26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 6 Ekim 2016 EDİTÖR: PELİN ÜNKER TASARIM: SERPİL ÜNAY Kur ateş hattında ekonomi 9 Başta Fed’in faiz artışı olmak üzere artan küresel risklere içeride biriken sorunlar da eklenince dolar/TL 2.5 ayın zirvesini gördü. Lira en fazla düşen para birimi oldu Küresel piyasalara merkez bankalarının yön verdiği dönemde, artan iç ve dış riskler Türkiye için tehlike çanlarının çaldığını gös teriyor. Dolar/TL dün de 3.0656 ile 25 Temmuz’dan bu yana en yüksek seviyeyi gördü. Kredi derece lendirme kuru luşu Moody’s’in not indirimin PELİN ÜNKER den piyasaların ilk etapta çok faz la etkilenmeme si bir iyimserlik yaratmıştı. An cak aradan geçen zaman dili minde liranın kayıpları daha da arttı. Moody’s’in Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapıla bilir seviyenin altına çektiği 23 Eylül’den bu yana dolar/TL yüzde 3.7 yükseldi. Dün ise gün içinde 3.0656’ye kadar çıkan dolar/TL, serbest piyasada 3.0630’dan kapandı. Düşüşte birinci TL, yüzde 1 civarı kayıpla gelişen ülke para birimleri içinde en çok değer yitiren para birimi oldu. Borsa İstanbul da döviz varlığı olan şirketler öncülüğünde 796 puan yükseldi. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz artırımına yaklaşması gelişen ülke piyasalarının tümünü etkilese de, Türkiye bunun etkisini en ağır hissedenlerden biri. Bu ise kendi ev ödevlerini yapmamasından kaynaklanıyor. Yani artan iç riskler, Türkiye’nin dışarıdaki gelişmelerden daha fazla etkilenmesine yol açıyor. Reformlar lafta kaldı Seçimlerden bu yana ekonomide reform yapması gerektiği vurgulanan Türkiye’de son Orta Vadeli Plan (OVP) gösterdi ki reformlar sadece lafta kaldı. Piyasaya güven vermek için kullanılan bir çapa olan OVP’de büyüme, cari açık, bütçe açığı tahminlerinin bozulması doların yükselişindeki ana etmenlerden biri. Türkiye’nin tüketim odaklı büyümesi ve dış finansmana bağımlı olması yumuşak karnı olarak karşımıza çıkıyor. Öte yandan OHAL’in uzatılmasının yatırımcı nezdindeki algı bozulmaları da TL’yi baskılıyor. Arzu Çerkezoğlu OVP’de emekçi yok sayıldı MUSTAFA ÇAKIR Hükümetin Orta Vadeli Programı’nı (OVP) değerlendiren DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, “Siyasi iktidar, OVP’de açıklanan hedefler gösteriyor ki, kendi varlığını sürdürebilmek için, ‘istikrarı’ sağlayabilmek için emekçilerin haklarını, çalışma koşullarını daha da geriye götürecek bir programı ilan etti. Tablo bunu gösteriyor” dedi. Çerkezoğlu, açıklamalardan ekonomideki sıkıntıların devam ettiği, işsizliğin arttığı, bütçe açığının devam ettiği, büyüme hedeflerinin aşağıya çekildiğini gördüklerini söyledi. Çerkezoğlu, “Gelir dağılımı eşitsizliği derinleşiyor. Zenginler daha zengin, fakirler daha fakir hale geldi. İşsizlikte büyük bir patlama var. İşsizliğin çift hanede devam edeceği ifade ediliyor. OVP’de de bu kabul ediliyor” dedi. l ANKARA Lira erimeye devam edecek Capital Economics ekonomisti William Jackson yayımladığı müşteri notunda, “Son derece gevşek mali, ve özellikle de para politikası enflasyonu ve beklentilerini yükseltti ve enflasyon beklentileri çıpasız bir hal almış gibi gözüküyor” dedi. Jackson, “Artan enflasyon ortamı reel faiz oranlarını artırabilir, yatırım ve büyümeyi olumsuz etkileyebilir” şeklinde konuştu. Jackson, Türk Lirası’nın daha da düşebileceğini, yerel para cinsinden tahvillerde getirinin, özellikle de eğrinin uzun vadeli tarafında artmasının muhtemel olduğunu söyledi. Döviz mevduatı artabilir Ani çıkışlara karşı savunmasız Ekonomistlere göre Fed’in yaklaştığı öngörülen faiz artışlarına rağmen Merkez Bankası’nın büyümeyi gözeten faiz politikası, ekonomiyi olası ani portföy çıkışlarına karşı savunmasız bırakıyor. Faiz oranı ile döviz kuru arasındaki denge bozulurken TL’de değer kaybı artıyor. Dün beklentilerin üzerinde gelen ABD ISM ve fabrika siparişleri verileri de faiz artışlarının yaklaştığının bir diğer habercisi oldu. OPEC’in Cezayir’deki gayriresmi toplantıda petrol üretiminde kesinti yapılması konusunda anlaşması, yüksek enerji açığı nedeniyle düşük petrol fiyatlarından olumlu et kilenen Türkiye için önemli dış risklerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Petrol fiyatları yükseldikçe bu, dolar/TL’ye olumsuz yansıyor. Dolar 3.10’a çıkabilir Buna karşılık Avrupa’da da işler iyi gitmiyor. Deutsche Bank krizi, Avrupa bankacılık sistemine ilişkin endişeler ve İngiltere’nin Brexit kararı zaten piyasaları olumsuz etkilerken, dün de Avrupa Merkez Bankası’nın varlık alımlarını sonlandırabileceği iddiası geldi. Yetkililer bunu yalanlasa piyasalar artıya dönemedi. Kıtadaki bu gelişmeler doların küresel anlamda güçlenmesine neden olu yor. Tüm bu riskler birleşince Türkiye, iç meseleleri nedeniyle diğer gelişen ülkelerden olumsuz ayrışıyor. Reuters’a konuşan bir bankanın döviz işlemcisi de iç riskler nedeniyle TL’nin diğer gelişen ülkelerden daha kötü performans gösterdiğini belirterek “Doların seyri çok önemli. Not indirimi sonrası yabancı çıkışları hâlâ ana etken ve bunun ne kadar devam edeceği önemli. Grafik olarak bakınca her gün yükselen tepe ve dipler oluşuyor ki bu da kuvvetli bir yükseliş trendinin işareti. Dolar/ TL’nin temmuzda yaklaştığı 3.10 görülen en yüksek seviye ve takip edilebilir” dedi. BloombergHT’de konuşan Tacirler Yatırım Başekonomisti Özlem Bayraktar Gökşen de dolar/TL’deki beklenmedik yükseliş için şunları söyledi: “Gelişen ülkelerde doların çok ciddi bir değer kaybı var. Bu durum dün ABD ISM imalat verisi sonrası çok hızlandı. Türkiye’ye özel bir diğer unsur da liranın diğer gelişenlere göre daha kötü ayrışması. 15 Temmuz sonrasında yerleşiklerin önemli bir satışı olmuştu. Yaklaşık olarak söylersek döviz mevduatlarında 10 milyar dolarlık bir erime söz konusu olmuştu. Sonrasında çok az bir kısmının yerine geldiğini gördük. Yaklaşık 23 milyar dolardan bahsediyoruz. Dolayısıyla, yerleşiklerin daha fazla pozisyonlarını artırma dileğinde olmasıyla kur üzerinde ekstra bir baskı da görebiliriz.” Türkiye, Fed’in faiz artışına hazırlıklı değil JCR’ye göre Fed’in faiz artışı, Türkiye ekonomisinde büyüme, işsizlik, cari açık ve dış finansman üzerinde bozucu etkilere yol açacak Kredi derecelendirme kuruluşu JCR Eurasia Rating’in Başkanı Orhan Ökmen, Türkiye ekonomisinin kısa vade içerisinde ABD Merkez Bankası’nın (Fed) olası faiz artışlarının yaratacağı olumsuzluk ortamına hazırlıklı olmadığını söyledi. Ökmen yaptığı yazılı açıklamada, “Fed’in kısa vadede yapacağı faiz artışlarının Türkiye ekonomisi açısından büyüme, işsizlik, cari açık ve dış fi nansman üzerinde yaratacağı bozucu etkilere Türkiye açık haldedir” dedi. Algı bozuldu Fed kararları karşısında, gelişen ülke piyasalarının aksine Türkiye’nin sadece bekleme opsiyonunu fiyatladığını belirten Ökmen, “Bu önemli bir seçeneksizlik riskidir” yorumunda bulundu. Ökmen, “TCMB’nin temkinli duruş yerine faiz indirim lerine devam edeceği beklen ği şeklinde yo tisi ve OHAL’in uzatılması ğunlaşıyor. nın yatırımcı nezdindeki algı l Ekonomi bozulmaları TL’yi baskılıyor. Servisi TL’de devam eden değer kay bının ana nedeni iç gelişme ler” dedi. Merkez Bankası faiz kori dorunun üst bandında yedi aydır devam eden indirim lerle toplam 250 baz puan indirime gitti. Beklentiler Fed faiz artışlarının bu yıl aralık ayında olabilece Orhan Ökmen İsrail, Türkiye’den vazgeçti DEBKAfile’nin kaynaklara dayandırdığı haberine göre İsrail hükümeti aralık ayına kadar konuyla ilgili karar verecek. Ankara ile ilişkilerin normalleşmesinin ardından, yaklaşık 100 milyar dolarlık Leviathan gazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya satma planları yapan Başbakan Binyamin Netanyahu’nun, Almanya ve Fransa tarafından engellendiği iddia edildi. İsrail istihbaratına yakın DEBKAfile sitesine göre Paris ve Berlin, darbe girişiminden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylemlerinin de etkisiyle Ankara’ya ener ji konusunda bağlanmak istemediği için Netanyahu’yu projeden vazgeçmeye zorladı. İddiaya göre, İsrail ve Kıbrıs’ı çevreleyen Leviathan gazının dağıtımına Lefkoşa’nın adadaki siyasi sorunların çözümünü şart koşması, doğalgaz sahasında yüzde 40’a yakın hissesi bulunan Amerikan Noble Enerji’nin Ürdün’le 15 yıllık doğalgaz satış anlaşması imzalaması da İsrail’in kararında etkili. l Dış Haberler Histeri nöbeti gibi siyaset Sonu gelmez tutuklamalar, tasfiyeler, OHAL, “Anayasa, anayasaya aykırılık yetkisi veriyor”... “İşkenceleri sorgulamayacağız”; “proje okul”, “proje kent”, “reis kimdir?”, “Yeni padişahımız”... Bu öfke, bu şiddet, bu telaş, bu kibir, “yok etme” saplantısı niye? Şuradan başlayabiliriz: Cumhurbaşkanı 14 ay önce, “Artık ülkede sembolik değil, fiili gücü olan bir cumhurbaşkanı var... Türkiye’nin yönetim sistemi bu anlamda değişmiştir. Şimdi yapılması gereken, bu fiili durumun anayasal olarak kesinleştirilmesidir” diyordu. Yönetim sistemi (rejim) fiilen değişti. Ancak eski rejimi, anayasayı ayakta tutan, yeniden üreten eski “simgesel evren” verimliliğini kaybettiyse de yok olmadı. AKP bir süredir eski rejimin “simgesel evrenini” yok etmeye, “yeni yönetim sistemini” halka benimsetecek din temelli bir “simgesel evren” kurmaya çalışıyor; bunu ayakta tutacak, Cumhurbaşkanı’nın fiili gücünü topluma kabul ettirecek dayanaklar arıyor. İki olanaksızlık Bu arayış iki kanaldan ilerliyor: Bir taraftan fiilen değiştiği iddia edilen rejimin simgesel evrenini işlevsizleştirecek bir yeni tarihsel anlatı aranıyor; diğer taraftan da, bu fiili durumu olağanlaştıracak bir “kurucubaşlangıç miti”... Birincisi bu anlatıyı Cumhuriyet öncesi dönemde arıyor, ikincisi de 15 Haziran darbe girişiminin anlamında. Birincisi söz konusu olduğunda, Cumhuriyet öncesine, “Cumhuriyetle birlikte kaybolduğu varsayılan” şeyi bulmaya gidenler, yüz yıldır çürüyen, kapitalist dünya ekonomisiyle emperyalizmin egemenliği altında “yarısömürge” biçiminde bütünleşen, ayakta kalabilmek için Batı’nın siyasi, ekonomik pratiklerini, teknolojisini kopyalamaya çalışan, borç içinde bir imparatorlukla karşılaşıyorlar. Ne son sultanların politikaları, ne İttihat ve Terakki’nin zorlamaları, ne de Mustafa Kemal’in Samsun’a gitmeden önceki arayışları bu imparatorluğu kurtaramadı. Siyasal İslam, yaklaşık 100 yıl sonra, “Cumhuriyet Olayı”nı yok saymanın simgeselde yaratacağı boşluğu dolduracak şeyi, gidip baktığı yerde bulamıyor, bulamadıkça da hırçınlaşıyor. İkinci olanaksızlık, Cumhuriyet “Olayı”nın, ona olan sadakatin “silinmesiyle” oluşacak boşluğu dolduracak bir “Olay” ve sadakati 15 Haziran’dan çıkartma çabasına ilişkindir. 15 Haziran darbe girişiminin sonuç almasını önleyen “şeyi” demokrasinin zaferi olarak sunmanın önünde aşılması olanaksız bir engel var: Eski rejimde, “demokrasi” denen şeyin “bulunduğu yer”, darbe girişiminden çok önce boşalmıştı. Demokrasi mi dediniz? Darbeden önceki 12 yıla baktığımızda, demokrasinin hemen tüm bileşenlerini tasfiye ederek “tek adam” rejimi kurmakta olan bir yönetim, sistemi filen değiştirdiğini açıklamaktan çekinmeyen bir liderlik görüyoruz. Bu görüntüye de her seçimden yenilgiyle çıkmasına karşın politikasını değiştirmeyen, “sert demeçlerle” tepki vermenin ötesine geçemeyen bir muhalefet, totaliter rejime ilerleme sürecini “demokratikleşme” sanan bir liberal entelijensiya, süreci doğru saptamakla birlikte bir türlü kendini toparlayamamış bir sol hareket eşlik ediyordu. 15 Haziran gecesinde, Yenikapı mitinginde bir “şey” vardı ama, bu çoktan yok edilmiş bir “demokrasinin” savunulmasından başka bir şeydi; demokrasiyi yok etme sürecinin içindeki, bir (belki de son) sarsıntıydı. Siyasal İslamın, birkaç iflah olmaz yararlı salağın dışında kimse bu demokrasiyi savunma, bu savunmayı Milat ilan etme çabasını kabullenmiyor. AKP liderliği de, siyasal İslam da yukarıda değindiğim iki olanaksızlığı kabullenemiyor, topluma, özellikle de laiklik yanlısı kesime, bu tarihsel anlatıyı, “başlangıç mitini” ısrarla dayatmaya devam ediyor. Başaramadığı oranda da, AKP siyaseti bir histeri nöbetine dönüşüyor. Ancak bu bir bireyin değil de bir yönetici sınıfın, toplumsal hareketin hastalığı. Yarattığı yıkımın çapı da ona göre... Rusya 40 bin ton süt tozunu iade etti Rusya Tarım Ürünü Denetim Ajansı Rosselhoznadzor, Türkiye’den Moskova’ya giden 40 ton süt tozunu geri gönderdi. Sputniknews’in haberine göre, Rosselhoznadzor’un denetçileri, ülkenin güneybatısındaki Novorossiyk limanında Türkiye’den Moskova’ya giden 40 ton süt tozuna el koydu. Haberde, Türkiye’den gelen süt tozlarına sertifikalarında ürünlerin ismi, üretim tarihi ve alıcının adresiyle ilgili gerekli bilgilerin olmaması nedeniyle el konulduğu ifade edildi. Rosselhoznadzor’dan yapılan açıklamada, el konulan ürünlerin teslim edileceği şirkete bir ihlal uyarısı gönderilip sahibine iade edildiği belirtildi. l Ekonomi Servisi C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear