28 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 23 ARALIK 2020 ÇARŞAMBA [email protected] EKONOMİ İSTIHDAM KONUSUNDA NE YAZIK KI KISA VADEDE ÇÖZÜM GÖRMÜYORUZ Sanayici de umutsuz İSO BAŞKANI ERDAL BAHÇIVAN: 2021’de yüksek finansman maliyetleri ve daralan finans kaynakları, sanayicinin hem mevcut işletmelerin döndürülmesi hem de yeni yatırımların oluşturulabilmesi açısından elindeki en önemli stres kaynağı olacak. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, Türkiye’nin ne yazık ki son üç yıl yatırımsız bir dönem geçirdiğini vurgulayarak yeni bir büyüme modeline ihtiyaç olduğunu söyledi. Milyonlarca kişinin işsiz kaldığı ve iş umudunu yitirenler için sanayicilerden de kötümser bir açıklama geldi. Bahçıvan, “İstihdam konusunda ne yazık ki kısa vadede çözüm göremiyoruz” dedi. Bu yıl Türkiye ekonomisinin sıfıra yakın büyüyeceğini, finansman konusunun 2021 yılında da Türk sanayicisinin en önemli gündemi olacağını vurguladı. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan ile pandeminin sanayicilere etkilerini ve krizden çıkış yollarını konuştuk. Sıfır büyüme n Sanayi sektörü pandemi sürecinde ne tür yaralar aldı? 2020 yılının ilk aylarında yeniden dengeleme, yeniden toparlanma diye umut edilen bir başlangıcın hemen akabinde yaşadığımız Covid19 salgını büyük talihsizlik oldu. Covid19 ile birlikte bütün dengeler altüst oldu. Şokun ilk etkilerini mayısta, nisanda belli bir boyutta atlattıktan sonra yılın ikinci yarısına biraz daha umutla girdik. Pandemi döneminde İSO olarak bakanlıklarımızla, İstanbul Valiliği başta olmak üzere yerel otoriteyle sanayicilerimiz arasında sürekli bir köprü olma görevini 7/24 yerine getirdik. İSO olarak Covid19 mücadelesinde sanayi işletmelerimizin neler yapmaları gerektiğine ilişkin çok kapsamlı ve adeta adım adım mücadele rehberi diyebileceğimiz bir çalışmaya da imza attık. n Bu şartlarda ekonomide bir büyüme bekliyor musunuz, bu yıl Türkiye ne kadar büyür? Yılı belli ki sıfır, eksiartı arasında bir yerde bir büyümeyle kapatacağız. Türkiye 2000’li yılların başından beri çok güçlü büyümelere alışmış olan bir ekonomi. 2009 kriz yılını saymazsak 2000’li yıllardan itibaren Türkiye’nin büyüme ortalaması yüzde 4’ler5’ler seviyesinde. O açıdan ne yazık ki 2018’den beri Türkiye düşük bir büyüme sürecine girmiş vaziyette. Bu nedenle çeyrekler bazında bunu değerlendirmek yerine daha geniş bantta bakmanın doğru olduğunu düşünüyorum. n Yeni normalde çarkların yeniden dönmesi için hangi adımlar atılmalı? Pandeminin bitimiyle Türkiye’nin yeni bir büyüme modeli konusunda çok daha güçlü ve stratejik bir karar vermesi gerekiyor. Çünkü büyümenin oranından öteye büyümenin kalitesi önemli. Türkiye’nin artık dengeli, sürdürülebilir, nitelikli ve sanayinin payının güçlü olduğu bir büyüme modeline ihtiyacı var. 2021 ve sonrası için biz böyle bir modelin Türkiye açısından çok daha doğru olacağını düşünüyoruz. Dar kesitli büyüme oranları üzerinden konuşmak yerine 2021 sonrasında kaynakları doğru kullanarak Türkiye’yi temel sorunlarından kurtaracak bir büyüme modeli üzerinde durmalıyız. Bu dönemde Uzakdoğu kaynaklı tedarikçiler alternatif olması açısından Türkiye belli sektörlerde şu anda bile görüyoruz ki tercih edilen ülke konumuna geçiyor. Özellikle bu yeni dönemin gerekli kıldığı yatıErdal Bahçıvan Kaynaklar doğru kullanılmıyor n Yeni yatırım dönemi için kaynak var mı? Türkiye’nin kaynak problemi yoktur, Türkiye’nin kaynakları doğru kullanma problemi vardır. Yani biz önümüzdeki aylarda, yıllarda, elimizdeki çok da bol olmayan kaynaklarımızı doğru yönlendirip onu sanayi adına doğru geliştirebilirsek, bu dönemde elimize geçmiş olan ekonomimizi bir üst lige çıkarma fırsatını da çok iyi kullanmış oluruz. Bunun için iyi bir kaynak dağılımı ve destekleme modeline ihtiyaç var her yönüyle. Ülkeye finans kaynaklarının akışında da bir pozitif takvime dönebilirsek... Finansmanın daha rahatlayabileceği, finansa daha rahat ulaşabileceğimiz bir döneme biz 2021’in ikinci yarısına doğru ulaşabilirsek herhalde yılın ikinci çeyreğinden sonra daha pozitif, 2020’yi unutturacak, tam unutturmasa bile bize moral verecek olan bir sene hayatımıza girer. rımlar noktasında algılarımızın çok açık olması gerekiyor. Görüyoruz ki ne yazık ki son üç yılın kendine has özelliklerinden dolayı yatırımsız bir dönem geçirdik. Yani sanayinin artık ne teknolojisi ne de elindeki kapasite bizi bir üst lige çıkarabilme imkânına sahip değil. Yeni bir yatırım dönemine ihtiyacımız var. Bu yatırım döneminin oluşabilmesi için de sanayiye dönük kaynakların daha doğru kullanılabilmesi adına yeni bir stratejik sürece girmeliyiz. ÖNCE KDV REFORMU YAPILSIN n Yatırımsız dönemden bahsettiniz işsizlik de artıyor, nasıl çözülecek bu sorun? İstihdam konusunda ne yazık ki kısa vadede çözüm göremiyoruz. Bir taraftan çok yüksek oranda işsizlikten bahsederken öbür taraftan da hâlâ daha yeterli ölçüde istihdam bulamayan, yeterli ölçüde işçi bulamayan binlerce sanayicimizi, binlerce firmamızı duymaktayız. Bu konu da bizim önümüzdeki süreçte en önemli konu başlıklarından bir tanesi. Eğer bir reform yapacaksak belki önce oradan başlamamız lazım; KDV reformu. Uzun yıllardan beri hayatımızda olan ama giderek bir üretim vergisine dönüşen KDV’nin de artık mevcut bu olumsuzluk teşkil eden halinden güçlü bir reformla dönüştürülmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda bir rapor hazırlığı içindeyiz, Maliye Bakanlığı ile paylaşacağız. Ve Avrupa Birliği. Avrupa ekonomisinin Türkiye’ye ihtiyacı, Türkiye’nin de Avrupa Birliği’nin ekonomik desteğine, iş ve stratejik ortaklığına ihtiyacı yüksek. Finansal istikrar bozuldu n Bu süreç şirketlerin borçluluk düzeyini ve borçlarını döndürme kabiliyetini nasıl etkiledi? Biz İSO 500’ler de de hep açıklıyoruz; finansman maliyetleri ne yazık ki faaliyet gelirlerinin yüzde 50 ile 60’ı arasında bir yerde duruyor. Bu yüksek finansman maliyetleriyle benim endişem odur ki bu oran daha da artmasın. O yüzden de finansman, 2021 yılında da Türk sanayicisinin en önemli gündemi olacaktır. Şu anda maalesef finansal istikrarın son aylarda bozulduğunu gördük. 2021’in önemli bir döneminde yüksek finansman maliyetlerinin ve daralan finans kaynaklarının, Türk sanayicisinin hem mevcut işletmelerin döndürülmesi açısından hem de bizi bekleyen yeni yatırımların oluşturulabilmesi açısından elindeki en önemli stres kaynaklarından birisi olacağını düşünüyorum. Temkinli iyimseriz n Sanayiciler olarak bu süreçte ne gibi dersler aldınız? 2021’in en önemli sorusu, hiç kuşkusuz pandemi ile ilgili yaşayacağımız süreç olacaktır. Yılın son günlerinde aşı ile ilgili ardı ardına gelen ve tüm dünyayı umutlandıran olumlu haberlerle hepimiz gerçekten sağlıklı günlerin yakın olduğuna inanmaya başladık. Fakat Covid19 hakkında gelen son haberler, bu konudaki iyimserliğimizi biraz daha ertelememize yol açabilir. İlk olarak İngiltere’de saptanan ve eskisine kıyasla daha hızlı bulaştığı açıklanan yeni tür koronavirüse karşı Dünya Sağlık Örgütü’nden gelen uyarı, bu açıdan çok önemli. Umarız ki bu yeni gelişme, tıpkı Covid19 gibi bütün dünyayı yeniden kasıp kavuracak bir dalgaya dönüşmez. Aksi halde bütün dünya gibi bizler de 2021’e ilişkin olumlu beklentilerimizi yeniden gözden geçirmek zorunda kalacağız. Şu anda bütün yeni gelişmelere karşın temkinli iyimserliğimizi koruduğumuzu ifade etmek istiyorum. Gerçeklerin farkında olacağız, iyimserliğin ölçüsünü de kaçırmayacağız. Şu anda maalesef tekrar, içinde bulunduğumuz günlerde bir kısıtlamalar, yasaklamalar dönemine girdik. Herkes sorunu önlemeye katkı sunacak bir hayat düzenini kurarsa savaşı kazanabiliriz. C DAYANIŞMA İLANLARINIZ İÇİN İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ İSTANBUL : 0212 343 72 74 ANKARA : 0312 442 30 50 İZMİR : 0232 441 12 20 Email : [email protected] DENİZBANK GENEL MÜDÜRÜ HAKAN ATEŞ: Yüksek faiz sürecek DenizBank Genel Müdürü Hakan Ateş, 2021 yılı için yüksek faiz ortamının devam edeceğini ve büyümenin yavaş olacağını belirterek bankaların önceliğinin artan karşılıklar ve azalan gelirlerle mücadele olacağını söyledi. DenizBank ve sektörün salgın dönemine ilişkin gelişmeler ve gelecek öngörülerini anlatan Ateş, bankacılık sektörünün TL kredi büyümesinin yüzde 1315 seviyesinde olabileceğini açıkladı. Pandeminin yarattığı sağlık krizinin küresel bazda ekonomi, istihdam ve enflasyon göstergeleri üzerinde ağır baskı yarattığını kaydeden Ateş, salgının yarattığı etkilerin 2021 yılının ikinci yarısına kadar devam edeceğini söyledi. Ateş şöyle konuştu: “2021 yılına bakıldığında, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’ndan gelen açıklamalara istinaden enflasyonla mücadele öncelikli hedef olacak. Bu sebeple yılın ilk yarısında yüksek faiz ortamının devam etmesini ve yavaş bir büyüme bekliyoruz. Yılın ikinci yarısından itibaren ise finansman koşullarındaki rahatlamaya paralel ekonomik aktivitenin toparlanmasını, 2021 yılı genelinde büyümenin yüzde 34 aralığında tamamlanmasını bekliyoruz. Sıkı para politikası ve enflasyonla mücadele programının enflasyon üzerindeki aşağı yönlü etkisini, maliyet yönlü baskıların da hafiflemesiyle yılın ikinci çeyreğinden itibaren göreceğimize inanıyorum. Önümüzdeki dönemde hızla eğitim, hukuk, vergi sistemi ve istihdam piyasasında yapısal reform programlarının uygulamaya konması kritik öneme sahip” diye konuştu. Hakan Ateş Sözle yönlendirme Merkez bankaları, zorunlu karşılık, açık piyasa işlemleri, reeskont kredisi, selektif kredi kontrolü, politika faizi belirleme gibi niceliksel para politikası araçları yanı sıra hatta geleneksel araçları kullanmadan sözle yönlendirmeyi araç olarak kullanmaktadırlar. Konumları, para politikasını belirleme ve yürütme konusundaki yetkileri, finansal sistemin gözetim ve denetim organı olmaları, yaptırım güçleri, merkez bankalarına sözle yönlendirmeyi bir araç olarak kullanma olanağını vermektedir. Açıklamalar, açık ve kapalı uçlu olarak yapılmakta; açık uçlu açıklamalarda merkez bankası, izlenen ve izlenecek para politikası hakkında kamuoyunu bilgilendirmekte, duruşunu belirlemekte, kesin taahhüt altına girmemektedir. Kapalı uçlu açıklamalarda merkez bankası, süre belirleyerek nicel hedefler açıklamakta, hedefleri gerçekleştirme taahhüdü altına girmektedir. Merkez bankaları, sözlü açıklamalarıyla amaçları doğrultusunda piyasalarda beklenti yaratmakta, karar alıcıları yönlendirmekte, ikna yoluyla, piyasa faizini, kuru, kredilerin dağılımını, yatırım kararlarını, tercihleri etkilemekte, geleceğe ilişkin beklentilerde belirsizliği azaltmaktadır. Merkez bankaları, açıklamalarıyla yalnız finans sektörünü, banka yönetimlerini değil, firma yöneticilerinin kararlarını, yurtiçi ve yurtdışı yerleşiklerin menkul değer yatırım tercihlerini, tüketici davranışlarını, hanehalkının tasarruf ve tasarruf aracı seçme kararlarını etkilemeyi de amaçlamaktadır. Merkez bankasının duruş belirlemesi, belirsizliği azaltarak daha sağlıklı plan yapma olanağını da sağlamaktadır. Merkez bankasının, sözle yönlendirmeyi etkili bir para politikası olarak kullanabilmesi: (1) bağımsız, şeffaf, hesap verebilir olmasına, (2) geçmiş başarılarının bulunmasına, taahhütlerini yerine getirmiş olmasına, (3) yöneticilerinin, özellikle de başkanının gerekli nitelik ve yeteneklere sahip olmasına bağlıdır. Taahhütlerini yerine getirmede başarılı, başkanı itibarlı, kamuoyunun güvenini kazanmış merkez bankaları, sözle yönlendirme aracını etkili bir şekilde kullanabilmektedir. Örneğin 1980’li yıllarda merkez bankaları enflasyonla mücadelede, parasal hedefleme stratejisini izlerken genelde başarısız olurken, Alman Merkez Bankası Bundesbank’ın başarısı, taahhüdünü yerine getirmesiyle sağladığı güven ve itibarın sonucudur. Merkez bankalarının başarımını, başkanlarının kişiliği, duruşu, itibarı, güvenilirliği de belirlemektedir. Bu bağlamda ABD’de Fed başkanlarının başarımı örnek olarak verilebilir. ABD borsa tarihine Kara Pazartesi olarak geçen 19 Ekim 1987 günü, borsada yüzde 20 düzeyinde değer kaybının yaşanmasıyla işlemler durmuş, bankalar aracı kurumlara kredi vermeyi kesmiş, menkul kıymetler endüstrisi çökme tehlikesiyle karşılaşmış iken dönemin Fed Başkanı A. Greenspan’in, Fed’in likiditenin son kaynağı olarak finansal sistemi destekleyeceğini açıklaması, borsadaki paniği durdurmuş, çökmeyi önlemiştir. 11 Eylül 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ne saldırıyla dünyanın en önemli finans merkezinin yıkılışı likidite ihtiyacını artırmış; Greenspan’in Fed’in iskonto penceresinin açık olduğu beyanı ile bankaları kredilendirmesi, sistemin krize girmesini önlemiştir. 20078 krizi başladığında dönemin Fed Başkanı B. Bermanke, Fed’in likiditenin son kaynağı olma işlevini etkili şekilde yerine getirebilmesi için varlık alım programı başlatmış, Birincil Aracı Kredi Kolaylığı, Menkul Değer Varlık Borç Verme Kolaylığı, Finansman Bonosu Fonlama Kolaylığı, Vadeli Kredi İhale Kolaylığı gibi kredi türleri geliştirerek piyasaya yeterli likidite sağlamış; kaynak ihtiyacını da büyük ölçüde emisyona başvurmadan bankalardan ihale yoluyla vadeli mevduat alarak karşılamıştır. Programın başarısı, ABD’nin düşük enflasyon hızıyla görece yüksek büyüme hızına ulaşılmasında etkili olmuştur. İzleyen dönemde Fed başkanları olan J. Yelden, J. Powell aynı başarıyı gösterememiş, USD değer yitirmiş, dolar endeksi (100) 90’ın da altına düşmüş, USD güçlü paralara karşı değer yitirmiştir. Ülkemizde TCMB’nin enflasyon hedefi konusunda taahhüdünü yerine getirememesi, bağımsızlık, şeffaflık, hesap verebilirlik, başkanda belirli nitelikler aranması gibi yönetişim ilkelerinin, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi uygulamasıyla yasal olarak da ortadan kalkması, bilançosunun bozulması, güvenilirliğini büyük ölçüde zedelemiştir. Dış borcu yüksek, vade, kaynak, faiz açılarından da kalitesi düşük, sürekli dış açık veren ülkemizde TCMB’nin yeterli döviz rezervi olması gerekirken, bankanın, bankaların emanet, zorunlu karşılık olarak yatırdıkları dövizi kullanması, yükümlülükleri yerine getirmede risk oluşturmaktadır. Taahhütlerini yerine getirememiş, bağımsızlığı olmayan, bilanço yapısı bozulmuş, TÜFE bazlı Reel Efektif Kur Endeksi (2003 = 100) 60.55’e gerilemiş bankanın, sözle yönlendirme aracını etkili kullanması beklenemez.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear