde oluşan beyaz lekeleri fark etti. Lekeler, bakteriyi 30 saniye gibi kısa sürede yok eden gizli bir elementi işaret ediyordu. Zamanın mikroskoplarıyla görülemeyen bir virüs olabilirdi, element. Eski öğrencisi Dr.Georgi Eliava, 1923’te kendisini Tiflis’e davet etti. Birlikte bugün Gürcistan’ın gurur kaynağı olan Eliava Enstitüsü’nü kurdular. Ancak Felix d’Herelle’in keşfi, 1929’da penisilinin bulunmasıyla rafa kalktı. Fagoterapi hiçbir yan etkisi olmayan, doğal düşmanın doğal silahlarla yenilme tedavisiydi. Ama dünya, zırlanan bakteri yiyici virüs kokteylleri reçetesiz bile satılıyor! Aynı ülkelerde fagoterapi uygulayan sağlık kurumlarına, son yıllarda MRSA (hastane enfeksiyonu) kurbanı, “umutsuz vaka” sayılan hasta akımı var*. Antibiyotiklere dirençli bakterileri yiyici virüslerle yok etmek, kuşkusuz mucizevi bir tedavi değil. Çünkü yiyici vi Her canlıya bir can yiyici Gerçekten de öyleydi. Patojen mikropları yiyerek beslenen, dolayısıyla en yan etkisi pek çok olmasına karşın standart üretimi çok kolay, etki alanı geniş ve ilaç sanayiine getirisi hayli yüksek antibiyotiklerin “altın çağı”na rüs koleksiyonu oluşturmak kolay değil, bir; stabil ve seri üretimini yapmak zor, iki; yaşayan bir ilacı yasal standartlara uydurmak imkânsız, üç... Ama 2016’dan beri Belçika ile Fransa’daki bazı hastanelerde başlayan denemelere ve Paris kanalizasyonlarından “bakteriyofaj” toplayan ekiplere bakılırsa; eski ve hastalara yan etkisi sıfır bu tedavi yöntemi, yeniden sahne ışıkları altında diyebiliriz. Kapitalizm sattığını över, almayanı döver Doğal düşmanı doğal silahla yenmekte oldukça başarılı fagoterapi, bana ısırgan özütü açmazını anımsatıyor. Tarlalarda bolca yetişen ısırgan otunun yağmur suyunda bekletilmesiyle elde edilen özüt, köylüler tarafından binlerce yıl hem toprağı beslemek hem de haşaratı yok etmek için kullanıldı. Ancak AB, aynı zamanda kimyasal gübre ve tarım ilaçları sanayi demek olan ilaç lobilerinin baskısıyla köylüye sıfır maliyeti olan bu hem doğal, hem etkili hem de zararsız özütü yapmayı ve kullanmayı, ağır cezalara bağlayıp yasakladı. Özütü yapıp kullanan çiftçilere inanılmaz para cezaları kesildi, kimisi hapse atıldı**. Küresel kapitalizm, satmadığı ürünü edineni de kullananı da, hele ucuz ya da bedavaya getirilmişse, tam anlamıyla mahvediyor. Bakteri yiyen virüsler de şimdilik eski Sovyet ülkelerinde güvende. Kallavi kapitalist dünyadaki gelecekleri ise meçhul. *MarieCéline Ray/Enfeksiyon Tedavisinde Son Şans (Thierry Souccar Yayınevi, 2018). **https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/minegkirikkanat/kapitalzemberekhayatimizzehir409872 Yine evlere tıkıldık. Virüsten korkuyoruz. Neden? T.C. Anayasası’na da adı yazılamayan, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin ye Korkmamız gerektiği söy ni savunma stretejisi, “Ölümü lendiği için. öldürürken, korkuyu korkut Hani en çok Reyiz’den mak” olacaktı. korkuyorduk. HHH Demek yalanmış! Reyiz korkusu mağduru belki yüzlerce hapis ya Reyiz’den değil Ancak danışmanları uyardılar: “Bahçeli, hiçbir ‘izm’den tan var. Ama Reyiz korkusundan öleni hiç duymadık. virüsten kork hazzetmez. Tedirgin olabilir!” Bunun üzerine bu stratejiyi rafa kaldırdı. Demek, “Korku toplumu Denizde kum Reyiz’de da olduk!” velvelesi de boşmuş. Buna “Ali’nin külahını Veli’ye giy nışman ve strateji. Virüs öyle değil. dirme” ustalığı da denirdi. Ama sormak gerekmez miydi: Ağzımızdanyazımızdan yel al Taşıdığı unvanlar, sorumluluk “İzmlerden hoşlanmaz” de sın, virüsün ucunda ölüm var. lar, yüklendiği tarihsel misyon, hiç diğiniz Bahçeli’nin mesela, Gerçi ölümden, korkaklar korkar. kuşkusuz bunu gerektiriyor. “erotizm”den hoşlanmadığına nasıl Reyiz korkuyor mu? Şimdi korona... hükmettiniz?! Korkuyor diyenler var. O yüz Üç ay önce de İdlib’de savaşı Bendeniz Reyiz’in yerinde ol den iki buçuk aydır Ankara’ya uğ yorduk. sam, Jöleli dışında hiçbirine da ramıyor. Bir başkomutan için bu coğraf nışmam. Ankara’ya uğramaması, belki de yada savaş da bitmez, ölümler de, HHH Ankara’ya gıcığından. şehadet de. Geçen ayki infaz yasası ile bin Ankara demek Cumhuriyet de “Şehitler Tepesi boş kalmaya lerce 65 yaş üstü hükümlü ve tu mek, Atatürk demek. cak!” demesi de bundandı. tuklunun cezası “ev hapsi”ne çev Ankara’ya uğramaması virüsten Zaten boş kalmayacağı için, ko rildi. çok, İstanbul’u çok sevmesinden. rona savaşında kaybettiğimiz sağ Mahkemeler arasında da bir İstanbul, Bizans’tan Osmanlı’ya lık ordusu çalışanlarına zinhar şe çok suça “ev hapsi” vermek mo tarihin başkenti. hit denilmedi. da oldu. Tarihe geçmeye kararlı biri ola O kadar dul ve yetime şehit ma Böylece yerli ve milli “EvdeKal” rak elbette kendisini İstanbul’a ait aşı mı dayanır? sloganımız siyasi, adli ve tıbbi an hissedecek. Allah muhafaza, İdlib defteri ka lamda pandemik bir hal aldı. Çoluk çocuk oturduğu semte yakın pansa bile Libya defteri açık. Bir dönem Anadolu’da bir genç tepede sultanlara, hatta Mekke’de O da bunun rahatlığı ve özgüve kız için en ağır beddua “inşallah ki Haremi Şerif’e nispet 6 minareli ni içinde. evde kalırsın!” idi. (Belki hâlâ da cami yaptırması bundan. Üstün basiret, liderlik ve hedef öyle.) HHH gösterme yetenekleri, sağ olsa, Bu beddua 65 yaş üstü yurttaş Virüsten korksa maske takardı. Fatih Sultan Mehmet Han’a bile lara yönelmiş görünüyor. Bugünlere ait maskeli bir hatıra parmak ısırtırdı. Son anketler Reyiz’e ve Cumhur resmi bile olmayacak ileride. HHH İttifakı’na desteğin yüzde 50’nin Belli ki, Trump’ı örnek alıyor. Tam iki yıl önceydi. çok altına indiğini gösteriyor. Yakışır elbet. Davul bile dengi Yıllardır Rabia’ya angaje sağ 7 küsur milyonluk bu 65 yaş üs dengine. elinin boşta kalan parmağıyla, tü kesimin ev hapsi sürüyor. O da virüsten korkmayanlardan. Diyarbakır’da “korkuya ve ölüme” Ama yarından itibaren, kreşe gi Gerçi büyük halamın kıdemli aynı anda bastı: den küçük çocuklar sokağa salı hemşiresi uyarıyor: “Ölümü öldürmeli, korkuyu kor nıyor. “Kork virüsten korkmayandan!” kutmalıyız!” (03.06.2018) Reyiz’in icraatından, fikriyatın HHH Belli ki, “antiemperyalizm açısın dan sual olunmaz. Reyiz kavram ustası. dan sürrealizm” üzerinde tefekkür 65 yaş üstü neden evde de, 6 Bin küsur odalı saray yaptırdı. ve tetebbu ettiği bir dönemdi. yaş altı bebeler niye sokakta? Külliye dedi. Belli ki dünyada benzeri olma Kabinede kreş sahibi bakanlar Yersenizderseniz! yan, tarifi imkânsız olduğu için, da mı var? KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr FETÖ yöneticisiyle 11 kez görüşmüş Ege Ordu Komutanı Korgeneral Ali Sivri’nin emir subayı muvazzaf binbaşı F.Ö’nün HTS kayıtlarından, FETÖ’nün firari yöneticisi L.Ç. tarafından 7 sabit hattan 11 kez ardışık arama yöntemiyle arandığı ortaya çıktı. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından FETÖ/PDY’nin TSK yapılanmasının deşifre edilmesine yönelik yürütülen soruşturma kapsamında, Ege Ordu Komutanı Korgeneral Ali Sivri’nin emir subayı muvazzaf binbaşı F.Ö. hakkındaki gözaltı kararının, cep telefonuna ait HTS kayıtlarından elde edilen deliller doğrultusunda verildiği ortaya çıktı. Yapılan incelemede, F.Ö’nün, FETÖ’nün Türk Silahlı Kuvvetleri yapılanması içerisinde mahrem imam olarak görev alan ve 2016 yılında ABD’ye kaçan L.Ç. ile ardışık arama yöntemiyle görüştüğü saptandı. F.Ö’nün HTS kayıtlarından, halen “silahlı terör örgütü yöneticisi olmak” suçundan aranan L.Ç’yi ankesörlü telefonlar ile market ve büfe gibi yerlerden ardışık arama yöntemiyle aradığı tespit edildi. Yine HTS kayıtlarından firari FETÖ’cü L.Ç’nin de F.Ö’yü, 7 sabit hattan 11 kez aradığı ortaya çıktı. Örgütün mahrem imamlarının gizlilik çerçevesinde uyguladığı ardışık arama yöntemini kullandığı belirlenen F.Ö’nün örgütün üst düzey yöneticilerinden L.Ç. ile 2016 yılında da çok sayıda telefon görüşmesi yaptığı saptandı. Sorgulanan F.Ö’ye, L.Ç. ile yaptığı telefon konuşmalarının sorulduğu, ancak şüphelinin suçlamayı kabul etmediği öğrenildi. l DHA Herekol karargâhı çöktü İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Siirt’teki Herekol Dağı’nda, biri sözde sorumlu, 5 teröristin etkisiz hale getirildiğini, böylece sözde karargâhın çöktüğünü açıkladı. Etkisiz hale getirilen teröristlerden ikisinin gri kategoride aranan Nahide Timur ve Dilan İlhan olduğunun belirlendiği de bildirildi. Sosyal medya hesabından açıklama yapan Soylu, “Herekol dağlarından JÖH ve PÖH’lerimizden haberler var, 5 terörist etkisiz hale getirildi. Birisi sözde Herekol sorumlusuydu. Ama en önemlisi Çemçe grubu yok edilmişti, şimdi de sözde Herekol karargâhı çöktü” dedi. İçişleri Bakanlığı’ndan da operasyona ilişkin açıklama yapıldı. Açıklamaya göre, iç güvenlik operasyonları kapsamında, Siirt Herekol kırsalında, İl Jandarma Komutanlığı koordinesinde devam eden operasyonda 5 terörist etkisiz hale getirildi. Bunlardan ikisinin 500 bin lira ödülle aranan ve gri kategoride yer alan sözde Herekol Cephe YJA Star sorumlusu Beritan Van kod adlı Nahide Timur ile sözde Herekol Cephe YJAStar takım sorumlusu Serhildan Evrak kod adlı Dilan İlhan olduğu belirlendi. Etkisiz hale getirilen bir diğer teröristin ise sözde Herekol sorumlusu Sidar Kamışlı kod adlı terörist olduğu tespit edildi. l ANKARA / Cumhuriyet ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Yaralı polis şehit oldu Diyarbakır’da, A.P. isimli şüphelinin, “dur” ihtarında bulunan güvenlik güçlerine ateş açması sonucu yaralanan polis memuru Atakan Arslan (31), kaldırıldığı özel hastanede tedaviye alındı. Yaralanan polis memuru Arslan, doktorların çabasına rağmen kurtarılamayarak, şehit oldu. Diyarbakır’da 2 yıldır görev yapan şehit polis memuru Arslan’ın, evli ve 3 çocuk babası olduğu öğrenildi. Arslan’ın memleketi Samsun’da toprağa verileceği bildirildi. l DHA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear