26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
DUNYA Assange’ın internetini kestiler WikiLeaks’in ABD başkanlık seçiminin Demokrat adayı Hillary Clinton’ın finans devi Goldman Sachs’ta yaptığı konuşmaları yayımlamasının ardından, Ekvador’un Londra Büyükelçiliği’ne sığınmış olan WikiLeaks kurucusu Julian Assange’ın interneti kesildi. Bu “kasti” ke sintiyi Ekvador hükümetinin yaptığını, kendilerinin uygun acil durum planlarını harekete geçirdiklerini duyuran WikiLeaks, ardından ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Assange’ın Clinton belgelerini yayımlamasını durdurması için Ekvador’a baskı yaptığını tweet’ledi. Öncesinde Britanya’nın SAS komandolarının elçiliği basıp Assange’ı kaçırmaya hazırlandığı da iddia edilmişti. Çarşamba 19 Ekim 2016 dishab@cumhuriyet.com.tr TASARIM: zarife selçuk Geri dönerler korkusu 7 Musul kentinin IŞİD’den kurtarılması operasyonuyla birlikte gözler ‘yabancı savaşçılar’a çevrildi. Birçok ülke, cihatçıların ‘eve dönüşü’ne karşı diken üstünde Avrupa, terörle mücadele yetkililerinin Irak’ın Musul kentinin kurtarılmasının ardından IŞİD’in “yabancı savaşçılarının” ülkelerine geri dönmeye çalışacakları uyarısıyla alarma geçti. Türk yetkililerin Suriye’deki Fırat Kalkanı operasyonuyla IŞİD’in Avrupa’ya en kestirme rotasının kesildiği açıklamalarına rağmen Wall Street Journal (WSJ) gazetesine göre hem ABD’li hem Avrupalı yetkililer Avrupa’dan IŞİD’e katılanların büyük toprak kayıplarının ardından geri dönmeye çalışacağında hemfikir. Die Welt gazetesine konuşan Avrupa Komisyonu’nun güvenlikten sorumlu üyesi Julian King, Musul’u kurtarma operasyonunun Avrupa’nın güvenliği açısından tehlike doğurabileceğini belirtti. “Yabancı savaşçılar”ın Avrupa’ya dönmesine yol açabileceğini, bunun son derece önemli bir tehdit olduğunu, ama IŞİD’den Avrupa yönünde kitle göçü beklemediklerini söyleyen King, “Etkili önlemlerle teröristlerin Avrupa’daki hareket yeteneğinin ortadan kaldırılması ve Avrupa’nın terör tehdidine direnme gücünün arttırılması gerektiği” uyarısında bulundu. WSJ’ye konuşan bir ABD’li yetkili de “Musul operasyonu hem Avrupa’daki radikallerin harekete geçmesine hem de yabancı savaşçıların Avrupa’ya dönmesine yol açabilir” dedi. Geçen ay da AB’nin polis teşki latı Europol’ün Başkanı Rob Wainwright, yabancı savaşçıların dönmesiyle Avrupa’nın bir nesil boyu sürecek bir mücadeleye hazırlıklı olunması uyarısı yapmıştı. Geçen hafta ABD’nin IŞİD’le Savaş Koalisyonu Temsilcisi Brett McGurk’ün NATO temsilcileri ile Musul üzerinden “yabancı savaşçı” sorununu ele almasının ardından dün de Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi NATO’ya brifing verdi. Sınırlarda önlem Malezya da 2013’ten beri IŞİD’e katılan 90 vatandaşının Musul’un ardından ülkelerine geri dönecekleri korkusuyla sınırlarında güvenlik önlemlerini artırdığını duyurdu. Riyad vazgeçmiyor ‘Ilımlılara’ daha fazla silah planı Cihatçıların kontrolündeki Doğu Halep’te birçok bina bombardımanlarla yerle bir oldu. Suriye gündemiyle geçen pazar günü Londra’da ABD’li ve Britanyalı mevkidaşları John Kerry ve Boris Johnson’la bir araya gelen Suudi Dışişleri Bakanı Adil el Cübeyir’in, Körfez ülkelerinin Suriye’de desteklemekte oldukları “ılımlı” silahlı gruplara yönelik askeri desteği artıracaklarını açıkladığı savunuldu. Times gazetesine göre Cübeyir, sahadaki güç dengesinin değişmesi gerektiğini, bunun da ancak “ılımlılara” silah akışını artırmakla sağlanacağını söyledi. Körfez’den diplomatik kaynaklar, Rusya ile Suriye hükümetinin Doğu Halep’i ocakta yeni ABD Başkanı yemin etmeden önce geri almakta kararlı olduğu görüşünü aktardı. Bu da Körfez krallıklarının en az ocak ayına dek silah akışını tırmandıracağı anlamına geliyor. Cübeyir, “Rejim ilerlese de savaşın çabuk biteceğine dair işaret yok. Altıncı yılında olması isyancıların kararlılığını gösteriyor” dedi. Esma Esad: Kaçmadım Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın eşi Esma Esad, 6 yıllık savaşa rağmen ülkesini terk etmeyeceğini söyledi. 8 yıl sonra ilk röportajını Rus kanalı Rossiya 24’e veren Esma Esad, “En başından beri buradayım ve hiçbir zaman başka bir yerde olmayı düşünmedim. Evet, bana Suriye’den ayrılmamı daha doğrusu buradan kaçmamı teklif ettiler. Teklifi kabul edersem benim ve çocuklarımın korunacağını ve finansal güvenliğimin de sağlanacağını söylediler” dedi. “Fakat bu insanların gerçek amacını anlamak için dâhi olmaya gerek yok. Onları kaygılandıran benim ya da çocuklarımın iyi olması değildi. Amaçları, halkın liderlerine (Beşşar Esad) olan inancını zedelemekti” diye devam eden first lady, eşinin kişiliğinin evlenmeyi kabul ettiği zamanki gibi kalıp kalmadığı sorusuna şu yanıtı verdi: “O, pek çok açıdan hâlâ devlet başkanı olmasından önce tanıştığım insan. Çok sakin, düşünceli ve her zaman nazik. Ama belki de onun en iyi yanı, konuşulması kolay bir insan olması. Onunla istediğinizi konuşabilirsiniz, bu harika bir şey.” Bakan Çelik’ten geri kabul anlaşması resti Reuters’e konuşan AB Bakanı Ömer Çelik, AB’nin Türkiye’nin Terörle Mücadele Yasası’nı (TMY) değiştirmesinde ısrar etmeyi bırakıp vizesiz seyahat hakkını tanımazsa sığınmacı akınını önleyen anlaşmadan çekileceklerini söyledi. Çelik, “Bu durumda biz de geri kabul anlaşmasını yürürlüğe koymuyoruz, gerekirse de feshederiz” dedi. Nusra’yı konuşacaklar Rusya, Halep’e bombardımanı geçici olarak durdururken ABD ile birlikte Türkiye, Katar ve S.Arabistan’dan uzmanlarla bugün Cenevre’de Nusra gündemiyle toplanıyor. Rusya ve Suriye hükümet güçleri, cihatçıların kontrolündeki Doğu Halep’e yönelik hava bombardımanını yarın için ilan ettikleri geçici ateşkes öncesi durdurdu. Önceki gün bombardımana perşembe günü 8 saatlik ara vereceğini açıklayan Rusya, dün hava saldırılarını “şimdilik” durdurma yoluna gittti. Silahlı grupların ve sivillerin şehrin doğusunda oluşturulan sekiz koridor üzerinden ayrılmalarına izin vermek istediklerini, bunun gerçekleşebilmesi için hükümet güçlerinin geri çekileceğini belirten Rusya, BM’nin Suriye Temsilcisi Staffan de Mistura’nın Nusra’nın Halep’ten çıkıp İdlib’e geçmesi önerisini destekliyor. Cihatçılardan ret Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, perşembe günü insani yardım için planlanan ateşkese hazırlık yaptıklarını ifade etti. Silahlı gruplar üzerinde etkisi olan ülkelerden onları Halep’ten ayrılmaya ikna etmelerini istedi. Ardından Doğu Halep’teki Fastakim grubunun lideri Zekeriya Malahlifji, “Fraksiyonlar çıkışı tümüyle reddediyor, çünkü bu teslim anlamına gelir” dedi. Nusra’nın kardeş örgütü Ahraruş Şam’ın komutanı Faruk Ebu Bakr da “Rejim devrilene dek savaşacaklarını” söyledi. ABD Dışişleri sözcüsü, Rusya’nın bombardımana ara verme kararını, “Çok kısa ve çok geç” diye karşıladı. Öte yandan, Rusya Devlet Başkanı Putin, Almanya Başbakanı Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Hollande bugün Berlin’de bir araya geliyor. Ukrayna gündemli toplantıda Suriye konusu da konuşulacak. Yine bugün Cenevre’de Batı’nın “ılımlı” addettiği grupları Nusra gibi teröristlerden ayırmak için askeri uzmanlar toplanacak. “Nusra ya Halep’i terk edecek ya da yenilecek” restini çeken Rusya’nın BM Temsilcisi Vitali Çurkin, toplantıda Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’dan uzmanların Rusya ve ABD’den uzmanlarla görüşeceğini açıklayıp “Bu ülkeler Nusra’dan ayrılmaları için ılımlı gruplarla görüşme niyetinde olduklarını ifade etti” dedi. Lozan’da Nusra uzlaşısı Rusya, ABD, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, İran dışişleri bakanlarının geçen cumartesi günkü Lozan toplantısında, “Nusra giderse ılımlılar ile Suriye hükümetinin ateşkes görüşmelerine oturması” uzlaşısına varıldığını aktaran Rus temsilci, De Mistura’nın elindeki rakamlara göre Doğu Halep’te diğer gruplardan 12 bin militana kıyasla Nusra’nın 900 militanı olduğunu kaydetti. Geçmişte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Nusra da DAEŞ’e (IŞİD) karşı savaşıyor. Ona niye kötü diyorsunuz” açıklamasını yapmıştı. Avrupa yolu dikenli Daha iyi bir yaşam hayali ile Avrupa ülkelerine doğ ru “umuda yolculuğa” çıkan sığın macılar bu uğurda pek çok tehli ke ile karşı karşıya kalıyor. Ulusla rarası Göç Örgütü’nün (IOM) 9 bin göçmen ile gerçekleştirdiği araştır masına göre, Kuzey Afrika’dan ka ra yoluyla Avrupa’ya ulaşmaya ça lışanların yüzde 70’inden fazlası, ya insan kaçakçılarının ya da or gan kaçakçılarının eline düşüyor. Deniz yolunu kullanan göçmenle rin dörtte üçü ise suç örgütleri ta Deniz yolunu kullanan sığınmacıların dörtte rafından sömürülüyor. Araştırmaya üçü suç örgütleri tarafından sömürülüyor. katılan göçmenlerin yarıya yakını kendi iradeleri dışında çoğunluk Türkiye ve Yunanistan üzerin la fidye için alıkonulduklarını anlat den kara yolu rotasını tercih eden tı. Göçmenlerin diğer yarısı ise para lerin yüzde 14’ü insan kaçakçıla almadan çalıştırıldıklarını, işveren rından şikâyet ederken, yüzde 6’sı ler ya da işçi simsarları tarafından zorla alıkonulduklarını, yüzde 7’si silahla tehdit edildiklerini kaydetti. ise zorla çalıştırıldıklarını ifade et Bazı göçmenler zorla çalıştırılmanın ti. Zorla çalıştırmaların çoğunun bir botta kendilerine yer kapabilmek Türkiye’de gerçekleştiği, organ ka için tek yol olduğunu belirtti. Yolcu çakçılığı vakalarının da Türkiye, luk için ödeme olarak organların ya Yunanistan, Arnavutluk, Makedon da zorla kan bağışının kullanıldığı ya ve Sırbistan’da meydana geldiği da anlatılanlar arasında. aktarıldı. YEMEN’DE ÜÇ GÜNLÜK ATEŞKES Birleşmiş Milletler (BM), iç savaşın hüküm sürdüğü Yemen’de yarın başlayacak ve 72 saat sürecek ateşkes ilan etti. BM Genel Sekreter Sözcülüğü’nden yapılan açıklamada, BM Yemen Özel Temsilcisi İsmail Veled Şeyh Ahmed’in tüm taraflardan gerekli teminatı aldığı ve daha önce varılan anlaşmadaki koşullar geçerli olmak üzere çatışmaların durdurulacağı bildirildi. Başkent Sanaa’da 8 Ekim’de Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun Husilerin cenaze törenine “yanlışlıkla” düzenlediği bombardıman sonucu 140 kişinin hayatını kaybetmesi ile tansiyon yükselmiş, ABD ve BM taraflara derhal ateşkes ilan edilmesi çağrısında bulunmuştu. ‘Sünni etnik grubu’ üst akılalt akılsızlık The Economist dergisi deyim yerindeyse, mevzunun “cılkını çıkarttı”. Geçen hafta “From Aleppo to Mosul” (Halep’ten Musul’a) başlıklı makaleyi Twitter’dan şöyle duyurdular: “Arap dünyasındaki en büyük etnik grup Sünni Müslümanlar kuşatılmış hissediyor.” Şaka değil. Dünyaca ünlü dergi, Arapların mezheplerinden “etnik grup” icat edivermiş. Hata da değil, zira ilk paragraf insanın sosyoloji bilgisini afallatacak cinsten: “... En büyük etnik grubu oluştursalar ve masalsı imparatorlukların mirasçıları olsalar da, muhteşem şehirlerinin pek çoğu diğerlerinin ellerinde: Yahudiler Kudüs’te; Hıristiyanlar ve Şiiler Beyrut’ta; Aleviler Şam’da; ve son olarak Şiiler Bağdat’ta. Sünniler bölgenin en büyük sığınmacıları. Körfez devletleri gibi Sünnilerin iktidarda oldukları yerlerde ise düşman İran tarafından kuşatılmış ve umarsız Amerika tarafından terk edilmiş hissediyorlar.” HHH Çağımızın en mühim dalgası “kimlikçilik” epeydir illallah getirdi ya, uç noktası bu olsa gerek! Akla bizim coğrafya hazır kimliklerine göre lime lime edilmeye bu denli teşneyken, “neden olmasın” dedikleri geliyor. Tabii dergiye, “Sizin şu İrlanda’daki Katolik etnik grubu ne âlemde” diye de sormak... HHH Misal Amerika’da 20. yüzyılda ırkçılıkla mücadele edilmiş, köprülerin altından çok sular akmış. Bir siyahi başkan seçilmiş. Onca yasaya, sivil toplum hareketine, siyasi liberalizme rağmen sorunlar baki. Mübalağa edeceğim lakin polis “dakika başı” siyahi öldürüyor. “Siyahi hayatları değerlidir” sloganında cisimleşen mücadele bundan. 1970’te nüfusun yüzde 99’unu beyazlar, yüzde 1’ini siyahiler oluştururken, bugün yüzde 67.4’ü siyahi, yüzde 29.3’ü beyaz olan Ferguson’da 2014 olaylarını anımsayın. O gün bugündür Amerikalı siyasiler ve mürekkep yalamışlar “siyahilerle beyazlar bir arada yaşayamaz” demiyorlar, “farklılıklar içinde bir arada yaşamak, eşit vatandaşlık, fırsat eşitliği” vurgusu yapıyorlar. Misal kimse “Ferguson Fergusonlularındır” demiyor. HHH AB üyelerinde eski sömürgelerden son yüzyılda akmış göçmenlere Ortadoğu’da yeni paylaşım savaşlarının sürüklediği sığınmacılar eklenirken, entegrasyon tartışılıyor. Mali kriz, aşırı sağın yükselişini getiren büyük “kültür savaşlarının” kapıda olduğu aşikâr. Çare bulunur mu bilinmez ama mecburen ekonomik, sosyal ve kültürel dokuya dair kafa patlatıyorlar. HHH Ortadoğu’da ise insanlara farklılıkları içinde bir arada yaşamak adeta “haram”. Siyasi liberalizm fikriyatını da pek az barındıran ulus devletleri çökertme gayretleri meseleyi içinden çıkılmaz kılıyor. Ortadoğu’ya bakan “kimlik” görüyor. Sünniler Şiilerle, Şiiler Sünnilerle, Araplar Kürtlerle, Kürtler Araplarla, Türkler Kürtlerle, Kürtler Türklerle, Araplar Türklerle, Türkler Araplarla, İranlılar hepsiyle birlikte yaşayamazlar. Geçişkenlikleri içerisinde iyi komşu dahi olamazlar. İlle “ayrımları” vurgulanacak. Maalesef “alıcısı” çok. Suriye’de de her şey “Nusayri” edebiyatından başlamıştı. Şimdi Irak’ta “Şia”mız var. Ama “Musul Musullularındır”. Musul neresidir? Irak’ın ikinci büyük kenti. Vilayet sınırlarıyla birlikte Sünnisi, Kürt’ü, Hıristiyanı, Ezidisi, Şebak’ı pek çok kimlik barındırır. Hepsi Iraklıdır. Fergusonlu siyahinin, Iowalı Alman asıllının Amerikalı olduğu gibi. HHH Yok, ama buranın egemenleri vurguyu başka yere yapacak. Misal “Bunlar Zerdüşt, onlar Zaza”. Tabii “Musul Musulluların”. Bir adım sonrası Cumhurbaşkanı’nın izahı: “Biz bir SünniŞii çatışmasına müsaade edemeyiz. Irak ordusu kimlerden oluşuyor? Çoğunlukla Şia. Musul’a gelince kiminle çatışacaklar. Sünnilerle...” Şimdi en son Irak’ın 20 senedir en çok ezilen ahalisi Türkmenler de “bağımsız vilayet” hazırlığındaymış. Economist’in tabiriyle Cumhurbaşkanı’nın izahını birleştirerek akıl yürütürsek “Şii Türkmen etnik grubu ile Sünni Türkmen etnik grubu” ne yapabilir ki! HHH Sosyoekonomik analizleri çöpe atarsanız kala kala bu kalır işte. The Economist yaş tahtaya basmıyor. Moda atıfla “üstakıl” eğer böyle zırvalıyorsa, bu altakılsızlık sebebiyle. UNESCO geri adım atmadı Üç semavi din için de kutsal mekânların bulunduğu Kudüs’le ilgili BM Bilim, Eğitim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) Dışişleri Komisyonu’nda alınan tartışmalı karar dün Yürütme Kurulu’nda onaylandı. “İşgalci güç” diye nitelenen İsrail’in Filistin’in kutsal mekânlarını idaresini eleştiren, El Aksa ve Haremüş Şerif’in adlarını ve İslam’a bağını anıp buraya Yahudilerin bağını, Yahudilerin verdiği Tapınak Dağı adını ve altındaki Yahudilerin Ağlama Duvarı’nı anmayan karar metni böylece yürürlüğe girdi. Arap ülkelerinin çoğunluğu sağlamasıyla alınan karar üzerine geçen cuma İsrail UNESCO ile işbirliğini kesmişti. C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear