26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 9 Ekim 2016 TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ haber 17 Kürsüde bir din adamı var. Adı: Heiner Koch... İslam ve yabancı karşıtlarına karşı cesaretle tavır alıp ırkçı PEGIDA hareketini eleştirirken “Tarihte Nazilere karşı net tavır alamadık, bu hatayı bir daha tekrar etmeyelim” çıkışını yapan Berlin Başpiskoposu… Son zamanlarda dinlediğim en ilginç konuşmalardan birini yapıyor. Hem de alışılmadık bir yerde: Leipzig Basın Özgürlüğü Ödülü’nün verileceği salonda… Umulmadık bir alıntıyla giriyor söze: Benim, herkesi özeleştiriye çağıran bir tweet’imi okuyor. “Ben” diyor; “…sadece Katolik Kilisesi adına değil, kendi adıma da aynaya bakmaktan çekinmeyen bir insanım.” Sonra tarihi bir özeleştiriye başlıyor: “Katolik Kilisesi, basın özgürlüğünü reddediyordu. Papa, basılan kitapların, insanların beynini zehirleyeceğini söylüyordu. Bu tavrını 20. yüzyıla kadar sürdürdü.” Sonra 1960’ların ortalarında yaşanan değişimi özetliyor Koch: Bir an, Diyanet İşleri Başkanı’nın “Ne yazık ki geç mişte özgür basına, farklı fikre taham mül göstereme dik” diye özeleş tiri yaptığını, Em O duvar, o duvarınız… niyet Müdürü’nün de onu alkışladığını gözümün önüne “Kilise, ilk kez basın özgürlüğünün getirdim. önemini vurguladı. Özgürlüklerin dine Çok mu uzakta? tehlike teşkil etmeyeceğini, tersine insa Hiç belli olmaz. nı geliştireceğini söyledi. Yasaklı kitap Leipzig’de 40 yıl boyunca hükmeden lar listeleri ortadan kaldırıldı. Yepyeni bir rejimin, 4 hafta içinde devrileceğini kim çağ açıldı.” öngörebiliyordu ki? HHH 9 Ekim 1989’da 70 bin kişi, baskı Başpiskopos Koch, bu konuşmayı iki ya karşı “Biz halkız” diye ayağa kalktı. gazeteciye cesaret ödülü verilmesi ne O isyan, 4 hafta sonra, 40 yıllık rejimi ve deniyle yapıyordu: çeyrek asırlık duvarı yıktı. Biri bendim, diğeri pasaportuna el ko Deutsche Welle’nin Yayın Yönetmeni, nulduğu için gelemeyen Erdem Gül… 9 Ekim’i, “Halkın, diktatörden korkmayı Bir din adamı, kürsüde günahlardan bıraktığı gün” diye tarif ediyor. değil, özgürlüklerden söz ediyor, proto HHH kol sıralarında oturan Polis Şefi onu al Ben de teşekkür konuşmamda “Baş kışlıyordu. kalarının Hayatı” filminden söz ettim. Doğu Almanya’da, sanatçıları, yazarları, gazetecileri takiple görevli bir istihbaratçının hikâyesini anlatıyordu film… Duvar yıkıldıktan sonra enkaz altında kalanlar arasında, o görevliler de vardı. Yıkıntılardan, kirli dosyalar, hukuksuz kararlar, karartılan hayatlar çıktı. “Başkalarının Hayatı…” diye bir şey yok artık dünyada… Herkes, her hayatı görüyor, izliyor, tepki gösteriyor. Türkiye’de bir köprüde başlayan darbenin, bir karakolda atılan tokadın, otobüsteki bir tekmenin yankısı, bütün dünyadan işitiliyor. Avrupa hükümetleri, şantaja boyun eğip hukuksuzluklara göz yumsa da insan hakları savunucuları, meslek kuruluşları, sivil toplum örgütleri Türkiye’yi çok yakından izliyor. Cesareti ödüllendirirken baskıyı cezalandırıyor. Yolun sonu, tarih kitaplarında yazıyor. “Duvar çok yüksek... Kimse yıkamaz artık” diye düşünenler gelip buradaki kalıntılarını görmeli… l LEIPZIG Almanya’dan Dündar ve Gül’e basın ödülü Gül ve Dündar, hapse atılma riskine rağmen, tarafsız gazetecilik peşinden gittikleri için Leipzig Basın Özgürlüğü ve Medyanın Geleceği Ödülü’ne layık görüldü Gazetemiz yazarı Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’e verildiği açıklanan Leipzig Basın Özgürlüğü ve Medyanın Geleceği Ödülü 7 Ekim’de Almanya Leipzig şehrinde düzenlenen bir törenle Can Dündar’a takdim edildi. Erdem Gül, pasaportuna el konulduğu için törene katılamadı. Can Dündar, hem kendi ödülünü hem de Gül’e verilen ödülü aldı. Törene katılan Alman gazeteciler, Türkiye’de tutuklu olan 126 gazeteci için 126 mavi balon uçurdu. Can Dündar, Twitter adresinden, “Leipzig’deyiz. Alman meslektaşlar, Türkiye hapishanelerindeki gazetecilerin özgürlüğü için balon uçurdu. Her birine bir tane, toplam 126 balon” diye yazdı. Gül’ün de pasaportu iptal Deutsche Welle Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Erdem Gül ise ödülle ilgili şunları söyledi: “Ödül törenine ben katılamayacağım. Çünkü Türkiye’de işlenmiş suçlardan soruşturmaları bulunanların’ pasaportlarını iptal ettiler. Mahkeme kararına dayan madan, tamamen idari bir işlem olarak... Türkiye’de gazetecilik, ifade özgürlüğü, ifadeyi yayma özgürlüğü en zor zamanla rından geçiyor. Bize veri len ödülü de Türkiye’de düşünce ve ifade yay ma özgürlüğünü ge nişletme çabası ve bu çabayı sür dürürken uğra dığımız bas kılarla da yanışma çerçevesinde algılıyorum. Dündar’ın ödülünü aldığı törende Türkiye’deki tutuklu her gazeteci için mavi bir balon uçuruldu. Tabii ki her ga zeteci gibi, yap 15 Temmuz darbe girişiminin ardın ni girdiğimiz süreç sekiz adet ka tığımız ve man dan OHAL ilan edildi ve OHAL süre nun hükmünde kararname (KHK) çı şet olduğumuz bir haberden dolayı since de neredeyse üçüncü ayına yak karıldı. Bu KHK’ler doğrultusunda bu ödülü almak isterdik ama olmadı.” laşıyor darbe girişiminin ardından ye Türkiye’de ‘bizim gibi devlet aleyhine l İSTANBUL/Cumhuriyet Aleviler TV10 için toplandı Alevi Bektaşi Federasyonu, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Garip Dede Dergâhı’nın da aralarında bulunduğu Alevi dernekleri, cemevi dedeleri ve çok sayıda yurttaş, Galatasaray’da bir araya gelerek, TV 10’un kapatılmasını protesto etti. ‘Şu an 12 Eylül’ü yaşıyoruz’ TV 10 Yönetim Kurulu Başkanı Veli Büyükşahin, bütün darbelerde Alevilerin zarar gördüğünün altını çizerek, “15 Temmuz darbe girişiminde Aleviler darbeye karşı tutum aldı. Darbe süreçlerinde Alevilerin bıyıkları kesilip yedirildi. Cemevlerimiz basıldı. Darbenin acılarını en çok biz yaşadık. Demokrasiyi korumak istediğini söyleyen iktidar darbe yapıyor. Bizler şu an12 Eylül’de yaşadıklarımızı yaşıyoruz. Alevilerin birkaç televizyonu dışında neyi var? Bu ülkede barış ve demokrasi olacaksa TV 10 yayın hayatına devam etmelidir” dedi. TV 10 yapımcısı Hüseyin Kelleci ise “Matem günü matemimizi zehirlediler. Oruca başladığımız gün sesimiz kısıldı” diye konuştu. Altı yıldır ekranlarda olduklarını belirterek, “Bizler sevgiden, hoşgöründen, insan haklarından bahsederken ekranımız birden karardı. Suçumuz düzgün haber yapmak mıydı?” dedi. FETÖ’yle mücadelede ters ‘yön’ Hükümetin KHK’lere dayanarak İMC, Hayat TV, Özgür Radyo ve Yön Radyo’nun da aralarında bulundu ğu çok sayıda radyo ve televizyonu kapa tarak mühürlemesi “darbenin siyasi aya ğına dokunulmuyor, medya ve ifade özgür lüğü yasaklanıyor” tepkilerini artırdı. 15 Temmuz darbe girişimi sonrası hü kümet, gazete, tele vizyon ve radyoları EGrüdlem kapatmak için artık mahkeme kararına ihtiyaç duymuyor. Hü kümetin elinde “sor gulanamaz” ve “denetlenemez” nitelik te 8 adet KHK bulunuyor. Hükümet bu KHK’leriyle gazete televizyon ve radyo ları gerekçe açıklamaksızın kapatabili yor. Okuyucu, izleyici ve dinleyiciler bir sabah kalktıklarında gazete, televizyon ve radyolarının kapatıldığını öğreniyor. 15 Temmuz’un ardından başlayan bu uygulama içinde geçtiğimiz hafta Hayat TV, İMC TV ve Yön Radyo’nun araların da bulunduğu 22 medya organını kapa tarak mühürledi. Kapatılan bu medya kuruluşları ara sında özellikle Yön Radyo ile ilgili AKP’den gelen gerekçe tepkileri daha da büyüttü. Hükümet hiçbir gerekçe açık lamamasına karşın, “Yön Radyo 24 saat müzik yayını yapıyor, darbeyle ne ilgisi var. Terörle ne ilgisini buldunuz” sorula rının karşısında edindiğimiz bilgilere gö re AKP’liler, “Yön Radyo İstanbul’da Fet hullahçı bir işadamına ait binada faali yet gösteriyor, bu nedenle kapatıldı” sa vunması yapıyor. AKP binaları kapatılmadı AKP’nin bu iddiası doğru olup olmadığı bir yana “Fethullahçı bir işadamının mülkiyetinde işyeri sahibi olmak suç sayılıyorsa AKP binaları neden kapatılmadı” sorusuna sebep oldu. Bu soru çerçevesinde 15 Temmuz’un ikinci Yön Radyo’nun binasının Fethullahçı bir işadamına ait olması nedeniyle kapatıldığı söylentileri, aynı durumda olan çok sayıdaki AKP başkanlık binasını ve çifte standardı gündeme getirdi. Meslek örgütleri ve sendikalar Yön Radyo’yu yalnız bırakmıyor. haftasında AKP İzmir İl Başkanlığı’nın bir gece yarısı apar topar taşınması örnek gösterildi. İzmir’de AKP İl Başkanlığı’nın Fethullahçı bir işadamına ait binada kiracı olarak bulunması nedeniyle taşınmak zorunda kaldığı belirtilmişti. Dün de AKP Giresun İl Başkanılığı’nın darbe girişiminin 3. ayında hâlâ Fethullahçı olarak aranan işadamına ait bir binada kiracı olarak faaliyetini sürdürdüğü ortaya çıktı. AKP’li yetkililer binadan taşınmayacaklarını belirterek “ne var bunda” savunmasını yaptı. İnandırıcılık sorunu Yön Radyo’nun kapatılmasına ilişkin AKP’den gelen “Fethullahçı mülkiyetinde faaliyet gösteriyor” gerekçesi de inandırıcı bulunmuyor. Yön Radyo’nun ağırlıklı olarak bir müzik kanalı olması ve daha çok Aleviler tarafından dinlenmesi gerçekliğine de kulislerde vurgu yapılıyor. Siyasi ayak Yön Radyo’nun kapatılmasına karşın AKP’li yetkililerin “Ne var bunda” diyebilmesiyle ortaya çıkan çifte standart, “darbenin siyasi ayağının üzerine gidilmiyor” tepkilerini daha da artırdı. Darbenin siyasi ayakları korunurken TV, gazete ve radyoların kapatılarak haber alma hakkı ve ifade özgürlüğünün yasaklanması kaygıları artırdı. Hak ve adalet Yön Radyo’ya ilişkin AKP kulislerinde bu gerekçenin ifade edilmesine karşın İMC, Hayat TV başta olmak üzere diğer medya organlarının neden kapatıldığının gerekçesi ise halen açıklanmıyor. Aynı operasyonla kapatılan ve “Şirinler de mi yasaklanıyor” tepkisine neden olan Kürtçe çizgi film kanalı Zarok TV’yle ilgili sorulara tek satır karşılık gelmiyor. l ANKARA Avrupa’yla B planı Son yıllarda Bodrum’dan nefret eder oldum. İtiş kakış; görgüsüzlük; üst üste binmiş evler; 50 TL’lik lahmacun vs... Almayayım. Bodrum ne zaman güzel biliyorsunuz? El etek çektiğinde, sonbaharda. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Avrupa ve Türkiye’den üst düzey katılımcılarla yılın en önemli dış politika konferanslarından sayılan EDAM toplantısı için Bodrum’dayım. Sinan Ülgen başkanlığındaki bu thinktank, ufak ölçekli olmasına rağmen yıllardır dış politikada son derece ufuk açıcı işler yapıyor. Bodrum toplantısı bunlardan sadece bir tanesi. Laf olsun torba dolsun misali değil; gerçekten Ortadoğu nereye gidiyor, Türkiye’nin Batı’yla ilişkileri ne aşamada, Avrupa’nın geleceği ne olacak gibi temel soruların masa etrafında tartışıldığı ciddi bir beyin fırtınasından söz ediyorum. Bu yılki katılımcılar arasında eski İsveç Dışişleri Bakanı Carl Bildt, Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raportörü Kati Piri, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, perde arkasında Oslo sürecinin en önemli isimlerinden ve eski Norveç Dışişleri Bakanı Espen Barth Eide, AB’nin Genişlemeden ve Türkiye’den Sorumlu Direktörü Simon Mordue gibi isimler var. Buraya kadar iştahınızı kabarttıysam ne âlâ; zira bundan sonra hiçbir şey söylemeyeceğim. EDAM toplantıları, Chatham House kuralları çerçevesinde offtherecord. Kim ne dedi, neler konuşuluyor anlatamam yasak! Ama yine de ben genel ‘izlenimlerimi’ aktarabilirim. Dün öğrendiğim en önemli başlık, yaşanan her şeye rağmen Türkiye’nin AB macerasının bitmediği, hatta düşük de olsa hâlâ yıl sonu için “vize serbestisi” ihtimalinin olduğu yolunda. Detaya girmeyeceğim; ancak AB Komisyonu, Türkiye’ye serbest seyahat hakkı tanımaya pek istekli gözüküyor. Yeter ki Ankara’da ellerine dönüp Avrupa Parlamentosu’na sunabilecekleri bir şeyler versin. Temel talep, Terörle Mücadele Yasası’nın “gazeteci ve yazarların hapse girmeyeceği” bir şekilde değiştirilmesi. Ankara da bunu konuşmaya hazır. Anladığım şu; eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan isterse, gazetecilerin cezaevinde olmaması yolunda Terörle Mücadele Yasası’nda ufak bir değişiklikle vize serbestisi hâlâ mümkün... İkinci mesele, 2017’nin Avrupa’da seçim yılı oluşu ve bizzat Türkiye’yle ilişkiler konusunun Almanya, Fransa, Hollanda ve Avusturya’da ciddi bir gündem maddesi haline gelmiş olması. Bu yüzden vize işi olacaksa, bir an önce olması gerekiyor. Avrupalılar 15 Temmuz sürecinde geç tepki verdiklerini kabul ediyorlar. AKP hükümetinin kendini darbecilerden ve devlet içindeki Gülenci yapılanmadan koruma hakkını da teslim ediyorlar. Ancak Türkiye’deki karanlık tablo ve cadı avının kendi kamuoyları nezdinde negatif bir algı yarattığının, bu durumun ellerini kollarını bağladığını söylüyorlar. Bir siyasetçi, “Ben şu ortamda kendi seçmenimin tepki duyduğu Türk hükümetine vize serbesti verileceğini nasıl anlatabilirim?” diyor. En ilginç mesele, TürkiyeAB ilişkilerine alternatif bir model arayışının başlamış olması. Kimse açıkça söylemese de artık “ölme eşeğim ölme” tadındaki tam üyelik müzakere sürecinin gitmediği ortada. Ama Türkiye’nin Avrupa’dan tamamen kopması da kimsenin işine gelmiyor. Bu durumda yüksek sesle olmasa bile fiskos fiskos “B planı” konuşulmaya başlanmış. Türkiye AB’ye tam üye olmayacaksa, AB ile nasıl bir ilişki kurabilir? Daha perçinlenmiş bir gümrük birliği ya da bir cins imtiyazlı ortaklık mı? İleride İngiltere’nin AB’yle kuracağı ilişki, Türkiye için bir model olabilir mi? İşte Bodrum’dan yönümüzü Batı’ya döndürüp baktığımızda, masadaki tartışmaların bir bölümü böyle... Yarkadaş, Yön Radyo’daydı CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, kapatılan Yön Radyo’yu ziyaret etti. Yön Radyo Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Mansur Kılınç ile yayın odasına giren Yarkadaş, teknik masanın başına geçti. Dinleyicilere seslenen Barış Yarkadaş, “Yaklaşık 3 yıl program yaptığım Yön Radyo susturulmak, kapısına kilit vurulmak isteniyor. Buna karşı hep birlikte demokrasi mücadelesi vereceğiz. Düşünce ve ifade özgürlüğüne hep birlikte sahip çıkacağız. KHK ile alınan bu kararı boşa çıkaracağız” dedi. Yarkadaş, daha sonra, “Bugün Dost Yaralanmış” adlı türküyü Yön Radyo ve dinleyicileri için çaldı. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear