19 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 28 Mayıs 2018 dizi EDİTÖR: HAKAN AKARSU TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 9 Türkiye’nin çeşitli Hak ihlalleri darbeimlleerikntduepnlagrökanbdaedrilaeynak, hastalara ilaçların verilmemesi, görüş günlerindeki gibiyasağıgibi şikâyetlerle dolu Türkiye’nin dört bir yanındaki cezaevlerinde tutuklu ve hükümlüler hak ihlalleri, kötü muamele ve sağlık sorunlarıyla boğuşuyor. Silivri, Edirne, Van ve Kayseri’den gönderilen mektuplarda, kaba dayak işkencesi, kronik hastalığı olanlara ilaçların verilmemesi, sevk dilekçelerinin dikkate alınmaması, görüş yasakları gibi çok sayıda şikâyet yer alıyor. ‘Kalemlerimize el konuldu’ n Van Cezaevi’nden Taner Kork maz: “Son aylarda ya şadığımız hak gaspları nı mektuplarımızı engel leyerek, yaşadıklarımızı duvarlar arasında tutma ya çalışıyorlar. Ne mek ZEHRA ÖZDİLEK tuplarımızın sansürlenmesini ne de yaşadığı mız hak gasplarını ka nıksadık. Uzun zaman iletişim cezala rına tabi tutulduk. Mektuplarımız gön derilmiyor. Ya da çok geç gönderiliyor. Bir gazeteciye veya milletvekiline gön derdiğimiz mektuplar genellikle sakın calı sepetine atılıyor. İçeri ile dışarı nın pek farkı kalmadı gerçi. Hani bir laf var ya yeni yıla nasıl girersen öyle devam edermiş. Yeni yılın son günleri ni bize zehir ettiler. Yemek tabakları mızı, kaşık, çatallar ve tencerelerimizi aldılar. Bir yıldır tekli hücrelerde tutu luyoruz. Üçlü hücrelere geçme talebi miz kabul edilmiyor. Bir gerekçe gös terilmiyor. Savunmalarımızı kapı maz galından yapmamızı istiyorlar. Biz de bu aşağılayıcı ve onur kıran davarını ‘Ölmememiz tamamen tesadüf’ n Edirne F Tipi Cezaevi’nden Eren Odabaş: “Ben İdil Halk Tiyatrosu oyuncusuyum. Kendi kızını taciz eden bir adama tokat attığım için tutuklandım. Bu kişi komşum ve şimdi kızını taciz ettiği gerekçesiyle tutuklu yargılanıyor. Tabii tutuklanmam kâğıt üzerinde bu olsa bile asıl amaç benim düşüncelerim ve devrimci sanatçı oluşumdur. Size yaşadığım hak ihlallerinden bahsedeceğim. Silivri Kampusu’nda gerçekleşen duruşma bittikten sonra ters kelepçeyi reddettiğimiz için üstteğmen bizlere tekme tokat saldırdı. Askerlere talimat ver di. Ters kelepçe takıldıktan sonra yerde bir süre kaba dayağa maruz bırakıldık. Bizleri yerde sürüyerek ring aracına attılar. Sürüklerken de saldırılar oldu. Hastaneye gideceğimizi ve adli rapor alınacağını söylediler. Nezarete koyup sıra sıra bizi almaya başladılar. Her gidenin arkasından bağırma, küfür ve slogan sesleri geldi. Hastanede kameraların görmediği nezaret kısmı ve doktor odasının bulunduğu alan arasında yaklaşık 30 jandarma tarafından dakikalarca kaba dayağa maruz bırakıldık. Bayılan arkadaşlarımız oldu. Burada başımıza bir şey gelmemesi daha doğrusu ölmememiz tamamen tesadüf. Saldırıya uğradığımız çoğu yerde kamera kayıtları mevcuttur. Fakat uumhuriyet savcısı bu kayıtların hiçbirini toplamamıştır. Bu anlattığım saldırıdan sonra doktor yüzümüzdeki morlukları ve yaraları görmesine rağmen muayene etmeden ‘darpcebir’ yoktur diye rapor yazarak bu suça ortak olmuştur. TTB’ye çağrıda bulunmak istiyorum. 24 Ekim 2017’de Silivri Kampus Hastanesi Acil Bölümü’nde görev yapan veya o gün bizim raporlarımızın altında imzası olan doktor hakkında işlem yapılmasını istiyoruz. Burada tutsaklar birçok hak gaspını yazıyor ama idare göndermiyor.” şı kabul etmiyoruz. Yaşadığımız diğer hak gaspları şöyle: Sayım sırasında hücrede tek durma dayatmasını kabul etmediğimiz için 5 gün hücre cezası. Hastane sevki sırasında keyfi parmak izi dayatmasını kabul etmediğimiz için disiplin soruşturması. Savunmalar alınmadan verilen disiplin cezaları. Sohbet hakkı, havalandırma hakkı kısıtlanıyor. Tek kişilik hücrelerde tutuluyoruz. Genel aramalarda kalemlerimize, defterlerimize, dergi kupürlerimize, daksillere el konuldu. Öykü yazıyordum. Yarısına gelmiştim aramada ona da el koydular.” ‘Çocuklarımı göremiyorum’ n Kayseri Cezaevi’nden Kamuran Susan: “Yaklaşık 3 yıldır cezaevinde yim. Toplam 9 sene olan cezam onaylandı. Epilepsi hastasıyım. Haftada en az iki kez nöbet geçiriyorum. Kayseri Cezaevi’ne girdikten sonra çıplak aramaya tabi tutulduk, darp edildik. O esnada şiddetli bir nöbet geçirdim. Aradan 3 ay geçtikten sonra eşiminde tutuklanıp Mardin Cezaevi’ne konduğunu öğrendim. 2 buçuk yaşındaki oğlum da cezaevindeymiş. 3 çocuğumuz var. Hem maddi hem manevi çöküntü yaşıyoruz. Kardeşim engelli ve yatalak, ona bakacak, ihtiyaçlarını karşılayacak kimsenin olmaması ayrı bir sorun. Eşimle ayrı cezaevlerinde olduğumuz için ne oğlumu ne eşimi göremiyorum. Adalet Bakanlığı’na sevk için dilekçe yazdım. Fakat cevap alamadım. Eşimle ayrı cezaevlerinde ol duğumuz için yaklaşık bir yıldır ne onunla ne de üç çocuğumla görüşemiyorum. Telefon ve ziyaret haklarımdan yararlanamıyorum. Sürekli disiplin cezalarına tabi tutuluyorum. Bu yüzden sürekli sevk dilekçesi yazamıyorum. Kronik hastalığımın derinleşmesine rağmen istediğim ilaçlar verilmiyor. Raporum olmasına rağmen tedavi hakkım engelleniyor. Bu hak ihlalleri infazı ağırlaştıran ek bir ceza gibidir. ‘Beş gün susuz bırakıldım’ n Silivri 9 No’lu Cezaevi’nden Fırat Kıl: “16 ayda üç kere tutuklandım. İdil Kültür Merkezi (İKM) önünde basın açıklaması yaparken polis saldırdı. Polisin attığı biber gazı kap Cumartesi Anneleri 23 yıldır adalet arıyor Gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle 27 Mayıs 1995 yılından beri ‘Failler belli, kayıplar nerede?’ diyerek bir araya gelen Cumartesi Anneleri, eylemlerinin 23. yılında Galatasaray Meydanı’nda anma töreni gerçekleştirdi. Mumlarla 23 yazan aileler kayıpların fotoğrafını da siyah örtünün üzerine serdi. Anmaya CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, CHP İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Ali Şeker, HDP Milletvekili adayı Ali Kenanoğlu, İnsan Hakları Derneği üyeleri ve kayıp yakınları katıldı. ‘Her buluşma bir umut’ Cumartesi Anneleri’nden Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak’ın mektubunu kızı Maside Ocak okudu. Emine Ocak şöyle yazdı: “Biz bir Hasan kaybettik. Hasan ilk değildi. Bu meydan okul oldu, mezarsızlara mezar oldu. Bu meydanda her bir araya gelişimiz bizim için umuttur.” Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in kız kardeşi İkbal Eren ise 38 yıldır kardeşini aradığını söyleyerek, “Annelerimiz 23 yıl önce ‘Evlatlarımız nerede’ diye sordular. Biz onlardan devraldık şimdi çocuklarımıza bırakıyoruz. Kayıplarımızın kimliğini bulana kadar devam edeceğiz” dedi. Gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız, 23 senedir ülkeyi yönetenlere seslerini duyuramadıklarını söyledi. l İSTANBUL/Cumhuriyet KURTULUŞ ARI ‘Var olmaya devam edeceğiz’ Gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın kızı Serpil Taşkaya ise huzurun geçmişle hesaplaşarak geleceğini vurguladı ve şöyle konuştu: “23 yıl önce babaannemle başlayan bu dönem benimle devam ediyor. Mücadele çocuklarımla da devam edecek. Her cumartesi bizi bir araya getiren sevgidir. Sevdiklerimizin akıbeti açıklanana kadar biz burada var olmaya devam edeceğiz.” ‘Tebessüm ve kitap yolla’ n Silivri Cezaevi’nden Mustafa Gediz: “Bir adada dünyadan kopuk bir şekilde yaşayan insan gibi şişenin içerisine küçük bir mektup yazıp dış dünyayı aramızda yaşamak istiyoruz. Bu sebeple kitap rafında okumadıklarınız, çekmecenizde duran küçük defosu olan ikinci el sahaf kokulu kitapları sizden rica ediyoruz. Gönderirken de içine bir tutam tebessümünüzü eklerseniz daha çok mutlu oluruz. Eğer ki göndermek isterseniz küçük bir ricamız daha olacak. Kargo ile gönderilince uzun süre bekliyoruz. APS ile gönderirseniz elimize daha çabuk ulaşıyor. ” sülü sırtıma isabet etti. Çatlama, kaş yırtılması ve hareket kaybından dolayı fizik tedaviye başladım. Tedavimin 10. gününde tekrardan polis İKM’yi bastı. Tutuklandım. Silivri Cezaevi’ne götürüldüm. Fizik tedavime devam etmeme izin vermediler. Dokuz ay boyunca fizik tedaviye hiç çıkarılmadım. Tedavi yerine Adana Kürkçüler Hapishanesi’ne sürgün edildim. Orada fizik tedaviye başlamamla tahliye edilmem bir oldu. Tahliye edilir edilmez cezaevi çıkışı yeniden tutuklandım. Sekiz gün gözaltında tutuldum. İlk beş gün avukatımın getirdiği su bana iletilmediği için susuz geçirdim. Acile kaldırıldım. Şimdi Silivri Cezaevi’ndeyim. Enstrümanım bana verilmiyor. Gerekçe yok. Defalarca müzik defteri istedim. ‘Yok vermeyiz’ denildi. Yazdığım şarkı sözleri, şiirler, ‘sakıncalı’ görüldü. Bestelediğim şarkıyı telefonda söylediğim için ‘amaç dışı kullanım’ denilerek görüşmelerin yarıda kesildi. Grup Yorum 2017 albüm kapağı sakıncalı denilerek verilmedi.” ‘Ameliyat olamıyorum’ n Kandıra F Tipi Kapalı Cezaevi’nden Caner Koç: “2016’da tutuklanıp cezaevine kondum. Çıplak aramaya karşı çıktığım için gardiyanlar tarafından burnuma darbe aldım. Burun kemiğimde oluşan hasardan dolayı nefes almakta güçlük çekiyorum. Kocaeli Seka Devlet Hastanesi’ne ameliyat için sevkim gerçekleştirildi. Hastaneye götürmek için karşıma sağlık açısından uygun olmayan tabut biçiminde tekli ring aracı çıkarıldı. Normal ortamda nefes almakta zorlanırken o araca binmem imkânsızdı. Bu yüzden bir süre ameliyat olamadım. Normal bir ring aracıyla yolculuğa izin verilince hastaneye gittik. Hastanenin nezarethanesinde çift kelepçe dayatması yaşadım. İnsanlık onuruna aykırı bu dayatmayı kabul etmediğim için yine ameliyat olamadım. Bulunduğumuz F tipi tecrit hücreleri başlı başına sağlık sorunları yaşatıyorken tedavi hakkımızda engelleniyor.” YARIN: HASTA TUTUKLULARIN TOPLAMA KAMPI: MENEMEN R TİPİ ‘Artık bir akademimiz yok’ Boğaziçi Üniversitesi’nde Afrin operasyonu için lokum dağıtanları protesto etmelerinin ardından tutuklanan öğrencilerden matematik bölümü öğrencisi Deniz Yılmaz, matematik ve gündemle ilgili bir mektup yazdı. Yılmaz, “Nazi Almanyası’nda tüm Yahudi bilim insanları ve matematikçilerden temizlenen akademi üzerine, ‘Führer’ dönemin önemli bir matematikçisine, artık akademi gerektiği gibi (milli değerlere uygun) işleyebilir mi minvalinde bir soru sorar. Cevap nettir, artık bir akademimiz yok” ifadelerini kullandı. İki ayı aşkın süredir Silivri Cezaevi 5 No’lu koğuşta tutuklu bulunan ve gönderdiği mektupta “Matematiğe en çok benzeyen, veya benzemesi gereken, insanı konu alan disiplin hukuktur” diyen Yılmaz , “Ancak adaleti sağlamak amaçlı yetiştirilen, ciddi bir disiplin olan hukuk mantıksal bir formalizm yahut kesinlik içermek zorundadır. Son dönemde yaşanılan pek çok dava, tutuklama ve hüküm, kendi tutukluluk sürecimi de dahil ediyorum, ülke mizdeki hukukun, bahsettiğim anlamda hukuk olmaktan çıktığına delalettir” dedi. Yılmaz, “Her gün ‘Bugün bir arkadaşım (veya ben) gözaltına alına Deniz Yılmaz cak mı(yım)?’, ‘Bu düşüncemi, duygumu yazıp yayımlarsam tutuklanır mıyım’ gibi endişeler duyan insanlar ne denli kendilerini yoğun bir düşünceye adayabilirler? Her gün bir başka acı ve gözyaşının, önceki yaraların kapanmasına bile fırsat vermeden yaşandığı bu topraklarda hangi vicdanlı ve aklı başında insan tüm gerçekliği yadsıyabilir ve aklını tamamen matematiğe verebilir? Nazi Almanyası’nda tüm Yahudi bilim insanları ve matematikçilerden temizlenen akademi üzerine, ‘Führer’, dönemin önemli bir matematikçisine, artık akademi gerektiği gibi (milli değerlere uygun) işleyebilir mi minvalinde bir soru sorar. Cevap nettir, artık bir akademimiz yok... Ülkemiz tarihinde de benzeri örnekler yok değildir, sayılı fizikçilerimizden Feza Gürsoy darbeciler tarafından ‘ya burada ya Amerika’da çalışırsın ikisi birden olmaz’ denilerek ülkeyi terk etmeye zorlanmıştır. Darbe dönemleri ülkemizde kapatılan enstitüler ile şu günlerde kapatılan temel bilimler bölümleri ve bölünen üniversiteler ortak bir payda içeriyor mudur?” ifadelerini kullandı. ‘Neden ifade özgürleşemiyor?’ Yılmaz mektubunu şöyle sürdürdü: “Ülkemizde bilim neden gelişmiyor” sorusunu soranlara bir cevap oluşturmaya çalışacağım. Matematiğin doğa bilimleriyle ilgisini, bilimle ekonomik ya da bir başka deyişle bilimmatematikle altyapının ilişkisini yadsımak mümkün değildir. Bununla birlikte yazımın genelinde konu ettiğim sorunların üstyapıyla ilişkili sorunlar da denebilir yadsınamaz derecede önem arz ettiğini sanıyorum. Bu soruyu soranlara ülkemizde neden ifade özgürleşemiyor?’ ‘Acaba bilim insanı için, teknik, duygusuz, her ortamda çalışan, işinden başka şey düşünmeyen yakıştırması gerçekliğin tam aksi olabilir mi?’ sorularını sorarak ve bu sorulara vicdanlı ve derin cevaplar bulmaya çalışmalarını isteyerek cevap veriyorum. Bitirirken, cezaevinde tutsak arkadaşların, birine fazla, gereksiz veya angarya iş yüklenmeye çalışıldığında söyledikleri ‘bırakın da adam cezasını yatsın’ sözünü sizlerle paylaşmak istedim. Bırakın da matematik yapayım!” l İSTANBUL C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear