26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazar 9 Ekim 2016 13 Yok ediciler çetesine karşı biz! Yeter, ülkemiz her anlamda yok edici bir çetenin eline düşmüştür! Ağaçları, suları, vefayı, vicdanı, sevgiyi, arkadaşlığı, dost luğu, masumiyeti, paylaşımı, dayanışmayı ve aşkı yok eden bir çetenin eline! Yok ediciler tam bir kasaba kurnazlığıyla, bu kül türden beslendiler, bu ülkenin en güzel insanlarını yok etmeye giriştiler! En çok da işine gönül vermiş öğretmenleri! Hepimizin hayatında unutamadığımız ve hayatımızın herhangi bir anında bizi aydınlığa çı karan, başımız belaya girmişse bunu atlatmamıza yardımcı olan bir öğretmen mutlaka vardır. O öğret meni kimi zaman annemizden, babamızdan daha yakın hissetmişizdir. Onun bize verdiği bir kitap ya da söylediği bir söz hayatımızı değiştirmiştir. Örneğin benim annem bir öğretmendi ve onun özürlü çocukları yeniden hayata kazandırmak için verdiği çaba, benim hayat yolumu çizmiştir. Ben far kında bile olmadan. Ya da saygıyla andığımız doktoröğretmen Tür kan Saylan’ı düşünün, onun kurduğu vakıf ne kadar çok kız çocuğu nu hayata kazandır dı. Ölümlerden ve ta Penguenlerden ders alalım. cizlerden korudu. Yok ediciler çetesiyse her türlü arsızlığı, hırsızlığı, vatan hainliğini, muhbirliği, ce haleti, yolsuzluğu kutsayarak, kendi acımasız sömü rü kurallarını hayata geçirmeye var gücüyle çalışıyor. O nedenden binlerce öğretmeni açığa alıyor, binlerce öğretmenin yerini değiştiriyor, proje okullar diye ken di arsız dünya görüşünü dayatmaya çalışıyor. Şimdi zaman öğretmenine sahip çıkma zama nıdır! Cağaloğlu Anadolu Lisesi öğrencileri, çok sevdikleri, adeta taptıkları öğretmenleri sudan ne denlerle başka yerlere gönderilince, tüm acılarını, üzüntülerini anlatan bir veda klibi çekmişler. Bu klibi izlerken, gözyaşlarınıza hâkim olamayacaksı nız! Çocukların öğretmenlerine, öğretmenlerin ço cuklarına sarılırken size öyle bir sevgi seli ulaşa cak ki, o öğretmenlerin, o çocukların yerinde ol mak isteyeceksiniz! “Hoşça kalın öğretmenim ama sizin bize öğrettikleriniz hepimizde son suza kadar sürecek!” Evet, yok ediciler çetesi lanet bir fırtına gibi önü ne ne getirse yok ederek yoluna devam ediyor. Penguenlerden örnek vermek istiyorum, onlar Ku zey Kutbu’nda fırtınalara nasıl dayanıyorlar? Bir dai re şeklinde yan yana gelerek, birbirlerine sürekli do kunarak, birbirlerinin varlığını sürekli hissederek. Ne kadar inkâr edersek edelim, bizim bütün hayvanlar la birebir akrabalığımız vardır. Öyleyse birbirimize dokunarak, birbirimizin varlığını sürekli hissederek yok edici fırtınalara karşı koyma yeteneği bizim de genlerimizde var! Yeter ki, bunu anımsayalım. Çocuklarımızın geleceğini karartmaya yeminli yok ediciler karşısında, okullarımızı, televizyon ka nallarımızı, gazetelerimizi savunalım! Güneydoğu’da ve Türkiye’nin her yerinde yok ediciler çetesinin yaptığı yıkımları bize yansıtan İMC TV, Hayat TV ve Özgür Radyo kapatıldı. İMC TV karanlığa gömülürken çalışanlar Çav Bella şar kısını söyleyerek veda ettiler. (Elleri bağlanmış yur dumun/ Her yanı işgal altında...) Şimdi birbirimize dokunma zamanı, kapatılan tüm TV kanalları hepi mizin, tehdit altında tutulan tüm gazeteler hepimi zin. Şimdi teorik sözlerden uzak, fırtınadan korun ma zamanı, bu nedenle herkes bir Cumhuriyet da ha, bir Birgün daha, bir Evrensel gazetesi daha al malı. Maddi açıdan çökertilmeye çalışılan bu gaze teler hepimizin can damarı. Tıpkı hepsi imam hatip yapılmaya çalışılan okullarımız gibi. Fırtına öylesine şiddetli ve kararlı ki, korkabiliriz ama bu korkunun hiçbir şeye faydası olmaz. Ben ne yapabilirim ki, diye bir köşeye çekilmek olmaz. Bir kâğıt parçası al ve Aslı Erdoğan’a, Necmiye Alpay’a hiçbir şey yazamazsan o günü nasıl ge çirdiğini yaz. Gönder, göndermeye korkarsan def ter al ve duygularını o defterle paylaş, ileride sana çok yardımcı olacaktır. Hadi birbirimize dokunma ya başlayalım. 9 EKİM 2016 SAYI: 33240 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler Mine Esen Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.37 05.22 05.45 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.02 12.58 16.06 06.46 12.43 15.52 07.07 13.06 16.17 Akşam 18.42 18.27 18.52 Yatsı 20.01 19.45 20.08 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY İspanya’nın 2008 yılında girdiği kriz; yaşadığımız günlerde Türkiye’yi de bekleyen büyük tehlike, inşaat sektörünün çöküşüyle başladı. İpotek karşılığı satın aldıkları mülkün kredi borcunu ödeyemeyen yüz binlerce insan evsiz, akıl dışı bir hızla çoğalan inşaatlar yarım, patronlar sermayesiz, işçiler işsiz kaldı. Borsa çöktü. Devlet, maaş ve emekli aylıklarını ödemekte zorlanmaya başladı. İşsizlere ve gençlere yapılan sosyal yardımlar kesildi. 2010 yılına gelindiğinde kriz daha da ağırlaşmış ve İspanya halkları* hepsi yiyici, çıkarcı, güdük politikacılardan umudu kesmiş, hatta gına getirmişti. İspanya ayaktaydı. Hiçbiri krize çözüm üretemeyen, hatta sorunun kaynağı geleneksel partilere karşı müthiş bir öfke vardı. Diktatör Franko’nun ölümünden beri görülmemiş kalabalıklar sokağa dökülüyor, kızgınlıklarını haykırıyordu. İç savaş yaralarının hâlâ taze olduğu bu ülkede, toplumsal gazabın çığrından çıkması; kanlı bir isyana dönüşmesi işten değildi. Neyse ki İspanya 1978’de kavuştuğu demokrasiyi 1986’dan beri AB üyeliğiyle perçinlemiş ve sindirmişti. Başıbozuk bir isyan çıkmadı. Madrid’in tarihi meydanı Puerta del Sol’un 15 Mayıs’ta işgaliyle başlayan dev gösteriler tüm İspanya’ya yayıldıktan öteye “15M” diye anıldı; zaten aynı haksız ve çürümüş düzenle yönetilen dünyada yankı bulunca, bir fikir fırtınasına dönüştü. HHH Geleneksel partiler; belli bir ideolojiyi sahiplenmeden düzeni tersyüz etmeyi öneren ve geniş geneli birbirinden çok farklı düşüncede gençlerden oluşan hareketi, “Sıkıysa partileşip seçimlere girin!” kışkırtmasıyla siyasal arenaya çağırdı. Çünkü öfkelilerin birleşemeyeceğine, dolayısıyla örgütlenip parti kurmayı beceremeyeceklerine emindiler. Oysa hızla örgütlenen bu genç öfkeden, halkların kendi kaderlerine sahip çıkmalarını ve hoşnut olmadıkları sistemi tersyüz etmelerini öngören yenilikçi bir hareket, Podemos doğdu. “Podemos”, İspanyolca “yapabiliriz” demekti ve başlangıçta, kimse komut vermeden ileri atılmak için Kadınlar yapar! birbirine cesaret veren öndersiz çaylakların çığlığına benziyordu... Çaylaklar, 2014 yılında girdikleri ilk seçimde, Avrupa Parlamentosu’na 5 milletvekili göndererek beklenmedik bir zafer kazandılar. Artık ilginç fikirleri olan bir liderleri de vardı. Pablo İglesias, zaten burnundan soluyan ve başkaldırmaya hazır halklara, siyasal arenaya fırlayıp ortalığı dağıtacak bir sosyal çoğunluk oluşturmayı öneriyordu. Yeni fikrin esin kaynağı, neyin toplumun çıkarına olduğuna ve insanların neyi, nasıl düşünmesi gerektiğine tepedekilerin karar verdiği klasik sol ideolojiden farklı olmakla birlikte; İtalyan Komünist Partisi kurucularından Antonio Gramschi’nin kuramıydı. HHH Ömrünün son on yılını Mussolini’nin zindanlarında geçiren filozof Gramschi’ye göre siyasal mücadele ekonomik ve sosyal düzenin devrilmesi değildir. Sivil toplum, ortak çıkarı gözeten bir sağduyuyla donanıp ahlaki ve kültürel bir mücadele de yürütmek zorundadır. Ama toplumsal sağduyu da ideolojiler, dinler ve görenekler tarafından kirlendiğinden, önce o temizlenmelidir. Bu da “gerçekliğin doğrudan incelenmesi ve deneme yanılma yöntemi”yle mümkündür. Sonuçta “Bir insan kitlesi yaşadığı gerçekliği eleştirip sorgulayarak ortak bir fikre varabilir ve ortamın dayattığından başka bir dünya görüşü geliştirebilir” der Gramschi. Podemos da gerçek Ada Colau lerden kopuk ve çürümüş bir si yasetçiliği alaşa ğı etmek için işte böyle, gerçekliği yerinde ve doğ rudan okuyun ca ortaya çıka cak toplumsal bir sağduyu ortaklı ğını hedefliyordu. AP seçimlerinde kazandığı zaferden sonra, “yapa biliriz” partisinin sloganı “Si, se puede!” oldu: “Evet, yapılabilir!” Hedef, 2015 yerel seçimleriydi. HHH İki kadın ortaya çıktı. Barselona’dan adaylığını koyan Ada Colau, “ipo tek kurbanları” diye anılan evini barkını yitirmiş Kata lanlar için verdiği yoğun mücadeleyle tanınan bir ak tivistti. Felsefe okumuş, TV senaryoları yazmış, dizi lerde oynamıştı. 42 yaşındaydı. Podemos’un desteğini alarak Katalanca “Guanyem Barcelona!” (Barcelona’yı kazanalım!) sloganıyla Bar selona Belediye Başkanı seçildi. Yolu “ayrılıkçı” Katalonya başkenti açmıştı. İspanya başkenti Madrid, daha azını yapamazdı. Emekli yargıç Manuela Carmena, 73 yaşındaydı. Meslek yaşamı boyunca hukuk camiasında kadıner kek ayrımcılığına karşı mücadele etmiş, ülke çapında saygınlık kazanmış, torun tosun sahibi bir feministti. Podemos, kendisine Madrid belediye başkanlığı adaylığı önerdiğinde önce ret, sonra kabul etti. Halen Madrid Belediye Başkanı. Yazdığı kitabı okuyorum. Başlığı, “Çünkü her şey farklı olabilir”. Manuela Carmena’nın fikirlerinden çok etkilendim. Devamı gelecek haftaya... (*) İspanya 17 özerk bölgeden oluşan federal ve demokratik bir monarşidir. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Beter mi ‘better’ mi? “Better”, İngilizce “daha iyisi” demek. Ama liderlerin daha iyisi yok. Daha kötüsü yani, “beterin beteri” var! En beteri de, avam olanı... Dünyada o kadar beter lider var ki.. Bizimki yine de ve sahiden Asrın Lideri! Mesela bir Filipinler Devlet Başkanı Duterte var ki.. Daha kötüsü düşman başına. Obama kendisi için, “Yargısız infazlar yapıyor!” dedi diye, “Obama o... çocuğudur!” diye demeçler verip duruyor! Bizimkinin Allah’ı var. Kendisine neler söylendi ve söyleniyor.. Tövbe tövbe, ağzını bir kere bile bozmadı. Çünkü “gayri kabili kıyas” sağlam bir adap edep kültürü ve aile terbiyesi var. Bu yüzden de çok şükür kimsenin aklına “Harama uçkur çözdü!” diye iftira atmak gelmedi. (Bir ara gerçi, FETÖ melunu, onu da denedi. Ama, tutmaz diye, caydı!) Allah saklasın, suikast ve kasetli kumpas dahil ailece maruz kalmadığı kaza bela kalmadı. Yine de kimi başka liderler gibi “sinkaflı” konuştuğuna tanık olan hâlâ yok. Üstelik Yaver’inden, Fuat Avni’ye her yanı “Kuş ve FETÖ zulası” olduğu halde... HHH Amerikan Başkan Adayı Donald Trump’a bakar mısınız? Dün ortaya çıkan kasete göre evli bir kadınla olan ilişkisi ile övünüyor. Acaba FETÖ, kasetçi birliklerini, Demokratlara destek için oraya da mı sevk etti. Dünya gündemine giren o kasette, kadınları ayartma ile ilgili sırlar veriyor. Kadınların, zengin ve popüler erkeklere daha kolay yaklaştığını anlatıyor. Bizimki için de “dünyanın en zengin liderlerinden” diye şayia çıkmıştı. “Popülerliği” ise şayia değil. Uzun süredir popülerlikte Avrupa’da, Ortadoğu’da ve Rusya’da üstüne yok. Her türlü melaneti yapabilen FETÖ, bu konuda bir edepsizlik sergileyemiyor. Can sıkıntısından, öyle anlaşılıyor ki bu kez Amerikan seçimlerine yöneldi. Kumpasını bu kez “Müslümanları ülkeye sokmayacağım!” diyen Trump’a çevirdi. Zaten Hillary Clinton’ı desteklediği biliniyor. Yaptığı milyon dolarlara ulaşan yardımları ABD gazetelerine de yansımıştı. Belli ki “hizmet”in “hizmetkârlığı” bir kez de kaset servisi üzerinden yüreyecek. En kârlısı o! Seçimlere üç hafta kala servise sokulan kasete göre Trump kadınları aşağılayan, cinsellik objesi olarak gören birisi. Gerçi anında özür dilemeye yöneldi. Ama kendisinin avam birisi olduğuna dair kanaati silmesi çok zor. Ama yine de mümkün. Çünkü bizde yaşandı böylesi. Erdoğan da kimilerine göre tıpkı Trump gibi, “pek avam” birisi idi. Kendisi için kimler, neler neler yazmıştı. FETÖ sanığı olarak şu sırada hapiste olan Nazlı Ilıcak, bir TV programında Erdoğan’ı eleştirdiği için kendisini eleştiren Alçı’ya öfke ile şöyle bağırmıştı: “Bak Nagehan beni bazı şeylere zorlama... Sen de 2009’da çıkan bir yazında başbakanı çok ağır şekilde eleştiriyordun!” Sahi neydi o yazı? “Şahsen Tayyip Erdoğan beni utandırıyor. Seçtiği bayağı kelimeler yüzümü kızartıyor. Ve bu ülkeye aidiyet hissimi zayıflatıyor! Entelektüellik kırıntısı bulunmayan, kaba ve cahil üslubu, ‘delikanlılık’ kavramı ile kurduğu sağlıksız ilişkinin ürünü.. (...) Tarifi zor bir ‘erkek zorbalığı’ çöktü ülkenin üzerine. Ataerkil sistemin kat kat katmerlediği kalıplar öyle büyüdü ki başka hiçbir şeye yer kalmadı sanki. Boğuluyoruz. ‘Dayılanma’ kültürü bir canavar gibi dört bir yanı sarıyor!” (N. Alçı, 11 Mart 2009, Akşam) HHH Trump için de Amerika’da “Seçtiği bayağı kelimeler yüzümü kızartıyor. Bu ülkeye aidiyet hissimi zayıflatıyor!” diyen var mıdır? Sanmayız. Nagehan gibi nadide nebatlar sadece bizde yetişiyor. O yüzden de özel konuk olarak hep el üstünde tutuluyor. Asrın Lideri nezdinde bile! Yapay zekâya ırkçılık bulaştırdık Yapay zekâya dostluğu öğretebilirdik. Sevgiyi, yardımlaşmayı, paylaşmayı, dayanışmayı, insanı insan yapan değerleri... Fakat ona ırkçılığı bulaştırıyoruz. Oysa ne diyor bilim insanları: “İnsanlarda ırk diye bir şey yok. Bir insan grubunu diğerinden ayıracak kadar genetik varyasyon yok. Saf ırk yok. Üstün ırk yok.” Irkçılığın bilimsel temeli yok. Fakat tümüyle uydurma bir şey olan ırkçılık bugün bile dünyada milyonlarca insanı etkiliyor. Irkçılık ve Hoşgörüsüzlüğe Karşı Avrupa Komisyonu’nun çabaları boşuna değil. Günümüz ırkçılığı, Nazi dönemindeki gibi kaba bir ırkçılık değil. Daha sinsi. Yabancı düşmanlığıyla kendini gösteriyor. Etnisite, dil, din, cinsiyet, fiziki görünüş üzerinden ırkçılık, ayrımcılık yapılıyor. Peki, ırkçılık toplumlarda ne kadar derine kök salmış durumda? HHH Bu yıl tuhaf örneklere tanık olduk. İlk örnek Microsoft’un geliştirdiği yapay zekâ yazılımı “Tay”dı. “Tay” internette insanlarla sohbet etmesi için geliştirilmişti. Genç bir kız gibi konuşuyordu. Güne “İnsanlar çok cool” diyerek başlıyordu. Sonra öyle bir değişim geçirdi ki... Hem de 24 saatte. “Hitler haklıydı. Yahudilerden nefret ediyorum” demeye başladı. Meğer Tay, insanlarla sohbet ettikçe öğrenen bir lyğişaetzrilrıeleımrninmsi üöışpğ.erFertwaatzwnmkeawahke.matiyhebmbit@öaeetgktyyamılnilen.acesilole.dimcnroe,emmohneaamriiknişasleabrni.rlığyaınzıtleımmıegledeCahil yapay zekâyı ırkçılar yoldan çıkarıverdiler. Microsoft Tay projesini hemen durdurdu. Mart ayıydı. HHH Mayıs ayında Pulitzer ödüllü Pro Publica’nın haberi dikkat çekti. Meğer Amerika’da bazı eyaletlerde suçluların “gelecekte yeniden suç işleme olasılığı”nı hesaplayan yazılımlar kullanılıyormuş. Bu yazılımların belirlediği “skorlar” mahkemelere de iletiliyormuş. Kimi zaman yargılanan kişiler, eğer “gelecekte suç işleme olasılıkları” yüksekse, daha ağır cezalara çarptırılabiliyormuş. Pro Publica bu yazılımlardan birinin siyahilere yönelik değerlendirmelerde ayrımcılık yaptığını ortaya koydu. Yazılım siyahilerin suç işleme oranını beyazlara göre çok daha yüksek hesaplıyormuş. HHH Üçüncü olay önceki hafta bir güzellik yarışmasında yaşandı. Yarışmada jüri olarak bir yapay zekâ yazılımını kullanmışlar: Beauty.ai. Yapay zekâya, yüz ülkeden gönderilen 6 bin “özçekim” arasından en güzel kişileri seçme görevi verilmiş. O da 44 kişiyi seçmiş. Fakat bir bakmışlar, yapay zekânın seçtiklerinin büyük çoğunluğu beyaz tenli. 44 kişiden sadece altısı Uzakdoğulu ve sadece biri Afrikalı. Meğer “uzmanlar”, yapay zekâya güzelliği, derin öğrenme yöntemiyle öğretirken ağırlıklı olarak beyaz tenli kişilerin fotoğraflarını göstermişler. HHH İlk üretilen video kameralar da daha çok beyazlar tarafından kullanılacağı varsayımıyla beyaz tende en iyi sonucu verecek şekilde ayarlanıyordu. Ayrımcı, ırkçı eğilimlere ilişkin örnekler artıyor. Yapay zekâyla uğraştıkça kendi kendimizle yüzleşiyoruz. Hem de en kötü yanlarımızla. Irkçılık toplumlarda ne kadar derine kök saldı? Irkçılığı yapay zekâ yazılımlarına bulaştırmaya devam edersek bunun gelecekte ağır sonuçları olur. SAYISAL LOTO 18, 25, 33, 34, 37 ve 45 6 BİLEN: 1 Milyon 560 bin 491 TL (1 KİŞİ), 5 BİLEN: 3 bin 440 TL, 4 BİLEN: 51.90 TL, 3 BİLEN: 7.45 TL C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear