17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 11 AĞUSTOS 2019 PAZAR TASARIM: İlknur filiz PAZAR YAZILARI Önce ağaçlar, sonra insanlar 30Eylül 2010 günü Stuttgart’ta kent merkezindeki 25 tarihi ağacın kesil mesini engellemek isteyen kadınlı erkek li, genç, yaşlı binlerce kişiye gaz ve tazyik li su sıkan, onları coplarla döven polis, al tısı ağır olmak üzere dört yüz kişinin yara lanmasına neden olmuştu. Bu olay beş ay sonraki seçimlerde eyalet başbakanının başını yemiş, açılan ve uzun süren davalar sonucu kent emniyet müdürüyle beş polis değişik cezalara çarptırılmış, ağır yaralıla ra da yüksek tazminatlar ödenmişti! 600 bin nüfuslu Stuttgart’ın yüzde yir misi yeşil alanla kaplı. Kent göbeğinde ki parkın altı kilometrekarelik yolları ve çayırları her mevsim insan dolu. Bu sı caklarda rahat bir nefes almak isteyen ler kent merkezine 10 dakika ötedeki Kil lesberg tepesinin çimenlerini, açık yüz me havuzunu veya az ötede başlayan or manın serin yollarını yeğliyor. Kısa sü re önce orada ibret verici bir şey yaşandı! Stuttgart Belediyesi’nin bahçeler müdür lüğü elemanları ellerinde resmi izin olma dan Killesberg’de villala ra yakın bir yamaçtaki yedi ağacı “hastalıklı” deyip birkaç saat için de kesiverdi. Çevrede otu ranlar ayağa AHMET ARPAD kalktı, olay gazetelere yansıdı, be lediye özür diledi, sorumluları da ihtar et ti. Şimdi yedi ağacın kesildiği yere on dört yeni ağaç dikildi..! Bütün Avrupa’da olduğu gi bi Stuttgart’ın yakınlarıda başlayan Karaormanlar’da da yağmursuzluktan ve hava kirliliğinden ağaçlar ölüyor. Otomo bil egzozlarının değiştirilmesi, yeni ben zin türlerinin denenmesi, fabrika bacala rına özel filtreler takılması pek işe yara mıyor. Karaormanlar’da yapılan yürüyüş lerde ağaçların yaşam savaşını yakından görmek mümkün. Ağaçlara zarar veren kükürt dioksidi, azot oksidi, yeraltı sula rındaki nitratlar ve sebzemeyvenin ekildi İsveçli Greta Thunberg öncülüğünde, 37 ülkeden 450’den fazla genç iklim aktivisti önceki gün İsviçre’nin Lozan kentinde eylem yaptı. ği topraklardaki çeşitli asitler kanser hastalığının da baş nedenlerinden biri. Amerikalı bilim yazarı Peter Brennan’ın, “The Ends of the World” adlı kitabında açıkladığına göre insanoğlu önümüzdeki 16 yıl içinde karbondioksit sorununu çözemezse dünyamız bu yüzyılın sonunda 4.55 derece ısınacak. Ağaç olmadan insan yaşayamaz Asya’nın en büyük ormanlarını barındıran Endonezya zengin ülkelerin çikolata, krem, çamaşır tozu gibi gereksinimlerini karşılayabilmek için gereken palm yağını kazanmak amacıyla ülkesinde her yıl 620 bin hektar ormanı yok ediyor. Dünyamızdaki tropik ormanların üçte ikisini bünyesinde barındıran Brezilya da Amazonlar bölgesinde yeni Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’nun da “desteği” ile “tarıma yer açıyoruz” diyerek her yıl yaklaşık 8 bin kilometrekare ormana kıyıyor! Fakat Endonezya ve Brezilya ormanları dünyamızın “yeşil ciğeri”... Ağaç olmadan insan yaşayamaz, çünkü ağaç insanın neden olduğu hava kirliliğinin yüzde 50’sini temizler. Bir hektar ladin ormanı yılda 32 ton, bir hektar kayın ormanı yılda 68 ton, bir hektar çam ormanı da 3040 ton karbondioksit yüklü havayı emiyor. Sadece bir kayın ağacı saatte 1.5 kilogram oksijen üretiyor. Ağaç yaşlandıkça insanlara yararı artıyor. Örneğin 100 yaşındaki, 35 metre yüksekliğindeki bir kayın yılda 2.5 ton karbondioksot filt re edebiliyor. Bu nedenle endüstri ülkelerinin büyük kentlerinde yeşil alanlar çok önemlidir. Avrupa’nın en büyük parklarına sahip, çevresi ormanlarla kaplı Viyana’da kişi başına 25 metrekare yeşil alan düşerken her gün 4 milyon aracın yollarını aşındırdığı dev kent İstanbul’da bu alan bir metrekarenin altında. Sağlıklı bir yaşam için ise en az on metrekare gerekiyor! Kuzey Ormanları Savunması’nın (KOS) İstanbul 3. Havalimanı sahasında uydu görüntüleri üzerinden yaptığı analize göreyse inşaat nedeniyle tam 13 milyon ağaca kıyıldı. Son yıllardaki başka büyük “düş projeler” için de yarım milyonun üzerinde ağacın kesildiğini basından okumak mümkün. 2015’te web sitesinde: “Hava kirliliği tehdit edici” diyen dönemin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı aradan birkaç yıl geçtikten sonra dünyanın en büyük kentlerinden birine oksijen pompalayan çevre ormanlarda milyonlarca ağacın kesilmesine nedense hiç ses çıkarmadı! Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) güncel açıklaması tüyler ürpertici: Avrupa’nın büyük kentlerinde yaşayan insanların yüzde doksanı zehirli hava çekiyor ciğerlerine! WHO’ya göre 2016 yılında tam 7 milyon insanın (600 bini çocuk) erken ölümünün nedeni hava kirliliği. Sadece Brezilya’nın tropik ormanları her yıl “senin benim” neden olduğu 8 milyar ton karbondioksidin 2 milyar tonunu “depoluyor”, bizi zehirlenip ölmekten kurtarıyor! Hava kirliliğinin etkilerine yönelik çalışmalar yapan ESCAPE’in bir araştırması da, ciğer kanseriyle kalp yetmezliğinin ana nedeninin hava kirliliği olduğu görüşüne işaret ediyor. Bakalım 15 yaşındaki Greta Thunberg ve peşindeki öğrenciler çıkarcı politikacıların kafa yapısını değiştirebilecek mi? İsviçre’nin Bern Üniversitesi Temmuz sonunda uyardı: Küresel ısınma emsalsiz boyutta, son 2 bin yılın en hızlı seviyesinde. Önce ağaçlar ölüyor! Sonra da insanlar mı? [email protected] aba bir ekmek para “Bsı, çocuklar aç.” Kafele Ruhsatlı dilencilik çağırin olduğu bölge... Çevre Bul garistanlı, Romanyalı dilencilerle çevrili. Aralarında epey Türkçe konuşan var. Yıllardır aynı bölgede dilendikleri için Türkle meyi de ihmal etmiyorlar. Geçenler dikkatimizi çekti. Köşede bir dilenci de Stockholm’ün biraz dışında, kanal sırtını duvara verip oturmuş. Bir eliykenarındaki küçük bir kasabaya git le bastonunu tutuyor. Kasabanın sa ları sohbet de ediyor. Dilencinin yüzünden yaşlı olmadığı belli. Bastonu olduğuna göre sakatlığı var diye düşünüyoruz. Doğrucusu az, yalancısı ve dilencisi bol ülkenin insanları olarak, adamı güvenilir bulmadığımızı konuşuyoruz aramızda. Biraz sonra parkı geçerek kanal boyuna iniyoruz. ri de tanıyorlar. Ekmek parasını ko tik. Şirin bir kasaba. Meydanda ağaç kinleri de geçtikçe dilencinin önün Bir çeyrek sonra ne görelim. Bizim bastonlu parsa da koparmasa da sigara iste gölgesine oturup etrafı incelerken deki şapkaya para bırakıyor. Bazı dilenci parkı geçmiş kanal boyunda yürüyor. Biraz ilerleyip, gözlerden uzaklaşınca basto nu kullanmayı bırakıp rüzgâr gibi yürümeye başlıyor. Tabii şaşırmıyoruz. Çeteler devrede Dagens Nyheter gazetesi, dilenciler so run olmaya başlayınca Romanya’ya bir mu habirini göndermişti. Muhabir iyi bir gazete cilik yaparak dilencilerin çeteler tarafından Avrupa’ya götürüldüğünü ve boğaz tokluğu na dilendirildiklerini ortaya çıkarmıştı. Bu nu herkes biliyor ama yine de şapkalara pa ra atıyor. İsveçlilerin birilerine acıma ihtiyaç ları var diye düşünmüşümdür hep. Böylelik le hem kendilerini üstün görüyorlar, hem de vicdanlarını rahatlatıyorlar. Dilencilerin, çe telerin maşası olduğunu biliyorlar ama, hiç değilse karınları doysun, hırsızlık gibi da ha kötü eğilimlere kapılmasınlar diye yar dım ediyorlar. İnsani bir yaklaşım ama, so runu kökten çözmüyor. Tersine büyümesi ne yol açıyor. Başlangıçta birkaç yüz olan dilenci sayısı, piyasanın verimli olduğu ortaya çıkınca şim di 5 bine çıktı. Ayıklıyamıyorlar. Yasak sök müyor. Belediye yasaklasa bile, şiddet olma dığı, yasalarda yer almadığı için bir şey yapı lamıyor. Ortalıkta manzaradan hoşnut olma yan kimileri de oylarını gidip ırkçı partiye veriyor. AB’nin, NATO’ya vi dalayıp, Rusya ile tekrar ittifak içine girmelerini ön OSMAN İKİZ lemek amacıyla üye aldığı ekonomik durumu kötü iki ülke den gelen dilencilerin yol açtığı sosyopoli tik sonucu böylesine olumsuz. Şimdi sonuç vermeyen yasaklama yerine yeni bir yöntem deneniyor. 250 krona üç ay izin Stockholm’ün batısındaki Eskilstuna kentinde, belediye dilenmek için ruhsat zorunluluğunu getirdi. Ruhsatı olmayan dilenemeyecek. Dilenmek isteyen belediyeye kimliğiyle başvurup 250 kron (Yaklaşık 150 TL) karşılığında üç ay geçerli olmak üzere ruhsat alacak. İzni olanlar, belediyenin gösterdiği noktalarda dilenebilecek. Ruhsat üç ayda bir 250 kron ödenerek yenilenecek. Belediye yönetimi, getirilen bürokratik işlemler nedeniyle dilencilerin sayısının azalacağını umuyor. Tabii tersini düşünenler de var. Onlara göre, ruhsatlı dilencilik resmi bir zemine oturacağı için, çeteler kentin bütün köşelerini tutacak kadar elemanı seferber edebilecek. Belki giderek her köşe başında küçük bir dilenci gişesi de kurulur. Başbakan da Eskilstuna sistemini ilgiyle izliyormuş. Tutarsa bütün ülkeye yaymak için olsa gerek. Ya da tıkanmış kapitalist sistemin daha çok dilenci yaratacağı endişesiyle gelecek için çözüm arayışı içindedir. Kapitalizmin son aşaması emperyalizm diyorduk; emperyalizmin son aşaması da dilencilik çağı mı olacak acaba? [email protected] 142 No’lu Otobüs’ün laneti Albertalı Bayan Nicky Scott, daha geçenler de Yeni Zelanda’daydı; dön Mahmut ŞENOL müş, şimdi de Alaska’ya gidiyor. Nicky’yi eski işyerim den tanıyorum, otuzlarında, serüven düş künü, boy pos yerinde, sportmen bir ka dın; şimdiye kadar tanışmadık ama koca sı da öyleymiş. Dağa çıkar, kayak yapar, köpekbalıklı denizlerde şnorkelle gezer, taşkın nehirlerde kürek çeker, yamaç pa raşütü kesmez onu, hani şu ayağa bağ lanan iplerle uçurumdan aşağıya Bungee jumping var, gider onu yapar; dur durak bilmez bir kız! Bu kez gideceği yer Alaska’daki 80 km’lik arazi yürüyüş parkuru olarak bi linen The Stampede Trail yolunda ge zinip meşhur, lanetli, büyülü otobüsü bulmak ve orada selfie fotoğraf çek mek. Bir tesadüfle sık uğradığım kafe de karşılaştık, anlattı. Ne diyelim, “İyi şanslar” dedik; gideceği istikamet ve ulaşmak istediği otobüsün geçmişi fe nadır. Batıl inanç besleyecek değiliz ama şimdi anlatacaklarımızdan sonra, zinhar oraya adım atmazsınız... Ulaşmak istedikleri bu terk edilmiş, hurda otobüsün uğrunda ölenler oldu ve daha geçen hafta, Beyaz Rusya’dan tek başına serüvene çıkmış Veranika Ni kanava adlı 24 yaşındaki genç bir ka dının bu uğursuz otobüse ulaşmak pa hasına hayatını kaybettiği haberi geldi; Nicky’nin haberi yokmuş, benden duydu. Ben de felaket tellalı gibi anlattım. Veranika, evvela Alaska’daki “Dena li Ulusal Tabiat Parkı’na” komşu 30 bin nüfuslu Fairbank şehrine gidiyor, oradan 150 km. kadar güneydeki sözünü ettiği miz dağarazi yürüyüşü parkuruna ula şıyor; tek başınadır. Cesur kadın! Ama cı, 1963 yılında buraya mıcır dökerek yol yapmaya gelmiş Amerikan şirketine hiz met eden, Fairbank Belediyesi toplu taşı ma aracı, 142 No’lu otobüsü bulmaktır. Otobüs, 1946 yapımı, Amerikan film lerinden hatırlayacağınız Blue Bird mo del otobüslerin benzeri olan bir lenduha. Terk edildiği yer, köprüsü olmayan nehir ler arasında kalmış bir adacık. Otobüsü kurak mevsimdeyken oraya kadar sür müşler, aksları kırılınca çekici getirme ye değmez deyip bırakmışlar. Sonra ne hir taşmış, kar yolları kapamış, yıllar geç miş, otobüs de öylece kalmış. Ardından motorunu birileri gelip parça parça sök müş, gitmiş. Tam bir hurda! İn cin top oy nar yerde bir otobüs enkazı bu... Filme de konu oldu Bu işin evveliyatı var, ilk olarak, 1992’de bir başka maceracı Amerikalı, Chris McCandless bu otobüse ulaşıyor, gider gitmez önüne geçip bir gezgincikâşif fotoğrafı da çekiyor kendi başına. Amacı orada yaz ayları boyunca kamp yapıp bir süre kafasını dinlemek, doğaya karşı meydan okumak. Tam teçhizatlı gelmiş, çadır kurmuş, yanında bir tüfek de var avlanıyor, okumakta olduğu birkaç kitap çantasında; demek uzun kalacak. Bu kitaplardan birisi, 19. yüzyılın ormanlarda tek başına yıllarca yaşamış Amerikalı yazar ve filozofu Henry David Thoreau’nun ormana ve yalnızlığa dair eseridir. Üç ay kalıyor fakat Alaska’nın yaklaşan kışını ve 142 No’lu otobüsü kuşatan Teklanika Nehri’nin aniden kabarıp yolları keseceğini hesaba katmıyor. Ondan bir daha haber alınamıyor ve ailesi de Chris’in bir başka yerde olduğunu düşünüp sağa sola haber salıyor. Bir yıl sonrasındayız; geyik avına çıkmış avcılar, 142’nin içinde, uyku tulumunda cesedini buluyorlar. Bu kısmını anlatmayalım; anlatanı var ama... Amerikalı yazar John Krakauer felaketle sonlanan bu öyküyü romana aktarıyor, Hollywood’un ünlü yapımcısı ve aktörü Sean Penn, romandan kaynaklı bir film de yapıyor: “Into the Wild!” 142 No’lu otobüs böylelikle şöhret olunca Alaska’ya gidip başını belaya sokmak isteyenlerin sayısı artış gösterir. Sosyal psikologlar ulaşılamayanı keşfetmek biçimindeki bir takıntının tarifiyle açıklamakta bu tutkuyu. Özellikle doğa sporlarına meraklı gençlerin pek çoğu bu etabı tamamlamak, oraya kadar gidip salimen geriye dönmek azmindedir. Fakat Alaska park güvenlik ekipleri bugüne kadar çok sayıda kazazedeyi yoldan, nehirden, dağdan bayırdan toplamış bulunuyor. 2010 yılında bir ölüm vakası daha var, nehri geçerken hayatını kaybetmiş. Park sorumlularına göre her sene yüzden fazla meraklı buraya ulaşıyor ya da ulaşmak isterken, vazgeçip geri dönüyor. Hemen her yıl, 142 No’lu otobüse ulaşıp hacı olmak uğruna yola çıkanlar arasından yirmiotuz civarında yaralı, kolu bacağı kırık yahut yabani hayvan saldırısına uğramış insan da hastaneye kaldırılıyor. Ve son olarak genç Belaruslu kadının boğularak ölümü duyuluyor. Nicky’ye bunları anlattım, yüzünden bir bulut karanlığı geçti, sonra kendini toparlayıp “Fırtınasız hayat olmaz!” dedi; sözünü pek filozofça buldum. “Uslu dur evladım’” denince gözüne baka baka yaramazlık eden haylaz çocuklar gibi güldü, vedalaştık; dönüşünü bekliyorum. [email protected]
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear