26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 925 NİSAN 2019 PERŞEMBE Cumhuriyet davasında infaz durdurulsun talebi SEYHAN AVŞAR Cumhuriyet davasında 5 yıl altı hapis cezası verilenler hakkındaki istinaf mahkemesinin onama kararının Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’ne (UYAP) yüklenmesinin ardından dün 7’si eski 8 Cumhuriyet çalışanı İstanbul 27’nci Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdikleri dilekçe ile infazın durdurulmasını talep etti. Dilekçede infazın durdurulmamasının telafisi imkânsız büyük ve ağır bir haksızlığa ve adaletsizliğe yol açacağına dikkat çekildi. İnfazın durdurulması talebiyle Güray Öz, Musa Kart, Hakan Karasinir, Önder Çelik, Mustafa Kemal Güngör, Yusuf Emre İper’in İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne verdiği dilekçede aynı dava kapsamında hükümlü diğer isimlerin mahkumiyet hükmünün Yargıtay incelemesinde olduğundan cezası 5 yıldan fazla olan sanıkların infazına başlanmayacağı belirtildi. Verilen mahkumiyet kararının Yargıtay’dan bozulması halinde ise, cezası 5 yıldan az olan isimlerin de bu karardan yararlanacağı, ancak infazın durdurulma ması halinde bu isimlerin hapis cezalarını tamamlamış olacağına dikkat çekildi. ‘Haksız ve adaletsiz’ Adalet Bakanı’nın, Yargıtay Başkanı’nın ve Türk Ceza Kanunu ile Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun hazırlanması aşamasında bulunmuş akademisyenlerin aynı dosyada böyle bir mağduriyet yaratılamayacağını belirttiklerinin aktarıldığı dilekçede, “Açıkça kanun önünde eşitsizlik ilkesini ihlal eden CMK m. 286/II.ab maddesinin yasakoyucu tarafından düzeltileceği ifade edilmektedir. Mahkemeye erişim hakkını ortadan kaldıran bu durum, bireysel başvuru olarak Anayasa Mahkemesi’ne de götürülmüş olup bir adil yargılanma hakkı ihlali kararı verilmesi mümkündür. Bu olay ve olguların gösterdiği üzere; böylesi bir infaz işlemi telafisi kesinlikle imkânsız büyük ve ağır bir haksızlığa ve adaletsizliğe yol açacaktır. Bunun önlenmesi amacıyla Sayın Mahkemeniz’den, temyiz incelemesinin sonuna dek infazın durdurulmasına karar verilmesini talep ediyoruz” ifadeleri yer aldı. l İSTANBUL Diriliş Ertuğrul’lu tarihCumhurbaşkanı Erdoğan, ‘sanki tarih 1919’dan başlıyor’ diyerek diziyi örnek gösterdi Cumhuriyetin ilk dönemini yine hedef alan Erdoğan, Diriliş Ertuğrul dizisini övdü. Ermeni soykırımı iddialarına ilişkin ise Erdoğan “Kadın, çocuk, ihtiyar demeden katleden Ermeni çetelerinin ve onlara destek verenlerin tehciri böyle bir dönemde yapılabilecek en makul davranıştır” dedi Cumhuriyetin ilk dönemini 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın ardından yeniden hedef alan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Sanki milletimizin tarihi 1919’da başlıyormuş gibi bir yaklaşım nakşedilmeye çalışılmış. Milletimiz o engin irfanıyla bu dayatmayı reddetmiş, tarihine sahip çıkmıştır” dedi. Erdoğan’ın Saray’daki Arşivlerimizin Gelişimi, Vizyonu ve Tarih Araştırmalarına Katkısı Sempozyumu’ndaki açıklamalarından satırbaşları şöyle: n Cumhuriyet bağlantıları kopardı: Cumhuriyetimiz kurulduktan sonra, tek parti döneminde milletimizin geçmişiyle bağlarının kopartılmasına yönelik fevkalade yanlış politika izlenmiştir. Osmanlı’yı reddeden, Selçuklu’yu görmezden gelen, İslam medeniyetine tümden düşman kesilen, Türk tarihini daracık tarihe hapsetmek isteyen kısır anlayış türetilmiştir. Osmanlı Türkçesine savaş açanların amacı milletimizin mazisiyle olan bağlarını tümden kesmektir. Sadece Osmanlı değil Cumhuriyet tarihini hakkıyla çalışmak için de Osmanlı Türkçesini bilmek elzemdir. n Diriliş Ertuğrul örneği: Arşivlerimiz üzerine onlarca roman yazıldığını, film çekildiğini, dizilere konu olduğunu görürdük. TRT’de yayımlanan Diriliş Ertuğrul dizisinin tek başına Osmanlı tarihine olan ilgiyi nasıl artırdığını herhalde sizler de en az benim kadar biliyorsunuz. Dünyanın neresine gidersem, gittiğim yerlerde bana Diriliş’ten bahsediyorlar. n Kanlı geçmişe sahipler: Ermeni meselesi ve terörle mücadele üzerinden Türkiye’ye insan hakları ve demokrasi dersi vermeye kalkışanlara baktığımızda, hepsinin de kanlı bir geçmişe sahip olduğunu görüyoruz. Amerika Kıtasındaki kadim medeniyetlerin ve halkların yok edilmesinin altında bizim ecdadımızın iddiası yoktur. Yaklaşık 70 milyon insanın ölümüyle tarihin en büyük kıyımlarının yaşandığı 1. ve 2. Dünya Savaşları’nı kimlerin çıkarttığı da bellidir. n Soykırım belgeleri elimizde: Soykırımdan söz edenler daha 80 yıl önce Avrupa’da başlattıkları Yahudi avını, toplama kamplarını herhalde hafızalarından silmiş durumdalar. Milyonlarca Kırım Tatarı’nı ve Ahıska Türkü’nü bir gecede trenlere doldurup ölüme gönderenleri biz unutmadık. Masumların Libya ve Cezayir çöllerinde yankılanan feryatlarını bugün bile duyuyor, yüreğimizde hissediyoruz. 25 sene önce Ruanda’da 800 bin insanı o soykırımda kimlerin öldürdüğü aşikârdır ve failleri Fransızlar’dır. Kalkıp bize ders veriyor Fransızlar, ne dersi veriyorsun? Cezayir’de yüz binlerce insanı katleden, soykırıma uğratan yine Fransızlarıdır. Bunları net belgelerle, elimizdeki arşiv belgeleriyle biliyoruz. n Tehcir en makul davranış: Tarihi gerçeklere rağmen bizi Ermeni meselesi üzerinden köşeye sıkıştırmak isteyenlerin yüzlerine her fırsatta kanlı geçmişlerini çarpmak mecburiyetindeyiz. Doğu Anadolu Bölgemizdeki Müslüman ahaliyi kadın, çocuk, ihtiyar demeden katleden Ermeni çetelerinin ve onlara destek verenlerin tehciri böyle bir dönemde yapılabilecek en makul davranıştır. Tehcir başka bir şey, katliam başka bir şeydir, kimi aldatıyorsunuz? Dünya bilmeli, biz arşivleri sonuna kadar açtık. Ey Ermeniler, varsa arşiviniz siz de açın. Ortaya çıkan tablolardan sonra siyasiler olarak biz konuşalım. Siyasetçinin işi arşivler noktasında bunları incelemek değildir, anlamazlar da bu işten. Amacı hakikati bulmak olan herkese arşivlerimizin kapıları sonuna kadar açıktır. l ANKARA/Cumhuriyet Akar ve Çavuşoğlu bir araya geldi Ege, Akdeniz ve Suriye görüşüldü Milli Savunma Bakanlığı tarafından Bakan Hulusi Akar ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun heyetler arası değerlendirme toplantısında bir araya geldiği, toplantıda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) komuta kademesinin de yer aldığı bildirildi. Milli Savunma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre; toplantıya Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit Dündar, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Adnan Özbal ve Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz ile Milli Savunma Bakan Yardımcısı Yunus Emre Karaosmanoğlu, Dışişleri Bakan Yardımcıları Sedat Önal ve Yavuz Selim Kıran da katıldı. Yapılan açıklamada; toplantıda, Ege Denizi ve Doğu Akdeniz’deki son gelişmeler ile Suriye’de tesis edilmesi planlanan güvenli bölge başta olmak üzere bölgesel güvenlik ve dış ilişkiler konularının ele alındığı, Türkiye’nin hak ve menfaatlarının korunması konusundaki kararlılığın vurgulandığı aktarıldı. l ANKARA/Cumhuriyet ERDOĞAN’DAN ATEŞYAN’A TAZİYE MEKTUBU Erdoğan, Türkiye Ermenileri Patrik Genel Vekili Aram Ateşyan’a mektup gönderdi. Erdoğan mektubunda, “Birinci Dünya Savaşı’nın zor şartlarında hayatını kaybeden Osmanlı Ermenileri’ni bu yıl da ihtiramla anıyor, torunlarına içten taziyelerimi iletiyorum” dedi. Mektupta, “Salgın hastalıklar, göçler, devlet otoritesinin zayıflaması sonucu artan çete ve silahlı grupların öncülük ettiği bozgunculuk eylemleri nedeniyle yitirdiğimiz diğer Osmanlı vatandaşlarına da Allah’tan rahmet diliyorum. Ermeni toplumu, gerek Osmanlı İmparatorluğu gerek Cumhuriyetimizin yüzyıla yaklaşan geçmişinde çok kıymetli evlatlar yetiştirerek ülkemize büyük katkılarda bulunmuştur. Tarih boyunca acıda ve sevinçte ortak iki halkın, geçmişin yaralarını sarması ve bağlarını daha da kuvvetlendirmesi hepimizin ortak amacıdır” ifadeleri yer aldı. Erdoğan mektubunda, “Tek bir Ermeni vatandaşımızın dahi ötekileştirilmesine, dışlanmasına meydan verenler bizi karşılarında bulacaklardır. Ortak bir geleceği beraber inşa edebilmenin yolunun bir ve beraber olmaktan geçtiğine inanıyorum. Bu itibarla, ortak geçmişimizi çarpıtarak tarihten kin, nefret ve husumet çıkarmaya tevessül eden çevrelere fırsat vermemenizi diliyorum” dedi. Donald Trump yine ‘büyük felaket’ dedi ABD Başkanı Donald Trump, 1915 olaylarıyla ilgili bu yıl yine “Büyük Felaket” anlamına gelen “Meds Yeghern” ifadesini kullandı.Trump, yaptığı yazılı açıklamada, “Bugün 20. yüzyılın en büyük toplu katliamlarından olan Meds Yeghern’de acı çekmiş olanların anısını hatırlıyoruz” ifadesini kullandı. 1.5 milyon Ermeni’nin sınır dışı edildiğini, öldürüldüğünü ya da tehcir edildiğini’ iddia eden Trump, “Bir daha tekrar etmemesi için geçmişten dersler çıkarmaya söz veriyoruz. Ermenilerin ve Türklerin sancılı mazileriyle hesaplaşmak ve onu kabullenmek üzere gösterdikleri çabaları memnuniyetle karşılıyoruz” değerlendirmesini yaptı. Trump, göreve geldikten sonraki iki açıklamasında da ‘Meds Yeghern’ ifadesine yer vermiş, önceki ABD Başkanı Barack Obama da bu ifadeyi kullanmıştı. Önceki yılların aksine açıklama Trump’ın imzası olmadan yayımlandı. ABD başkanları, 1993 yılında Bill Clinton döneminden bu yana 1915 olaylarıyla ilgili her yıl düzenli yazılı açıklama yapıyor. Dışişleri Bakanlığı, Trump’ın açıklamalarıyla ilgili olarak sert tepki gösterdi. Trump’ın açıklamasını reddettiklerini belirten Dışişleri Bakanlığı “Ermenilerin kurguladıkları subjektif anlatıyı temel alan bu açıklamanın hiçbir değeri yoktur. Tarihin iç siyasi mülahazalarla çarpıtılması asla kabul edilemez” ifadesi kullanıldı. l Haber Merkezi Şişhane’deki anmaya Rakel Dink ve Garo Paylan da katıldı. İstanbul Valiliği Sultanahmet ve İstiklal Caddesi’ni yasakladı Anmaya izin verilmedi 1915’te sürgünde yaşamını yitiren Ermenileri anmak için Sultanahmet Meydanı’ndaki Türk İslam Eserleri Müzesi önünde bir araya gelen İHD’nin eylemine polis izin vermedi. İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Irkçılık ve Ayrımcılığa Karşı Komisyon üyeleri bunun üzerine İHD’nin İstanbul Şubesi’nde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. HDP İstanbul Milletvekili Garo Paylan, Avrupa Irkçılık Karşıtı Hareketi (EGAM) Başkanı Benjamin Abtan, Fransa parlemento üyesi ve Dış İlişkiler Komitesi Başkan Vekili Mireille Clapot ve uluslararası birçok insan hakları savunucusunun katıldığı anmada açıklamayı İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin yaptı. Keskin, Bu yıl da Eminönü’nde anma yapacaktık. Dün (önceki) akşam İstanbul valiliği tarafindan İHD İstanbul Şube Başkanımız arandı ve Eminönü’ndeki anmanın kesinlikle yasaklandığı bildirildi” dedi. Yasaklama kararına tepki gösteren Benjamin Abtan ise “Posterleri yasakladılar ve şimdi anmada mum yakılmasını da yasaklamaya başladılar. Niye bir iktidar mumlardan korksun? Türkiye’nin, içindeki farklılıkları tanımak dışında bir yolu yok. Fransa, Ruanda katliamını da tanıdı. Türkiye de tanıdı. Türkiye samimiyse Ermeni katliamını da tanısın” ifadelerini kullandı. Fransa parlemento üyesi Mireille Clapot da, “Geçen yıla göre bu sene daha çok baskı vardı. Türkiye anmaya izin vermeli, mumlardan ve kelimelerden korkmamalıdır” dedi. Garo Paylan ise “Ermeni halkı 104 yıldır adalet talep ediyor ama Türkiye inkârda ısrar ediyor. Soykırımı yapanları kahraman ilan ederek, birçok sokakta Talat ve Enver paşanın isimlerini görmekten utanç duyuyorum. Oysa yapmamız gereken, soykırım kararını hayatları pahasına uygulamayan, Kütahya Valisi Fa ik Ali Ozansoy’ların ruhlarını yadediyorum” diye konuştu. Şişhane’de anma 24 Nisan Anma Platformu da, bu yıl anma etkinliğini valilik engeli nedeniyle İstiklal Caddesi yerine Şişhane Meydanı’nda yaptı. Platform tarafından yapılan açıklamada, “24 Nisan’la yüzleşme mücadelesi, halkların kardeşliği için ses çıkarmaya ara vermeyenlerin mücadelesi. Bu gibi gerçeklerin teker teker açığa çıkmasına ve 1915’te yaşananların ne kadar sistematik bir toplu linç girişimi olduğunu anlatmaya yardımcı oluyor” denildi. Anmaya katledilen Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, 24 Nisan 2011’de zorunlu askerlik yaptığı sırada öldürülen Sevag Balıkçı’nın ailesi, HDP’li Garo Paylan, Avrupa Irkçılık Karşıtı Hareket (EGAM) üyesi parlamenterler ve yurttaşlar katıldı. l İSTANBUL/Cumhuriyet Sevag ölümünün 8. yılında anıldı Batman’ın Kozluk ilçesi Gümüşörgü Jandarma Karakolu’nda 24 Nisan 2011’de, askerlik görevini yaparken, tezkeresine 20 gün kala, karakol çevresine çit örme görevi sırasında, silah arkadaşı Kıvanç Ağaoğlu tarafından tüfekle vurularak yaşamını yitiren er Sevag Şahin Balıkçı, ölümünün 8. yılında mezarı başında anıldı. Şişli Ermeni Mezarlığı’nda dün öğlen saatlerinde düzenlenen törene, Sevag Balıkçı’nın ailesinin ya nı sıra Nor Zartonk İnisiyatifi, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Hrant Dink’in eşi Rakel Yagbasan, sivil toplum örgütü temsilcisi ve yurttaşlar katıldı. Anmada, Nor Zartonk adına konuşan Alexis Kalk, 8 yıl geçmesine karşın katillerin gereken cezaları almadığını vurgulayarak, “Ne yazık ki adalet mücadelesi Sevag ve katledilen mazlumlar için hâlâ devam ediyor. Ülkemizde hâlâ bir barış ve kardeşlik dili tesis edilebilmiş değil. Ne yazık ki şu an katillerin dili hâkim durumda. Ve bu hepimizi derinden yaralıBalıkçı yor, üzüyor. Adalet kavramının yerini bulmasını engelliyor. Bizler, tüm katledilen mazlumlar ve Sevag için adalet, eşitlik, kardeşlik mücadelemize devam ediceğiz” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Kemal Bey’in lince uğrama suçu! Üç gündür gerek gazete sayfalarında gerekse televizyon ekranlarında Kemal Kılıçdaroğlu’na Çubuk’ta linç girişiminde bulunan kişilerin yüzü ile karşılaşıyorum. Her bakışta fotoğraf karesinin bir başka yanı ayrıca dikkati çekiyor.  Başta sorgulanıp serbest bırakılan Osman Sarıgün olmak üzere, Kemal Bey’in tam karşısındaki yüzlere bakınca bunca nefret ve kin nasıl bu insanların beynine, kalbine nakşedildi, diye sormadan edemiyoruz. Yanıtı bilsek de bu soruyu “çözümlenmesi gereken” konuların başına koymak gerekiyor. Çubuk olayından birazcık olsun ders çıkaran bir iktidarın her şeyden önce kendine dönüp şunu sorması gerekirdi: “Ben ne yaptım da, bu ülkeyi nasıl yönettim de bu insanların yüzüne böylesine vahşi bir duygu yerleşti?” Oysa tam tersini yapıyor.  Çubuk’ta oy oranı az olduğuna göre Kemal Bey, oraya gitmemeliymiş. İzmir Bostanlı’da CHP’nin oy oranı yüzde 92. İzmir’e gelen şehitlerimizin büyük bölümü buradaki Beşikçioğlu Camisi’nden kaldırılıyor. O zaman buraya başka parti lideri gelmeyecek mi? Bu, ülkeyi bölmek değil, parça parça etmektir! HHH İktidar, sağduyu ile gerçekleri ortaya çıkarmak yerine olayı kendi işine yarayacak mecrada tutmak için her şeyi yapıyor.  Hiçişleri Bakanı, linç girişimini bütün yönleriyle aydınlatmak yerine CHP’nin hatalarını arayıp bulmak, bulamazsa icat etmek derdinde. Olayın bir provokasyon olmadığını daha ilk anda açıkladılar; devamında sadece bunu besleyecek bulguları parlatmanın derdine düştüler. Onlar da tel tel dökülüyor. AKP’nin yarı ve tam resmî yayın organları dün de koro halinde Erdoğan’ın Çubuk söylemlerini öne çıkarıp, “Kılıçdaroğlu’nun linç girişimine uğrama suçu işlediğini” anlatmaya çalışıyordu. Gelinen noktada şehit cenazeleri, teröre karşı devletin ve toplumun tüm kurum ve kuruluşlarıyla yan yana olduğunu ifade etmekten uzaklaşma tehlikesiyle karşı karşıya.  Anlata anlata dilimizde tüy, bilgisayarımızda tuş bitti; terörle mücadelenin iki temeli vardır: 1 Terör örgütünü yalnızlaştırıp, toplumla bağını tümüyle kesmek. 2 Terör örgütünün propaganda gücünü tümüyle ortadan kaldırmak. Özellikle terörün yükseldiği 1990’lı yıllar boyunca güvenlik güçlerinin mücadelesi bu iki alandaki çabayla güçlendirildi. Örneğin; bölge halkının sünnet düğünleri “Benim kirvem Mehmetçik” projesiyle toplumsal barışın zemini haline getirilmeye çalışıldı. Halkın “terör örgütünü daha güçlü görme, devlete yabancılaşma” duygusunu ortadan kaldırmak için çaba harcandı. Bugüne bakıyoruz; iktidar, başta Türkiye’nin ikinci büyük partisini terör örgütünün güdümünde göstermek için her ortamı kullanıyor. Ne yapmaya çalışıyorsunuz? Terör örgütü Ankara’daki gelişmeler karşısında şunu söylüyordur: Her yerde ben varım, herkesi ben yönlendiriyorum, ben neymişim? HHH Türkiye’nin siyasi tarihinin özü, parlamentodaki partilerin kutuplaşması ve bunun topluma yansımasıdır. 1968’de “Samsun’dan Ankara’ya Tam Bağımsız Türkiye, Mustafa Kemal Yürüyüşü” yapan Deniz Gezmiş’lere 1971’de, “Çözüm dağa çıkmakta” dedirten nedenlerin başında, dönemin Türkiye İşçi Partisi’nin (TİP) TBMM çatısı altında uğradığı zulüm geliyordu. Denizler kendi aralarında çok sık durum değerlendirmesi yaparken Meclis’te hiçbir şekilde siyaset ortamı olmadığı görüşü baskın çıktı. Parlamentonun eklem yerleri kireçlenirse toplum ve devletin öteki organları felç olur.  İktidarlar terörle mücadele ederken muhalefet partilerinden yararlanmak yerine onları sistem dışına itmeye kalkarsa, bu intihar olur. CHP’li Erdem adalet bekliyor Cezaevinde 300. gün Kapatılan Karşı Gazetesi’nin genel ya yın yönetmenliğini yaptığı sırada 1725 Aralık süreci Erdem ne ilişkin yasadışı ses ka yıtlarını servis ettiği iddiasıyla tutuklanan CHP PM üyesi Eren Erdem bugün cezae vinde 300. gününü dolduruyor. Erdem’in tutukluluğuna ilişkin yazılı açıklama yapan eski CHP İstanbul Millet vekili Barış Yarkadaş, “Eren Erdem, genel yayın yönetmenliği görevini sürdürdüğü Karşı Gazetesi’nde yayımlanan haberler den dolayı tutuklu. Arkadaşımız Eren Er dem, her yerinden tel tel dökülen bir iddi aname yüzünden 300 gündür özgürlüğün den mahrum. Bir an önce İstinaf’ın dosya yı gündeme alması ve Eren’i artık serbest bırakmasını istiyoruz.” l İç Politika
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear