24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 6 Mart 2017 4 Başkanlık sistemi HUZUR vermiyor CHP’li Öztrak’ın BM verilerinden hazırladığı rapora göre, dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı ülkelerin hemen hepsi parlamenter sistemle yönetiliyor CHP Tekirdağ Milletvekili Faik Öztrak, ülkeler arası karşılaştırmalarda sıklıkla kullanı lan endekslerden yararlanarak, parla menter demokrasilerle, başkanlık re jimlerinin ülkelere huzur, barış, refah ve mutluluk getirmekteki başarılarını karşılaştırdı. Rapora göre; tüm ulus lararası endeksler, güçlü demokratik parlamenter rejimlerle yönetilen ülke lerde insanların daha iyi eğitim, sağ lık ve refah koşullarına ulaşabildiğini, dünyanın en mutlu insanlarının güçlü demokratik parla menter rejimlerde yaşa dığını gösterirken, baş İKLİM ÖNGEL kanlıkla yönetilen ülkeler vatandaşlarına barış, huzur ve refah sağlama konusunda en başarısız ülkeler oldu. Hukukun üstünlüğü konusunda en alt sıralarda bulunan başkanlık ülkeleri, aynı zamanda yolsuzlukların en çok yaşandığı ülkeler. CHP’li Öztrak, parlamenter demok rasiler ile başkanlık rejimlerinin ül kelere huzur, barış, refah ve mutlu luk getirmekteki başarılarını karşılaş tırdığı bir rapor hazırladı. Başkanlık la yönetilen ülkeler vatandaşlarına ba rış, huzur ve refah sağlama konusun da en başarısız ülkeler oldu. Buna kar şın, yolsuzluğun ve yolsuzluk algısının en yoğun yaşandığı ülkeler, başkanlık la yönetilenler. Rapora göre BM’nin eğitim, sağlık, yaşam koşulları gibi pek çok krite ri göz önüne alarak hazırladığı İnsani Gelişmişlik Endeksi’nin ilk 10 sırasın daki ülkelerin 8’i güçlü parlamenter demokrasiyle yönetiliyor. Kalan iki ül ke ise güçlü denge ve denetim meka nizmalarıyla desteklenmiş bir başkan lık sisteminin var olduğu ABD ile ken dine has karma bir sistemle yönetilen İsviçre. Listenin son 10 sırasındaki ül kelere bakıldığında ise 7’sinin başkan lıkla, 3’ünün de yarı başkanlıkla yöne tilmesi dikkat çekiyor. Rapora göre dünyanın en mutsuz in sanları, başkanlık sisteminin hüküm sürdüğü Burundi, Benin, Ruanda gi bi ülkelerde yaşıyor. Dünya Mutluluk Endeksi’nin son 10 sırasında yer alan ülkelerin 9 tanesi başkanlıkla, 1 ta nesi yarı başkanlıkla yönetilirken, en mutlu insanların yaşadığı ilk 10 ülke nin İsviçre hariç tamamı güçlü parla menter demokrasiyle yönetiliyor. Raporda, hukuk devletinin en güçlü olduğu ülkelerin, güçlü parlamenter demokrasiyle yönetilen ülkeler oldu ğu görülüyor. Güçlü denge ve denetle me mekanizmalarının kurulduğu bu ülkeler, aynı zamanda yolsuzlukların en az yaşandığı ülkeler oluyor. Buna karşın, hukukun üstünlüğü konusun da en alt sıralarda bulunan başkanlık ülkeleri, aynı zamanda yolsuzlukların en çok yaşandığı ülkeler. Raporda, başkanlıkla yönetilen ül kelerin vatandaşlarına huzur ve ba rış sağlama konusunda da en başarı sız ülkeler olduğu görülüyor. Küre sel Barış Endeksi’nin son 10 sırasın da bulunan ülkelerden 6’sı başkan lık, 1’i yarı başkanlıkla yönetilirken, listenin en tepesindeki ülkelerin 8 tanesi güçlü parlamenter demokra siyle yönetiliyor. l ANKARA CHP’li vekiller ‘Hayır’ lokması dağıttı CHP İstanbul Milletvekilleri Gürsel Tekin ile Enis Berberoğlu, Esenler’de “hayır” lokması dağıttı. Esenler Cumhuriyet Meydanı’nda, üzerlerine “hayır” yazan tişörtler giyip lokma standının başına geçen Tekin ve Berberoğlu, meydanda top lananlara lokma ile “hayır” broşürleri dağıttı, kalabalığa referandumda neden ‘hayır’ oyu verilmesi gerektiğini anlattı. Bu sırada meydanda bulunan Esenler’in AKP’li Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Göksu ile bir grup AKP’li, lokma dağıtılan standı ziya ret edip CHP milletvekilleri ve partililerle selamlaştı. Göksü ve beraberindekiler meydandakilerle ayaküstü sohbet ettikten sonra alandan ayrıldı. Tekin, bu davranışından dolayı Göksu’ya teşekkür ettiğini belirtti. l İSTANBUL/ Cumhuriyet ‘Bu sandık ertelenmeli’ Türmen, OHAL’de referandum yapılmasının her yönüyle yanlış olduğunu söyledi. Prof. Dr. Kaboğlu da değişikliğin anayasacılar olmadan yapıldığına vurgu yaptı Eski Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) yargıcı ve Demokrasi için Birlik Sözcüsü Rıza Türmen, anayasa değişikliğinin olağanüstü hal (OHAL) uygulamaları gölgesinde yapıldığını hatırlatarak “Türkiye’de anayasa yapmaya uygun bir ortam yoktur. Ya referandum ertelenmeli veya OHAL kaldırılarak ortam demokratikleştirildikten sonra anayasa değişiklikleri yapılmalıdır” dedi. Antalya Barosu, Önce Demokrasi ve Anayasa –Der, Muratpaşa Belediyesi Kültür Salonunda “Anayasa Değişikliğini Konuşuyoruz” başlıklı panel yaptı. Panele 686 sayılı KHK ile ihraç edilen Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu ile Prof. Dr. Sibel İnceoğlu, eski AİHM yargıcı ve Demokrasi İçin Birlik Sözcüsü Rıza Türmen katıldı. Anayasa değişikliğinin kamuoyunda tartışılmadığına vurgu yapan Türmen şunları söyledi: “Parlamentonun önemli ikinci muhalefet partisi HDP’nin 11 milletvekili cezaevindeydi, bunlar Meclis’te yoktu; milletvekillerinin oy kullanması, gizli oy kuralı çok açık bir şekilde ihlal edilmiştir. Bu nedenlerle demokratik meşruiyetinden kuşku duyuluyor. Bu 18 madde OHAL döneminde yapılmıştır. Olağanüstü dönemlerde parlamento normal çalışmasını yapamaz. Özellikle muhalefet partilerinin rolü ortadan kaldırılır, temel hak ve özgürlükler basın ve toplantı özgürlüğü gibi, askıya alınır. Türkiye’de 150 basın kuruluşu kapatılarak mallarına el ko nulmuştur.Aynı zamanda 150 gazeteci cezaevindedir. Türkiye’de anayasa yapmaya uygun bir ortam yoktur. Ya referandum ertelenmeli veya OHAL kaldırılarak ortam demokratikleştirildikten sonra anayasa değişiklikleri yapılmalıdır.” Sibel İnceoğlu ise, anayasa değişikliğinde mahkemelerin tarafsız olacağı sözcüğünün eklenmesinin bir şey ifade etmeyeceğine vurgu yaparak, “Bir kurum bağımsız değilse tarafsız olamaz. Eşyanın doğasına aykırı” dedi. “En olmayacak bir ortamda anayasa ve rejim değişikliği kotarılmaya çalışılıyor” diyen Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu da “Türkiye’de ilk kez anayasacılar olmadan anayasa değiştirilmek isteniyor” diye konuştu. Oğan’a saldıran serbest MHP’den ihraç edilen ve referandum için ‘hayır’ çalışması yürüten siya silerden Sinan Oğan’ın konuşmasını en gelleyerek kürsüyü deviren şüpheli Ömer Faruk Y., emniyetteki ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Saldırganın serbest bı rakılmasına tepki gösteren Oğan, savcıya talimatın Adalet Bakanı Bekir Bozdağ tarafından verildiğini öne sürdu. Twitter he Sinan Oğan sabından Bozdağ’a seslenen Oğan, “Saldırganı serbest bıra kan savcıya talimatı Adalet Bakanı Bozdağ verdi diye duyum alıyoruz. Bu doğru mu?” dedi. l İSTANBUL/ Cumhuriyet ‘Gücünüz varsa tutuklayın’ MHP Genel Başkan adaylarından Meral Akşener, referandum için ‘hayır’ çalışmaları yapan kişilerin baskı altında olduğunu belirterek, “Kimimizin elektriği kesilir, kimimizin konuştuğu kürsü yıkılır. Kimisine salon verilmez, kimisi tutuklanmayla tehdit edilir. Hadi gücünüz varsa gelin beni tutuklayın” dedi. Muğla’da katıldığı konferansta yaptığı konuşmada, Bozdağ, Zeybekci ve Çavuşoğlu’na Almanya ve Hollanda’da salon verilmemesi konusuna da değinen Akşener, “Almanya ve Hollanda’yı kınıyorum. Ama Bozdağ ve Başbakan’a hatırlatmak isterim. Çanakkale’de elektrikleri kestiniz, ampulleri patlattınız. Yalova’da iptal ettiniz. Muhteremler niye demokrasinizle ilgili olarak şaibe yaratıyorsunuz?” dedi. l Haber Merkezi haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: EMİNE BİLGET Çiğdem Kağıtçıbaşı... Yetkin bir bilim insanı. Bir sosyal psikoloji profesörü. Azmiyle alçakgönüllülüğü birleştirmiş bir öğretmen. Uluslararası değere ulaşırken ülkesini yücelten. Aramızdan ayrılırken yüreğimize yerleşti. ‘O’ artık aramızda değil, içimizdedir. Öğretmenim, düşün arkadaşım, yoldaşımdır. Bugün, onunla Leyla Tavşanoğlu tarafından Cumhuriyet için yapılmış röportajından bazı sözlerini aktaracağım. Bu görüşmenin tamamı, kendisinin izniyle ‘Tehlikeli Cehalet’ adlı kitabımda yer almıştır. Soru: AKP’nin toplumu değiştirme ve dönüştürmeyi amaçladığı söyleniyor. Bir toplum nasıl değiştirilip dönüştürülür? Yanıt: AKP’nin toplumu değiştirmeye çalıştığı fikrine katılıyorum. Bu süreç 1950’li yıllarda başladı. İnsanların dini duyguları istismar edilmiştir. Tarikatlar oy deposu olarak görülmüştür. Hep de ‘önceleri din bastırılmıştı, bu bir liberalleşme hareketidir, demokratikleşmedir’ dendi. Oysa, DP’den önce Cumhuriyet hiçbir zaman dini baskı altına almamıştı. Sadece laik düzen getirildi. Böylece dinin toplum düzenini kontrol etmesi durduruldu. Ama bu, insanların dini inançlarının baskı altına alındığı anlamına kesinlikle gelmez. Kimi sosyal bilimcilerimiz bunu böyle söylüyor. Ben bunu büyük bir haksızlık ve yanlış olarak görüyorum. Prof. Kağıtçıbaşı, Atatürk dönemini eleştiren kişilere karşı bu görüşlerini açıklıyor. Soru: Bu işler AKP ile başlamadı ama AKP hepsinin üzerine tüy dikmedi mi? Yanıt: Evet, dikti. Bakın, Erbakan bu ülkeye çok zararlar vermiştir. Bunları da Milli Görüş çizgisinde yetiştiren odur. Tabii unutmamak gerekir ki 12 Eylül 1980 darbesinden sonra bu imam hatipler ve Kuran kursları daha fazla arttı. Bir taraftan imam hatipler, öbür taraftan Kuran kursları Türkiye’de kültürü değiştirmekte en önemli rolü oynadılar. Soru: İyi de kadından imam olamayacağına göre neden bu kızlar imam hatiplere gönderiliyor? Yanıt: Bunlar tam anomali. Daha doğrusu anormallikler. O kızlar daha sonra anne olunca kültürü değiştiriyorlar. Bir taraftan imam hatipler bir taraftan Kuran kursları bu etkiyi yaptılar. Zorunlu din dersleri fazla olmamakla birlikte etkili oldular. Eğitimi ele geçirmek kaleyi içten fethetmektir. Daha çocukluktan o dünya görüşü oluşturuluyor. Dini formasyon verdiğinizde dünyaya o şekilde bakmayı öğreniyorlar. Her iki kişiden biri son seçimlerde AKP’ye oy vermişse toplumda epeyce bir değişim olmuş demektir. Bu da son 30 40 yılın ürünüdür. Bazı dostlarımız hiç böyle düşünmediler. Bunun bir liberalleşme olduğunu savundular. Pek çok sosyal bilimcimiz, aydınımız olacakları göremedi. Bir de Cumhuriyeti suçlamak moda haline gelince, bu akım daha da arttı. ‘Bunlar dini özgürlüklerdir’ görüşü ön plana çıktı. Bu açıklamaları Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın AKP’yi destekleyen liberal aydınlara karşı bir tutumunu ortaya koyuyor. “Yetmez ama evet”çilerin aymazlığı daha o zamandan bu büyük bilim insanı tarafından açıkça eleştiriliyor. Şimdi onların “yanılmışız” demelerinin boşluğu da bu söyleşi ile ortaya konmuş oluyor. Prof. Dr. Kağıtçıbaşı devam ediyor ve kehanet gibi bir bir şey söylüyor: “Ataerkil toplumun değerleri bunlar. Bunlar din tarafından da meşrulaştırılıyor. Aydınlarımız bunu göremedi. ‘Toplum baskı altındaydı, liberalleşiyor’ diye düşünüyor hâlâ. Oysa, dinin ne kadar baskıcı bir unsur olduğunu, özellikle de din kurumunun baskıcılığını görmezden geliyorlar. AKP iki kişiden birinin oyunu almış olarak bunu giderek daha çok uygulayacak. ANAYASAYI ONA GÖRE DEĞİŞTİRECEK. Toplum zaten değişti. Bu iyice pekiştirilecek. Toplumun değiştirilmesi bu şekilde oluyor.” Söyleşide yer alan kehanet gibi sözleri büyük harflerle ben yazdım ki, değerli dostumuzun zamanında neleri apaçık gördüğü daha iyi anlaşılsın. Çiğdem Kağıtçıbaşı ölümlü idi. Herkes gibi, hepimiz gibi. Ama ‘O’ artık ölümsüzdür. Gerçekler dünyası var oldukça ‘O’ da yaşayacaktır. Büyük ATATÜRK gibi. Atatürk’ün oğulları ve kızları gibi. Bu gerçeği inkâr edenlere yanıtımız açıktır: HAYIR. HAYIR. HAYIR... C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear