24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 30 Kasım 2016 6 Çocukları döven infaz memurlarına aklama Adana E Tipi Kapalı Cezaevi’nde, dört infaz koruma memuru hakkında, ‘basit yaralama’ ve ‘hakaret’ suçundan başlatılan soruşturma, takipsizlikle sonuçlandı Adana E Tipi Kapalı Cezaevi’nde, 5 Ocak’ta tutuklanan 5 çocuğa, ce für ve hakaretlerine maruz kaldıklarını söyleyen B.A., “M.Y.’nin sırtında çek pas kırdılar. Sayım zaevine kabulde ve sonraki gün da güldüm diye başgardiyan to lerde işkence yaptıkları ileri sü katladı. Küfür etti. Bir gün bah rülen dört infaz koruma memu HİLAL ru hakkında, “basit yaralama” KÖSE çeden arkadaşları götürdüler. Merdiven altında dövmüşler.” ve “hakaret” suçundan başlatı İ.E. ise cezaevi personeline ‘baş lan soruşturma, takipsizlikle sonuçlan kan’ diye hitap edildiği için isimlerini dı. Savcılık, kamera görüntülerini in bilmediğini söyleyerek, “İlk girişte iç celemeden, Adli Tıp raporlarına rağ çamaşırlarıma kadar soyuldum. Dedik men, dava açılmasına yeterli delil elde lerini yaptığım halde copla vurdular. edilmediğini belirtti. Çocukların avu Hepimiz darp edildik” dedi. katı Yasemin Dora Şeker, karara itiraz etti. Şeker, dosyadaki doktor raporla İzler silinmemişti rına göre çocukların vücutlarında iyi 9 çocuk olaydan günler sonra Adli leşmeye başlamış doku bozuklukları Tıp’a sevk edildi. Savcılığa şikâyet bil nın tespit edildiğine dikkat çekti. dirmeyen diğer çocuklar da yaşadıkla ‘Hoş geldin dayağı...’ rı şiddeti doktorlara anlattılar. Çocukların vücutlarındaki kabuk bağlamış sıy B.A., savcılıkta verdiği ifadede, “Üç rıklar, raporlara yansıdı. Cezaevine ka gardiyan vardı. ‘Soyun lan’ dediler. Ya bulde şiddet gören F.Ş’nin kafasında ya rı çıplak haldeyken copla vurdular. ‘Hoş ra izi belirlendi. Şikâyetçi çocuklar B.A. geldin dayağı’ imiş. Elimi masaya koy ve İ.E., 1 Nisan’da Adli Tıp’a sevk edil dular. Biri, ‘Hangi elinle taş attın? Elini di. Raporda, üç ay önceki şiddetin izine keseyim mi?’ dedi. Rehabilitasyon bölü rastlanmadığı bildirildi. E.D., 13 Mart’ta münde, gece aralıklarla iki gardiyan ge gardiyanlar tarafından merdiven altı de liyordu. ‘Kalk lan’ deyip, yüzüme vuru nilen yerde dövüldüğünü, beyaz hor yorlardı. Diğer arkadaşlara da yaptılar. tumla sağ eline, kalçasına vurulduğunu, F.Ş’nin kafası yaralıydı. Koğuşta da be avuç içinin şiştiğini, herhangi bir sağ şimiz birden ‘hoş geldin dayağı’na ma lık kuruluşuna götürülmediğini belirt ruz kaldık” dedi. İkinci müdürün de kü ti. Muayenesinde, sağ elinde iyileşmiş, sıyrık şeklinde cilt lezyonu tespit edildi. D.S.’de de merdiven altındaki şiddetin izleri duruyordu. D.A.’nın boynunda, sol kolunda üzeri kurutlu yaralanmalar tespit edildi. M.A. da merdiven altında, altı görevlinin, yumruk ve plastik coplarla saldırdığını, kafasına, boynuna, koluna vurulduğunu, sağ elinin şiştiğini, sol omuzunun morardığını anlattı. Raporda, M.A.’nın sol omuz başında kesi izi olduğu kaydedidi. Adli Tıp muayenesinde, Y.D.’nin kollarında, F.U.’nun da sırtında izler tespit edildi. ‘Dövmeyiz, sövmeyiz...’ İnfaz koruma memuru M.Ö., ilk gelenlerin üst aramasını yapmakla görevli olduğunu belirterek, “Cezaevine ilk gelenlerin önce üst tarafını çıkarması istenir. Çıkarmazsa zorla çıkarılır. Üst arama yapıldıktan sonra, elbiselerini giyer. Sonra iç çamaşırı kalacak şekilde alt tarafı çıkarırlar. Çocuklar rehabilitasyon için sağ taraftaki odaya alınır. Her iki mağdur da yalan söylüyor” dedi. Kabulde görevli E.Ç., bulundukları bölümde copun kullanılmadığını söyledi. S.A. da kuruma iftira atıldığını savunarak, “Üst araması sırasında hiçbir arkadaşım kimseye kötü muamele yapmayız. Yani, dövmeyiz, sövmeyiz, tehdit etmeyiz” diye konuştu. E.İ. ise şöyle konuştu “5 kişi gelmişlerdi. Dövmedim, sövmedim. Hiç kimse copla dövülmedi.” Tek cümleyle kapattı Adana Cumhuriyet Başsavcılığı’nın takipsizlik kararında, F.Ş. hariç, mağdurlarda, darp ve cebir izine rastlanmadığının bildirildiği belirtildi. Savcı, şüphelilerin suçlamayı kabul etmediklerini belirterek, “Bulundukları yerde cop olmadığını beyan ettikleri görülmekle, her ne kadar Özgür Gündem gazetesinin yayını üzerine soruşturma yapılmışsa da mağdurların cezaevinde darp edilip, hakarete uğradıklarına dair dava açmayı gerektirir delil bulunamadı” dedi. Görüntüleri bile incelenmedi Çocukların avukatı Şeker, savcının Adli Tıp raporlarının tam tersi bir yorumla karar vermesinin gerçeğe aykırı olduğunu ifade etti. Şeker, “Savcı, olay gününe ait, koğuşları ve koridorları gören kameraların görüntülerini bile incelememiş veya bilirkişiye inceletmemiş. Çocukların uğradığı kötü muamele kabul bölümünde değil, diğer günlerde koğuşlarda devam etmiştir. Gardiyanlarının tümünün ifadesi alınmamış” dedi. l İSTANBUL Fizyoterapist İbrahim Mayda, Güneş’in Türkiye’deki tedavisini üstlendi Güneş İÇİN UMUT Mayda, ‘Onların insani duruşunu destekliyorum. Şimdi Güneş’e yardım etme zamanı’ diye konuştu. Güneş Erzurumluoğlu için başlatı “Bu çocuklar pırıl pırıldı. Onların insani duruşunu lan bağış kampanyası destekliyorum. Ortak pay haberimizin yayımlan dada buluşuyoruz. Nerede masının hemen ardın zulüm varsa orda olmamız dan kısa bir süre için lazım. O çocukların içinde de yaklaşık 20 bin li bomba patladığında içim ra bağış toplandı. Fizyo den bir parça koptu. Şimdi terapist İbrahim May Güneş’e yardım etme za da, Erzurumluoğlu’nun manı” diye konuştu. Türkiye’deki tedavisini ücretsiz yapabilece ‘Başarabiliriz’ ğini belirterek “Güneş Birçok destek telefo İsviçre’ye tedaviye gide nu aldığını söyleyen Gü ne kadar veya döndük neş Erzurumluoğlu, “Des ten sonra Türkiye’deki tek olan herkese teşek tedavisini ücretsiz yapmak istiyorum. Güneş’in Fizyoterapist Mayda. kür ederim. Ama toplanması gereken miktar çok gelişim evresine bir kat yüksek, o yüzden daha kıda ben sağlayabilir fazla yardıma ihtiyaç var. sem ne mutlu bana” dedi. Uzman Fiz ‘Damlaya damlaya göl olur’ atasözün yoterapist İbrahim Mayda, haberimizin deki gibi çok kişiden azar azar destek ardından gazetemizi aradı. Suruç patla görürsek başarabiliriz. Yapabileceği masında yaralanan çocuklara ulaşmak mize inanıyorum” diye konuştu. istediğini söyleyen İbrahim Mayda, l İSTANBUL/Cumhuriyet Suruç katliamında ağır yaralanıp yüzde 98 engelli hale gelen 20 yaşındaki Güneş Erzurumluoğlu’nu devlet “terör mağduru gazi” olarak saymamıştı. Güneş’le ilgili haber Cumhuriyet’in dünkü sayısında yayımlanmıştı. Türkiye’deki yöntemlerin yetersiz kalması nedeniyle İsviçre’de tedavi olmak isteyen Erzurumluoğlu için başlatılan yardım kampanyasına da Kocaeli Valiliği izin vermemişti. Arkadaşları, tedavi için gerekli olan 900 bin lirayı bulmak için yurt dışında bir bağış kampanyası başlatmıştı. Skandal gerekçe ‘HASAN OCAK DOSYASI KAPATILAMAZ’ Cizre’de 12 yaşındaki Nihat Kazanhan’ın ölümünde asli fail olan polisin cezası, ‘bölge şartları, tahrik ve stres’ten indirildi Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Ocak rinin katıldığı, stres yoğunluğu yüksek 2015’te özel harekât polisi M.N.G. gösterilerin olduğu, maktulün bulundutarafından vurularak öldürülen ğu grubu yönlendiren ve her an eyleme 12 yaşındaki Nihat Kazanhan katılabilecek insanların olabile ile ilgili gerekçeli karar açıklan ceği dikkate alındığında, sanı dı. Mahkeme asli fail M.N.G’ye ğın maktül ve dahil olduğu gru verilen cezanın müebbet hapis bun, bölge şartlarının da getir ten 13 yıl 4 aydan indirilmesini diği bir tahrik altında eylemi “bölge şartları”, “tahrik”, “stres”, ni gerçekleştiği kanaatine varı tutuksuz yargılanan 4 polise ce larak, hakkı ve nispeti oranında za verilmemesini ise “sanıkların haksız tahrikten dolayı indirim kişiliği, davranışları ve bir da yapılması yoluna gidilmiştir.” ha suç işlemeyecekleri yönünde mahkemede kanaat oluşmasını” Nihat Kazanhan Mahkeme tutuksuz yargılanan diğer 4 polisin aldığı ceza olarak gerekçelendirdi. da hükmün açıklanmasının geri bıra Gerekçeli kararını açıklayan mahke kılmasını ise, “Sanıkların kişiliği ve me asli fail M.N.G’ye ceza indirimini şu davranışları göz önünde bulunduruldu gerekçelerle savundu: “Maktulün sanı ğunda bir daha suç işlemeyecekleri yö ğın bulunduğu araçlara ve yoldan ge nünde mahkememiz de tam bir kana çen güvenlik güçlerine ait araçlara taş at oluştuğu, atılı suçtan kaynaklı maddi atan grubun içerisinde bulunduğu, o bir zararın meydana gelmediği” gerek gün Cizre ilçesinde bazı milletvekille çesine dayandırdı. l Yurt Haberler Elçi: Kararı gazetemize değerlendiren Şırnak Baro Başkanı Nuşerivan Elçi, “Olayda tahrik olmamasına karşın tahrik indirimi uy Cezasızlık gulanması hukuki değildir. Temyiz edeceğiz. Üst mercilerin kararı bozacağını düşünüyoruz. Cezasızlık politikası zaten mev politikası cut ama çatışma ortamlarında bu daha çok görülüyor. Bu durum demokrasi kültürünün yerleşmediğinin göstergesi” dedi. Ocak ailesi adliye önünde “Zamanaşımı failin affıdır. Affetmeyeceğiz” pankartı açtı. Zamanaşımıyla verilen takipsizlik kararına itiraz İlkokul öğretmeni, 21 Mart 1995’te gözaltına alınan Hasan Ocak’ın, işkenceyle öldürülmesine ilişkin soruşturmada, zaman aşımıyla verilen takipsizlik kararına itiraz edildi. Ocak Ailesi, Cumartesi Anneleri, İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi üyeleri, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sarıyer ve Beykoz ilçe yöneticileri, Gezi Direnişi sırasında öldürülen Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan ve katledilen Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in oğlu Arat Dink’in de aralarında olduğu insan hakları savunucuları ve kayıp yakınları dün Bey koz Adliyesi’nde bir araya geldi. Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak, ortak açıklamayı okuyarak, “Bu karara itirazımız var çünkü; etkin bir soruşturma yürütülmedi. Hasan Ocak dosyası evrensel hukukun gereği olarak insanlığa karşı suç kapsamında değerlendirilmedi. Cezasızlık geleneğini devam ettirildi. Bu karar; kayıp yakınlarının çektiği acıyı, belirsizliği, hak arayışını yok saymak anlamına geliyor” dedi. Ocak ailesinin avukatı Gülseren Yoleri, “Dosyanın açılması için gerekirse AİHM’e kadar tüm hukuki yollara başvuracaklarını” kaydetti. l İSTANBUL haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY / MÜNEVVER OSKAY TASARIM: ZARİFE SELÇUK Kıyamet Çağı’mızın ütopyası: MARS Hiç şüphe yok, geleceği karanlık gördüğümüz ve dünyadan ümit kestiğimiz bir zamanda yaşıyoruz. Bu “distopik” çağ, daha önce defalarca vurguladığımız gibi, fantezileri (sinema ve dizi filmleri) ile de, gerçekliği (IŞİD, Pegida, İslamofobi, İslamofaşizm, Trump, Putin, Le Pen) ile de bir kıyamete doğru doludizgin yol alışın emarelerini karşımıza çıkarıyor. Elbette emarelerin ötesinde bu bakımdan bilimsel kredisi hayli yüksek bir öngörü de çağın en büyük dehası Stephen Hawking’in geçtiğimiz günlerde basına yansıyan konuşmasında insanlığa hepi topu 1000 yıllık bir ömür biçmesiyle şekillendi. Eğer insanlık, yaşamını sürdürecek başka bir diyar bulamazsa onun soyunun tükenmesine ramak kaldı demekte Hawking. İşte tam da bu ifadeyle uyarlı mahiyette, her yanı kıyamete çalan bir dünyada, yine fantezi ve gerçekliğiyle bir “dünyadışı ütopya” olarak “MARS” huzurlarınızda!.. HHH “National Geographic Channel” tarafından yılın en iddialı yapımı olarak hazırlanıp 13 Kasım’da ilk bölümüyle ekrana gelmeye başlayan “MARS”, kelimenin tam anlamıyla gerçeklik ve fanteziyi buluşturmuş bir belgeselbilimkurgu dizisi. Mars’ta yaşam “üretme”, hâlihazırda insanlığımızın bir hayali değil, fakat bir “veri”si… Amerika’dan Rusya’ya kadar harıl harıl böyle bir imkânın önünü açmaya yönelik bilimsel çalışma ve araştırmalar yoğunlaşmış durumda. Dizi bu bağlamda bizi bir yandan bu bilimsel çalışmalardan haberdar etme yolunda 2016’nın “belgesel” gerçekliğini takdim ediyor. Diğer taraftan da bu bilimsel tespit, veri, olasılık ve öngörüler temelinde kotarılmış, 2033’e uzanan Mars’a ilk insanlı seyahat kurgusunu seyrimize sunuyor. Bir bakıma “Kurtuluş, Mars’ta mı” sorusunu ortaya atan ve buna yanıt arayan bir dizi var karşımızda. HHH Yedi aylık, milyonlarca kilometre süren yolculuktan sonra Mars gezegenine ulaşan; zorlu bir inişte ağır yaralanan kaptanlarını kurtaramayarak kaybeden; böylece “Kızıl Gezegen”in taşlıtozlu toprağında, eksi 55 derecelik havasında, zehirli mi zehirli atmosferinde 5 kişi kalan bir ekibimiz var. Onlar, Mars’ı insanlığın gelecekteki evi kılma yolunda bir bilimsel arayışa cesurca ve kahramanca öncülük yapıyorlar. Ama ne yapıyorlarsa da 2016 yılının Mars’la ilgili “bilimsel” gerçekliğine yaslanarak yapıyorlar. O yüzden diziyi izlerken 2033’ün “fantezi”sinin en heyecanlı, ürkütücü, soluk kesici anında birden 2016’nın uzay araştırma merkezlerine, o merkezlerdeki güvenilir bilimcilerin sakin ve serin değerlendirmelerine çekiliyoruz. Sonra tekrar 2033’ün fantastik Mars yüzeyine geri dönüş… Bu şekilde, bir “fantezi ve gerçeklik” seyrüseferinde artık kendimize dar ettiğimiz dünyadan kestiğimiz ümidi, Mars’ta bir gelecek umuduna havale etmekteyiz. HHH Peki, Mars gerçekten geleceğimizi kurtarabilir mi?.. Eğer soruya “Geçmişimiz” teminat alınarak cevap aranırsa sonucun olumlu olacağını söylemek çok zor. Evet, belgeselin başında yer alan şu sözler doğru: “Hayal kurarız. Kimliğimizdir bu… İliklerimize, hücrelerimize kadar… İnşa etme içgüdüsü… Bildiğimizin ötesini keşfetme dürtüsü… DNA’mızda vardır. Okyanusları aştık. Gökleri fethettik. Ve Dünya’da aşılacak sınır kalmadığı zaman da kendimizi yıldızlara fırlattık.” Doğru… Ama bunları hep iktidar ve hâkimiyet için, yıkım ve tahribat hedefli işlerliğe soktuk. Artık yaşanamaz hale getirdiğimiz Dünya gezegeni bunun açık kanıtı değil mi?! İnsan, yukarıdaki sözlerle özetlenen türsel yetkinliği ile yeryüzünün nimeti değil lâneti oldu. Dünya’nın “kanser”i haline geldi. Ama bu öyle akıllı bir “kanser” ki parçası olduğu varlık alanını yok ederken başka kanser hücreleri/dokuları gibi kendi de yok olmak yerine bir başka organizmaya milyonlarca kilometrelik bir sıçrama yaparak yaşamaya devam etmeyi plânlıyor. “Mars’a seyahat”i böyle okumak da mümkün!.. Ve sonuçta Mars’ın da Dünya ile aynı kaderi paylaşacağını kederlice tahmin etmek de zor değil… Yani: Kolla kendini Mars, “İnsan” geliyor!.. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear