25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 31 Ocak 2018 6 dizi ‘Yunan’ım amaEDİTÖR:ÖZNUROĞRAŞÇOLAK TASARIM:ŞÜKRANİŞCAN biraz da ‘Türk’üm Yannis Gigourtsis Mübadil torunları Yannis Gigourtsis ve Hakan Uzbek ile zorunlu göç zamanı ve sonrası ailelerinin yaşadıkları zorlukları, acıları ve ölümleri konuştuk Girit’ten Türkiye’ye zorunlu yolculuk... Uzbek’in dedesi, çocukluğunda babasıyla birlikte. Hakan Uzbek Hakan Uzbek, hem baba hem de anne tarafından Yunanistan kökenli. Babasının ailesi Girit Kandiye’den (bugünkü Herakleion), annesininki ise Batı Trakya, İskeçe yöresinden. Aslında “mübadil” olan yalnızca babasının ailesi, yani Lozan Antlaşması çerçevesinde Türkiye ile Yunanistan arasında imzalanan Mübadele Sözleşmesi uyarınca Türkiye’ye göç etmek zorunda kalanlardan. Annesinin ailesi Kurtuluş Savaşı sonrasında Batı Trakya’da oluşan toplumsal koşullarda canlarını kurtarmak için bir gece apar topar Türkiye’ye kaçmak zorunda kalmış. Batı Trakya mübadele kapsamının dışında olduğundan zorunlu göçe tabi değillermiş, ama sonuçta onlar da göçmek zorunda kalmışlar. Uzbek yakın arkadaşı Yannis Gigourtsis ile birlikte gitmiş ilk kez Girit Kandiye’ye... Peki Uzbek’e dek aileden hiç kimse neden Girit’e gitmemiş? Girit aile hikâyeleriyle, diliyle, manileriyle, yemekleriyle yaşamlarının bir parçasıymış aslında. 1924’ten sonra aileden birisinin yeniden Girit’e gitmesi için neredeyse bir yüz yıl geçmesi gerekmiş. Bu sorunun yanıtını şöyle veriyor Uzbek, “Ailemin Yunanistan’a karşı duyduğu kırgınlık ve kızgınlıkta yatıyor sanırım, bunun sebebi. 1923 Girit doğumlu amcamın çok sık tekrarladığı bir sözdü, ‘Ben doğduğum yere vize alıp da gitmem.’ Milliyetçi akımların adanın Hıristiyan ve Müslüman topluluklarını ayrıştırması (aynı ailelerin içinde önceki yüzyıllarda hem Hıristiyan hem de Müslüman üyeler olduğu biliniyor, kadı sicillerine bakıldığında), Rum ayaklanmaları, kanlı çatışmalar, adanın önce özerkliği, sonra Yunanistan tarafından ilhak edilmesi, adanın Müslüman nüfusunun yarısından fazlasının artan baskılar sonucunda daha mübadeleden önce göç etmek zorunda kalması” diyor. Tüm bu olaylar, ailesinin üzerinde derin izler ve Yunan milli ideolojisi karşısında yüksek bir hassasiyet bırakmış olduğunu şimdi anladığını söyleyen Uzbek, “Yanlış anlaşılmasın, Kandiye’de yaşıyorlarken çok sevdikleri ve çok yakın oldukları Rum arkadaşları ve aile dostları olduğunu biliyorum duyduğum hikâyelerden ki bunlardan birisi amcamı doğurtmuş olan ve yıllar sonra İzmir’e gelerek aileyi bulup ziyaret eden bir doktordur ama ailem için her zaman dünya bir yana, Yunan milliyetçiliği öteki yana olmuştur olumsuz anlamda ve bu hassasiyetin o dönemleri yaşama mış olmama karşın bana da geçti ğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bence bunca zaman Girit’e gidilmemesinin nedeni bu olmuştur” diyor. 1924’te Türkiye’ye gelirlerken Uzbek’in de desi ve ağabeyi, ancak babalarıyla dedelerinin mezarlarını açarak ke miklerini yanlarına alabilmişler ve Girit’i acı içinde yüreklerine göm müşler. Göç etmek zorunda kalan bü tün insanlar gibi Uzbek’in ailesini de Türkiye’de kimi zor luklar bekliyormuş ta bii. Öncelikle araların da, özellikle yaşlı olan lardan, hiç Türkçe ko nuşamayanlar varmış. Konuşanların da şive si varmış haliyle. Bu durumlarından dolayı “yarım gâvur” olarak adlandırılmışlar kimi yerliler tarafından. Aslında ilk büyük zorluğu daha ge lir gelmez yaşamış lar. Mübadele Ko Uzbek’in misyonu tarafından dedesi ve Alsancak’ta kendi babaannesi... lerine tahsis edilen evde (savaş sonra sı Rumların terk ettiği evlerden biri) yasal olmayan bir şekilde eve yer leşmiş olan bir subay yaşıyormuş ve Uzbek’in dedesine silah çeke rek şöyle demiş: “Sizi buradan yeni kovduk, şimdi yine geri mi döndü nüz!” İki taraftan da dışlanıp “orta da kalmak” tam da böyle bir şey ol sa gerek. Neyse ki birkaç ay kirada oturduktan sonra durumun bir pa şaya intikal etmesi ve onun da du ruma müdahale etmesiyle evlerine yerleşebilmişler. ‘Varlıklı bir aileymişiz’ Uzbek, “Girit’te oldukça varlıklı olan aile mübadele sonucunda büyük maddi kayba uğramış. Neyse ki Atina’da ekonomi eğitimi görmüş ve birkaç dil bilen dedemim çabaları ve çalışkanlığıyla geçinmesini bilmişler. Girit’e bu kez babam, annem ve başka akrabalarımızla birlikte ikinci gidişim 2013 yılında oldu. Sağ olsun Yanni dostum bu kez de yanımızdaydı ve bize çok güzel rehberlik etti. Özellikle babam için çok duygusal bir ziyaret oldu bu. Yıllar boyunca dinlediği hikâyelerin geçtiği mekânları ilk kez gördü. De demin çalıştığı banka binasını, artık içinde bir eğlence merkezi olsa da gittiği lisenin binasını, arkadaşlarıyla birlikte gidip oturduğu pastaneyi, hafta sonları gezmeye ve vakit geçirmeye gittikleri Kandiye’nin dışındaki Archanes kasabasını ve belki de en önemlisi adı aynı kalmış, bir zamanlar ailemize ait olan Finikia Çiftliği’ni” diyor. Yannis Gigourtsis ile dostluğun başlaması... “Sevgili dostum Yannis Gigourtsis ile bundan on yıl kadar önce, bir azınlık Rum okulu olan Zoğrafyon Lisesi’ndeki bir etkinlik sırasında tanıştık. Onun da ailesi İzmir ve Urla kökenliydi ve savaş sonrası Girit Kandiye’ye yerleşmişti. İki aile aynı günlerde birbirlerine tam ters bir yol izlemiş ve birbirlerinin terk ettiği şehirlere iskân edilmişti; kim bilir, belki de aynı evlere. Bu rastlantı bizi birbirimize yakınlaştırdı ve çok iyi dost olduk.” “Ben Giritliyim ama İzmirliyim. Benim için çocukken bunları birleştirmek zordu. Ama şimdi hiç muş.” Dönemedi ve 1930’ların başında ekonomik krizde bu para yok edildi. Zenginlerdi ama çok kalmadı. Ama benim babaannem bir şey zor değil. Yunanlıyım ama biraz da için amcası bir ev aldı evlenirken hediye etti, Türk’üm, hepsinden bir parçam var. Bunun hakkını verdi aslında. Bu ev, bir Türk eviydi. için mutluyum” diyen Yannis Gigourtsis’in Girit Kandiye’de çok fazla Türk varmış ve ta Türkçe soyadı Yoğurtçu... “Atalarımdan bi bii Türk evleri de...” ri İzmir’de yoğurtçuymuş” diyor Gigourt Dedeye gelince o fırsatı olduğu halde hiç sis... Ailesi zorunlu göç zamanında İzmir Urla’ya gitmek istememiş. Urla’dan, Yunanistan’a, Girit’in Kandiye Gigourtsis, “Dedem Birinci Dünya şehrine gönderilmiş. Yannis’in hikâyesi, Savaşı’nda Osmanlı ordusuyla savaşmış. O ölümler, sırlar ve tesadüflerle dolu. İki ta zaman 18 yaşındaymış. Sonra Kurtuluş Sa raftan da mübadil olan Gigourtsis’in dedesi vaşı sırasında Küçük Asya felaketi diyorlar pek konuşmazmış. Urla’ya da Yunanistan’da. Mecburen Yu ir anlattıkları hikâyelerde hep nan ordusuyla savaştı. Ben bir çok iyi Türk dostları olduğu kaynakta buldum, ilginç bir nu, güzel sofraları ve sohbet olay çünkü ben bilmiyordum, leri anlatırmış. Urla’da kuru dedem çok fazla konuşmuyor üzüm ticaretiye uğraşan aile du. Bir kaynakta, ‘Urla’dan ge Girit’e gidince bu işlerini de lip gençleri aldı’ diye yazıyor vam ettirmişler. du ve dedemin adını gördüm. Gigourtsis, “Dedem ve ba Afyonkarahisar’da kalmış bir sü baannem Girit’te tanışmışlar. re. Çok tehlikeli bir durum Os Aslında ikisi de Urla’da ay manlı vatandaşı olduğu için Os nı köyden ama farklı sınıftan manlı ordusunda Yunanlılara kar geliyordu. Babamın ailesi bir şı 9 ay savaşmış. Nasıl kendisini gemiyle Girit, Kandiye’ye gitmiş ve benzeri mallarını alabilmişler. Babaannem daha Yannis Gigourtsis, dedesi ile birlikte... tanımladı, nasıl anlamadılar bilmiyorum. Ben bunu 12 yaşındayken duymuştum. Ben, dedemin sa zengin üst sınıftan geliyor. vaşa katıldığını sonradan kapı din Babaannemin babası, mübadele zamanı zo leyerek öğrendim. Bir gazeteci gel runlu göç sırasında öldürülmüş. Alabildikle di dedemle söyleşi yapmak için. Kapının ara ri kadar eşyalarını yanlarına almışlar, gemi lığından dinledim konuştuklarını dedem 80 ye binmek için Urla ile iskele arasında 5 ki yaşlarındaydı ama hafızası çok iyiydi” diyor. lometre gibi bir mesafe varmış. Zorlu ve teh Gigourtsis’in anne tarafı, memleketten ta likeli bir yol... Annesi çok şişmanmış ve ge nışıyormuş yani o zamanlar dedesi ile nene miye giderken yolda ölmüş. Babaannem ağa si sevgiliymiş. Ama evlenemeden zorunlu beyi ve kız kardeşini de kaybetmiş ve tek göç başlamış. Dedesinin büyük bir kasap ol kalmış. Amcasının yanında kalıyor ama yen duğunu söyleyen Gigourtsis, “Et ticareti de gesi onu hiç istemiyor ve mecburen bir müd yapıyordu. O da Sisam Adası’na gitmiş yüze det yetimhanede kalmış. Sonra dedem ile ta rek. Çünkü onun hayvanlarının bir kısmı ön nışmış evlenmişler” diyor. ceden oradaymış. Anneannem ve ailesi zo Babaannesini anlatırken Gigourtsis’in runlu göçle Atina’ya gitmiş ve yerleşmiş. An hayranlığı gözlerinden okunuyor... Türkçe neannemin ailesi dedem Sisam Adası’nda yi daha yeni öğrenmiş olan Gigourtsis, ko olduğu için evlenmelerini istemiyormuş. Ve nuşurken sürekli terliyor. Heyecanı ve tela anneannem kaçmış, Sisam Adası’na gitmiş şı yanlış bir kelime kullanmaktan korkma ve orada evlenmişler. Çocukları orada doğ sından... Babaannesiyle uzun süre yaşayan muş ama dedem hastalanıp ölünce o da ço ve ondan çok etkilendiğini söyleyen Gigourt cuklarıyla kendi ailesinin yanına Atina’ya sis, “O kadar zor zamandan geçmiş olması dönmüş” diyor. na rağmen anlatmaz, şikâyet etmezdi. Bizim Gigourtsis Türkiye’deyken bir etkinlik için her zaman ailenin kökü ve kalbi baba te Hakan Uzbek ile tanışıyor. Tesadüf mü bi anneydi” diyor. linmez ama bu kadarı da fazla diyebiliriz. Almanca, İngilizce, Fransızca konuşan ba Uzbek’te üçüncü kuşak mübadil ailesi Girit baanne 1950’lerden beri rehberlik yapıyor Kandiye’den İzmir’e yerleşmiş. Biraz sonra muş. İstanbul’a çok gelmiş ama Urla’ya hiç onun ailesinin de hayat hikâyesini size anla gitmek istememiş. Gigourtsis, “Ama en so tacağım. Gigourtsis, “O da çok büyük bir ai nunda gitti. İlk defa onu o zaman pişman leden geliyor. Hakan ilk defa benimle birlik gördüm ‘Keşke gitmeseydim’ dedi. Çünkü te Girit’e gitti. Dedesinin çalıştığı yeri bili evini aramış bulamamış ‘Belki de buldum’ yordu. Bir bankanın müdürüydü ve meşhur dedi. Ancak emin olamamış. Aklında kalan bir Kandiye Türk’üydü. Bankayı bulduk fo resimler farklı olduğu için belki de” diyerek toğraf çektirdik. Eviniz neredeydi dedim. Evi bir süre susuyor. sadece mahalle olarak biliyorlar ama evin Girit’e gittiklerinde İzmir’deki bütün mal nasıl olduğunu tarif etmişler. Benim babaan larına karşılık mülk almamış Gigourtsis’in neme verilen evin olduğu mahalledeydi ay ailesi... Nakit para yerine de bir bavul do nı hizada aynı yerdeydi evleri. Aynı evdi bel lusu çek vermişler. Babaannesi çok az ko ki... Senin deden ve benim babam aynı evde nuşurmuş eskiler hakkında. Gigourtsis bil büyümüş olabilir diyorum Hakan’a... Benim diklerini doğru telaffuzla anlatabilmek için için çok güzel bir his” diyor. epey çaba gösteriyor: “Amcası diyordu, ma sada otururken bir bavul içinde çok para varmış, hep Yunanca, ‘epistrofí stin patrída’ yani Türkçesi ‘vatana memlekete döneceğim bu paralar onun için’ diyor Selanik, Karaburun, Pontus ve Karadeniz’den mübadil hikâyeleri... C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear