26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 20 Aralık 2017 haber 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK KHK’ye ‘tek tip’ rötarı Cemaat’in vitrinindekiler... Cemaat’in henüz FETÖ olarak anılmadığı günlerdi. Ancak AKP tepeleri (Nakşibendiler diye de okuyabilirsiniz) ile Nurculuk hareketinden dönüşme Gülen Cemaati arasındaki sarmaş dolaş iktidar ilişkisinde ciddi bir bozuşmanın ipuçları da belirmişti. Bırakınız 1725 Aralık’ta ortalığa saçılan ses kayıtlarını, bırakınız MİT Müsteşarı’nı sorguya alma denemesini, henüz dershane krizi bile patlak vermemişken sözünü ettiğim ipuçları belirmişti. Gazeteci tayfası bu ipuçlarını “Cemaat’in vitrinindekiler” diye anılanların üstü örtük, imalı cümlelerinden öğrenirdi. Gitgide bu üstü örtük cümleler, imalar daha açık yakınmalara dönüşmeye başladı. Cemaat’in vitrinindekilerin önde gelenlerinden birinin birkaç gazeteciyle sohbet sırasındaki yakınmalarını hatırlıyorum: Bizim Mülkiye’den, hukuk fakültelerinden, uluslararası ilişkilerden mezun olmuş, devlet katında göreve talip pırıl pırıl gençlerimiz yazılı sınavlarda en yüksek puanları alıyorlar ama mülakat aşamasında eleniyorlar. İşe girebilmek için bizimle bağlarını saklamak zorunda kalıyorlar. Bizim yurtlarda kaldıklarını bile gizliyorlar... Sorduk: Yani kılıçlar çekildi mi? Cevap duraksamadan geldi: Yakındır. Sahiden de yakınmış. Önce MİT Müsteşarı’nı sorgulama girişimi patladı ve Tayyip Erdoğan bunu kendisine kadar uzanacak bir sivil darbe girişimi olarak niteledi. Ardından bir torba yasa ile 20132014 eğitimöğretim yılının sonunda bütün dershanelerin, bütün etüt merkezlerinin kapatılacağı, hepsinin özel okula dönüştürülüp Milli Eğitim Bakanlığı’nın tam denetimi altına alınacağı Ankara gazetecileri arasında herkesin bildiği bir sır haline geldi. Cemaat’in yayın organı Zaman gazetesi yaylım ateşine geçti. Art arda “Böyle bir yasa darbe döneminde bile uygulanmadı” manşetlerini, “Kanun zoruyla dershane kapatmaya iş dünyası da hayır diyor” gibi haber kılıfında uyarıları okuduk. 2013’ün Kasım ayıydı. Çok değil birkaç hafta sonra 17/25 Aralık’ın ses kayıtları gazetelerin, televizyonların haber merkezlerine ulaştı (ulaştırıldı). Kılıçlar çekildi ve amansız, acımasız bir savaş patladı. Bir zamanların sarmaş dolaş iktidar ortakları fena kapıştılar. Hükümet kanadı devletin olanaklarını kullanarak Cemaat’in üstüne çöktü. Cemaat, örgütlenme ağının bütün kanatlarıyla saldırıyı göğüslemeye çalıştı, karşı saldırıyı başlattı. Bakan çocukları gözaltına alındı, bakan çocuğundan da değerli Rıza Sarraf nam delikanlı, iş ortağı Halkbank genel müdürü filan gözaltına alındı. Darbe girişimine daha iki buçuk yıl vardı ama Cemaat artık AKP tepelerince ve elbette talimatı alan AKP medyasınca FETÖ adıyla vaftiz edildi. Henüz Cemaatçilere (artık FETÖ’cüler diye okumalısınız) yönelik kitlesel tutuklama dalgası başlamamıştı. Hatta belleğim beni yanıltmıyorsa tek tek tutuklamalar bile henüz yaşanmamıştı. 2016’nın Ocak ayı sonunda Cemaat’in bir zamanlar AKP’li bakanları, Meclis başkanını, valileri, AKP medyasının namlı gazetecilerini ağırladığı, adeta gövde gösterisi yaptığı ünlü Abant Konferansları’nın sonuncusu düzenlendi. Benzer toplantılarda haberciler “Kimler katıldı” sorusuna cevap verir, art arda adlar yayımlanır. İyi haberciler ise can alıcı bir soruyu da sorarlar: Kimler katılmadı? Cumhuriyet her iki soruya cevap veren haberlerle çıktı. İyi etti, çünkü Abant toplantılarında baştan beri görev almış, yetkili oldukları her hallerinden belli olanların hemen hemen hiçbiri yoktu. 15 Temmuz darbe girişimine aylar vardı ve Cemaat’in vitrinindekiler 34. Abant Toplantısı’nda yoklardı... Kısa süre sonra da vitrindekilerin tümü değilse bile çoğunun, özellikle “en vitrindekiler”in yurtdışına çıktıkları öğrenildi. Darbe girişimine henüz beş ay vardı. HHH Yerim bitti. Burada istemeye istemeye noktayı koyayım ve ama yarın mutlaka devam edeyim olur mu? ‘Emniyette intihar iddiası şüpheli’ Şanlıurfa Barosu, Antalya’da Gazipaşa İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün 3’üncü katından atlayarak, intihar ettiği ileri sürülen Murat Araç’ın (19) ölümüne ilişkin yazılı açıklama yaptı. Araç’ın ölümünün intihar olarak kayıtlara geçmesine karşın duruma şüpheyle yaklaşıldığı belirtilen açıklamada “Devlet, kontrolü altındaki, hukuken kendisine emanet edilen şüpheliyi, işlediği suç ne olursa olsun OHAL koşullarında bile olsa onun yaşamını ve vücut bütünlüğünü korumakla yükümlüdür. Hakkında ‘terörist’ iddiasında bulunulan böyle bir kişinin karakolda tek başına, gözetim unsuru olmaksızın bırakılmasının yarattığı çelişkili durum aydınlatılmalıdır” denildi. l DHA Hükümetin uzun süredir getirmeyi amaçladığı cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülere “tek tip” kıyafet giydirilmesi uygulamasına ilişkin düzenlemenin ha zırlanan son kanun Hükümetin tepkilere karşın geri adım atmadığı cezaevlerinde tek tip kıyafet uygulamasına ilişkin düzenlemeleri koyduğu KHK, bürokratların “FETÖ’cülerin işine yarar” uyarıları nedeniyle bir aydır yayımlanmıyor ALİCAN ULUDAĞ hükmünde kararnameye konulduğu öğrenildi. Ancak hükümet ve bürokrasi içinden gelen bazı “Tek tip masumiyet karinesini ihlal eder, FETÖ’cülerin YARGIYA BİR AYAR DAHA Yeni KHK’de Yargıtay’ın üye sayısının da artırılmasına ilişkin düzenlemenin de yer alacağı ifade edildi. niden arttırıma gidilmesinin sebebi bu kez artan iş yükü olarak gösterildi. Üye sayısının artırılmasının gerçek nede lerde yeni KHK’ler çıkacaktır. 2 ayrı KHK’yi yayınlayacağız” sözleriyle duyurmuştu. Ancak aradan geçen zamana rağmen KHK’lerin yayımlanmaması soru işaretleri yarattı. İtirazlar: FETÖ’ye yarar işine yarar” eleştirileri KHK’ye eklenen madde ile Yargıtay’a ninin ise Yargıtay ve Danıştay’da sos Alınan bilgiye göre, bir aylık bek nedeniyle KHK’nin bir aydır yayımlanamadığı belirtildi. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yönelik suikast girişimine ilişkin Muğla’da açılan davanın 13 Temmuz 2017’deki duruşmasına sanıklardan 100, Danıştay’a ise 26 yeni üye ataması yapılacağı öğrenildi. Hükümet, 15 Temmuz 2016’dan önce çıkardığı yasa ile Yargıtay ve Danıştay’daki FETÖ’cülerin üyeliklerine son vermek için yüksek mahkemelerin üye sayısını düşürmüştü. Bu duruma, istinafların açılmasıyla Yargıtay ve Danıştay’ın iş yükünün azal yal demokrat ve milliyetçi üyelerin ittifak yaparak hükümetin etkisini kırması. Bu seçimlerde istediğini yapamayan muhafazakârlar, yeni üyelerle birlikte yeniden çoğunluğa sahip olacak. KHK’nin bekletilmesinde Yargıtay ve Danıştay’ın üye sayısının arttırılmasına yüksek yargıdan gelen sert itirazların lemenin nedeni tek tip kıyafet konusunda hükümet içinde ve bürokratlar arasında yaşanan görüş ayrılığı. Bazı bürokratların, “Tek tip kıfayet çalışması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen masumiyet karinesini ih astsubay Gökhan Güçlü’nün üzerin ması gerekçe gösterilmişti. KHK ile ye da etkili olduğu öğrenildi. lal eder. Başarılı operasyonlar ve da de “Hero” (kahraman) yazılı tişörtle valar ile köşeye sıkışan FETÖ, tek gelmesi tepkilere neden olmuştu. Soruşturma başlatan savcılık, “Hero”, “Hoca Efendi Razı Olsun” anlamına geldiğini belirlemişti. Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için hükü Tek tip kıyafet çalışmasına, kamuoyundan “masumiyet karinesinin” ihlal edileceği gerekçesiyle gelen eleştiriler üzerine, bakanlık çalışmayı kin çalışmasını tamamladı. Bakanlar Kurulu’nda onaylanan düzenleme, bu kapsamda hazırlanan kanun hükmünde kararnameye eklen tip kıyafetle istediği fırsatı yakalar. Tek tip giydirilen FETÖ üyeleri, mahkum olsalar bile ileride davalarını AİHM’ye taşıyarak tek tip kıyafet nedeniyle hak ihlali iddiasında bulu met, cezaevlerindeki tutuklu ve hü ağırdan almıştı. Cumhuriyet’in ulaş di. Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, nabilirler. Bu da Türkiye’yi sıkıntıya kümlülerin tek tip kıyafet giymesi tığı bilgilere göre, Adalet Bakanlı yeni KHK’yi, 20 Kasım’da “Çalışma sokar” görüşünü hükümet yetkilileri için çalışma başlatmıştı. ğı tek tip kıyafet uygulamasına iliş lar değerlendirildi. Önümüzdeki gün ne ilettiği öğrenildi. l ANKARA ‘DUYUMLA ATTIK’ YÜKSEKOVADAVASI 4 kişi öldükten ALİKEV’e destek olduğu için işten atılan Fizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Merdoğlu’nun açtığı davada Turkcell’den skandal savunma SEYHAN AVŞAR TMMOB Fizik Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Alper Merdoğlu, Ali İsmail Korkmaz Vakfı’na (ALİKEV) destek olduğu için işten çıkarıldığı Turkcell’e açtığı davayı kazandı. Turkcell, Anadolu Adliyesi 8. İş Mahkemesi’nde dün görülen davada skandal bir savunmaya imza attı. Şirketin mahkemeye sunduğu dilekçede, “Turkcell’in içinde bulunduğu bilişim sektörünün stratejik önemi ve iletişim işinin kamu hizmeti vasfı olması dolayısıyla, hakkında alınan çeşitli duyumlar doğrultusunda şüphe bulunmuş ve şirketle olan güven ilişkisi zedelenmiştir” denildi. İlk duruşmada işine iade edilen Merdoğlu ile işine son verilmesinin ardından yaşadıklarını ve mahkeme kararını konuştuk. n Sizi biraz tanıyabilir miyiz? 17 yıldır aralıksız çalışan, hayatının büyük bir kısmı iş olan bir mühendisim, plaza çalışanıyım. Sosyal alanı boş bırakmadan hayatın içinde kendimce anlamlı bir yer tutmaya gayret ettim. TMMOB’ye branşım ve birikimim çerçevesinde katkı sunmaya çalıştım. Turkcell’de ise 12 yıl çalıştım. Şirketin yüzme takımındaydım. Şirketler arası yarışmalarda bir sürü madalya kazandık. Aslında bakarsanız son ana kadar güzel bir hikaye gibi görünüyor. n Son anda neler oldu? Ülkenin içinde olduğu koşullarda artık işini iyi yapmak değil, kimlik, taraf, aidiyet gibi kavramlar öne çıkıyor. Her şeyin çok iyi gittiğini düşünürken o kritik soruyla mukakkak karşılaşıyorsunuz: “Bizden misin değil misin?” İstanbul Boğazı’nı yüzerek geçmek ve olanağı kısıtlı olan gençlerin eğitimine ve toplumsal barışa dikkat çekmek için yapılan bir işe kim ne diyebilir ki? Ama kampanyaya Ali İsmail Korkmaz ismini ekleyince sonuç böyle oluyor. n Muhalif olduğunuz için böyle bir sonuçla karşılaşacağınız aklınıza gelir miydi? Evet muhalifim. Ama yaptığım işle politik tercihlerim arasında hiçbir ilişki yok. Dolayısıyla muhalif kimliğimin temelini oluşturan barış, demokrasi ve özgürlükten yana olan düşüncelerimi saklamadan hayatın içinde durmaya çalışıyorum. Gezi Parkı eylemleri sırasında yargılandım ve beraat ettim. Daha mutlu bir Türkiye istiyoruz fakat bunu istemenin de bedelleri var. n İşten çıkarılma sürecini anlatır mısınız? Son yıllarda şirketin değişen çehresi ve yönetim anlayışı sonucunda benzer işten çıkarmalar olmaya başlamıştı. Bu durumun çalışanlar üzerinde içe kapanma, yalnızlaşma ve daha fazla gizlenme gibi etkileri oldu. Hatta çoğu kişi bu yeni yönetimle çalışmayı istemediği için istifa etti. Ben neysem olduğum gibi devam ettim. İşten atarken hiçbir hakkımı vermediler. Sözü dolandırmadan söyleyim, demek ki düşman olarak görüyorlar. n Şu an zamanınız nasıl geçiyor? Uzun bir seyahate çıksam diye düşlerdim. Biraz bunu gerçekleştirmeye çalıştım. Ailemle daha çok vakit geçirdim. Örneğin Likya yolunu yürüdüm, yaklaşık bir ayım dağlarda geçti. Diğer yandan TMMOB’deki görevim zaten devam ediyor ve bu görevimi birçok şeyden daha fazla önemsiyorum. n Mahkemenin işe iade kararını bekliyor muydunuz? Haklılığım konusunda da kimse Alper Merdoğlu, Ali İsmail Korkmaz Vakfı’na (ALİKEV) destek olduğu için işten çıkarılmıştı. de bir tereddüt olduğunu düşünmüyorum. Buna bence Turkcell avukatları da dahil. Şirket yönetimi kendilerini oraya getirenlerin gözüne girmek ve diğer çalışanlara göz dağı vermek için beni attı. Turkcell’in duruşmadan önce gönderdiği cevap dilekçesiyle duruşmadan bu sonucun çıkacağı belliydi. Dilekçede “Aldığımız duyum üzerine işten çıkardık” benzeri gayri ciddi açıklamalar yazmışlar. Ben bu sonucu dayanışmanın ürünü olarak görüyorum. Bunun ötesinde insanlar Ali İsmail Korkmaz’ın güzel hatırasına sahip çıkmak için orada benimle birlikteydiler. Bizim çabalarımız da onun bize bıraktığı hatıraya, artık zihnimize kazınmış olan tertemiz yüzüne armağan olsun. n Sizce Turkcell şimdi ne yapacak? Turkcell’in karara uymasını ve işe iadeyi kabul etmesini bekliyorum. Böyle bir yaklaşımın toplumsal barış ve hukukun üstünlüğünü tanıma adına çok güzel bir tavır olacağını düşünüyorum. Umarım bu fırsatı görürler, önceki yanlışlarında ısrar etmezler. Bana gelirse, çağırsınlar gururla giderim başlarım. AKADEMİSYENLERİN YARGILANMASINA DEVAM EDİLİYOR ‘Çağımız demokrasi çağıdır’ Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki çatışmalı sürecin sonlandırılması için “Barış bildirisine” imza atan üç akademisyen daha dün İstanbul 32. ve 36. Ağır Ceza Mahkemeleri’nde hâkim karşısına çıktı. Yarın da Marmara Üniversitesi’ndeki görevinden KHK ile ihraç edilen Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu’nun aralarında yer aldığı çok sayıda akademisyen hâkim karşısına çıkacak. İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Yıldız Teknik Üniversitesi’nden (YTÜ) Canay Şahin ile İstanbul Teknik Üniversitesi’nden (İTÜ) Emin Alper, İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde de Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi’nden Almanya vatandaşı Sharo İbrahim Garip’in davasının ilk duruşmaları görüldü. Emin Alper ve Canay Şahin’in duruşmaları 19 Nisan 2018’e ertelendi. Şahin’in avukatı, dosyanın dört akademisyenin İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı dosya ile birleştirilmesini talep etti. Mahkeme dosyaların birleştirilmesi talebi ile ilgili olarak İs tanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davanın iddianamesinin ve mahkeme tutanaklarının gelecek duruşmaya getirilmesine karar verdi. Sharo İbrahim Garip ise savunmasında, “Yasaklar demokrasinin önünde, toplumun demokratik gelişiminin önünde engel teşkil etmektedir. Çağrımız şiddeti övmemekte, tam tersine barışa çağrı yapmaktadır” dedi. Garip hakkındaki yurtdışına çıkış yasağını kaldıran mahkeme duruşmayı 23 Şubat 2018’e erteledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet sonra polis çevreye ateş açıp gaz sıkmış Hakkâri’nin Yüksekova il çesinde 8 Ekim 2016 tarihinde zırhlı polis aracının kulesindeki makineli tüfekten açılan ateş sonucu, aralarında HDP Milletvekili Pervin Buldan’ın yeğeni Serhat Buldan’ın da bulunduğu 4 kişinin öldüğü, 2 kişinin yaralandığı olayın ayrıntılarına ilişkin raporlar dava dosyasına girdi. Yüksekova Emniyet Müdürlüğü’nün telsiz kayıtlarına göre, saat 09.49’da meydana gelen olaydan 3 dakika sonra bir ekip kendilerine karşı herhangi bir saldırı olmamasına rağmen havaya ateş açtıklarını söyledi. Kayıtlara göre; ambulansın henüz olay yerine gelmediği 09.52 sıralarında “Akrep 5” kod numaralı ekip ise “Merkez gazlama yapıyoruz efendim bilginiz olsun” diye anons yaptı. Haber merkezinin ise 13 dakika boyunca sık sık gaz ve silah atışının kesilmesi yönünde anonslar yaptığı kayıtlara yansıdı. Telsiz kayıtlarında 4 kişinin ölümüne yol açan “Orman” kod adlı zırhlı aracın, olaydan 10 dakika sonra haber merkezi tarafından hastaneye göreve gönderildiği de belirlendi. Sanık polisi yalanladı TÜBİTAK tarafından hazırlanan ve dava dosyasına giren bilirkişi raporunda ateş eden aracın Emniyet Müdürlüğü içerisinde atışa hazır vaziyette ilerlediği belirtildi. Raporda, sanık polis İ.M’nin “Aracın silah sistemi arızalıydı” ifadesinin aksine, kule sistemindeki herhangi bir arıza durumunda, arıza lambasının sürekli yanıp söndüğü kaydedildi. Silahın ateşlenebilmesi veya “Atış serbest” durumuna geçilebilmesi için komutan atış yetki anahtarının açık olması gerektiği belirtilen raporda, “Bu anahtar kapalı durumdayken silah ateş etmemektedir. Anahtarı atış serbest konumuna getirmek için öncelikle kırmızı renkli kapağı kaldırmak ve anahtarı yukarı kaldırmak gerekir. Ateş edebilmesi için, silah kurma anahtarı açılarak silah kurulmalıdır. Ateş emniyet anahtarı yukarıda yani açık konumda olmalı, komutan atış yetki anahtarı açık konumda olmalıdır. Bu şartlar sağlandığında ekranın sağ üst köşesinde atışa hazır ibaresi görülmektedir” denildi. Raporda tetik düzeneğinde de herhangi bir hata olmadığı belirtilerek “ Elde edilen veriler, düşük hızlarda seyir halindeyken titreşim seviyelerinin oldukça düşük olduğunu ve titreşim kaynaklı bir hata olasılığının düşük olduğunu göstermiştir” denildi. l DHA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear