28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 27 Ekim 2016 4 Milli iradesiz ‘Reis’ oylaması Bir toplumun akıl yoluyla selamete ulaşması için önce ne konuştuğunu bilmesi gerekir. Eğer bunu bilmiyorsa, sağlıklı çözüm de mümkün değildir. Şu anda tam da o noktadayız. Topluma ısrarla, “başkanlık sistemi”ni tartıştığımız yanılsaması kabul ettirilmeye çalışılıyor. Oysa, “Türk usulü başkanlık sistemi” diye yutturulmak istenen Reis Rejimi’nin, kuvvetler ayrılığı ilkesine uyan, yargı bağımsızlığının güvencelerine titizlikle saygı gösteren, yargısal denetim mekanizmalarını tıkır tıkır işleten başkanlık sistemi ile, isim dışında hiçbir benzerliği yok. Aslında, yapılmak istenen faşist nitelikleri fevkalade belirgin olan, “Reis Rejimi”ne anayasal kılıf hazırlamaktır. Anayasal, kılıf tamamlanınca, rejimin faşist niteliği ortadan kalkacak mıdır? Hayır, yalnızca faşist bir itirafname olan “anayasa” metni ile rejim güya tahkim edilmiş olacaktır. Bu çözümün Türk usulü başkanlık rejimi diye siyaset literatürüne armağanı, bize ne kazandırır ki? HHH Ama ne söylense boş, mekanizma kuruldu, stepne yerine konuldu, harekete geçildi. Önümüzdeki nisan ayında, çözüm metni halkın oyuna sunulacak ve her şey hallolacak. Kimilerinin referandum dedikleri bu oylama, Tayyip Bey’in oylanması olduğundan aslında bir plebisittir. Plebisit, faşizan yönetimlerin çokça kullandıkları bir kurumdur. Belli başlı konularda önderin önerisi halkın oyuna sunulur ve onayı alınarak, uygulama böylelikle güya milli irade kılıfına büründürülür. Aslında bu rejimlerin kılıf uydurma yöntemi olan plebisitlerde, milli iradenin zerresi yoktur. “Monark”a eyvallah dedirtmek için yapılan bu oylamalarda evet demek, evet denmesinin propagandasını yapmak serbest, ama aksi yasaktır. Ama tabii ki, bu gerçek öyle uluorta ilan edilmez, aksine, milli iradenin özgür olduğu kendini sandıkta dilediğince ifade edebileceği ileri sürülür. Böylelikle, ortaya sandık konulur, insanlar sıraya dizilip oraya oylarını atarlar. Görüntü, demokrasilerin alışılmış manzaralarından farklı değildir. Görenler de, demokratik bir oylama yapıldığı, milli iradenin özgür biçimde tecelli ettiğini sanırlar. Diktalar da edimlerini bu yolla, milli irade etiketiyle meşrulaştırırlar. Oysa faşizan rejimlerin plebisitlerinde, sandık ve oy pusulası vardır ama milli irade yoktur. Çünkü faşizan rejimlerde, her şeyden önce milli iradenin tecelli edip etmediğini saptayacak, yargı denetimi yoktur. Daha doğrusu sureta denetim işlevini yerine getiren yargı, bağımsız yargı değildir. O da “evet” yanıtını almak için soruyu sorana bağımlıdır. Böyle olunca da, oylamada milli iradenin tecelli edip etmediği sorusu her zaman yanıtsız kalmaya mahkumdur. Kaldı ki, milli irade kavramının gerçekten geçerli olduğu uygulamalarda milli iradenin tecellisinin önkoşullarının da yerine getirilmesi zorunludur. Yani siyasi otorite ile idare karşısında evet diyecek olan ile hayır diyecek olan eşit durumda olmalıdır. HHH Milli iradenin serbestçe tecelli edebilmesinin önşartı yalnız “hayır” diyenin de evet diyen kadar güvence altında olması değil, ama aynı zamanda da bu inancın yerleşip yaygınlaşmış olmasıdır. Bu güvencin olmadığı, bu güvenci sağlayacak kurumların işlemediği toplumlarda, milli irade daha sandığa gitmeden ifsâd edilmiş demektir. Türkiye’de de durum budur. Dikkat ederseniz, daha OHAL durumundan, KHK kurumundan söz bile etmedik. Çünkü onlar olmasa bile, milli iradenin tecellisinin önkoşulları yerine gelmemiştir. İnsan Hakları Derneği’nin açıklamasına göre 128 gazeteci ve 10 yayıncının tutuklu, 155 televizyon, radyo, gazete ve yayınevinin son üç ay içinde kapatılmış olduğu bir ülkede, milli iradenin daha sandık ortaya konmadan ifsad edildiği gerçeğini yadsımak mümkün müdür? Görülüyor ki, “Reis rejimi”ni onaylatmak üzere ortaya plebisit sandığı konduğunda orada milli irade olmayacaktır. haber EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: BAHADIR AKTAŞ FETÖ Başsavcısı’nın kardeşi açığa alındı İstanbul’daki Gülen Cemaati’ne yönelik soruşturmaların başındaki isim olan İstanbul Başsavcısı Fidan’ın öğretmen kardeşi ‘FETÖ’ suçlamasıyla karşı karşıya 15 Temmuz darbe kalkışmasıyla ilgili İstanbul’da yürütülen soruşturmaların başındaki isim olan Başsavcı İrfan Fidan’ın öğretmen kar deşinin de FE TÖ soruşturma ları kapsamın da açığa alın dığı ortaya çık tı. Ordu’nun Fat AHMET ŞIK sa ilçesindeki Büyük Ata Ortaokulu’nda 10 yıldan uzun süredir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğ retmenliği yapan İlhan Fidan, “FETÖ ağabeyi” olduğu iddia sıyla 1 Eylül’deki kanun hük münde kararname (KHK) ile açığa alındı. Fatsa’da FETÖ suçlaması yöneltilen yaklaşık 69 öğretmenden bazıları tu tuklanırken, birçoğu da ihraç edildi. Fatsa’da Cemaatin öğ retmenlerden sorumlu “ağa beyi” olduğu öne sürülen Fi dan hakkında ise açığa alma kararı uygulandı. Darbe giri şimine ilişkin İstanbul’da yü rütülen soruşturmaların ba şında olan ağabey İrfan Fidan ise 26 Temmuz’da İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak atanmıştı. Daha önce Terör ve Örgütlü Suçlar Soruştur ma Bürosu’ndan sorumlu baş savcı vekili olan Fidan, Gü len Cemaati’ne yönelik “Para lel Devlet” soruşturmalarına da bakıyordu. Başsavcı Fidan, Selam Tevhid, MİT TIR’larının durdurulması ile gazeteci ler Erdem Gül ve Can Dündar hakkındaki iddianameleri ha zırlamıştı. 15 Temmuz’daki darbe kal kışmasının ardından 3 ay geç İlhan Fidan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Fidan, 26 Temmuz’da görevi Hadi Salihoğlu’ndan devralmıştı. ti. Açılan soruşturmalarda asker, polis ve yargı mensuplarının da aralarında bulunduğu binlerce kişi darbe kalkışmasının şüphelisi olarak tutuklandı. Devlet bürokrasisinde görevli binlerce kişi de ya ihraç edilerek memuriyetten çıkarıldı ya da açığa alındı. Sürecin cadı avına dönüştüğüne yönelik AKP içinden ya da iktidara yakın medya organlarından dahi eleştiriler yükseldiği bu dönemde devlet bürokrasisindeki en büyük kıyım Milli Eğitim Bakanlığı’nda gerçekleşti. Milli Eğitim Bakanı (MEB) İsmet Yılmaz, birkaç gün önce yaptığı açıklamada, darbe kalkışması sonrasında çoğu öğretmen 28 bin 163 bakanlık personelinin ihraç edildiğini, 20 bin 88 kişinin de görevden alındığını söyledi. 20 Ekim itibarıyla 2 bin 829 personelin tutuklandığını belirten Bakan Yılmaz, 2 bin 648 personelin de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığını söylemişti. Darbe kalkışması sonrasında çıkarılan KHK’lerle gerçekleştirilen bu uygulamalara “FETÖ’cü olmak” suçlaması kaynaklık ederken, ikinci ihraç dalgasının hedefine konulan Eğitim Sen üyesi öğretmenlere de “bölücülük” suçlaması yöneltilmişti. Bağını gizlemiyordu 1 Eylül KHK’siyle görevinden alınan ve “FETÖ üyeliği suçlaması” yöneltilenlerden birisi de Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni İlhan Fidan’dı. Açığa alınmadan önce Cemaat’e mesafelen miş görünen Fidan, daha önceleri eğitim camiasında Gülen Cemaati’yle olan bağını gizlemeyen biri olarak tanınıyordu. Çevresindeki öğretmenleri Cemaat’in sohbet toplantılarına götürmeye çalışan Fidan, iddialara göre Gülen Cemaati’nin Fatsa ve köylerindeki öğretmenlerden sorumlu “ağabeyi” konumundaydı. Gülen Cemaati ve AKP’nin ortak olduğu dönemde, 2 Haziran 2012’de gerçekleştirilen, 10’uncu Türkçe Olimpiyatları’nın Ordu’daki etkinliklerinin organizasyonunda başroldeydi. Dershanelerin kapatılması sürecinde Gülen Cemaati’nin, AKP Hükümeti’ne tepki olarak sahaya sürdüğü Aktif Sen’in Ordu ve Fatsa teşkilatlarının örgütlenmesinde de öğretmen ‘İfademi verdim, aklandım’ İddialarla ilgili görüşüne başvurmak istediğimiz Fidan, Cemaat ile bağı olduğuna dair suçlamaları reddetti. “İfademi verdim ve aklandım. Göreve dönmek için bekliyorum” diyen Fidan, “Benimle ilgili söylenenler dedikodudan ibaret. Ağabeyimin savcı olarak baktığı davalardan rahatsız olanlar yapıyor bu tür dedikoduları. Mağdur olduğunu düşünen kişiler ‘Ben yandım başkaları da yansın’ mantığı güdüyor. Bu suçlamaları kabul etmiyorum. Zaten resmi ve gayri resmi olarak bana bu tür iddialara ilişkin sorular sorulmadı. Devlette de belge esas olduğuna göre masumum” dedi. Fidan vardı. Fidan, 17/25 Aralık 2013 yolsuzluk soruşturmaları sonrasında Cemaat ile mesafelenerek sendikadan istifa edenler arasında yer aldı. Fidan, AKP muhalifi ancak Cemaat’ten ayrılmış bir öğretmen olarak görünse de darbe kalkışmasının ardından devlet bürokrasisindeki tasfiyelerden kaçamadı. Fatsa’da 8’i Ordu Valiliği’nce belirlenen, 53’ü de MEB’den gönderilen 61 kişilik “FETÖ’yle bağı bulunan öğretmenler” listesinde Fidan’ın adı da yer aldı. Sonrasında 8 kişinin daha eklendiği 69 kişilik listede yer alan öğretmenlerden birçoğu 1 Eylül’de çıkarılan KHK ile birlikte meslekten çıkarıldı. Bazıları tutuklanırken, küçük bir kısmı da açığa alındı. l İSTANBUL Ala’nın izleri silindi! Soylu’nun ilk emniyet müdürleri kararnamesiyle 61 ilde zirvedeki isimler değiştirildi. Emniyet Genel Müdürlüğü’ne Altınok’un ekibi damga vurdu ALİCAN ULUDAĞ İçişleri Bakanlığı’na Süleyman Soylu’nun getirilmesinin ardından dün 61 ilin emniyet müdürü ile Emniyet Genel Müdürlüğü’nde 30 daire başkanı değişti. Kararnameyle 34 ilin emniyet müdürü merkeze alındı. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gültan Kışınak’ın gözaltına alındığı gün Diyarbakır Emniyet Müdürü Adnan Taşdan merkeze çekildi. Süleyman Soylu, 31 Ağustos’ta İçişleri Bakanlığı’na atanmasının ardından ilk emniyet müdürleri kararnamesini çıkartarak, polis teşkilatının üst yönetimini sil baştan değiştirdi. Efkan Ala’nın izlerinin silindiği kararname ile 34 emniyet müdürü merkeze alındı, 24 emniyet müdürü ile 2 daire başkanının yeri değiştirildi. 37 isim ise ilk kez emniyet müdürü olarak atandı. Kararnameye göre, Kahramanmaraş Emniyet Müdürü Servet Yılmaz ile Rize Emniyet Müdürü Adem Çakıcı, Emniyet Genel Müdür Yardımcılığı görevlerine getirildi. 30 daire başkanı Emniyet Genel Müdürlüğü’nde 30 daire başkanlığında değişim yaşandı. Hrant Dink cinayeti davasında sanık olarak yargılanan ve geçen hafta mahkemeye giderek savunma yapan Engin Dinç, İstihbarat Daire Başkanlığı’ndan alınarak, tenzili rütbe ile EGM’ye Altınok damgası Kararnameye eylül ayında İçişleri Bakanlığı’ndan Emniyet Genel Müdürlüğü’ne atanan Selami Altınok damga vurdu. Buna göre Altınok’un İstanbul Emniyet Müdürlüğü döneminde birlikte çalıştığı 9 emniyet müdür yardımcısından Servet Yılmaz Emniyet Genel Müdür yardımcısı, Metin Alper Adıyaman Emniyet Müdürü, Hakan Fındık Yalova Emniyet Müdürü, Seçkin Çenge loğlu Yozgat Emniyet Müdürü ve Metin Turanlı Zonguldak Emniyet Müdürü, Cengiz Demircan Strateji Geliştirme Daire Başkanı, Ekrem Gülen Koruma Daire Başkanı, Hakan Sıralı Göçmen Kaçakçılığı ve İnsan Ticareti ile Mücadele Daire Başkanı ve Mehmet Murat ise Asayiş Daire Başkanı olarak atandı. Böylece Altınok, EGM’de kendi kadrosunu yarattı. Eskişehir’e Emniyet Müdürü olarak atandı. İstihbarat Daire Başkanlığı’na Polis Başmüfettişi Akın Karatay getirildi. Karatay, Diyarbakır Emniyet Müdür Yardımcısı’yken Silopi’de askeri kışlaya zırlı araçla girerken nizamiyete durmadığı için askerler tarafından taranmıştı. 15 Temmuz gecesi darbeciler tarafından Jandarma Genel Komutanlığı’nda vurulan ve halen yoğun bakımda yatan Te rörle Mücadele Daire Başkanı Turgut Arslan’ın yerine vekaleten Hasan Yiğit atandı. TEM Daire Başkan Yardımcısı Ömer Uslusoy ise Şırnak Emniyet Müdürlüğü’ne atandı. Darbecilerin bombalaması sonucu 53 özel harekâtçının şehit olduğu Özel Harekât Daire Başkanı Turan Aksoy, Sivas Emniyet Müdürü oldu. Özel Harekât’ın başına ise Selami Türker getirildi. Hakkâri Emniyet Müdü rü Resul Holoğlu ise KOM Daire Başkanlığı’na atandı. Mevcut KOM Daire Başkanı Orhan Özdemir’in iki ay sonra emekli olmasından dolayı bu atamanın yapıldığı öğrenildi. Merkeze çekildiler İzmir Emniyet Müdürü Celal Uzunkaya Antalya’ya atanırken, Uzunkaya’nın yerine ise Kırıkkale Polis Meslek Yüksekokulu (PMYO) Müdürü Hüseyin Aşkın getirildi. Terör olaylarının yaşandığı Diyarbakır, Bingöl, Adıyaman, Hakkâri, Mardin, Muş ve Elazığ gibi iller ile Suriyeli sığınmacıların yoğun yaşadığı ve IŞİD’in hedefinde olan Hatay ile Kilis’in emniyet müdürlerinin merkeze çekilmesi dikkat çekti. Ankara Emniyet Müdür Vekili olduğu dönemde Merasim Sokak’ta 28 kişinin, Güvenpark’ta ise 35 kişinin öldüğü terör saldırısının ardından kendi isteği ile merkeze alınan Ahmet Hakan Arıkan ise Trabzon Emniyet Müdürlüğüne getirildi. Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’ne Tacettin Aslan atandı. Dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral ile birlikte 1999 yılında Fethullah Gülen cemaatinin devlet içindeki yapılanmasına ilişkin ilk raporu yazan Zonguldak Emniyet Müdürü Osman Ak, Adana Emniyet Müdürü oldu. Cemaat raporunun yazımında görev alan ve sonrasında kumpasa uğrayan polis başmüfettişi Zafer Aktaş da Muş Emniyet Müdürlüğü’ne getirildi. Bahçeli’yi kurtaran hâkime terfi ALİCAN ULUDAĞ 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 3 binin üzerinde hâkim ve savcının ihraç edilmesiyle oluşan boşluğu gidermek isteyen HSYK, yeni bir yetki kararnamesine imza atarak, yargıda dikkat çeken görevlendirmeler yaptı. MHP’de muhaliflerin yaptığı olağanüstü kurultaydaki tüzük değişikliklerinin yürütmesini durduran Ankara Hâkimi İsmail Ulukul, terfi ettirilerek Ankara Adalet Komisyonu Başkanlığı’na atandı. Sosyal medya yasaklarıyla ve muhalifler aleyhinde verdiği kararlarla tanınan hâkim Bekir Altun da İstanbul Anadolu Adliyesi Adalet Komisyonu Başkanlığı’na getirildi. Altun, Selam Tevhid soruşturmasında 200’ün üzerinde dinleme kararı vermesine karşın, açığa alınmamıştı. Buna karşılık aynı soruşturmada dinleme kararına imza atan hâkim ve savcılar, şu an tutuklu olarak yargılanıyor. Kararnameyle İstanbul’da 2, Ankara İzmir, Adana, Eskişehir, Diyarbakır, Kocaeli, Ordu, Mersin, Aksaray ve Konya’da 1’er olmak üzere 12 yeni ağır ceza mahkemesi kuruldu. Tutuklama ve mal varlığına tedbir kararlarını veren 13 yeni sulh ceza hâkimliği oluşturuldu. l ANKARA C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear