23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 15 ARALIK 2020 SALI HABER Covid19’la ilgili ‘meslek hastalığı’ ve ‘vazife malulü’ tartışmasına sağlıkçılar tepkili: Kavramlarla oynamayın Genel Sağlık İş Genel Başkanı Zekiye Bacaksız, meslek hastalığı konusunda Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un çeliştiğine dikkat SARP SAĞKAL Tüm partilerin 19 Kasım’da koronavirüsün meslek hastalığı sayılması için fikir birliğine varmasının ardından Bakan Selçuk’un, “Olmayan bir sorunu konuşuyoruz” sözleri tepki çekti. çekti. Bacaksız, “meslek hastalığı” ile sünde sayılmasından memnuniyet du yor. Memursa da vazife malullüğü kap“vazife malulü” kavramlarının aynı şey yarım” dedi. samında oluyor” ifadelerini kullandı. olmadığını, vazife malulü kavramının TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Soskamu görevlileri, meslek hastalığı kav yal İşler Komisyonu’nun 19 Kasım’da‘Daha kapsayıcı olmalı’ ramının ise sigortalı çalışanlar için ge ki toplantısında tüm partilerin milletGelişmeleri değerlendiren Genel çerli olduğunu belirtti. Sağlık ve Sosyal vekilleri koronavirüsün meslek hasta Sağlık İş Başkanı Bacaksız, Koca ve Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) An lığı sayılması için gerekli düzenlemele Selçuk’un çelişkili açıklamalarına dikkara Şubesi Eşbaşkanı Kubilay Yalçın rin yapılmasına yönelik fikir birliğine kat çekerek “Daha iktidar olarak kenkaya da vazife malulü statüsünün alın vardı. Komisyon Başkanı AKP’li Recep di içlerinde bu konuyu tartışma konuması için yüzde 60 iş görmezlik rapo Akdağ, ortak yasa teklifi hazırlamak su yapıp uygulama birliği yapmamışrunun şart olduğunu, meslek hastalı için parti yöneticileri ve Aile, Çalışma lar. Görünen o ki konu gündemlerinde ğında bu şartın olmadığını belirtti. ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile görü bile değil” dedi. Vazife malulü ve mesSağlık Bakanı Koca, TBMM Plan şeceklerini söyledi. lek hastalığının aynı olmadığını söyve Bütçe Komisyon’unda kasım ayınBuna karşın Aile, Çalışma ve Sosyal leyen Bacaksız, “Meslek hastalığı, sida yaptığı konuşmada koronavirüsün Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Sel gortalı çalışanın yaptığı işin şartlameslek hastalığı sayılması konusuna çuk, TBMM Genel Kurulu’nda bakanlı rı yüzünden uğradığı hastalık, bedendeğinerek “Meslektaşlarım görevi ba ğının bütçe görüşmeleri sırasında “Ol sel veya ruhsal engellilik halidir. Vazişında Covid19’a yakalanmasının mes mayan bir sorunu konuşuyoruz” diye fe malulü ise kamu görevlileri görevlelek hastalığı olarak kabul edilmesin rek “Eğer çalışan işçi 4A statüsündey rini yaparken meydana gelen kazalar den ve kaybettiklerimizin şehit statü se bu meslek hastalığı kapsamında olu nedeniyle yürüttükleri görevleri yerine getiremeyecek derecede ‘malul’ olmaları durumuna ilişkin bir statüdür” bilgisini paylaştı. Yaşanan bu ayrımın kamu ve sigortalı arasında hak kaybına yol açabileceğine dikkat çeken Bacaksız, daha kapsamlı bir meslek hastalığı düzenlemesi için çağrı yaparak “Covid19 nedeniyle zarara uğrayan tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak yeni bir düzenleme yapılarak iş kazası meslek hastalığı kapsamında sağlanan hakların ayrım yapmaksızın tüm sağlık çalışanlarına sağlanması daha yerinde olacaktır” dedi. SES Ankara Şubesi Eşbaşkanı Kubilay Yalçınkaya da vazife malulü kavramının memurlar için geçerli olduğunu ve bu sıfatın alınması için yüzde 60’lık iş görmezlik raporu şartı bulunduğunu belirtti. Yalçınkaya, “Covid’de yüzde 60 iş kaybı şartının baz alınmasını istemiyoruz. Çünkü bu bir salgın ve 120 binden fazla sağlık çalışanı etkilenmiş durumda. Ayrıca bu hastalığı atlatanların ilerde nasıl bir sağlık sorunu yaşayacakları da belli değil” dedi. l ANKARA SAĞLIK ÇALIŞANLARINDAN BAKAN ZEHRA ZÜMRÜT SELÇUK’A: YAPILAN AÇIKLAMALAR INCITICIDIR Hakkımızı helal etmiyoruz SİBEL BAHÇETEPE Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un geçen günlerde bütçe görüşmelerinde hekim ve sağlık çalışanlarının Covid19 meslek hastalığı sayılması konusundaki talebine ilişkin yaptığı “Şu ana kadar bize ulaşmış olan 5 başvuru var ve bunun da 2’si memur statüsünde. Biz, ikisinin de vazife malulü kapsamında aylıklarını bağladık. Dolayısıyla var olmayan bir sorunu konuşuyoruz. SGK Sağlık Kurulu inceliyor, şartları karşılıyor ve illiyet bağı kurulursa 4A veya 4C oluşuna göre sağlık çalışanımız vazife malulü ya da meslek hastalığına hak kazanıyor” açıklamasına hekimlerden tepki geldi. Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç, “Covid19 salgını nedeniyle hayatlarını kaybeden başta hekimler ve sağlık çalışanları olmak üzere tüm çalışanlar ve aileleri haklarını Zehra Zümrüt Selçuk’a helal etmiyor” dedi. 216 sağlıkçı öldü Demir ve Kılıç, koronavirüs salgınında olağanüstü döneme girildiği ve çalışma yaşamında sorunlar yaşanmasına rağmen bakan Selçuk’un bugüne dek sessiz kaldığı belirtilerek “Salgının başlangıcından beri hiç sesi çıkmayan, ortalıkta görünmeyen ve başını kuma gömen Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk bütçe görüşmelerinde ortaya çıkmıştır. Yaptığı konuşma ile Covid19 ile mücadelede hayatını kaybeden tüm çalışanların ailelerini kırmış ve incitmiştir” değerlendirmesini yaptı. Covid19 pandemisinden en fazla etkilenen meslek grubunun sağlık çalışanları olduğuna dikkat çeken Demir ve Kılıç, “Sağlık Bakanı, son açıklamasında 120 bin sağlık çalışanının hastalandığını ve 216 hekim ve sağlık çalışanının hayatını kaybettiğini bildirmiştir. Sağlık çalışanlarının taleplerinden biri de Covid19’un meslek hastalığı sayılmasıdır” dediler. Demir ve Kılıç, özetle şu değerlendirmeyi yaptı: “Bakan soruna teknik olarak bakmaktadır. Çözümü de 4 5 yıl sonra mahkemeden çıkacak sonuca havale ediyor! Bir ölümün meslek hastalığı sonucu olduğunun tespiti, yıllar süren bir inceleme, soruşturma ve yargılama sonrası yapılabiliyor. Bu inceleme bitinceye kadar bir gelir bağlanması söz konusu olamaz. İnceleme sonucu illiyet bağı kurulamazsa, herhangi bir gelir bağlanması da mümkün değildir. Covid19, sağlık çalışanlarının meslek hastalığıdır. Covid19 pandemisi ile mücadele sırasında vefat eden veya hastalanarak mağduriyet yaşayan sağlık çalışanlarının mağduriyetlerinin giderilmesi ve zararlarının tazmin edilmesinin önü yasal düzenleme yapılarak açılmalıdır. Çalışanların talebi açık ve nettir. Çalışma hayatındaki sorunları çözmek ve çalışanları korumakla görevli olan Bakan Selçuk’un “Covid19 meslek hastalığı kabul edilsin” talebine teknik olarak bakması ve çözümünü 45 yıl sonra mahkemeden çıkacak sonuca havale etmesi, konuyu var olmayan bir sorun olarak görmesi Covid19 nedeniyle hastalanan ve hayatlarını kaybeden arkadaşlarımızın aileleri başta olmak üzere tüm çalışanları kırmıştır.” C DAYANIŞMA İLANLARINIZ İÇİN İLETİŞİM BİLGİLERİMİZ İSTANBUL : 0212 343 72 74 ANKARA : 0312 442 30 50 İZMİR : 0232 441 12 20 Email : ilan@cumhuriyet.com.tr Bakan Selçuk TBMM’de yaptığı konuşmada salgının meslek hastalığı sayılıp sayılmamasına ilişkin olarak “Olmayan bir sorunu konuşuyoruz” demişti. Zehra Zümrüt Selçuk TTB ASİSTAN VE GENÇ UZMAN HEKİMLER KOLU: Salgının yükünü taşıyamıyoruz Türk Tabipleri Birliği (TTB) Asistan ve Genç Uzman Hekimler Kolu, salgında asistan hekimlerinin haklarının gasp edildiğine dikkat çekerek “Eğitim hakkımızın ihlal edilmesini, adaletsiz görevlendirmeleri kabul etmiyoruz” dedi. Online olarak yapılan açıklamaya TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof.Dr. Şebnem Korur Fincancı, Genel Sekreter Prof.Dr. Vedat Bulut, Merkez Konsey üyeleri Doç.Dr. Deniz Erdoğdu, Dr. Halis Yerlikaya, Dr. Onur Naci Karahancı, Dr. Meltem Günbeği ve Dr. Alican Bahadır ile TTB Asistan ve Genç Uzman Hekimler Kolu üyeleri katıldı. Dr. Alican Bahadır, temel amaçları eğitim olan asistan hekimlere hastanelerde yalnızca işgücü olarak bakıldığını söyledi. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin zayıflığı ve istihdamın yetersizliği nedeniyle hastanelerde bir kaos yaşandığını belirten Bahadır, bu kaosun yükünün asistan hekimlere bırakıldığını kaydetti. Prof.Dr. Şebnem Korur Fincancı da yaşadıkları sorunlar karşısında mücadele eden asistan ve genç uzman hekimlerin her zaman yanlarında olduklarını dile getirdi. ‘Eğitim hakkı kaybı’ TTB Asistan ve Genç Uzman Hekimler Kolu üyesi Betül Kaygusuz ise salgının başlaması ile sağlık sistemindeki eksikliklerin asistan hekimler ile kapatılmaya çalışıldığını ve eğitim haklarının ellerinden alındığını vurguladı. Kaygusuz, “Asistan hekimler yeterli uzmanlık eğitiminden uzak kaldı. Asistan hekimler kendi tezleri ile ilgilenemez bir duruma geldi. Bütün itirazlara rağmen sorunlar daha çok arttı. Salgının ne kadar süreceğini bilemiyoruz. Hak kayıplarımızın her geçen gün telafi edilmesi imkânsızlaşıyor” diye konuştu. KHK ile görevinden ihraç edilen asistan hekimlerin, anayasal hak olan uzmanlık eğitimlerinin engellendiğini ifade eden Kaygusuz, “KHK ile görevinden ihraç edilen ve güvenlik soruşturmaları nedeniyle uzmanlık eğitimi alması engellenen arkadaşlarımız bir an önce görevine iade edilmeli ve hak kayıpları telafi edilmelidir” dedi. Kaygusuz, asistan hekimlerin taleplerini sıraladı: “9 aydır en aktif çalışan hekim grubu olduğumuzu, eğitim alamadığımızı, nöbet ertesi izin kullanamadığımızı, mesai sürelerimizin 36 saate dayandığını, keyfi görevlendirmelerle boğuştuğumuzu yeniden belirtiyoruz. Salgın yönetiminin gerekli bulaş önlemlerini almak yerine asistan hekim emeği üzerinden planlanmasına karşı çıkıyoruz. Pandemi yönetiminde statü fark etmeksizin tüm hekim gruplarının eşitlik ve adalet ilkeleri gözetilerek görev almasını ve planlamalar yapılırken nitelikli uzmanlık eğitimini önceleyen adımlar atılmasını talep ediyoruz.” l Haber Merkezi CHP’li Kaplan’ın intihar önergesine yanıt yok MAHMUT LICALI CHP Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan, ekonomik kriz nedeniyle toplumda yaşanan buhranı gizlemeye çalışan iktidarın intihar eden yurttaşlarla ilgili sorulara yanıt vermediğini vurguladı. Son olarak Samsun’da bir yurttaşın bir eline iş, diğer eline de aş yazarak hayatına son vermesi; yurttaşların yaşadığı dar boğazı da gözler önüne serdi. Kaplan, 2 Kasım’da verdiği önergede, kaç yurttaşın intihar girişiminde bulunduğu, intihar edenlerin yaş ortalaması ve hangi nedenle yaşamına son vermek istediğiyle ilgili sorular yer aldı. Yasal süre geçmesine karşın önergeye yanıt alamadığını belirten Kaplan, “Bunlar çok acı şeyler. Yine önceki gün Gaziantep’de bir vatandaş silahla kendini vurdu. Bu kadar kötü ekonomik düzende bu tür intihar vakaları maalesef artıyor. Toplumun içinde bulunduğu buhranı görünür kılmak istemedikleri için bu yöndeki soruları yanıtsız bırakıyorlar” dedi. l ANKARA Prof. Ruhi Kafescioğlu son yolculuğuna uğurlandı İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) öğretim üyesi ve Mimarlar Odası kurucusu Ruhi Kafescioğlu (101), 12 Aralık Cumartesi günü yaşamını yitirdi. Kafescioğlu dün Karacaahmet Kafesçioğlu Mezarlığı’nda toprağa verildi. TMMOB Mimarlar Odası açıklamasında, “Değerli meslektaşımız ve hocamız, Prof.Dr. Ruhi Kafescioğlu’nu saygı ve sevgiyle anıyor; ailesine, meslektaşlarına ve Mimarlar Odası camiasına başsağlığı diliyoruz” denildi. Kafescioğlu ,1919’da Kayseri’de dünyaya geldi. 1943’te İTÜ’den yüksek mühendis mimar olarak mezun oldu. 1955’te Almanya’da mimarlıkta yapı malzemesi alanında çalışmalar yaptı. 1957 yılında yurda dönüşünde, yeni bir programla Yapı Malzemesi dersini üstlendi. 1986’da da profesör olarak emekli oldu. Toprak yapıların iyileştirilmesiyle ilgili çeşitli çalışmalar sonunda ALKER adını verdiği alçı ve kireç katkılı toprak yapı malzemesinin üretilmesini 1980 yılında TÜBİTAK projesi olarak gerçekleştirdi. l İSTANBUL Neden ölümle burun buruna yaşama riskini seviyoruz? İnsanların Covid ile yaşamölüm sarmalı içindeki dansında, görünüşte ne kadar sakin olduklarının farkında mısınız? Azınlık bir grup dışında çoğunluk gözü pek davranıyor. İnsanlar ortak davranışa sahip. Bunun ne ülkemize ne ırklara ne da coğrafyaya ilişkin ayrı özelliği var. Ülkeler “insanlar topluluklar arasındaki teması” gevşettiğinde, korona önü alınamaz bir şekilde yayılıyor ve ülkeler sağlık sistemleri korona ile baş edemeyecek noktaya geldiğinde ve ölümler hızla arttığında, çeşitli kapanma sistemleri devreye sokuluyor. Virüs, bulaşacak insan bulamadığı veya az bulduğunda, vaka sayıları hızla azalıyor. Kısıtlamaları kaldırın, yine artıyor. Yüzde 1 2 ölüm riski, çok yüksek aslında. Ama yaşa göre vurduğunuzda oranları, 50 60 70 yaş üstlerinde korona ölümleri çok daha yüksek, yüzde 10’a kadar varıyor. Hele kalp damar ve başka kronik hastalıkları olanlar varsa... Patır patır dökülüyor, özellikle ağırlıkla 50 yaş üstü. Fakat buna rağmen, mesela bu yaş grubu kendini yeterince koruyamıyor veya koronaya kapıları yüzde 9599 kapayamıyor. Bu açıdan baktığımızda aslında, yaşlı genç herkes riski paylaşıyor. Ama dünyada bir “yaşlı kırımı”ndan bahsedebiliriz. Neden, maske mesafe hijyene tam uy, kalabalıklar içine karışma, kapalı mekânlarda insanlarla bir arada olma, gibi temel koruma önlemlerine uyamıyoruz ve adeta risk almayı seviyoruz? Sizin gerekçeniz ne? Bu soruna çeşitli yanıtlar verilebilir. Toplumsal zorunluluklar (çalışma, toplu taşıtlarda seyahat) gibi. Ama kalabalık bir minibüse, otobüse vb. binmemiz gerekmiyor. Bu durumda bilinç düzeyi, bilgi düzeyi devreye giriyor diyebilirsiniz. Virüsün öncelikle ağızdan aldığımızı, burnumuzu açıkta bırakabileceğimiz gibi, doğru bilgi iletişim sisteminin içinde olmamanın yanlışlarından bahsedebilirsiniz. Ya hemen bana bulaşacak değil ya, bana bir şey olmaz gibi vurdumduymazlıklarla açıklayabiliriz. Yakın tanıdığınız, bildiğiniz, sık görüştüğünüz ve koronalı olabileceğine ilişkin bir işaret görmediğiniz veya korona tozu konduramadığınız dost aile bireyleri yakın çevre söz konusu olduğunda, iyice gevşemeniz. Veya toplumsal eğitim düzeyinin düşüklüğü vb. diyeceğim ama bu alanda epey ileri olan Avrupa ülkelerine baktığınızda, zerre ilişkisini kuramazsınız. Şüphesiz, bu konuda özellikle bazı işyerlerinde gerçekten çok sık korunma uygulamaları çok disiplinli uygulandığında, arada sırada tek tük vakalar görüldüğünü biliyorsanız, insanları tehlikelerden korumak için sıkı düzen, disiplinli bir yaşam dayatmaktan başka bir çare olmadığı gerçeği ortaya çıkıyor. Ama benim sorum, insanlar kendiliklerinden ölüm hastalık riskini neden en aza indirmeye yanaşmıyorlar? Göremediğimiz tehlike mi? Bizim dışımızdaki canlı varlıklarda “ölüm hissi” olmadığı öne sürülürse de bu konuda bilimin kesin bilgisi yok. Ama bizlerde ve tüm canlılarda kendini koruma, hayatta kalma biyolojik mekanizması hem de öncelikli olarak olduğuna, tüm canlılar yaşadıkları sürece hayata tutunmak için çaba sarf ettiklerine göre, bizde bir eksiklik mi var? Virüs karşısında bu koruma mekanizması neden tam çalışmıyor? Acaba virüs görünmediği için mi? Biz evrimsel olarak, sadece görünür tehlikelere karşı önlem alan ve savunma korunma mekanizmalarını hemen harekete geçiren bir iç dinamik, genetik mekanizmaya sahip olduğumuz için mi? Yaşam, ölümle dans mı? Evet, geldiğimiz nokta bu, risk alarak yaşarız. Bu risk, kaybetmenin, yenilmenin ölümlerin çeşitli derecelerini kapsar. Yaşam ölümle özdeştir bir anlamda, doğduğumuz andan itibaren ölümü bilen ve kabul eden canlılarız. Uçak düşebilir. Ama bineriz, bir yılda 3 milyar insan uçar gökyüzünde. Karayolları da kaza, kayıp kırımlarla doludur, üstelik daha çok, ama arabalardan vazgeçmeyiz. Toplumlar, insanların beklenmedik kazalara karşı ne kadar tehlikeleri en aza indirme önlemleri alsa bile, yine başımıza saksı, cam vb. düşebiliyor. Gölde, nehirde, denizde yüzlercemiz boğulur, ama gireriz yine de. Sigarayı ancak kansere vb. yakalandığımızda zorunluluktan bırakırız. En tipiği, depremle ölüm dansı yaparız. Uzak bir tehlikedir deprem, olmadığı sürece. HHH Evet, korona olayı, insanların aslında ölümü rahat göze aldığını gösteriyor. Sıkılığı sevmeyen canlılarız. Daha çok hayatta kalanlar, sıkılığı disiplini sevenler, tehlikelere göre önlemini alanlar oluyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear