28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 20 Kasım 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: İLKNUR FİLİZ Yalnız değilsinizPoyraz Ali’nin annesi Zeynep Bakır, gazetemiz yazar ve yöneticilerine seslendi: Gazetemizin sık sık gündeme getirdiği Silivri Cezaevi’nde tutuklu olan ve 3.5 aydır göremediği atipik otizmli oğlu Poyraz Ali’ye kavuşmak için açlık grevine giren anne Zeynep Bakır, tutuklu bulunan 10 yazar ve yöneticimize destek olmak için dayanışma mektubu gönderdi. Gazetemiz yazarı Aydın Engin’e gönderdiği mektupta Bakır, yazar ve yöneticilerimiz kendilerinin kaldığı 9 No’lu cezaevine getirileceklerini duyduklarından itibaren beklediklerini belirterek, yazarlarımıza destek için maltada beklediklerini ancak göremediklerini ifade etti. “Buradaysalar yalnız olmadıklarını bilmeliler” diyen Bakır, mektubun sonunda “Bugünler geçecek... Dik duruşunuz bizi onurlandırdı. Yalnız değilsiniz” mesajını verdi. Bakır’ın mektubu şöyle: “Merhabalar Aydın Abi, Umutla selamlıyorum senisizleri. Evet, her şeye rağmen umutla. Çünkü Nâzım’ın ‘Büyük İnsanlık’ı ölmedi daha. Ben 9 No’lu Silivri Hapishanesi’nde bulunan politik bir tutsağım. Gazetenizde çokça haber olan Poyraz Ali’nin annesiyim. Poyraz Ali’yi hatırlarsınız sanırım... Hani 3 yıl annesiyle Bakırköy Hapishanesi’nde kalan otizmli çocuk. 1 Ağustos’ta buraya sürüldüğümden be Zeynep Bakır, gazetemize kendi çizdiği karikatürleri de gönderdi. ri yüzünü göremediğim yavrum. Gazete olarak hep yanımızda oldunuz. Bu küçük çocuğa yaşatılanlar hep umrunuz oldu. Öncelikle bunun için teşekkür ederim. Bilmelisiniz ki biz de sizinleyiz. Cumhuriyet’e, sizlere yapılan saldırıları buradaki kadın tutsaklar olarak hepimiz öfkeyle takip ettik, edi yoruz. Tutuklanan aydın ve gazetecilerimizin buraya getirileceğini öğrendiğimizde bütün gün onları bekledik. Hepimizin gözü maltadaydı. Onları alkışlarla, zılgıtlarla, “faşizme karşı omuz omuza!” şiarlarıyla karşılayacaktık. Ancak ya 9 No’luya getirmediler ya da sessiz sessiz içeri yerleş Poyraz Ali, anne ve babasıyla. tirdiler. Buradaysalar yalnız olmadıklarını bilmeliler. Onlarca Cumhuriyet okuruyuz burada. ...Ancak ülkemiz faşizme dirençlidir. Bugünler geçecek... Hepinize geçmiş olsun diyorum. Dik duruşunuz bizi onurlandırdı. Yalnız değilsiniz.” l Haber Merkezi Durum bu kadar vahim mi?Avusturya ve Almanya’dan siyasi parti temsilcileri gazetemizi ziyaretinde sordu: SEYHAN AVŞAR Gazetemizi susturmaya yönelik operasyonunun ardından destek ziyaretleri devam ediyor. NATO Parlamenter Asamblesi (NATOPA) toplantısı için Türkiye’de bulunan Avusturya Yeşiller Partisi Milletvekili Peter Pilz, Halk Partisi Milletvekili Reinhold Lopatka, Özgürlükçü Parti Milletvekili Hubert Fuchs, Sosyal Demokrat Parti Milletvekili Hannes Weninger ve Almanya Yeşiller Partisi’nden Jürgen Trittin gazetemizi ziyaret etti. HDP Diyarbakır Milletvekili Ziya Pir’in eşlik ettiği heyet, Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç ve yazarımız Aydın Engin’le görüştü. Uçaktan iner inmez Cumhuriyet Gazetesi’ne gelen Jürgen Trittin, “Programımı biraz aksatarak, buraya koştum. Cumhuriyet gazetesine yönelik operasyonu ve yaşananları gelip ilk ağızdan dinlemek istedim” dedi. Zor zamanlar geçirdiğimizi söyleyen Aydın Engin ise ülkedeki tek muhalif ve bağımsız gazetenin Cumhuriyet olduğunu, onun da susturulmaya çalışıldığını söyleyerek Türkiye’deki siyasi atmosfer ile ilgili heyeti bilgilendirdi. Engin, şunları söyledi: “Bizim sermaye ile işimiz yok. Patronumuz yok. Patron kendimiziz. Ben, Orhan Erinç ve arkadaşımız Hikmet Çetinkaya cezaevinde değiliz. Orhan Erinç önceki gün önce savcı sonra hâkim karşısına çıktı. 82 yaşında ve 5 buçuk saat boyunca ifade verdi. Çok tuhaf sorulara cevap vermek zorunda kaldı. Hükümet bizi kökten yasaklamak istiyor. Kayyım atayarak bunu kolayca yapabilirdi. Duyduklarıma göre kayyım formülünü bize uygularsa; sosyalistler, demokratlar, CHP, yani sosyal demokrat parti vs. çok büyük tepki gösterirdi. Bu yüzden kayyım formülünü bize kullanmak istemediler. Onun yerine mahkeme yoluyla bizi yasaklamak istiyorlar” diye konuştu. İnanması zor ama... Engin, Pilz’in “neden sizi susturmak istiyorlar” sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Orhan Erinç’e ‘Cumhuriyet neden muhalif haberler yapıyor? Yayın politikasını neden değiştirmiyor? Kürt politikasında neden hükümetin çizgisinde değilsiniz?’ gibi sorular sordular. İnanması zor ama savcı ve hâkim bu soruları sordu...” Cumhuriyet Vakfı Başkanı Orhan Erinç ise Avusturyalı parlementerlerin kendisine yönelttiği soruları şöyle yanıtladı: “Ben Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yaparken Türk Ceza Yasası yeniden yapılıyordu. Bizler de TBMM Adalet Komisyonu çalışmalarına katıldık. Ceza Yasası’nda ifade özgürlüğü, insan hakları ve suç muğlaklığının tanımlanması ile ilgili 28 maddeye karşı çıktık. Fakat AB, Türk Ceza Yasası’nı, ‘hukuk reformu’ diye alkışladı. Bizim mücadelemize engel olmuş oldu...” Reinhold Lopatka’nın, “Hukuk devletinde, parlamenter demokraside ciddi sorunlar var. Gazeteciler ve HDP milletvekilleri tutuklu. Tek kişi ve tek parti var. Durum gerçekten bu kadar vahim mi” sorusunu ise Orhan Erinç, “İyi bir saptama yapmışlar” diyerek yanıtladı. Avusturya ve Almanya’dan gelen milletvekilleri, gazetemiz İmtiyaz Sahibi Orhan Erinç ve yazarımız Aydın Engin’le görüştü. TGS’DEN CUMHURİYET’E DESTEK ZİYARETİ Daha güçlü çıkacağız Cumhuriyet gazetesinin yazar ve yöneticilerine yönelik gerçekleştirilen operasyona karşı tepki göstermek amacıyla Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), dün öğlen saatlerinde Şişli’deki gazetemiz binasını ziyaret etti. Gazetemiz ile dayanışma duygularını iletti. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, gazetemize yönelik operasyon başladığından beri çalışma yürüttüklerini belirkterek “Şu an yönetici, yazar ve çalışanları olmak üzere 10 kişi cezaevinde. Onların bir an önce serbest bırakılması sendikamızın öncelikli taleplerinden biridir. Bunun için de sendika olarak elimizden geleni yapıyoruz. Cezaevindeki arkadaşlarımızın serbest bırkılması için biz de birtakım görüşmeler yapıyoruz. Çözebildiğimiz oranda bunu aşmak için biz de katkı sunmaya çalışıyoruz” dedi. TGS Genel Örgütlenme Sekreteri Mustafa Kuleli de Cumhuriyet’in bu durumdan daha güçlü olarak çıkacağını belirterek “Biz çok yakın bir gelecekte, bu binada çok daha güçlü olaca TGS üyeleri, gazetemizin önünde açıklama yaptı. ğız, çok daha sıkı sarılacağız ve bu badireyi atlatacağız” dedi. TGS Genel Başkan Yardımcısı Seyhan Kurtman da “Cumhuriyet’e verilen destek bütün muhalif medya için de moral kaynağı oldu. Birbirimize dayanarak, tutunarak bu süreci hep birlikte aşacağız” dedi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Müge İplikçi Eyüp Tatlıpınar Melek Demiral TEK CUMHURİYET KALDI Gazetemiz ile dayanışmak için meslek örgütleri tarafından başlatılan “Haber Nöbeti”ni dün gazeteci Eyüp Tatlıpınar, Vatan Gazetesi köşeyazarı Müge İplikçi ve Galatasaray Üniversitesi öğrencisi Melek Demiral devraldı. Müge İplikçi bugün gazetemizde bulunmayı çok anlamlı bulduğunu belirterek adım adım bir şeylerin değişeceğine inandığını kaydetti. İplikçi sabırlı olunması gerektiğini dile getirerek, “ İfade özgürlüğü basının olmazsa olmazıdır” dedi. Gazeteci Eyüp Tatlıpınar da “Cumhuriyet gazetesiyle dayanışmak için buradayım” diye konuştu. Melek Demiral ise, “Mücadeleyi kazanana kadar nöbete devam edeceğiz. Muhaliflere yaşam alanı bırakılmıyor. Tek Cumhuriyet kaldı” dedi. haber 11 Dolar ve ‘Ulusların Düşüşü’ “Üst akıl” falan aramaya gerek yok; yaşananların tümünden biz mesulüz. Ülkeyi bu hale getiren biziz. Kutuplaşmayı körükleyen bizleriz. Darbe yapmaya çalışanlar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Darbe karşıtı sürecin mağduriyetlerini yaratanlar da öyle. Gazetecilerin, siyasetçilerin cezaevine girmesini talep eden, bunun önünü açan ve uygulamasını yapanlar da öyle. Üst akla falan hacet yok; bu ülkeyi biz bu hale getirdik. Ama bunları zaten biliyorsunuz. Şu anda körüklenen Batıkarşıtlığının da aslında “Hayır biz Türkiye’yi evrensel demokratik normlara göre değil; kafamıza göre yönetmek istiyoruz” güdüsünden kaynaklandığını da biliyorsunuz. Ama konumuz tam bu değil; bugün ekonomiyi konuşalım. Dolar neden yükseliyor? Başka türlü bakalım meseleye: Zamanında TL neden değer kazandı? Ekonomi bilimi çok net. Petrolünüz yoksa ya da Çin gibi hakkı hukuku olmayan milyonlarca kölevatandaşı yönetmiyorsanız, zengin olmak için ek şansınız demokrasi. Türkiye, 15 yıl önce Avrupa’ya yönelme ve demokrasiyi tesis etme kararı aldığı için zenginleşti. Bu yüzden bir noktada kişi başına milli gelir neredeyse 11 bin dolar oldu, büyüme yüzde 8’leri gördü. Onlar, Türkiye demokrasisinin altın yıllarıydı. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ilk dönemlerinde “Ben hukukun üstünlüğünü, eşitliği getireceğim; diğer Ortadoğu ülkeleri gibi olmayacağım” vaadiyle, dünyanın her yerinden Türkiye’ye yönelik yatırımları cezbetti. Türkiye halkının kendi iç cevherinin ortaya çıkmasını sağladı. Yatırım, hukukun üstünlüğü olan ve yönetimin tekelleşmediği yerlere akar; dünyadaki para bu yüzden Türkiye’ye aktı. Bu yoldan sapınca da para akışı durdu. Demokrasi yolundan sapmaya başladığımız ölçüde Türkiye’ye “doğrudan yatırım” (FDI) durdu. Şöyle anlatayım. Bugün Türkiye’deki birçok bankanın yabancı ortağı var. Bunlar son 10 yılda yapılan alımlar. Ama bu bankalar bugünkü Türkiye resmiyle karşı karşıya olsaydı, asla bu ortaklıklara girmezdi. Kimse bu görüntüdeki bir ülkede büyük bir yatırım yapmaz. Bu kadar gerilim varken, denetimsizlik varken, belirsizlik varken, mal mülk de almaz. Daha da kötüsü, elimizdekini de kaybetme riski var. Geçen hafta Diken. com’da ekonomist ve siyaset stratejisti Cenk Sidar’la güzel bir röportaj yayımlandı. Okumayanların 2 dakika göz gezdirmesini tavsiye ederim. (http://www.diken.com.tr/sidarsekulerhicretyasaniyorekonomikkrizakpninsonunugetirebilir/ Sidar’ın şu cümleleri çok çarpıcı: “Ülkenin aydın, özgürlükçü, çağdaş ve demokrat gençleri artık siyasi olarak mücadele edemeyeceğini anladı ve çözümü ülke dışına çıkmakta buldu. Bugün tam anlamıyla seküler bir hicretten bahsediyoruz. Bunun örneğini daha geçen gördük. Almanya, Türkiye’deki muhaliflere bir çağrıda bulundu ve kucak açabileceğini söyledi. Bu acıklı bir durum. 1930’lardaki Türkiye, Almanya’daki zulümden kaçan bilim insanlarına kapıyı açarken, 80 sene sonra siyasi nedenlerle biz göç veriyoruz.” Gerçekten de, sizi bilmiyorum ama benim çevremde herkes, “Bir yolunu bulsak da yurtdışına kapağı atabilsek” havasında. Çoğu gidemeyecek muhtemelen; ama ağızlardaki laf bu. Birikimi olanlar, çoktan parasının bir bölümünü çıkardı. Onu bırakın, Türkiye’nin en köklü şirketleri bile artık yavaştan yavaştan uzamaya bakıyor. Kalanlar da (iktidara göbekten bağlı ya da kamu müteahhidi değilse), ekonomik geleceğini garantide görmüyor. Bütün bunların otoriterleşmeyle ilgili olduğunu fark etmiyor musunuz? “Defolup gitsinler. Kalanlarla yürürüz” diyebilirsiniz. İyi de, mutlakitaatçı kesim siyaseten oy getirse de, topluma artıdeğer sunmuyor. Gitmek isteyenler, sadece memleketin ressamı, öğrencisi, mimarı, müzisyeni değil, aynı zamanda beyaz yakalı bankacısı, doktoru, parlak beyinleri. Yaratıcı bir insan, bugün hangi üniversitede, hangi inovasyonu yapsın? Toplumun yaratıcı, özgürlükçü kesimiyle kavga edince, geriye ne patent kalır, ne yatırım... Bu teoriler, bana ait de değil. Evrensel gerçekler bunlar. Ekonominin temel taşları. Daron Acemoğlu’nun “Ulusların Düşüşü” kitabı, insanlık tarihinde muhteşem bir ufuk turu. Binlerce yıllık tarihimizde, idare/yetki/güç, kral ya da padişahlarda toplandıkça, uluslar fakirleşmiş; bu güç parlamento, yargı, basın ya da diğer kurumlarla paylaşılınca, yani tepedeki erk “denetlenebilir” olunca, toplumlar her anlamda zenginleşmiş. Türkiye’nin hikâyesi bu şablona tam uyuyor. Bu yüzden doların yükselmesine, yatırımların düşmesine şaşmamak lazım... C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear