24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 20 Ocak 2017 dizi 10 EDİTÖR: SERKAN OZAN Siyasi iklimin etkisinde İstanbul’un çeşitli semtlerinde konuştuğumuz yurttaşlara üç soru yönelttik: Dink neden öldürüldü? Cinayeti kim işledi? Bu davada kimler yargılanıyor? Hrant Dink cinayetinin davası 10 yıldır sürüyor. Takibi zor, karmaşık devam eden yargılama süreci bugüne dek bazen manşetlerde bazense küçük kutularda olsa da yaygın medyada yer aldı. Peki, bu haberler ne kadar amacına ulaştı? Dezenformasyon, mezenformasyon, yeni dönemin en tartışmalı konusu “posttruth” (gerçek ötesi) halka ne kadar etki etti? Buna mikro ölçekte bir cevap bulmak için İstanbul’un üç semtini; Aksaray, Mecidiyeköy ve Yeşilköy’ü seçtik. Bu üç semtte, insanlara “Dink cinayetini kim işledi”, “Dink neden öldürüldü”, “Bu davada kimler yargılanıyor” sorularını yönelttik. “FETÖ işledi”, “Faili meçhul kalmasın diye FETÖ’ye bağlandı” şeklinde yanıtlar alırken Dink’in kim olduğunu bilmeyenler de karşımıza çıktı. Yanıtların ortak paydası, davaya basınyayın organlarında yeterince yer verilmemesi oldu. ŞişliMecidiyeköy İlçede soru yönelttiğimiz kişilerin çoğunluğu sanıklardan yalnızca tetikçi Ogün Samast ve Yasin Hayal’i tanıyor. “Cinayeti sizce kim işledi” sorusuna yanıt olarak “FETÖ”, “ABD ve onun kullandığı güçler” ve “Gizli servis” gibi yanıtlar verildi. “Faili meçhul kalmasın diye FETÖ’ye bağlanmaya çalışılıyor”, “Sadece FETÖ değil adını koyamadığımız gizli bir güç tarafından öldürüldü”, “İktidarın FETÖ’ye yaslayıp 70 milyona oynadığı bir tiyatro da olabilir” diyenler de oldu. Aksaray Aksaray’da ‘fail kim’ sorusuna “FETÖ”, “Devletin gizli, karanlık güçleri”, “Derin devlet” yanıtlarını aldık. Yanıtların satır aralarında Dink’in ırkçılığın hedefi olduğu, Zaman gazetesi yazarı olarak ayakkabısından tanındığı ve 20’li yaşlardaki iki arkadaşın deyimiyle “Instagram’dan paylaşılan bir şeydi bu konu” gibi tespitlere de rastladık. Yeşilköy Azınlıkların çoğunlukta olduğu Yeşilköy’de konuştuğumuz kişiler failin kim olduğu sorusuna “Medya FETÖ’nün öldürdüğünü söylüyor” şeklinde yanıtlar verdi. Yanıtlar ise etkin bir yargılama olmadığı, cinayetin üstünün kapatıldığı, Dink’in barış istediği için, düşünceleri yüzünden siyasi sebeplerle öldürüldüğü görüşünde birleşti. Bizi en etkileyen cevap ise Aralık soğuğunda sahilde arkadaşıyla oturan bir kadının Dink için “Dinince dinlensin” cevabı oldu. KATİLLERİN EVRİMi Sadece üç lokasyondan Dink cinayeti davasının kamuoyundaki karşılığını ölçmek zor olmakla birlikte, konuştuğumuz kişiler bizde bir fikir de oluşturuyor. Cinayetin tetikçisi bilinse de “öldür” diyenler yıllar içinde Pelitli’nin bir grup “milliyetçi duygulu” gençten, “Ergenekoncu”ya, Ergenekoncu’dan “FETÖ”cüye çeşitli kimliklere sahip oldu. Kontrgerilla, “ülkenin ilerlemesini engellemek isteyen güç” ya da FETÖ... Bu cevaplar, on yılda tespit edilemeyen cinayetin asıl faillerine ilişkin kamuoyu algısının, davayla ilgili net bir yargı kararı olmamasına karşın siyasi iklimle paralel olduğunu anlatıyor bize. HRAGN1ET0Ç’SYEIINZL 3 Canan Coşkun Elif Akgül Hepimiz bir parça değiştik Ermeni sosyolog Sayat Tekir, Hrant Dink’ten öncesini ve sonrasını yazdı Dile kolay tam 10 yıl oldu. 10 yıl önce gözümüzün taraftan da kendisine yönelik büyük bir saygı uyanıyordu. önünde, hepimizin yürüdüğü bir Sonrasında o kara gün gel yolda bir insan öldürüldü. Cina di ve hepimizin gözü önünde yet göz göre göre geldi. Cina bir “Milli Mutabakat Cinayeti” yet planlıydı. Fakat cinayet son gerçekleşti. Ermenilerin görü rası planlar altüst oldu. Bir in nen yüzü olan Hrant Dink plan san seli ortaya çıktı. Bugün ek lı bir şekilde katledildi. Dink’in sikliğini hissettiğimiz Gezi ruhu karakteri, yaşamı ve fikirleri ay ilk orada çıktı karşımıza. Fark rıca öldürülmesi ve öldürülme lı insanlar, farklı fikirler uzun za şekli, toplumun farklı kesim man sonra kitlesel olarak ilk kez lerden binlerce kişiyi 23 Ocak o zaman bir araya gelmişti. Ci 2007’de cenazesinde buluştur nayetten sonra hepimiz bir par Sayat Tekir du. Bu kalabalık, Ermenilerin ça değişmiştik… repolitizasyon sürecinde esas 1980 faşist askeri darbesi ve ASALA sü motor kuvveti oldu. recinde Türkiye Ermenilerine yönelik bas Son 9 yılda her 19 Ocak, farklı kesim kılar halkı içine kapattı. Osmanlı dönemin lerinin birbirleriyle dayanıştığı bir kardeş de de cemaat yapısı ile örgütlenmiş olan lik gününe dönüştü. Dink cinayeti sonrasın Ermeniler bu kapalılığa yabancı değildi. da Sevag Balıkçı ve Maritsa Küçük’ün de 1980 faşist askeri darbesinin yıkımı ve 24 nefret cinayetine uğraması, Türkiye’de Er Ocak kararlarıyla hayata geçirilen neoli meni olmanın ağır yükünü tekrar hissetti beral ekonomik politikalarla birlikte yeni rirken Ermenilerin üzerindeki 100 yıllık ölü den şekillendirilen siyasal, sosyal ve eko toprağı da atılmaya başlamıştı. Türkiye’de nomik hayat, Ermenileri de etkiledi. Bu po gerçekleşen Ermeni Soykırımı Anmaları, Er litikalar tüm toplumu dışa açarken doğal menilerin yerel ve genel seçimlerde aday olarak Ermeniler de bundan geri kalmadı olmaları, Soykırım’ın 100. yılı ve buna bağ lar. Yine bu dönem Aras Yayınları ve Agos lı kamuoyundaki tartışmalar hepsi bu top Gazetesi’nin ortaya çıkışı Ermenilerin ses rağın atılmasına katkı sağlıyordu. Ermenis lerini Türkiye halklarına duyurmalarında tan ve Diyaspora da bu süreci takip ediyor önemli bir köşe taşı oldu. 2000’lerde Erme ve şaşkınlıkla karşılıyordu. ni Soykırımı ve bu çerçevede yapılan yasa, Soykırımın 100’üncü yılı dünya ve Türki anma, konferans ve tartışmalar Ermenilerin ye Ermenileri için önemli bir yıldı. Türkiye repolitizasyon sürecinde etkili oldu. Kamu Ermenileri’nde tedirginlik hâkimdi. İşte tam oyundaki ve hatta TBMM’de zaman zaman da o anda Türkiye ve dünyadaki soykırım ırkçılığa varan tartışmalar Ermenileri Türkiye anmalarından hemen sonra bir kamp ülke gündemine oturttu. Göz önünde olmak ra gündemine düştü: Kamp Armen. hatsızlık yaratsa da bu süreçte konuşulma 6 Mayıs’ta başlayan Kamp Armen dire yan “tatsız anılar” evlerde konuşulur oldu. nişi 175 gün sürüdü ve zaferle sonuçlan ERMENİLERİN YÜZÜ dı. Kamp Armen Ermeni halkına iade edilirken Ermeniler 100 yıl sonra bir araya gel Bu dönem Hrant Dink, yaptığı açıkla mişlerdi. Kamp geri alınmasa dahi birin malar ile Ermenilerin görünen yüzü ola ci gün gerçekleşen bir zafer vardı: Ermeni rak ne yazık ki tek başındaydı. Her katıldığı ler 100 yıl sonra ciddi bir direniş ile bir ara programın ertesi günü Ermeniler arasında da durması. önemli bir gündemdi Dink’in konuşmaları. Yukarıdaki tüm bu olaylar neticesinde Er Birçoklarında kamusal alanda temsil edil meni halkı artık daha fazla haklarını savu menin getirdiği gurur ve Türkiye’nin geçmi nuyordu. Nasıl ki Gezi Parkı Direnişi tek bir şini bilmenin getirdiği tedirginlik birlikte ar gruba indirgenemez ise Kamp Armen dire tıyordu. Genç nesil ise sıralarda ya da atöl nişi de sadece Ermeniler ile gerçekleşme yelerde Dink’in söylemlerini tartışırken bir di. Tüm halklar bir araya geldi ve Hrant’ın ve yetim çocukların kampı için mücadeleye başladı. Hrant’tan sonra hepimiz bir parça değişmiştik. O hepimizi yine bir araya getirmişti. Göçme isteği Ermenilerde yükselen politizasyon sürecinden bahsederken bu sürecin son yıllarda yaşanan otoriterleşme ile gerilediğinden de bahsetmek gerekiyor. Darbe sonrasında yükselen bu politizasyon süreci darbe dönemini aratmayan politikaların egemen olduğu şu günlerde giderek alçalıyor. Toplumsal muhalefetin bastırılmaya çalışıldığı, bir çok politikacı ve gazetecinin hapse atıldığı, eylemlerin engellendiği, alternatif medyanın ve internetin kapatıldığı bir dönemde, Ermenilerin tüm bunlardan etkilenmediğini düşünmek hayal olur. Tam da bu dönem Ermenilerin tekrar içe kapanmaya başladığını, kalma ve ya gitme tartışmaların tekrar gün yüzüne çıktığını söyleyebiliriz.Türkiye’nin bir kısmına sirayet etmiş korku ve göçme isteğini Ermeniler’de de görebiliyoruz. Türkiye’de azınlıklar ve özelinde Ermeniler her dönem tehlike altında ve buna bağlı olarak tedirginlik ile yaşadılar. Her dönem yurtdışına gitmek bir B planı olarak akıllarda durmuştu. Gelinen noktada yaşanan umutsuzluk bazı Ermeniler için B planının devreye girmesine neden oldu. Gitme fikri insan zihnine yerleşince siyaset yapmak da zorlaşır çünkü artık değiştirmeyi düşündüğünüz şeyin kendisi sizin için değişmez ve anlamsız gelir. Son 150 yıldır katliamlar, soykırım, sürekli baskı ve göçün getirdiği travma Türkiye Ermenileri’nin üzerinden eksik olmadı. Bu günlerde de tam da bu düşünceler içinde Hrant Dink cinayetinin 10. yılına yaklaşıyoruz. Hrant Dink’in öldürülmesi ile zirve yapan bu repolitizasyon sürecinin gelişimini ilerleyen günlerde yaşayarak göreceğiz. Fakat her ne olursa olsun şunu unutmamalıyız ki 19 Ocak 2007 hepimiz için bir milat oldu… Yazının tam metni www.cumhuriyet.com.tr’de BİTTİ Sevgili Hrant, Öldüğün günü vicdanı olan kimse unutmadı. Eurosport ofisindeydik. Bir gün önce seninle buluşacakken başka bir yere giden Barış Karacasu vermişti haberi. “Son Dakika” haberciliğine kalmadan… Fonda spiker nasıl katledildiğini anlatırken, biz spor gazeteciliğine yeni başlamış arkadaşlara senin kim olduğunu anlatmaya çalışıyorduk. Oysa şimdi herkes biliyor seni. Yerde yattığın korkunç/acı fotoğraf çoğumuzun bilinçaltı albümünün başköşesinde asılı! Olaydan sonra Radikal’deki ilk yazımda “Hepimiz vicdanımızı içsorgu odasına oturtmalıyız” demişim. “İnsanları hedef tahtasına çeviren, bıçkın üsluplarla şiddeti çağıran, her gün yeni nefret tohumları eken, ‘öteki’ne karşı kini, hoşgörüsüzlüğü tetikleyen, sürekli her şeyi bir komplo ve entrika olarak gören bir futbol kültürünün” bu bataklıktaki rolünü sorgulamaya çağırmışım. Bari senin ölümün bunları düzeltmek için bir çabaya bahane/neden olsun diye dilek kipine geçmişim. Ne saflık değil mi? Sen buralarda yokken sporda öyle haltlar yemişiz ki, tararken derlerken bile utanıyor insan. Trabzon’da, vuruluşunun hemen ardından, tribünde katilin Ogün’e destek veren beyaz bereliler gördük. Sonra o takımın kaptanı da antrenmana beyaz bereyle çıktı. Aynı yıl Türkiye’ye futbolcu olmak için gelen Nijeryalı Festus Okey gözaltında öldürüldü. Bir yıl sonra, 2008’de bir kısım BordoMavili, hakem kararlarından ötürü eleştirdikleri MHK Başkanı Oğuz Sarvan’ı “Ermeni Oğuz’a Trabzon’da soykırım” diye protesto etti. 2009’da bir grup Galatasaray taraftarı Gazze’deki katliamların öfkesi Spora ve inada dair Hrant’a mektup ni maç sırasında (gol attı diye) İsrailli futbolcu Balili’ye püskürttü. Aynı yıl, eşcinsel olduğu için Halil İbrahim Dinçdağ hakemlikten uzaklaştırıldı. Sonra şike meseleleri patladı, herkes birbirinden hiç olmadığı kadar nefret eder oldu. Futbol bir zevk olmaktan çıktı, hınç nesnesi haline geldi. Ama biz doymadık sevgili Hrant. 2011’de Eboue bazı Beşiktaş taraftarlarının kendisine “maymun” dediğini iddia etti. 2012’de Emre Belözoğlu, yani milli takımın kaptanı, Zokora’ya saha içinde “pis zenci” diye hakaret ettiği için mahkemelik oldu, ceza aldı. 2013’te birkaç Fenerbahçe taraftarı Eboue ve Drogba’ya muz salladı. Kulübün himayesinde kendilerini savunmak için yaptıkları basın toplantısında “Benim de siyahi arkadaşlarım var” dediler. Sonra Gezi oldu. Bir umut kapladı içimizi ki sorma! Üç takım taraftarının bir kısmı İstanbul United’ı kurup ortak değerler üretmeye başladı. Barış yükseldi, başı arşa değdi. Ne yazık ki çok sürmedi ve tepetaklak düştük yere. 2014’te Deniz Naki Gençlerbirliği’nde oynarken, KürtAlevi kimliğini ve IŞİD karşıtlığını açıklayınca “kimliği belirsiz kişilerden” dayak yedi. Sonra memleket yanmaya başladı Hrant. Bombalarla, ölümlerle kahrolduk. Buna kar şın nefret suçundan geri durmadı tribünler. 2015’te maçlardan önce, ilk Ankara Katliamı, sonra Paris Saldırısı için yapılan saygı duruşu tribünlerin bir kısmında ıslıklandı, tekbirlerle karşılandı. Bu ülkede bir kulüp başkanı çıktı ve “Öleceksek de adam gibi öleceğiz, kadın gibi yaşamayacağız” dedi. Sonra Amedspor’a etmediklerini bırakmadılar. “Çocuklar ölmesin, maça gelsin” dedikleri için ceza verdiler. Maçları yanlı anlatıldı. Fenerbahçe’nin onlara gösterdiği nefis misafirperverliğin fotoğrafında bile bazı gazeteler onları buzladı! Deplasmana giden seyircileri şehre alınmadı ve daha başlarına neler geldi, gelmeye de devam ediyor. Bu utanç listesinde kendimizi ayrıksı göstermeyelim. Basın olarak da sen öldüğünden beri yapmadığımız rezillik kalmadı be Hrant. Metaforlarımız, benzetmelerimiz hep savaşı, şiddeti çağrıştırmaya devam etti. Korkunç başlıklar atmaktan hiç vazgeçmedik. Nefretin körükçüsü olmaktan taviz vermedik. Düşün, AMK diye gazete çıktı be usta! Ve en son bu ülkenin yetkilileri ne yaptı biliyor musun? Son olimpiyat oyunlarında Türkiye’yi temsil eden bayrağı, Gezi için “Meydanı Ermenilere bıraktınız” diye twe et atıp beddua okuyan Rıza Kayaalp’e taşıttılar. Bu süreçte bize en çok ne koydu peki? Tüm bu rezillikler pek çok insan tarafından alkışlandı. Bazen cezasız bırakıldı. Faillerin çoğu kollandı. Hiçbiri ırkçı, ayrımcı olduğunu, nefret suçu işlediğini kabul etmedi. Tıpkı senin davanda yaşananlar gibi. Tamam, “Faşizme inat kardeşimsin Hrant” atkıları takan taraftarlar da gördük. Evet, tüm bu olaylara tepki gösteren vicdanlı sporseverler sesleri çıktığı ölçüde bu gidişe dur demeye çalıştılar. Ama hep azınlıkta kaldık be ahparig. Sen varkenden çok daha kötü bir noktadayız şimdi. Artık tribünler boş, adaletsizlik diz boyu, keyif yerle bir. Sen Hrant Dink, eski bir amatör futbolcu olarak, eski bir amatör futbolcunun yönettiği ülkede, eski bir amatör futbolcu tarafından arkadan vurularak öldürüldün. Sonra her nefret suçunda tekrar öldün. Ve biz spor camiası olarak sırtından hançeri eksik bırakmadık. Ama yine de, yine de, yine de izliyoruz bu dünya güzeli oyunu. Genelde korka korka, bolca sıkıla sıkıla, bazen iğrene iğrene; ama hep bir aptal umutla. Yok, ‘umut’ da değil o, ‘inat’ galiba. Sen öldükten sonra davanın peşinden koşan arkadaşlarından Ümit Kıvanç bir programda “umudum yok ama inadım var” demişti. Akıl kötümserliğin doruğunda, iradede de iyimserlik kalmadı, artık inat tutuyor bizi ayakta. Toprağın bol olsun. 2016 Rio Olimpiyat oyunları’nın açılışında Türkiye’yi temsil eden bayrağı ırkçı söylemleriyle bilinen Rıza Kayaalp taşıdı. Amedspor yöneticileri, Ankara’da maç sonrası darp edildi. Futbolcu Deniz Naki, KürtAlevi kimliğini ve IŞİD karşıtlığını açıklayınca “kimliği belirsiz kişilerden” dayak yedi. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear