04 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 12 Eylül 2016 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ Şekerin tadı kaçtı ekonomi 9 Yasalarda yapılacak değişiklikle pancardan şeker üretimi tamamen bitirilecek. Bu yıl Türkşeker’e ait dört fabrikada pancar azlığı nedeniyle üretim yapılmayacak Tarımda Türkiye’nin kendi kendine yetebildiği ender ürün birebir ikamesidir ve böylelikle izoglukoz kotasındaki ve dolayısıyla arzın lerden şeker üretimi de dı daki artış; pancar şekeri şa bağımlı hale geliyor. Son nin pazarını, başta Türk 15 yıldır hem şekerpancarı üretim alanları hem de şe şEHRİBAN KIRAÇ şeker olmak üzere pancardan şeker üreten yerli şir ker üretimi düşüyor. ketlerin üretimlerini ve 2000 yılında Türkiye’de 408 bin yerli pancar üreticisinin üretimi 367 hektar alanda şeker pancarı ni daraltacak. üretimi yapılırken yıldan yıla düşüşle 2015’te üretim alanı 272 bin Kontrol dışı üretim 990 hektara geriledi. Yine 2000 Glukozun tüm formlarının (likit yılında 17 milyon 605 ton pan ve kurutulmuş) kota kapsamı dı car üretimi yapılırken uygulanan şında bırakılması ile, bugüne ka yanlış tarım politikaları nedeniyle dar 60 bin ile 100 bin ton düze 2015’te bu miktar 15 milyon 950 yindeki üretim tamamen kontrol tona düştü. 1998’de Türkiye’de dışı bırakılacak. Şekerİş Sendi şekerpancarı eken çiftçi sayısı kası Genel Başkanı İsa Gök’e gö 450 bin iken bu sayı 2014’te 125 re bu yeni düzenleme; mülkiye binlere kadar geriledi. tinin çok önemli bir bölümü baş Bugün Türkiye’de 25 tanesi ka ta Amerikan Şirketi Cargill olmak mu denetimindeki Türkiye Şeker üzere yabancı sermayeli şirket Fabrikaları AŞ’de (Türkşeker) ve lere yarayacak, yerli şirketler bu 5 tanesi de Pancar Ekicileri Ko düzenlemeden zarar görecek. operatifleri Birliği (Pankobirlik) bünyesinde olmak üzere 30 ta İki katı arz ne şeker üretim fabrikası bulunu Gök, glukoz ve izoglukozun yor. 20142015 kampanyası döne gerek üretim sürecinde gerek minde hem kamu hem de özel fab se pazarda etkin denetiminin rikalarda üretilen şeker miktarı 2 emek ve masraf gerektirdiğini milyon 58 bin ton oldu. vurgulayarak, “Glukoz adı altın 4 fabrika üretmeyecek da izoglukoz satışları yapılması riski kuvvetle muhtemeldir. Bu Her yıl nişasta bazlı şeker şekilde bir kayıtdışı uygulama (NBŞ) kotası oranının yüksek be ile toplam izoglukoz arzının 500 lirlenmesi ve her yıl artırılma bin ile 600 bin tonlara ulaşma sı yanında kotalı üretime geçil sı olası görülmektedir. Bir başka mesiyle birlikte pancardan şeker deyişle bugünkü arz miktarının üretimi de düşüyor. Bu yıl pan neredeyse 2 katından fazla bir car azlığı nedeniyle Türkşeker’e arz beklenebilir” dedi. ait Ağrı, Alpullu, Çarşamba ve Sektörde kota tahsisi yapılan Susurluk şeker fabrikalarında beş şirketin dışında kota hakkı üretim yapılmayacak. Bu fabri bulunmayan ve kota tahsis edil kalarda çalışan toplam 1107 işçi meyen beş adet nişasta bazlı şe ise bayramdan sonra başlayacak ker üreten şirketin de bulundu şeker üretimi için Türkiye’nin ğuna işaret eden Gök, bu beş şir farklı illerindeki fabrikalara ge ketin yıllık toplam üretim ka çici görevle gönderilecek. pasitesinin 344 bin ton olduğu Kanunlar değişiyor nu aktardı. Gök, “Bunlar; glukoz ve izoglukoz üretimi yapacak şe Üretim Reform Paketi Kanun kilde kurulmuş olmakla birlik Taslağı’nın 46’inci maddesi ile, te kota tahsisi yapılmadığından, 4634 sayılı Şeker Kanunu’nun Şeker Kurumu tarafından ihraç 3’üncü maddesi değiştiriliyor. amaçlı üretim yapmalarına izin Yeni düzenleme ile glukozun verilmiştir. Glukozun tüm form kota kapsamından çıkarılmasıy larının (likit ve kurutulmuş) ko la, toplam kotanın bugüne kadar ta kapsamı dışında bırakılmasıy glukoz tarafından karşılanan kıs la bu şirketler de yurtiçine ürün mı izoglukoza tahsis edilmiş ola arz etme hakkını elde etmiş ola cak. İzoglukoz, pancar şekerinin caklar” diye konuştu. Yabancıya yarayacak Yeni düzenlemeyle 1 milyon 350 bin ton glukoz ve izoglukoz kurulu kapasitesine sahip olan ve tamamına yakını yabancı mülkiyetli nişasta kökenli şeker sektöründe kapasitenin tamamının kullanılmasının önü açılacağını vurgulayan İsa Gök, bunun da tamamı yerli sermayeden oluşan pancar şekeri sektörünü ciddi tehdit altında bırakacağını aktardı. Gök, “düzenleme ile kuru madde bazında ağırlık itibarıyla yüzde 9.99 fruktoz içeren nişasta kökenli izoglukoz kota kapsamı dışında kalacak. Kuru madde bazında ağırlık itibarıyla yüzde 10 fruktoz içeren izoglukoz ile yüzde 9.99 fruktoz içeren nişasta kökenli izoglukoz arasında kullanıcı açısından problem yaratacak bir teknik farklılık yaratmayacak” dedi. 2016/17 Pazarlama Yılında, Şeker Kurulu tarafından Ülke Toplam A Kotası’nın yüzde 10’u oranında 265 bin ton nişasta kökenli şeker kotası belirlendi. Yani glukoz ve izoglukoz için toplam 265 ton kota var. Bu kotanın, yürürlükteki kanunun Bakan lar Kurulu’na verdiği yetki çerçevesinde yüzde 50 artırılması halinde, glukoz ve izoglukoz kotası 397 bin 500 tona çıkarılacak. Geriye doğru yıllar itibarıyla bakıldığında, kota kapsamında glukoz üretimi 60 bin ile 100 bin ton düzeyinde değişiyor. 265 bin tonluk glukoz ve izoglukoz toplam kotasının yüzde 16.5 ile yüzde 38’i glukoz arzı ile karşılanıyor. Bakanlar Kurulu’nun yetkisiyle yüzde 50 artırılabilen 397 bin 500 tonluk glukoz ve izoglukoz toplam kotasının yüzde 15 ile 25’i glukoz arzı ile karşılanıyor. İZOglüuçkkoaztAı B’nin Halk tarafından tamamen sağlıksız bulunmasına rağmen bugün baklava ve çikolata başta olmak üzere birçok gıda ürününde pancar şekeri yerine izoglukoz kullanılıyor. İsa Gök, Türkiye’nin bugünlerde içinde bulunduğu konjonktürden ve OHAL uygulamalarının avantajlarından yararlanılarak, yabancı sermayeli NBŞ şirketlerinin bu düzenlemeyi oldubittiye getirmeye çalıştıklarını düşündüklerini anlatarak, “Hatta konjonktüre bağlı bir pazarlık konusu haline de getiriyorlar” dedi. Yüzde 5 olsun Üretim Reform Paketi Kanun Taslağı’nın 76’inci Maddesi (2) bendi ile, 4634 sayılı Şeker Kanunu’nun 2. maddesi (e) bendi ile; tüm glukoz formları (likit ya da kurutulmuş halde) şeker tanımı içinden çıkarılarak, hem kota kapsamından, hem de Şeker Kurumu’nun tüm glukoz ürünleri üzerindeki düzenleme ve denetleme yetkisi ni ortadan kaldırdığına işaret eden Gök, “Şeker İş olarak önerimiz, glukoz ve gzoglukozun birlikte kota kapsamında kalmasına devam edilmesi ve yüzde 10 oranının yüzde 5’e çekilmesi” diye konuştu. İzoglukoz, pancar şekerinin birebir ikamesidir. Yüksek fruktozlu mısır şurubu (HFCS) içerir. Kuru halde ağırlık itibarıyla en az yüzde 10 fruktoz ihtiva eden, glukoz veya polimerlerinden elde edilen ürün olarak da biliniyor. AB ülkelerinde (28) 2014/15 yılı toplam şeker üretimi içinde izoglukoz (HFCS) üretiminin payı yüzde 5.16 oldu. Toplam glukoz üretiminin gıda sanayiinde kullanılan kısmı ise uzun yıllar boyunca sabit oranda seyrederek yüzde 2530 ara lığında kaldı. Türkiye’de ise 2014/15 pazarlama yılında Şeker Kurumu’nca NBŞ şirketlerine tahsis edilen kota 250 bin ton oldu. Pancar Şekeri A kotası ise 2 milyon 250 bin ton olarak açıklandı. Türkiye’de uzun yıllar ortalamalarına göre, üretilen mısırdan üretilen nişastanın yaklaşık yüzde 20’undan glukoz, yüzde 80’den ise izoglikoz (HFCS) üretilmiş ve pazarlandı. AB’de ise bu oran Türkiye’dekinin tersine yüzde 20 izoglukoz, yüzde 80 glukozdur. Türkiye’de üretilen şeker muadili NBŞ miktarı yani izoglukoz, AB 15 ülkeleri ile aynı orandadır. Bununla birlikte ülkemizde kişi başı tüketilen izoglukoz miktarı ise AB ortalamasının yaklaşık 3 katıdır. Büyük tasfiye Darbe girişiminin ardından AKP hükümeti OHAL ilan ederek ülkeyi tümüyle iradesi altına aldı. Bu irade, iki aydan kısa bir süre içinde kamu sektöründen, “sivil topluma” doğru yayılan bir tasfiye süreciyle her alanda 100.000’den fazla çalışanı salt kendi “öteki” algısına dayanarak işten çıkardı; tutuklananların sayısı da 30.000’i aştı. Tartışmalar “kurunun yanında yaşın da yanması”, sıranın liberal, laik, sol, sosyalist bireylere, siyasal İslamın dışında kalan herkese gelmeye başlaması üzerinde yoğunlaştı. Ancak sayılar bu kadar büyüyünce, seçmen iradesi kayyım atamalarıyla fiilen iptal edildikten sonra, bireysel trajedilerin ötesine bakmaya çalışmak gerekiyor. Büyük fırsat... AKP, “FETÖ” ile birlikte hükümete geldiğinde, devraldığı devletin, partiye, İslamcı harekete ciddi darbeler vurabileceğinden çekinerek dikkatli davrandı. AKP hükümeti, devleti demokratikleşme, özgürlükler, hoşgörü, barış süreci fantezileriyle desteklenen geniş bir ittifaklar yelpazesine dayanarak aşamalı olarak dönüştürmeye girişti. AKP hükümeti, devletin bir “organizma” olarak işlemesi için gereken girdilerle (personel, finans vb.,) bu girdileri metabolize eden (işleyen) ideolojiyi, kültürü, organlar “network”ünün düğüm noktalarındaki güçler arasındaki dengeleri özellikle hedef aldı. Devleti, devlet eliyle toplumu dönüştürme süreci 14 yılda büyük yol aldı. AKP, projesi ilerledikçe liberal destekçileri sırtından atarken devletin içinde birbirleriyle baş başa kalan siyasal İslamın iki kanadı arasında, projenin yönüne ilişkin bir savaş patlak verdi. Proje, son, devleti başkanla “bir”leştirme aşamasına girerken aşılması giderek zorlaşan tıkanıklıklar oluştu. Tam bu noktada “Allah’ın lütfu” olarak gelen darbe girişiminin yarattığı ortamda, AKP liderliğindeki siyasal İslam olağanüstü bir fırsat yakaladı. Artık tıkanıklıkları aşarak devletin ideolojisini, kültürünü değiştirme, girdilerini işleme, çıktılarını tamamen belirleme, gereksiz bulduğu parçaları sökerek devleti projesine uygun yönde basitleştirme yolunda o güne kadar ulaşamadığı bir hızla, son hamleyi yapabilirdi. Çok kritik bir durum Ancak siyasal İslamın bu son hamlesinin hızı ve kapsamı, Kürt sorununda “çözüm yok” tavrı, Suriye savaşı gibi gelişmelerle sarsılan politik ekosistem, yukarıda değindiğim “organizmanın” (devlet), onu kapsayan toplumun yaşamında “varlıkyokluk” ikilemini içeren çok kritik bir durum yarattı. Artık üç seçenek var: (1) Ya siyasal İslam AKP liderliğinde, bu kritik durumu aşarak kendi projesini tamamlayacaktır. O durumda on yıllarca, İslamcı totaliter bir rejimde yaşıyor olacağız. (2) Ya da muhalefet, güçlerini birleştirecek, siyasal İslamın devleti, toplumu dönüştürme sürecini durduracaktır. (3) Ya da toplum ve devlet bu ikilemi kaldıramayacak, emperyalizmin Büyük Ortadoğu bataklığında boğulacaktır. Siyasal İslamın liderliği, bir projesi, “yol haritası” olduğundan, hem acımasız, hem de esnek davranabilmektedir. Bu liderlik, kendi kitle tabanının eğilimlerini, muhalefetin zaaflarını iyi okumayı başaran siyasetçilerden oluşuyor. Muhalefet cephesinde durum farklıdır. CHP liderliği, AKP liderliğinin attığı adımların yönünü anlayamayan, tanımlanabilir bir projeden, tutarlı bir ideolojiden yoksun, riskleri, kendi seçmeninin eğilimlerini okuyamayan, aynı hataları sürekli tekrarlayan siyasetçilerden oluşuyor. Bu liderlik toplumun en az yarısını oluşturan muhalefet güçlerini birleştirmeye, (Cumhuriyetçi, sol, sosyal demokrat, laik) barış yanlısı bir hattı inşa etmeye yönelmek yerine, siyasal İslamın tabanına hoş görünmeye çabalarken giderek AKP’nin kötü bir taklidi olmaya başladığını anlayamıyor. Ülkenin geleceğinin 1. ve 3. seçenekler arasına sıkışmasında en büyük sorumluluk CHP liderliğine aittir. İsa Gök Vur abalıya zamları devrede Tüketici Hakları Derneği (THD) Başkanı Turhan Çakar, bütçe açığını kapatmak üzere akaryakıt ürünlerine zam yapıldığını vurgulayarak, “Hükümet, vur abalıya zamlarını devreye koydu” dedi. Bir litre benzine, 20 kuruş ÖTV ve 12 kuruş yeni zamla birlikte 32 kuruş zam yapıldığı anımsatan Çakar, “32 kuruşluk zammın yüzde 18 KDV’si olan 5.76 kuruşu da eklediğimizde benzine yapılan zam miktarı 37.76 kuruş oluyor. Bir litre motorine 20 kuruş ÖTV ve 6 kuruş yeni zamla birlikte 26 kuruş zam yapıldı. 26 kuruşluk zammın yüzde 18 KDV’si olan 4.68 kuruş eklediğimizde motorine yapılan zam miktarı da 30.68 kuruş oluyor” diye konuştu. Yapılan zamların tüketicileri iyice yoksullaştıracağını, zamların yükünü işsizlerin, dar gelirlilerin çekeceğini ifade eden Çakar, önümüzdeki bir yıl içinde hiçbir zam yapılmazsa, benzinden alınacak vergi tutarının en az 1.4 milyar olacağını kaydetti. l Ekonomi Servisi 1.5 milyon turist azaldı Bu yılın 8 aylık döneminde Türkiye turizminde turist kaybı 7 milyon kişiye yaklaşırken, Ege turizmi de büyük zararla karşılaştı. Turizmdatabank’ın derlediği verilere göre, 2016 yılı 8 aylık dönemde; Muğla, İzmir, AydınKuşadası gibi önde gelen turistik merkezlerdeki turist kaybı 1.5 milyondan fazla. 2016 yılı 8 aylık dönemde, Ege Turizmi’nin en büyük pazarı olan Muğla’da turist sayısı yüzde 43 daralma ile 2.1 milyondan 1.2 milyona düştü. İzmir’e gelen turist sayısı yüzde 41’lik azalışla 846 binden 496 bine indi. Türkiye’nin en büyük kruvaziyer turizmi limanlarından olan Kuşadası da 8 aylık dönemi yüzde 31’lik düşüşle tamamladı. Gelen turist sayısı da 364 binden 250 bine geriledi. Öte yandan Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet İşler, yerli turistin bayram tatili için Ege’yi tercih ettiğini aktardı. l Ekonomi Servisi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear