24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 29 Mayıs 2017 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET Çatı davasında eksen kayması 15Temmuz darbe girişimini yapan Fethullahçı cuntanın Genel kurmay Başkanlığı’ndaki eylem lerini konu alan ‘Çatı’ davasın da bir hafta geride aldı. Bugüne kadar savunma yapan ve Yurtta Sulh Konseyi üyesi olmakla suç lanan sanıklar, “MİT’in darbe yi haber alıp, girişimi önceden önleyememesi”ni koz olarak kul landı. Davanın ekseni duruşma larda bir anda sa nıklardan uzakla şarak Hulusi Akar ve Hakan Fidan’a yoğunlaştı. Hatta FETÖ ile mücade ALİCAN ULUDAĞ le ettiklerini iddia eden kimi sanık lar, darbeci bazı isimlerin 2014 ve 2015 yıllarında terfi etmelerinde Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile Cumhur başkanı Tayyip Erdoğan’ın so rumluluğuna işaret etti. MİT’ten 2015’te sorulan 585 askerle ilgi li “FETÖ kaydı yoktur” şeklinde gelen rapor, Mehmet Partigöç’ün cemaat bağlantısının konuşuldu ğu 2016 yılı ortalarına doğru Hu lusi Akar’ın “Biz ona güveniyo ruz” demesi, 15 Temmuz darbe girişiminin taşlarının nasıl dö şendiğini de ortaya koydu. Sincan Cezaevi Kampusu içeri sinde FETÖ davaları için yapılan özel duruşma salonunda geçen pazartesi günü başlayan 15 Tem muz Çatı davası, 16 Haziran’a kadar devam edecek. Davada 221 sanık yer alırken, savunma için Yurtta Sulh Konseyi üyele rine öncelik verildi. Şu ana ka dar 37 kişiden 11’i dinlendi. İlk gün dışında davanın tonu düşük tü. Mahkeme heyeti, savcı dahil sanıkları zorlayacak sorular so ramadı. İlk gün sanıkların, mağ durların önünden özel olarak ge çirilip üzerlerine idam ipi atılma sı, sanık avukatları tarafından en çok eleştirilen konuların başında geldi. Avukatlar, “masumiyet ka rinesinin ihlal edildiğini” savun du. Ayrıca söz alan her sanığın, “emniyette işkence ve kötü mua mele gördük” demesi ve bunların izlerinin halen bedenlerinde ol duğunu söylemesi dikkat çekti. ‘Akar’ soruları Sanıklar, savunmaları boyunca birbirine benzer taktikler yürüttü. Darbe girişimine katılmadıklarını iddia ederlerken, 15 Temmuz’u “terörle mücadele operasyonu”, “terör saldırısına karşı önlem” veya “tatbikat” şeklinde açıklamaya çalıştılar. Ancak buna karşılık birçok soruda çelişkiye düştüler. İlk sırada dinlenen Akın Öztürk, “darbede katkım ve haberim yoktur” dedi. Ancak darbe gecesi Akıncı Üssü’nde elini kolunu sallayarak rahat rahat dolaşabilmesini açıklayamadı. Akıncı’da “rehin” olarak tutulan Hulusi Akar’ın isteği üzerine darbecileri ikna etmeye çalıştığını söyleyen Öztürk, Akar için “Endişeli gözüküyordu. Ancak gövdesini ortaya koyarak canım pahasına bunu engelleyeceğim yönünde bir ifadesi olmadı” dedi. Genelkurmay’ı 33 Özel Kuvvetçi ile basan Kurmay Albay Fırat Alakuş, Hulusi Akar’ın elini kolunu sallayarak Mehmet Dişli ile makamından çıkarak helikoptere gittiğini, hatta karargâhtan çıkmadan şapkasını istediğini öne sürdü. Sadece iki itiraf Darbe girişimine katıldığını itiraf eden sadece iki sanık oldu. Kurmay Albay Fırat Alakuş ve Marmaris’te Cumhurbaşkanı’nı derdest etmeye giden timin başındaki Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş de “Darbe girişiminin Genelkurmay Başkanı’nın emir komutasında olduğunu sandıklarını” iddia etti. Sönmezateş darbe girişimi sırasında Hava Kuvvetleri’ne bağlı Müşterek Hedef Analiz İstihbarat Merkezi Başkanlığı yapıyordu. Bu birim, Musul rehine krizi, Süleyman Şah gibi kritik operasyonların arkasındaki merkezdi. Cumhurbaşkanı’nı Marmaris’ten 15 Temmuz Çatı davasında sanık olan askerlerin savunma taktiği, darbe girişiminde ihmali olan Orgeneral Hulusi Akar ve Hakan Fidan gibi isimleri suçlamak oldu Kavurmacı imza atarken görüntülendi ‘FETÖ’ soruşturması kapsamında hazırlanan TUSKON iddianamesi şüphelilerinden, sağlık sorunları gerekçesiyle tahliye edilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın damadı Ömer Faruk Kavurmacı, dün, polis merkezinde imza atarken görüntülendi. Kavurmacı, özel hastaneden alınan sağlık raporuna göre, ‘epilektik atakları arttıran uyku apnesi, hipoglisemi ve hipovitaminöz hastalıklarının telafisi mümkün olmayan durumlara sebebiyet verebileceği’ gerekçesiyle 4 Mayıs’ta serbest bırakılmıştı. Kavurmacı’nın tahliyesi muhalefetin tepkisini çekmiş, hem MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, hem CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Topbaş’ın damadı olduğu için bırakıldığını savunmuştu. Kavurmacı’nın Gürcistan’a kaçtığı iddia edilmişti. Serbest bırakıldıktan sonra ilk kez dün görüntülenen Kavurmacı, sabah saatlerinde Şenlikköy Polis Merkezi’ne gitti. Adli kontrol şartı olduğu için polis merkezinde imza atan Kavurmacı, çıkışta gazetecilere, “Yargıyla alakalı bir karar. Diyeceğim bir şey yok” diyerek uzaklaştı. l İSTANBUL/Cumhuriyet 154 BİN FETÖ ŞÜPHELİSİ 15Temmuz’daki darbe girişimi sonrasında cumhuriyet başsavcılıklarınca başlatılan soruşturmalar kapsamında 50 bin 136 şüpheli tutuklandı. Adalet Bakanlığı yetkililerinden alınan bilgiye göre, FETÖ/ PDY şüphesiyle toplam 154 bin 694 kişi hakkında işlem yapıldı. Şüphelilerden 2 bin 763’ü hakkında takipsizlik kararı verildi. Gözaltına alınan zanlılardan 45 bin 708’i adli kontrol kararıyla, 12 bin 753’ü ise kolluk kuvvetleri ve adliyedeki işlemler sonrasında serbest bırakıldı. Soruşturmalar çerçevesinde 655 şüpheli, halen gözaltında tutuluyor. 7 bin 122’si adli kontrol şartıyla olmak üzere 7 bin 430 şüpheli, cezaevine konulmasına rağmen delillerin değerlendirilmesi sonrasında tahliye edildi. Tahliye edilenler arasında 1312 asker, 1247 polis, dokuz vali yardımcısı, üç vali, üç kay makam, 195 hâkim ve savcı, iki HSYK, bir Danıştay ve sekiz Yargıtay üyesi de yer alıyor. Firariler... Soruşturmalar kapsamında 211 hâkim ve savcı, altı Danıştay üyesi, 25 Yargıtay üyesi, 137 asker, 369 polis, üç vali yardımcısı, sekiz kaymakam, 6 bin 353 kamu görevlisi ve sivil olmak üzere 7 bin 112 şüpheli hakkında yakalama kararı bulunuyor. Tutukluların dağılımı Adli ve idari yargıda görevli hâkim ve savcı: 2 bin 431, Yargıtay: 104 üye, Danıştay: 41 üye, Anayasa Mahkemesi: 2 üye, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK): 3 üye, Asker: 6 bin 982 (167’si general), Polis: 8 bin 816, Vali: 23, Vali yardımcısı: 72, Kaymakam: 112, Siviller ve memurlar: 31 bin 550 l İSTANBUL/Cumhuriyet alıp güvenli şekilde Ankara’ya getirme görevini Semih Terzi’den aldığını, bunun için timle Çiğli’ye gittiklerini söyleyen Sönmezateş, “Birileri bizi 4 saat orada bekletti” dedi. Sönmezateş, duruşma sırasında 1995 yapım Cesur Yürek filminde yaşanan bir anı anlattı. Filmin başkahramanı William Wallace’ın kralıyla konuştuğunu, İngilizler’le savaş kararı aldığını anımsatan Sönmezateş, “Savaşa çıktıklarında iki üç grup Wallace’ı yanlız bırakıyor. Savaşın bir bölümünde bir İngiliz ile savaşırken maskesi düşüyor ve kendi kralını görüyor. Uğrunda İngilizlerle savaşa girdiği kralı kendilerine karşı savaşıyordu. Biz de şu an aynı durumdayız” dedi. Mahkeme Başkanı, “kralınız kim” diye sordu. Sönmezateş, “Onu şu an için Akıncı davasına bırakalım” yanıtını verdi. ‘MİT’in ihmali’ kozu Sanıklar, MİT’in darbe girişimini önceden haber alıp, olayı önlememesini savunmaları sırasında karşı argüman olarak sıkça kullandı. “MİT darbeyi önceden bilmesine karşın neden önleyemedi, bu nedenle hesap versinler” yorumu neredeyse her sanığın savunmasının bir parçasını oluşturdu. Hatta eski Tuğgeneral Erhan Caha, olayı bir adım daha öteye götürerek, Hulusi Akar’a yazdığı mektubu okudu ve “Umarım muvazzafken tutuklanan ilk Genelkurmay Başkanı olmazsınız” dedi. Sanıklar, savunmalarda tartışmayı kendilerinden uzaklaştırmak için sürekli Hulusi Akar, Hakan Fidan, Yaşar Gü ler ve Zekai Aksakallı isimlerini suçlayarak, hamle yaptılar. FETÖ ile mücadele ettiklerini dahi ileri sürenler olurken, bu konuda komuta kademesi suçlandı. Genelkurmay’ın en kritik birimlerinden General Amiral Şube Müdürü sanık Albay Cemil Turhan, 2014 ve 2015 yıllarında albaylıktan generalliğe terfi eden isimlerin Necdet Özel, Hulusi Akar ile birlikte Tayyip Erdoğan’a götürüldüğünü ve listelerin burada şekillendiğini öne sürdü. Turhan, 2015 yılında terfi listesinde adı olan 585 kişinin MİT’e sorulduğunu, ancak hiçbiri için “Bunlar Fethullahçıdır” şeklinde bir yanıt gelmediğini savundu. Ayrıca 2016 yılında MİT’ten gelen listenin bizzat Yaşar Güler tarafından hakkında FETÖ söylentisi çıkan Mehmet Partigöç’e verildiğini iddia etti. ‘Akar güveniyordu’ Cemil Turhan, Erdoğan’ın eski Başyaveri Albay Ali Yazıcı’nın bizzat Hulusi Akar tarafından bu makam için önerildiğini söyledi. Ali Yazıcı da savunmasında “Darbe girişimi Cumhurbaşkanı’nın uçağında bir iki ay önce dillendiriliyordu” dedi. Dönemin Genelkurmay Personel Başkanı İlhan Talu da Hulusi Akar ve Yaşar Güler’i suçlayan isimlerdendi. 2016 YAŞ toplantısı hazırlık aşaması sırasında arasında sanık Tuğgeneral Mehmet Partigöç’ün bulunduğu 129 amiral ve generali tespit ettiklerini belirten Talu, “Partigöç’ün Fethullçahçı olduğunu Genelkurmay Başkanı ve İkinci Başkan’a söylediğini, ancak onların ‘biz Partigöç’e güveniyoruz, bu kayıtlara inanmıyoruz’ dediklerini” aktardı. Dişli savunmadan kaçtı Savunma sırası Mehmet Dişli’ye geldiğinde “Yarın konuşmak istemiyorum” dedi. Bu nedenle Dişli’nin savunması sonraki günlere bırakıldı. Bugün davanın en kritik isimlerinden Mehmet Partigöç dinlenecek ve Karargâh’ta neler yaşandığına ilişkin yeni bilgiler ortaya çıkacak... l ANKARA haber 5 Trump’ın yeni Ortadoğu siyaseti Ortadoğu’da yine bir uğursuz siyaset yoluna girildi. Gerçi Trump yönetiminin ne zaman ne yapacağı pek belli değil, ama son Ortadoğu gezisi ile İran’a karşı, ABD’nin başta Suudi Arabistan olmak üzere Sünni müttefikler ile tekrar yakınlaşması teyid edildi. Aslında, bu çok da şaşırtıcı bir gelişme değil, Obama’nın İran ile yaptığı anlaşmaya ve Suudi Arabistan’a mesafe siyasetine karşı çıkanların döşediği bir yoldu. Suudi Arabistan ve İsrail’in ‘ortak düşman’ı İran’a karşı el altından işbirliği uzun süredir gündemde idi, bu iki ülkeye ‘düşman kardeşler’ denilir olmuştu. Trump’ın rakibi, Hillary Clinton da bu zeminde arayışlar içinde idi, yani Demokratlar seçimi kazansa da Obama siyaseti yeniden gözden geçirilecekti. Tabii Trump, işe çok bodoslama daldı, Suudlardan alınan silah siparişi üzerine aşırı sevinç gösterisi, kılıç dansı falan, her şey fazla ayan beyan hale geldi. Yok, “aslında her şey İsrail’in güvenliği için” demeyeceğim, ondan ibaret değil, ama Trump’ın damadı ve danışmanı sağ siyonist Kushner’in başını çektiği proje, Suud ve Körfez ülkelerinin İran karşıtlığını, onları İsrail ile yakınlaşmaya ciro etmek. Bu tabii tek taraflı bir proje değil, tam tersine başta Suudlar olmak üzere Körfez ülkeleri, ABD’yi yanlarına çekmek için az uğraşmadılar. Onlar için asıl tehlike İran, taa 2008’de Ürdün kralı II. Abdullah bu tehdidin adını “Şii hilali” olarak tanımlamıştı, Müslüman Kardeşler’in başvaizlerinden Kardawi, İslam dünyasında baş tehdidin “Şiilik” olduğunu ilan etmişti. Asıl meselenin bölgede güç savaşı olduğu gerçeğini gizlemenin en iyi yolu işi mezhep meselesine döndürmek idi, nitekim yıllardır bu taktik kullanılıyor. Şimdilerde ne olduğu konusuna dönersek, ABD bir kez daha, ‘köktendinci’liğin kale si, radikal İslamcı hareketlerin hamisi Suudi Arabistan ve benzerleri ile yeni bir denemeye girişiyor. Sevinçten kılıç dansı yapan sadece Trump değil, ABD siyasetinin rotasının tekrar kendilerine döndüğü düşünen rejimler göbek atıyor. Ama işler bu yolda giderse ödeyecekleri fatura sadece sipariş ettikleri silahların bedeli değil, çok ama çok daha fazla olacak. DAEŞ diye özetlenen radikal İslamcılık ile mücadeleye daha fazla katılmaları bekleniyor, zaten işbirliği içinde oldukları Sisi gibi bir darbeci ile ışıklı küreye el basmalarının bedeli de olacak. Dahası, İsrail ile el altından işbirliğini su yüzüne çıkarmamak için ellerinden geleni yapacaklar, ama o da kimsenin işine yaramayacak. Zaten yıllardır yaptıkları bu, şimdi daha fazlası gerekiyor, o da işleri çok karıştıracak. Suriye savaşının başında, Hamas bürosunun Şam’dan apar topar Katar’a taşınması bir işaret fişeği idi, Hamas Sünni rejimlerin cephesine geçmiş oldu ve nihayet geçen ay, bu rejimlerin zorlaması ile 1967 sınırlarını kabul etmek zorunda kaldı, bundan bir Filistin barışı çıkmayacağı kesin. Yanlış anlaşılmasın, ben de Filistin meselesinin çözümünün 67 sınırları çerçevesinde müzakereden geçtiğini düşünüyorum. Arap dünyası ve Hamas’ın bu noktaya gelmesi barış için bir umut olabilirdi. Ama ne İsrail’deki mevcut iktidar ve genel atmosfer, ne de Arap dünyası bu noktaya gelmiş değil. Halihazırda olup biten birbirini kandırmaya çalışmak ki buradan barış çıkmaz. Dahası, ne Filistin barışı, ne Ortadoğu barışı İran ve Şii düşmanlığı üzerine kurulamaz, oysa şimdilerde söz konusu olan bu. Bir de işin Türkiye boyutu var, mevcut koşullarda Türkiye’nin Sünni ittifakı hayali kazandı, ama pek çok sebeple kendi dışlandı. Konu uzun, izninizle gazetemizi zor durumda bırakmamak için uzatmamayım, sonra devam edeyim. DARBE KOMİSYONU ‘Çiçek’ iddiası ön taslak rapordan çıktı MAHMUT LICALI TBMM Darbe Komisyonu’nun geçen hafta açıkladığı taslak raporda daha önce kamuoyuna yansıyan ön taslak rapora göre bazı bölümlerin çıkarılmış olması dikkat çekti. Aralık 2016 tarihinde kamuoyuna yansıyan ön taslak raporda FETÖ’nün kuruluş aşamasında yer alan Fethullah Gülen’e yakın isimlerden Nurettin Veren’in yazdığı bir kitapta dönemin bazı siyasetçilerinin Gülen’le ilişkilerine yer veriliyordu. Ön taslak raporda Veren’in kitabından bazı alıntılar yapılmıştı. Komisyonun ön taslak ra porunda eski TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in doğrudan Gülen’den talimat aldığı iddiası yer almıştı. Komisyonun geçen hafta açıkladığı taslak raporda Çiçek’le ilgili iddia tamamen çıkarılırken, ön taslakta yer alan ve gazetemiz Cumhuriyet’in de FETÖ’yle ilişkili olduğu algısı yaratan bölümler de taslakta yer almadı. Ön taslak raporda gazetemiz Cumhuriyet’te 1725 Aralık döneminde yayımlanan söyleşi ve haberlere yer verilmişti. l ANKARA YÖNETMELİK DEĞİŞTİ YAŞ Sekretaryası MSB’ye veriliyor 15Temmuz darbe girişimi sonrasında KHK ile yapısı değiştirilerek, daha fazla sivil üyeye yer verilen Yüksek Askeri Şura (YAŞ) uygulama yönetmeliği Resmi Gazete’de yayımlandı. Yönetmelikle YAŞ’ın sekretaryası Genelkurmay’dan alınarak, Milli Savunma Bakanlığı’na; gündemi, toplantı yer ve zamanını belirleme yetkisi Başbakan’a verildi. Ancak, “başkanlık anayasası” gereği başbakanlık makamı 2019’da kaldırılacağı için yönetmelik bir kez daha değişecek. Yönetmeliğe göre YAŞ’ın yetkileri, general ve amiralliğe yükselecek albaylar ile bir üst rütbeye yükselecek generallerin terfi kararlarını almak, görev süresi uzatılacak albay, general ve amiraller hakkında karar almak, emekliliğe sevk edileceklerle ilgili karar almakla sınırlanırken, strateji belirlemeye yönelik konulardaki yetkileri ise “görüş bildirmekle” sınırlı olacak. Yönetmelikte, generaller, amiraller, albayların terfileri için “yeterlilik notu” kriteri korundu. l ANKARA/Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear