15 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 28 Mayıs 2018 haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY / ELİF TOKBAY TASARIM: EMİNE BİLGET 3 Yalova’da 30 dakika süren yağış kenti Venedik’e çevirdi, Bursa’da ise halk çamur temizliyor Sağanak ve sel uykuda yakaladı Markalaşıp ‘makara’laşan tarikatlar Üç yıl önce tarikatların günümüz dünyasının ekonomipolitik gerçekliği karşısında geleneklerini ve tarihsel varoluş dayanaklarını nasıl yitirdiklerini işaret eden bir yazı dizisi kaleme almıştım. Dizinin ilk bölümünün başlığı aslında her şeyi fazla söze hacet bırakmaksızın özetliyordu; “Hepsi holding oldu” şeklinde… Tarikatlar ortaya çıkış prensiplerini inkâr edercesine şirketleşmiş, yani dünyevileşmişti. Yani “takva”dan (Allah adına dünyanın işlerinden, hayhuyundan sakınma) uzaklaşmış, tam anlamıyla “masiva”nın (“yalan dünya”) parçası haline gelmişlerdi. Dolayısıyla tüketim kapitalizminin İslam dünyasını, Müslümanlığı ve İslamcılığı (“postİslamizm”e devşirerek) teslim alması tarikatlar için de geçerliydi. Bu doğrultuda olup bitenlere ah eden samimi bir tarikat ehli diyordu ki “Düne kadar hiç olmazsa ‘tuz’du bu memlekette tarikatlar; ama artık tuz da koktu!” Bugün daha da vahim bir noktaya ilerlendiğini dünkü Cumhuriyet PA7AR’da Aydın Tonga kardeşimizin çarpıcı yazısından hareketle söylemek mümkün: Tarikatlar tuz olmaktan çıktığı kadar “marka” haline de gelmiş artık!.. Türkiye’de adından en çok söz edilen Nakşibendi çevre olan İsmailağa Cemaati içinde “isim kullanma” kavgası baş göstermiş. Şöyle ki 1980’lerden bugüne FatihÇarşamba’da sınırlı/mütevazı bir irşat faaliyeti sürdürmekte iken şimdi dallanıp budaklanıp memleket sathında muazzam bir şebekeye dönüşmüş olan cemaat, artık kendi içinde de segmentasyona uğramış durumda. İşte bu “segment”lerden biri (kendisini “gövde” sayanı) diğerine “patent” davası açıyor ve diyor ki “İsmailağa bir ‘marka’dır, her önüne gelen bunu kullanamaz”. Mahkeme de davayı haklı bularak İsmailağa’nın bir marka olduğunu tescillemiş!.. Tüketim kapitalizmi dünyasında demek ki o meşhur filmi anımsayarak (“The Devil Wears Prada”) konuşmak gerekirse artık sadece şeytan marka giymiyor, tarikatlar da marka giyiyor. Ne hazin bir dünyada yaşıyoruz! Sermaye (“kapital”), sadece şeytana değil tarikata da pabucunu ters giydiriyor. Kapitalizmde tarikatlar, şeytanla aynı kaderi paylaşıyor!.. Eskiden tarikat denince akla tekkeler gelirken şimdi şirketler gelmekte; eskiden dergâhlar, mescitler, camiler, çilehaneler gelirken artık televizyon kuruluşları, zincirleşmiş alışveriş mağazaları, adına “uluslararası” nitelemesi oturtmuş özel hastaneler, “uluslarüstü” iş hacmine sahip finans kuruluşları gelmekte. Hâlbuki İslam tarihinde tarikatlarla kurumsallaşacak tasavvufun doğuşu, Emeviler döneminin giderek dünya malına tamah eden, lükse, maddiyata, zenginliğe ve şaşaaya gark olmuş haline duyulan rahatsızlık ve tepkinin sonucuydu. O yüzden “Bir lokma bir hırka” denmiştir, O yüzden “Bir dost bir post yeter bana” denmiştir. O yüzden “Fakirlik benim elbisem” denmiştir. Görüldüğü üzere artık böyle denmemekte ve elbise olarak “fakirlik” değil, “marka” giyilmekte. İsmailağa Cemaati’nin kurucu şeyhi Mahmut Hoca (Ustaosmanoğlu) uzun zamandır ağır hasta ve “irşat” (yol göstericilik) anlamında çoktan işlevini yitirmiş durumda. Onun yerini doldurmaya hevesli, kimine göre 45, kimine göre 1015 aday var.  Mahmut Hoca’dan artık bir manevi rehber olmaktan ziyade bir “maddi kaynak” olarak söz ediliyor. Metalaştırıldığı öne sürülüyor. Bir “gerçeklik” olmaktan çıktığı “simülasyon” (olmayan ama varmış gibi gösterilen şey) haline geldiğine vurgu yapılıyor. Şirket, marka, meta, simülasyon!.. Tarikatlar artık “züht”, “tevekkül”, “hikmet”, “marifet” gibi tabirlerle anılıp özdeşleştirilmek yerine işte bu kavramlarla muteber kılınmış durumda. Hallacı Mansur gibi muazzam bir Allah dostu sufiyi “Ene’lHak” dediği için zamanın ulemasının ölüme gönderdiğini biliyorsunuz. Onun sözündeki hikmeti bomba gibi bir çözümlemeye tâbi tutan ardılları, “Ne yani ‘Ene’l Bâtıl’mı diyeydi” tepkisiyle savunmuşlardır hep Hallac’ı... Tarikatların bugün geldiği noktada yaptıkları her şey işte bana bunu çağrıştırıyor. Onların “Ene’l Bâtıl” diye çığrıştıklarını düşündürüyor!.. Yalova’da sabah 06.30 sularında başlayan sağanak kenti uykuda yakaladı. 30 dakika süren yağışta kentin birçok noktası sele teslim olurken onlarca ev ve işyerini su bastı. Sabah erken saatlerde başlayan yağış şehrin yüksek kesimlerinden toplanarak gelen sular nedeniyle kısa sürede sele dönüştü. Kentin ana arterleri Venedik’i aratmayacak bir görüntüye bürünürken cadde üzerindeki işyerleri ise sular altında kaldı. Kocaeli’de gece saatlerden itibaren başlayan şiddetli yağış hayatı felç etti. Birçok ev ve işyerini su bastı. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı itfaiye ekipleri su basan ev işyerlerinde su tahliyesi yaptı. l DHA / İHA KOCAELİ ALTI KENTE DAHA UYARI Muğla’nın Ortaca ilçesinde, aniden bastıran ve 45 dakika süren sağanak, hayatı olumsuz etkiledi. Yağmur nedeniyle cadde ve sokaklar suyla doldu, bazı işyerlerini su bastı. Bursa Uludağ’da sağanağın ardından yaşanan sel felaketiyle evleri çamurlu suyla dolan vatandaşlar 24 saattir, uyumadan evlerinde temizlik yapıyor. Meteoroloji Elazığ, Malatya, Adıyaman, Bingöl ve Tunceli için sağanak uyarısında bulundu. Balıkesir il merkezi ile kuzey ilçelerinde de kuvvetli ve gök gürültülü sağanak yağış bekleniyor. YALOVA Balıkçı teknesi battı: 4 kayıp Ayvalık’ta ‘Belinay’ isimli teknenin sahi bi Volkan Çanakçı, beraberindeki Mert Boysener, Mustafa Fırat Göral, Hayri Kar ve Kerem İncedayı ile deniz patlıcanı avcılığı için dün gece 01.30 sıralarında denize açıldı. Çıkan fırtına nedeniyle tekne alabora oldu ve battı. Boysener sahile doğru yüzmeye çalıştığı sırada, devriye görevi yapan bir Sahil Güvenlik Komutanlığı botu tarafından kurtarıldı. Kayıp 4 kişi ise aranıyor. l DHA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear