Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 16 NİSAN 2019 SALI gorus@cumhuriyet.com.tr TASARIM: İLKNUR FİLİZ olaylar ve görüşler YÖK, üniversite ve ÖSYM’de kirletilmiş sınavlarda sorumluluk Prof.Dr. Mustafa Altıntaş / GÜ İİBF E. Öğretim Üyesi Sınavlar, yaşamımızın ayrılmaz bir parçasıdır. İlköğretimden başlayan sınavla yaşamamız, öğrenim sürecinin tamamlanması ile sonlanmıyor. Bu süreç, kamu görevlerinden, istisnai kadrolar dışındaki “A ve B grubu kadrolara” ilk kez atanacaklar için sürmektedir. Günümüzde on milyonu aşkın adayın ölçme, seçme ve yerleştirilmelerini sağlayan kurum, 17.02.2011 günlü, 6114 sayılı yasa ile oluşturulmuş bulunan “Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi(ÖSYM)”dir. Türkiye’nin sınav tarihçesi Sınavların merkezileştirilmesinden ve kurumlaştırılmasından önce, üniversiteye giriş çeşitlilik göstermekte idi. Lise çıkışlıların artması ve lise dengi ortaöğretim okul çıkışlılarına yükseköğretime geçiş olanağının verilmesi, üniversitelerin kendine özgü öğrenci seçimini zora sokmuştur ve her yükseköğretim kurumunun kendine özgü seçme sınavı düzenlemesi de, öğrencileri sınavlar peşinde koşma durumuna düşürmüştür. Bu nedenden doğan yakınmalar, kendi sınavını yapan üniversiteleri, birlikte sınav düzenleme durumunda bırakmıştır. Aday sayısındaki artış, sınavlarda çok sorulu ve objektif testlerin hazırlanmasını, başvurma, puanlama, seçme ve yerleştirme, sonuçları bildirme gibi işlemlerde bilişim yöntem ve araçlarından yararlanılmasını gerektirmiştir.1974 yılında Üniversitelerarası Kurul, üniversite giriş sınavlarının tek merkezden yapılmasına karar vererek 19 Kasım 1974’te Üniversite Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’ni (ÜSYM) kurmuştur. ÜSYM’den ÖSYM’ye 1981 yılında, Merkez, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun 10. ve 45. maddeleriyle Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) adı ile Yükseköğretim Kurulu’nun bir alt kuruluşu haline dönüştürülmüş, 18 Mart 2002 gün ve 39 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile kamu görevlileri için getirilmiş olan merkezi sınav da bu merkez tarafından yapılır olmuştur. 17.02.2011 günlü, 6114 sayılı yasa ile kamu tüzel kişiliğine, idari ve mali özerkliğe sahip, Yükseköğretim Kurulu ile ilgili merkezi Ankara’da bulunan özel büt ÖSYM, günümüz ve geleceğimiz için, bireysel ve toplumsal açıdan yaşamsal önem taşıyan bir kurumdur. Bu nedenle bu kurumun zerre kadar yolsuzlukla, hırsızlıkla, siyasal iktidarla, tarikatçılıkla, cemaatçilikle, çıkar çeteleri ile anılmaması gerekmektedir. çeli bir kuruluş olarak kurulan vekâleten, 29 Mart 2011’de ise “Ölçme, Seçme ve Yerleştirme asaleten atadı. Ve böylece üni Merkezi (ÖSYM)”nin ilk Başka versiteler ile kamuda kadrolaş nı, Yükseköğretim Kurulu’nun ma “organize işler” arasına ka önerdiği üç aday arasından tılmış oldu. Ali Demir’in gö ortak kararname ile zama rev süresi, 29 Mart 2015’te ta nın Cumhurbaşkanı Abdul mamlanmıştır. Yerine atanan lah Gül tarafından atanan Prof. Prof. Dr. Ömer Demir de “soru Dr. Ali Demir’dir. Ali Demir, ların yanlış hazırlanması, ye 8 Mart 2019 günü, di bin adayın ortaöğ Ankara Cumhuriyet retim başarı puanı Başsavcılığı’nın baş nın (OBP) eksik he lattığı FETÖ/PDY’nin saplanması, ek pua ÖSYM yapılanması nın unutulması, “ka na ilişkin soruştur zanan adaya ‘kaybet ma nedeni ile “ÖSYM tin’, ‘kaybeden ada Kanunu’na muhalefet ya da ‘kazandın’ den ve silahlı terör örgü mesi, kimi yolsuzluk tü üyesi olmak” iddi yakınmaları” sonra ası ile gözaltına alın sında istifa etmiş, ye mıştır. rine 06.09.2018’de Kurulduğu Yekta Saraç Prof. Dr. Halis Aygün 1974’ten başlaya atanmıştır. rak en güvenilir ku AKPFG ortaklığı rum olan ÖSYM, nın ikinci YÖK Baş Ali Demir’in önce kanı Gökhan Çe vekâleten ve 29 Mart tinsaya ise bu or 2011’de asaleten taklığın 1725 Ara atanmasından süre lık 2013’te bozulma si bitimi olan 29 Mart sı nedeni ile süresi 2015 arasında, sınav ni doldurmadan gö yolsuzlukları ile anılır olmuştur. Ve bu Ali Demir revinden azledilmiştir. Sonrasında ise sınav yolsuzluğu on 11 Kasım 2014’te dan sonra atanan Ömer Demir YÖK Başkanlığı’na, 2005’te zamanında da sürmüş ve Ömer YÖK üyeliğine atanan, AKP Demir 2017’de istifa etmiştir. FG ortaklığı döneminde 2010 Bu göreve 06.09.2018’de Prof. 2014 YÖK Başkan Vekilliği’ni Dr. Halis Aygün atanmıştır. üstlenmiş, iktidar ailesinden AKPFG ortaklığı dönemi Prof. Dr. Yekta Saraç atanmıştır. Saraç YÖK’te en uzun süre (2005’ten bu yana 14 yıl) gö YÖK ve ÖSYM’nin rev yapmış ve yapmakta olan AKP’leşmesi, sınav yolsuzlu biridir. ğu ile sınav skandallarının örtüştüğünü gözlemlemekte Saraç’ın sorumluluğu yiz. Bunun da başlangıcı, A. Hem AKPFG ortaklığında, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı ile hem bu ortaklığın sarsılma başlamaktadır. Zamanın AKP hem de savaşa dönüştüğü za Fethullah Gülen ortaklığının, manlarda görev yapmış ve yap öteki kurumları ele geçirme maktadır. Zamanlarında sınav ve de çökertme kumpaslarının yolsuzlukları ile soru çalınma hedeflerinden biri olan ÖSYM ları olan iki Demir’in atanma Başkanlığı’na saldırı, 2010 ları sürecinde imza sahiplerin KPSS Eğitim Bilimleri Sınav’ın dendir. “Yararlı salaklar” ta da, organize kopya iddiaları ile rafından girişilen 15 Temmuz oldu. Bu saldırının hedefinde 2016 darbe kalkışması sonra ise, 1974’ten başlayan “Üniver sında görevinden uzaklaştırı sitelerarası Öğrenci Seçme ve lan, gözaltına alınan, tutukla Yerleştirme Sınavları”nda so nan, hüküm giyen, akademiya rumluluk taşıyan ve 20042010 dünyasından ihraç edilen rek döneminde ÖSYM Başkanı olan tör ve dekanlardan, ÖSYM’nin, Prof. Dr. Ahmet Ünal Yarıma kimi üniversitelerin FG Üssüne ğan bulunmakta idi. Başkan döndürülmesinden, YÖK’teki Yarımağan, 21 Eylül 2010’da Fetocu kadrolaşmadan birin istifa etti. AKPFG ortaklığı ci dereceden; bu yöneticiler ta nın ilk YÖK Başkanı Prof. Dr. rafından oluşturulan ve 15 Yusuf Ziya Özcan, bu istifa Temmuz’dan sonra ihraç edi yı duraksama göstermeden ka len öğretim elemanları ile ça bul ederek yerine, şimdi pe lışanlardan dolaylı biçimde, şine düşülen Ali Demir’i önce 20052019 dönemindeki YÖK Genel Kurulu üyeleri ile birlikte sorumludur. Ve bu Saraç, bu sorumluluklarını örtmek amacı ile olacak, bilimsel ve ciddi hiçbir özelliği olmayan, bilgisizliğin sırıtmasından öte geçmeyen “15 Temmuz ve Türk Üniversiteleri” adlı “bir şeyi” kamuoyuna sunmuş, cehalete güzelleme yapan YÖK Denetleme Kurulu Üyesi tarafından edit edilen bu zırva, YÖK’ün web sayfasından indirilmiştir. Sonuç olarak; her yıl yaklaşık 50 sınavın gerçekleştirildiği bir kurum olan ÖSYM, günümüz ve geleceğimiz için, bireysel ve toplumsal açıdan yaşamsal önem taşıyan bir kurumdur. Bu nedenle bu kurumun zerre kadar yolsuzlukla, hırsızlıkla, siyasal iktidarla, tarikatçılıkla, cemaatçilikle, çıkar çeteleri ile anılmaması gerekmektedir. Bu sınavlardan bazıları aşağıdadır: l Adalet Bakanlığı Sınavları (Adli Yargıİdari Yargı) l Akademik Personel ve Lisansüstü Eğitimi Giriş Sınavı (ALES) l Dikey Geçiş Sınavı (DGS) l Elektronik Yabancı Dil Sınavı (eYDS) l İçişleri Bakanlığı Kaymakam Adaylığı Sınavı l İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğü İşyeri Hekimliği ve İş Güvenliği Uzmanlığı Sınavı (İSG) l Kamu Personel Seçme Sınavı (Lisans Öğretmenlik Alan Bilgisi – Ön Lisans –Ortaöğretim) (KPSS) l Sayıştay Başkanlığı Denetçi Yardımcılığı Adaylığı Eleme Sınavı l Tıp Doktorluğu Alanında Yurtdışı Yükseköğretim Diploma Denkliği İçin Seviye Tespit Sınavı l Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (TUS) l Tıpta Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (YDUS) l Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (YDS) Bu nedenle TBMM ve savcılıklar; YÖK ve ÖSYM’nin, AKP FG ortaklığının egemenliği ve sonrasındaki sınavlarda yolsuzluk ve soruların bazı gruplara önceden verilmesi/satılması, kadrolaşmaları, akademik yükseltilmeleri vb. araştırmalıdır. Suç, tek başına biriki ÖSYM başkanının üzerine yıkılacak kadar basit olmayıp, onlarla birlikte, YÖK, ÖSYM başkan ve üyeleri, rektör ve dekanlarca ortaklaşa işlenmiş “organize işlerden” dir. Büyük sanatçıya Saygı Sunuşu... Erhan KARAESMEN Uluslararası sanat çevrelerindeki bazı uzman görüşlerine göre İdil Biret, dünyada önde gelen kadın piyanistlerden biridir. Hatta, belki de o listenin en başındaki isimdir. Müzik meraklılarının derinlemesine özendirici bir harika çocukluk öyküsüyle İdil Biret’in henüz çocuk yaşlarında dünya müzik piyasasına yönlendirilmiş olduğu bilinir. Türk sanat dünyası için kıvanç verici bir öykü olarak da zaman zaman anlatılır. Ülkemizin sanat dünyasını ve oradaki müzikseverleri de yakından ilgilendiren bu oluşumların günümüze yansımış bir devamını izlemeye hazırlanıyoruz. Müzik yolculuğu İdil Biret’in henüz altı yaşında bir çocukken dünyanın büyük bir sanat merkezi Paris kentinde yeteneklerinin uluslararası çevrelerde fark edilmeye başlayışının yetmişinci (70.) yılına varılmış olunuyor. Ayrıca da ünlü büyük bir müzik yayın markası tarafından ilk uzunçalar plağının yayımlanışının da altmışıncı (60.) yılına ulaşmış bulunuyoruz. Tüm bu uzun geride kalmış büyük olayların anılarının tazelenmesi amacıyla Biret, Paris’teki ünlü konser salonu Salle Gaveau müzik mekânında çok özel, olağanüstü bir müzik gecesi yaşatmaya hazırlanıyor. Dünyanın çeşitli köşele rinden bu büyük müzisyenin dostları ve hayranları alışılmı şın çok dışındaki bu olay do layısıyla Paris’te buluşmaya hazırlanıyor. Bu satırların ya zarı da o olayda yer almaya hazırlanırken bu birkaç satır lık yazıyla ülkemizdeki sanat dünyasını bilgilendirici bir ağıt yazısı yazmayı tasarladı. İdil Biret’le olan dostluğunun elli altıncı (56.) yılına var İdil Biret mış olan ve eski Paris yaşa ginliği, konser programı çeşitlili mı dönemlerinde İdil Hanım’ı bura ği ve ses kaydı yoğunluğu alanla da sözü edilen Salle Gaveau’da çok rında geçen yüzyılın ikinci yarısı kereler dinlemiş olan metin yazarı, nın dünyada en yaygın bilinen pi bu olaya büyük bir kıvançla ve ke yanisti Claudio Arrau ile bile ba yifle hazırlanıyor. Paris’te başlayıp zen karşılaştırılacak kadar geniş kısa bir süreliğine Londra’da ve on bir etkinlikler kümesi gerçekleştir dan sonra da BrükselParis coğraf miş bulunuyor. Çok çeşitli büyük yası üzerinde zaman zaman işin içi ses kayıt ve yayın firmaları aracı ne New York’u da karıştırarak de lığıyla ortaya dökülmüş bulunan vam eden olağanüstü bir müzik ka 132 adet CD yapıtının sahibi bulu riyeri yaşadı İdil Hanım. Uluslarara nuyor. Cumhuriyet’te bir süre önce sı efsanevi şöhrete sahip Emil Gi kendisiyle yapılmış bir geniş röpor lels ile çok küçük yaşlarda tanış tajda dile getirilmiş bulunduğu gi mış olmanın da desteğiyle İdil Bi bi bu yapıtlar müzik kayıt albümle ret bir dönemlerin o çok güçlü Rus rinin alışılmış boyutlarının çok üze müzik dünyasıyla bağlantıya girme rindeki bir büyük kutuda toplu ola fırsatı bulmuştu. Dünyanın çok çe rak müzik piyasasına sunulmuş bu şitli ve değişik kültür coğrafyala lunuyordu. Sevgili İdil Biret’in bu rındaki köklü bağlantıları onu gü olağanüstü müzik yayın perfor nümüzün en fazla bilinen piyanist mansında değerli bir sanat kül lerinden biri haline getirdi. Ancak, tür insanı olduğu bilinen eşi Şefik bu olgu sadece bağlantıların geniş Büyükyüksel’in de anlamlı katkıla liğinden ve zenginliğinden kaynak rı olduğu gözlenmiştir. Çok deği lanmıyor. şik ülkelerde çok geniş bir çeşitlilik İdil Biret piyano dünyasının en içinde markalaşması ve ticarileşti gin sınırları içinde repertuvar zen rilmesi yapılmış olan yüzlerce ses kaydının İdil Biret Arşivi (İBA) adı ve sistemi altında toparlanması ve bir araya getirilmesi müthiş sabır, gayret ve beceri isteyen bir işti. Bunun altından kalkılmıştır. İBA’nın damgasını taşıyan bu büyük müzik yapıtları kutusu hazırlanışı ülkemizdeki müzik tarihinde bugüne kadar görülmemiş bir olaydır. İdil Biret’in uluslararası müzik dünyasındaki olağanüstü varlığı kültür dünyamız için bir kıvanç kaynağıdır. Yazarın girişinde sözünü ettiğimiz Salle Gaveau konseri bunun bir çeşit taçlandırılması anlamına gelmektedir. Bu satırların yazarının İdil Biret’i dünyanın çeşitli prestijli konser salonlarında, yukarıda sözü edildiği gibi Salle Gaveau’da da dinleme fırsatı bulmuştur. J.S. Bach’tan başlayıp Ligeti’ye kadar uzanan ve bir çeşit bir küçük özeti Salle Gaveau konserinde de verilecek olan olağanüstü zengin repertuvarından çeşitli güzellikler fışkırırken kendisini dinleme şansına kavuşmuştur. Birlikte çaldığı orkestraları adeta önüne katıp götüren ve onların yolunu da çok kolaylaştıran bir konçerto ve oda müziği yapıtları müzisyenidir. Resitallerinde ise dinleyiciyi üç daldan beş dala sıçratarak benzersiz etkileyicilik dünyalarında dolaştırabilen bir müzisyendir. Salle Gaveau, konserinden söz ederken İdil Biret’in olağanüstü kariyerinin bizi alıştırageldiği başarılarla devam etmesini diliyoruz. Kırılma noktası Bir iktidarın, bir liderin, kırılma noktası nedir? Bir iktidar, bir lider, ne iktidar ve lider düşer. Toplum yeterince endüstri leşmiş ve kentleşmiş, sınıfsal zaman düşer? açıdan da gelişmişse demok HHH ratik devrim olur... Bu sorunun yanıtı Demok Toplum hâlâ Din/Tarım Top rasilerde ve Diktatörlüklerde lumu veya Kabile Toplumu farklıymış gibi görünür ama aşamasındaysa, darbe olur. aslında aynıdır: HHH Bir iktidarın, bir liderin, Peki, “yönetememe nokta kırılma noktası, onun artık sına” ya da “kırılma noktası yönetememeye başladığı na” gelindiği nasıl anlaşılır? noktadır! İktidar ve lider, iç ve dış bü Demokrasilerde bu nokta tün müttefiklerini, dostlarını, seçimlerde belirlenir... destekçilerini tümüyle yitir Diktatörlüklerde ise, dün diğinde ve kendisiyle kader Mehmet Ali Güller’in de yaz birliği yapmış olanlar tarafından dığı gibi darbe ya da devrimler bile eleştirilmeye başlandığında le sonuçlanır. “kırılma noktasına” ulaşmıştır. HHH HHH Kırılma noktasına, yani Böyle evrensel modelleri yönetememe noktasına ge “Demokrasiler” ve “Dik liş Demokrasilerde aydınlık tatörlükler” paradigması ve net, diktatörlüklerde ise çerçevesinde oluşturmak ve karanlık ve karmaşık bir sü tartışmak kolaydır. reçtir: İnsanlığı Batı Dünyası ile Or Demokrasilerde, seçimi kay tadoğu ve Afrika olarak iki uçta beden gider. sınıflar, hem bu iki uçtaki hem Diktatörlüklerde, sorunlar de onların arasında kalan ülke çözülemez hale gelip halkın lerin kendi aralarındaki farklılık memnuniyetsizliği arttıkça, ları yok sayar, emperyalizmin liderin yetkileri arttırılır, rejim etkisini de göz ardı ederseniz, merkezileşir ve sertleşir... böyle bir genel model üzerine Liderin yetkileri arttırıldıkça, bir köşe yazısını kolay yazar rejim merkezileşip sertleştikçe, sınız. lider hem tek sorumlu olarak Ama kendi ülkenizin bu eleştirilerin doğrudan hedefi toplumsal modeller anali haline gelir, hem de tek başına zinde nerede yer aldığını kaldığı için yönetememeye irdelemeye çalışır ve yaşa başlar: dığınız süreç konusunda bir Sorunların artması, mer yazı yazmaya girişirseniz, kezileşme ve baskı, birbirini Maltepe’de bitmeyen oy sa tetikleyen sarmal olarak, uzun yımı döngülerinde kaybolur bir süreç halinde gelişir ve “yö ve bağırmaya başlarsınız: netememe noktasında” kırılır; DİREN DEMOKRASİ! Gözün aydın Türkiyem! Gani Aşık/ E.CHP Kayseri mv. / müftü AKP, yasal zorunluluk nedeniyle siyasi parti olarak kurulmuş ve örgütlenmiş ise de bu yanıltıcıdır. AKP, Sultan Vahdettin’ in Atatürk’ten intikamını ve saltanatın Cumhuriyetten rövanşını almayı amaçlayan bir karşı devrim hareketidir. Dikkat edilirse AKP, 1950’den bu yana doğrudan ya da koalisyon yolu ile iktidar olmuş hiçbir partiye benzemez. Şu açılardan: Kendisinden olmayana karşı merhametsiz, kibirli ve dışlayıcı. Bu coğrafyanın Türk yurdu olduğunu unutturmaya çalışan ümmetçi ve Arapçı. Ellerinden tespihi, dillerinden Allah’ı bırakmayan soyguncu. Müstahdeminden müsteşarına devlet kadrolarını kifayetsiz taraftarları ile dolduracak kadar partizan ve sorumsuz. Seksen bir validen, bir tekinin bile Alevi olmasına tahammülü olmayan bağnaz ve Emevici. CHP’nin Sayın Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na “sen Müslüman mısın!” diye soracak kadar ölçüsüz. ( Aleviler İslam’ın saygın ve ayrılmaz bir unsuru, Cumhuriyetin güvencesidir. ) Cumhuriyetin büyük mali sıkıntılar yaşadığı dönemlerde bile, bu millete kazandırdığı, çok partili hayatın zenginleştirdiği, 90 yıllık bütün birikimlerini haraç mezat satacak kadar mirasyedi. n Sandık halkın iradesidir ama içinden biz çıkarsak. n Paylaşımcıyız ama lokmanın büyüğünü biz yutarsak. n Adil gelir dağılımı önemlidir ama servetimize servet katarsak. n Dine saygılıyız ama, oy karşılığında Cennet satarsak. Yurttaşlar, 17 yıl süren Allah ile uyutma uykusundan uyanmış ve AKP’nin yenilmezlik imajı örselenmiştir. Karşıdevrim hareketinin lojistik merkezleri olan yüzlerce dernek, vakıf ve cemaatlerin finans kaynağı olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sayın İmamoğlu tarafından kurtarılmıştır. (Bu başarı, devletin seferber edilen bütün imkânlarına rağmen elde edilmiştir.) Bu bağlamda İYİ Parti, HDP seçmeni ve CHP İstanbul İl Başkanı Sayın Kaftancıoğlu örgütü ile birlikte, takdir ve minnetle anılmalıdır. CHP Parlamento Grubu’nun, demokrasimizin ayıbı olsa da, bir bütünlük içinde yaptıkları oy bekçiliği, demokrasinin namus bekçiliğine dönüşmüştür, tümüne sevgiler. 31 Mart, Cumhuriyet’in kalbi Ankara’yı da kendisine yakışır bir Büyükşehir Belediye Başkanı olan sayın Mansur Yavaş ile buluşturmuştur. Ankara halkının vergileri ile belediye gelirlerinin bundan böyle arı, duru ve şeffaf biçimde değerlendirileceğinden Ankaralılar emin olabilirler. 31 Mart’ın asıl önemli sonucu ise; çaresizlikler içinde çare yaratan yüce Allah’ın, çok bunalan Türk milletine Sayın Ekrem İmamoğlu’nu hediyesi olmuştur. Ve nihayet, bir kâbus döneminden sonra, demokratik parlamenter sisteme dönüş yolculuğu başlamıştır.