24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 6 Ekim 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ OHAL uyarıları haber 11 Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan, “OHAL anlayışı anayasanın bütünüyle askıya alınmasını reddeder. Bu nedenle olağanüstü hal hukuksuzluk hali değildir” dedi DARBE KOMİSYONU Meclis’te AKP darbesi TBMM Darbe Komisyonu’nun çalışma usul ve esaslarını belirlemede söz sahibi olacak Başkanlık Divanı’nın tamamı AKP’li üyelerden seçildi MAHMUT LICALI TBMM’de dört siyasi partinin desteğiyle kurulan Darbe Araştırma Komisyonu, 15 Temmuz’un üzerinden neredeyse 3 ay geçtikten sonra önceki gün ilk toplantısını yapabildi. Darbe girişiminin ardından AKP’nin TBMM’nin kapandığı son gün üye bildirmesi nedeniyle çalışamayan komisyonun Başkanlık Divanı üyelerinin seçiminde AKP ile muhalefet partileri arasında tartışma çıktı. Meclis komisyonlarının yönetimlerinde zaman zaman muhalefet partilerinin de temsil edilmesi yönünde bir teamül bulunurken AKP 15 Temmuz’u araştıracak komisyonda bu geleneği umursamadı. Muhalefetin bu yöndeki taleplerini yok sayan AKP, divanının tamamının AKP’li isimlerden seçilmesini sağladı. Komisyon Başkanı AKP’li Reşat Petek olurken başkanvekili AKP’li Selçuk Özdağ, komisyon sözcüsü AKP’li Belma Satır, kâtip üye ise AKP’li Serkan Bayram oldu. Başkan araştıracak! Toplantıda, Komisyonun Başkanı’na komisyona kimlerin çağrılacağı ve çalışmanın nasıl yürütüleceğinin belirlenmesi konusunda yetki verilmesi yönündeki öneri AKP’li vekillerin oylarıyla kabul edildi. Önerinin kabul edilmesiyle komisyonun nasıl çalışacağı ve darbenin ne şekilde araştırılacağında tek söz sahibi AKP oldu. Reşat Petek’e itiraz Komisyonun başkanlığana daha önce FETÖ’yü öven açıklamalarıyla gündeme gelen AKP’li Reşat Petek’in seçilmesine muhalefet itiraz etti. CHP’li üye Aytun Çıray, “Petek FETÖ kumpası olduğu bilinen Ergenekon ve Balyoz kumpaslarına açık destek vermişti. Yani Petek FETÖ ile ilgisinin derecesi araştırılacak biridir” dedi. CHP’li üye Sezgin Tanrıkulu da “AKP’nin diğer siyasi partilerle darbeyi araştırma konusundaki çekinceleri ortaya çıkmıştır” diye konuştu. TBMM’de bugüne kadar kurulan araştırma komisyonlarında kimin dinleneceği ve çalışmanın nasıl yürütüleceği konusunda komisyonlar ortak karar alıyordu. AKP’nin Darbe Komisyonu’nda tek yetkili olarak komisyon başkanını belirlemesi üzerine CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, “Biz komisyonda kimin dinlenmesi gerektiği konusunda sürekli önergeler vereceğiz. Kabul edilmezse de bunu kamuoyuna açıklayacağız” dedi. l ANKARA Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL’e destek verirken uyarılarda da bulundu. Devlet ve milletin varlığına yönelik ağır tehditlerin bir zaruret hali oluşturduğunu belirten Arslan, “Ancak demokratik olağanüstü yönetim usulü anlayışı, anayasaların bütünüyle askıya alınmasını, temel hak ve hürriyetlerin tamamen kullanılamaz hale getirilmesini reddeder. Olağanüstü hal hukuksuzluk hali değildir. Elbette amaç en kısa sürede olağan duruma dönülmesidir. Temel hak ve özgürlüklerin daha kırılgan hale geldiği olağanüstü dönemlerde adaletin tesisi çok daha önemlidir” mesajını verdi. Cumhurbaşkanı tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliklerine seçilen Recai Akyel ile Yusuf Şevki Hakyemez’in ant içme töreni, Anayasa Mahkemesi’nde yapıldı. Yemin töreninde kürsüye çıkan AYM Başkanı Arslan, 15 Temmuz’un Türkiye için kırılma noktası olduğunu, modern demokrasi tarihinin en önemli olaylarından birine tanıklık edildiğini ve demokrasi destanı yazıldığını kaydetti. Tüm darbe ve darbe girişimlerinde olduğu gibi 15 Temmuz’un arkasında da ‘vesayetçi’ anlayışın yattığını söyleyen Arslan, “15 Temmuz, Türkiye’nin darbeler AYM’NİN YENİ ÜYELERİ Akyel Hakyemez ve darbe teşebbüsleri makus talihinin kırıldığı, anayasal demokrasinin gerektirdiği zihniyet devriminin başladığı gün olacaktır” dedi. Anayasaların toplumsal sözleşme olduğunu, ancak Abraham Lincoln’ün dediği gibi “intihar sözleşmesi” olmadığını vurgulayan Arslan, şunları kaydetti: “Modern demokratik anayasaların neredeyse tamamında bu tür durumlarda temel hak ve özgürlüklerin daha fazla sınırlanmasına izin veren olağanüstü yönetim usulleri öngörülmüştür. Devlet ve milletin varlığına yönelik ağır tehditler hiç kuşkusuz bir zaruret hali oluşturur. Ancak demokratik olağanüstü yönetim usulü anlayışı, anayasaların bütünüyle askıya alınmasını, temel hak ve hürriyetlerin tamamen kullanılamaz ha le getirilmesini reddeder.” Olağanüstü halin hukuksuzluk hali ol madığını vurgulayan Arslan, “Olağanüstü durumlarda temel hak ve hürriyetlere yönelik müdahalenin şartları ve sınırları açıkça belirlenmiştir. Elbette amaç, demokratik anayasal düzene, dolayısıyla temel hak ve özgürlüklere yönelik tehdidin mümkün olan en kısa sürede bertaraf edilerek olağan duruma dönülmesidir. Güvenlik ve özgürlük arasındaki ilişkiyi düzenlerken başvuracağımız temel değer hiç kuşkusuz adalettir. Temel hak ve özgürlüklerin daha kırılgan hale geldiği olağanüstü dönemlerde adaletin tesisi çok daha önemlidir” dedi. Özgürlükçü anayasa 15 Temmuz’un ardından oluşan birliğin ülkenin tüm farklı unsurlarını çatısı altında topladığını belirten Arslan, “Bu birlik, her konuda herkesin aynı şekilde düşünmesi ve farklı olanın aynılaştırılması değildir. Tersine esas olan bizim gibi düşünmeyen, bizim gibi inanmayan ve bizim gibi yaşamayanları da kuşatacak bir birlik ve beraberliktir” dedi. Arslan, darbeci zihniyete verilecek en güzel cevabın, demokratik ve özgürlükçü yeni bir anayasa yapmak olduğunu kaydetti. l ANKARA / Cumhuriyet Tören sonrası mini zirve 16 bin Törene Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, MHP lideri Devlet Bahçeli, Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Danıştay Başkanı Zerrin Güngör, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu ile bakanlar, milletvekillerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda isim katıldı. Tören sırasında Başbakan Yıldırım ile CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun samimi sohbeti dikkat çekti. Törenin ardından Erdoğan, Yıldırım, Akar, Cirit ve Güngör ile bazı bakanlar Arslan’ın odasına çıktı. Sohbete Bahçeli de katılırken, Kılıçdaroğlu makama çıkmadı. başvuru var kayıtsız kalamayız AYM Başkanı Arslan’ın, kamudan ihraçları görüşecek bir komisyon kurulması önerisine Cumhurbaşkanı Erdoğan da olumlu yaklaştı ALİCAN ULUDAĞ 15 Temmuz darbe girişiminin ardından ihraç edilen 16 bine yakın kişinin Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuruda bulunduğu öğrenildi. İhraçlar kanun hükmünde kararname ile yapıldığı için AYM’ye bireysel başvuru yapılıp yapılamayacağı yönündeki tartışma sürerken konuyu geçen ay Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la yaptığı görüşmede gündeme getiren AYM Başkanı Zühtü Arslan, ihraçları yeniden inceleyecek bir komisyon kurulmasını önerdi. Buradan ret kararı çıkması halinde AYM’ye bireysel başvuru yolunun açılacağını belirten Arslan’ın önerisine Erdoğan’ın da olumlu yaklaştığı belirtildi. Darbe girişiminin ardından 100 binin üzerinde kamu görevlisinin açığa alınması, 32 bin kişinin tutuklanması “kurunun yanında yaşın da yandığı” tartışmalarına neden olmuştu. Bu ihraçların olağanüstü hal kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararname ile yapılması ise iç hukuk yolunda dava açma sıkıntısına neden olmuştu. Kamudan ihraç edilen memurlar, son çare olarak AYM’ye başvurmaya başladı. AYM’ye şu ana kadar 16 bine yakın bireysel başvuru yapıldı. Ancak AYM içinde “İhraçlar KHK ile yapıldı. Bu nedenle bireysel başvuru yolu kapalı” tartışması da yaşanıyor. Konu, iki üyenin yemin töreni için 21 Eylül’de Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na çıkan Arslan’ın Erdoğan ile görüşmesinde de gündeme geldi. AYM kulislerinde dile getirilen bilgiye göre, Zühtü Arslan, Erdoğan’a “15 Temmuz sonrasında binlerce kişi açığa alındı, ihraç edildi. Burada mağduriyet iddiasında bulanan çok sayıda kişi var. Bu durumu siz de ‘at izi, it izine karıştı’ sözüyle gündeme getirdiniz. Anayasa Mahkemesi de buna kayıtsız kalamaz. Bunların içinde gerçekten suçsuz olanlar da olabilir. Ancak ihraçlar KHK kapsamında olduğu için bireysel başvuru yolu sıkıntılı. Bunun için kamu kurumları, FETÖ ile ilgisi olmayıp ihraç edilenlerin başvuracağı komisyonlar kurmalı. Bu komisyonlar, başvuruları reddederse idari bir işlem olduğu için mahkememize bireysel başvuru yolu açılır” dedi. Öneriyi olumlu karşıladığı belirtilen Erdoğan’ın da konuya “çözüm” bulunmasından yana olduğunu dile getirdiği öğrenildi. l ANKARA Gazetelere resmi ilan tehdidi Terör davası açılan gazeteci asgari kadrodan çıkarılacak. Aksi takdirde ilanlar kesilecek MUSTAFA ÇAKIR Gazete ve dergilerin yayın hayatlarını sürdürebilmeleri için ekonomik destek sağlayan resmi ilan ve reklamlarla ilgili yönetmelikte değişiklik yapıldı. Yönetmelikte hangi hallerde resmi ilan ile resmi reklamların kesileceği düzenlendi. Yönetmeliğe göre “süreli yayının içeriğinden veya imtiyaz sahibi gerçek veya tüzel kişilerin, ortaklarının çoğunluğunun ya da varsa tüzel kişi temsilcisinin fiillerinden dolayı” haklarında Türk Ceza Yasası’nda yer alan “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişi ne Karşı Suçlar” nedeniyle ceza davası açılması halinde resmi ilan ve reklamlar kesilecek. Gazete ve derginin içeriği ya da imtiyaz sahibi gerçek veya tüzel kişiler, ortaklarının çoğunluğu ya da varsa tüzel kişi temsilcileri hakkında Terörle Mücadele Yasası kapsamındaki suçlar nedeniyle ceza davası açılması halinde de yine resmi ilan ve reklamlar kesilecek. Açılan davanın sonucuna göre “telafi, mahsup ya da resmi ilan ve reklam yayımlama hakkının sona ermesine” karar verilebilecek. Dava gazete ya da dergi lehine sonuçlanırsa telafi ilanı verilecek. Yönetmeliğe göre “asgari fikir işçileri” kadro sunda yer alan kişilerden herhangi birisi hakkında “Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar” ya da Terörle Mücadele Yasası kapsamındaki suçlar nedeniyle ceza davası açılması halinde de bu kişi ya da kişiler 5 gün içerisinde asgari kadrodan çıkarılacak. Çıkarılmaması halinde ise gazetenin ilan ve reklamları kesilecek. Ayrıca özel ilan ve reklamlar dışındaki her türlü yazı metninin Türkçe olması da zorunlu olacak. Gazete imtiyaz sahibi, tüzel kişi temsilcisi, şirket müdürleri, şirketlerin yönetim ve denetim kurulu üyeleri de kendi gazetesinin ya da başka gazetelerin “asgari fikir işçisi” kadrosunda yer alamayacak. Baskı en erken 17.00’de Gazetelerin en erken baskıya girebilecekleri saate ilişkin düzenlemede de değişiklik yapıldı. 14.00 olan en erken baskı saati 17.00’ye çekildi. Türkiye Gazeteciler Sendikası, resmi ilan verme hakkının “keyfiyete” bağlandığına dikkat çekti. Gazetelerin içeriğine müdahale anlamına gelecek olan bu değişiklik ile tek tip gazetecilik yaratılmak istendiğine vurgu yapan TGS, “Gazete patronlarına ‘Bu muhabiri işten at yoksa resmi ilanı keserim’ tehdidi yasalara aykırıdır” açıklamasını yaptı. l ANKARA Türkiye Musul’da neden istenmiyor? Geçen hafta Washington’daydım. Obama yönetiminin son günleri, tarihi bir değerlendirme ve yeni döneme hazırlıklarla geçiyor. Şunu net bir biçimde hissettim. İki dönem (8 yıl) görev yapan her ABD başkanı gibi Barack Obama da tarihe geçmek istiyor. Kendine göre “başarısızlık” hanesini (Suriye savaşı gibi), “başarı” öyküleriyle dengelemek istiyor. Malum, Amerikalılar sever böyle başarı hikâyeleriyle yürümeyi... Eh, kendi durduğu yerden aslında Obama’nın azımsanamayacak “başarıları” var: İran’la tarihi bir anlaşma yaptı. El Kaide liderini yok etti. Sağlık reformunu Kongre’den geçirdi. ABD ekonomisini berbat bir yerden alıp düzeltti. Küba’yla 50 yıl sonra yeniden ilişkileri başlattı vs. Ama geriye çok önemli bir mesele kaldı: IŞİD! ABD Başkanı, şu ya da bu şekilde IŞİD meselesini başladığı yerde, yani Musul’da bitirmek istiyor. Kendi dönemi bitmeden, hatta tercihen kasım ayı içinde, Musul operasyonunu başlatıp kenti IŞİD’den geri almak istiyor. Ancak, bu noktada mesele karmaşık hale geliyor. Dün Irak parlamentosunun Türk askerlerinin Başika’dan çekilmesi ve Musul operasyonuna girmemesi yolundaki kararını okudunuz. Bağdat, Türkiye’nin Musul operasyonunda olmasını istemiyor; Bağdat bu kadar şiddetli bir biçimde karşı çıkınca Washington da istemiyor. Türkiye’nin Musul operasyonuna katılmak için kendince önemli nedenleri var; ancak şu zamana kadar çok yanlış bir dille formüle edildi, yanlış bir söylemle yürüdü. Bu yüzden de duvara tosladı. Bakın anlatayım. Ankara Musul operasyonunu birkaç nedenle istiyor. Öncelikle, bu bölgede hâlâ önemli bir oyuncu olduğunu dünyaya ispatlamak ve ilerideki büyük paylaşımda masada olmak istiyor. Haksız değil. Ankara ayrıca bu operasyonda bayrak sallayarak Sincar bölgesinde PKK’nin askeri varlığını dengeleyebilmeyi arzuluyor. Ve en önemlisi, Ankara bölgedeki Sünnilerin hamisi gibi konumlanmak istiyor. Bu yüzden de haftalardır Türk yetkililer, “Musul operasyonunda Şii milisler olmasın” ya da “Telafer’de Sünnilere karşı bir hareket olmasın” gibisinden açıklamalar yapıyor. Bunlar diplomasi dilinden uzak, son derece yanlış açıklamalar. Haklı olsa da tamamen mezhepçi bir üslupla aktarılınca karşı tarafta alerji yaratıyor. İran da bu alerjiyi iyice kaşıyor. İşte yaşanan tam da bu. Irak, İslam dünyasındaki mezhep savaşının doğduğu ve büyüdüğü yer. Irak aynı zamanda Şii çoğunluk tarafından yönetilen bir ülke. Irak Şiileri için Kerbela daha dün gibi. Türkiye kendini bu ortamda bir “Sünni güç” olarak konumlandırınca, karşısında Şii tepkisi doğuyor. İşte Irak parlamentosunun kararını böyle okumak lazım... Bir başka mesele de IŞİD’e destek veren Sünni kitlelerin durumu ve yine Ankara’nın kullandığı dil. Türkiye’de “teröre destek” diye tanımlanan her türlü eylemi en sert şekilde cezalandıran iktidar, Suriye’de IŞİD’e destek veren kitleler için müsamaha istiyor dünyadan. Örneğin Türkiye’nin büyük hassasiyet gösterdiği Telafer’de Sünni Türkmenler, büyük ölçüde IŞİD’i destekledi, Şiileri kentten sürdü. Telafer’de büyük katliamlar yaşandı ve sonunda kent, İranlılar, Kürtler ve Şii milisler sayesinde IŞİD’den kurtarıldı. Ankara şimdi yüksek perdeden “Aman Telafer’deki Sünniler zarar görmesin” deyince, doğrudan IŞİD’e destek verenleri savunuyor gibi algılanıyor. Ankara duyguların aklın önüne geçtiği bu ortamda daha nötr bir dil kullanmalı ve bu dilin “inandırıcı” olabilmesi için de, Kürtler ve Şiilerle daha sıcak ilişkiler geliştirmeli. Daha önce defalarca yazdım, tekrar yazıyorum. Irak ve Suriye’deki mezhep savaşı derinleşerek devam edecek. Suriye savaşı daha 5 yıl daha sürebilir. Bu cenderede nefes alabilmek için yapılması gereken, Sünni güç olarak ŞiiSünni savaşında saf tutmak değil, Kürtlerle yakınlaşarak bu mezhep savaşıyla aramıza bir duvar örmektir. Stratejik açıdan tek makul yol budur. NOT: Ufak bir soru: Putin haftaya Ankara’ya geldiğinde, “El Bab’a sakın girmeyin. Halep’ten de elinizi eteğinizi çekin artık” derse, Ankara’nın cevabı ne olacak? OHAL tezkeresi Meclis’te Kelime oyunuyla 2 gün ‘kazandılar’ Bakanlar Kurulu’nda OHAL’in süresini 3 ay daha uzatma kararı alan hükümetin konuyla ilgili Başbakanlık tezkeresi, dün TBMM Başkanlığı’na sunuldu. İlk tezkereyle, 21 Temmuz’dan itibaren 90 günlük OHAL ilan edilmişti. Uzatma tezkeresinde ise “19 Ekim 2016 Çarşamba günü saat 01.00’den geçerli olmak üzere 3 ay süre ile uzatılmasının TBMM’ye arzı, Bakanlar Kurulu’nca 3 Ekim 2016 tarihinde kararlaştırılmıştır” denildi. “90 gün”lük uzatma yerine “3 ay” ifadesini kullanan hükümet, bu yolla OHAL’in süresinde 2 gün daha kazanmış oldu. KHK’lerle ilgili tartışmalar ise sürüyor. KHK’lere yönelik itirazlar nedeniyle muhalefet temsilcileriyle bir komisyon kurulması düşünülürken KHK’lerde yer alan “meslekten çıkarılanların isimleri” ile “kapatılan kurumların isimlerini”nin yer aldığı ekli listelerin nasıl görüşüleceği ise netlik kazanmadı. l EMİNE KAPLAN/ANKARA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear