26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 15 Ekim 2016 14 yorum Olaylar ve GOrUSler EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU posta@cumhuriyet.com.tr ‘Kuzey’de bekleyen tehlike CENK BAŞLAMIŞ Gazeteci Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i hiç kimse bu kadar öfkeli görmemişti, diplomatik dili bırakmış, “bıçkın delikanlı” edasıyla sokak kavgasındaki gibi ağzına geleni söylüyor, “Bizi sırtımızdan vurdular, Türkiye artık düşmanımız...” diyordu. Tarih 24 Kasım 2015’ti, yani Türkiye’nin hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle SU24 tipi Rus savaş uçağını düşürdüğü gün. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la Putin, Mabeyn Köşkü’nde fotoğrafçılara “sıkı dostlar” görüntüleri veriyor, gülüyor, şakalaşıyordu. Tarih 10 Ekim 2016’ıydı, yani iki ülkenin Türk Akımı Doğalgaz Projesi’ni imzaladığı gün. 11 ayda nereden nereye… Suriye’de iç savaşın başladığı 2011 yılıyla 24 Kasım 2015 arasında geçen süreçte Suriye meselesini dış politikasında “1 numara”ya oturtan Türkiye’nin en büyük yanlışı Rusya’yı, olanaklarını, yapabileceklerini kestirememek, hatta küçümsemek oldu. Ankara, hem İsmet İnönü’ye atfedilen “büyük devletlerle ilişki kurmak ayıyla yatağa girmeye benzer” sözünü hem de Rusların “pire için yorgan yakan” karakterini unuttu. İki ülke arasında diplomatik ilişkilerin kurulmasının 520 yıl geriye gitmesine, bu sürecin 69 yılının savaşlarla geçmesine rağmen, yani iki halkın birbirlerini çok iyi tanıması gerekirken yapılan ve bedeli çok ağır olan stratejik bir “unutkanlık”. Rusların öfkesinin bir bölümü gerçek, bir bölümü ise içerideki ve dışarıdaki tribünlere oynamaya yönelik şovdu. “Soğuk Savaş” yıllarından bu yana ilk kez bir Rus savaş uçağı bir NATO üyesi tarafından, hem de Rusya’nın “küçümsediği”, “kendisinden aşağı gördüğü” bir ülke tarafından düşürülmüştü. Türkler bedelini ödemeli, hadleri bildirilmeli ve elbette “saçının teline dokunulunca” Rusların neler yapabileceği dosta düşmana gösterilmeliydi! Öyle de oldu... Suç ve ceza Çoğu gözlemci, altı saniyelik hava ihlalinin bedelini yaklaşık 15 milyar dolarlık ekonomik kayıpla ödeyen Türkiye’nin çoktan “pişman” olmasına rağmen Rusların “uçak kavgası”nı ve Ankara’yı “cezalandırma” taktiğini uzun süre devam ettireceğini düşünüyordu. Ama öyle olmadı... Putin’in yarısı sahte öfkesi bir mayıs günü Atina ziyareti sırasında aniden sönüverdi, “Aslında biz de Türkiye ile iyi ilişkiler isti Erdoğan ve Putin, Mabeyn Köşkü’nde dostluk pozları verdi ama o sadece görüntü. Rusların taktiği iki müttefik arasında mümkün olduğu kadar çok çatlak çıkarmaya çalışmak, böylece Amerikan desteği olmayan Türkiye’nin Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya’daki ihtiraslarını dizginlerken ABD’yi mümkün olduğu kadar bölgeden uzak tutmak. Putin ve Erdoğan, Mabeyn Köşkü’ndeki son görüşmelerinde ‘sıkı dostlar’ pozu verdi. yoruz” deyiverdi. Bu, krizi aşmak için aracılar arayan Türkiye’nin beklediği “can simidi”ydi, diplomasi devreye girdi, haziran ayında Erdoğan’dan Putin’e bir mektup gitti. İki ülkede kamuoyu mektubu, “Türkler uçak için özür diledi” diye algılasa da, aslında mektupta sadece düşen uçakta ölen Rus pilotlar için özür vardı. Yani Moskova’nın barışmak için en önemli koşulu aslında yerine getirilmemişti. Bu gerçeğe, daha birkaç ay öncesine kadar “Erdoğan gitmeden ilişkiler düzelmez” demesine, hatta Türkiye’yi IŞİD’le işbirliği yapmakla suçlamasına rağmen Putin hiç “nazlanmadı”, 9 Ağustos’ta iki lider yeniden sarmaş dolaş oldu! Ve böylece, krizi başından beri yakından izleyenlerin anlam vermekte zorlandığı bir tablo ortaya çıktı: Türkiye ve Erdoğan için ağzına geleni söyleyen, öfkesi hiç dinmeyecekmiş izlenimi veren Putin beklenmedik şekilde yumuşadı. Ruslar hiç unutmaz! Ama bu görüntü yanıltıcı. Çünkü Putin’in öfkesinde hiçbir değişiklik olmadı, Rusya lideri SU24’ün düşürülmesini hâlâ unutmadı, Türkiye’yi bağışlamadı, büyük olasılıkla bu olayın “intikamı”nı almadan da hiçbir zaman içi soğumayacak. Peki, o zaman değişen ne? Deneyimli Rusya diplomasisinin en önemli özelliklerinden biri, dış politikada ortaya çıkan fırsatları öngörebilme ve hantal Rus devletinden beklenmeyecek hızlı ve çevik manevralarla değerlendirebilme yeteneği. Rus diplomasisi değişen koşullara uyum sağlayabiliyor, tepki verebiliyor, gerekirse hemen pozisyon değiştirebiliyor. Bu konudaki son ve çarpıcı örnek, Rusya’nın Suriye’de ortaya çıkan boşluğu görerek aniden askeri müdahalede bulunması. “Uçak krizi” de işte böyle “tatlıya bağlandı”. Saldırıyı unutmayan ve Türkiye’yi “cezalandırma” taktiğini uzun süre devam ettirmeyi planlayan Rusya, Ankara’nın uluslararası alanda yalpaladığını, ABD başta Batılı ülkelerle arasının gerilmeye başladığını çabuk fark etti ve yeni duruma uygun pozisyon aldı. Rusya’nın bölgesel ve küresel hedefleri Peki, o zaman, Rusya dış politikada ne istiyor ve Kremlin stratejistlerinin Türkiye’ye biçtiği rol ne? Çarlık ve Sovyet imparatorluklarının mirasçısı olan Rusya’nın bölgesel ve küresel hedefleri var. Her ne kadar kendisini öyle göstermeye çalışsa ve dış politikadaki son başarılı hamleleriyle uluslararası alanda puan toplasa da Rusya’yı “süper güç” olarak tanımlamak zor. Nükleer silahlar dışında ne askeri, ne ekonomik, ne teknolojik ne de kültürel alanda ABD ile baş edebilecek durumda olan Rusya, dış politikadaki ani fırsatları değerlendirerek, ittifaklar kurarak ya da Batılı ülkeler arasındaki görüş ayrılıklarından yararlanarak yolunu açmaya çalışıyor. Rusya için Türkiye, tümüyle “karşı taraf”a itilmemesi ama aynı zamanda çok yakında tutulmaması gereken bölgesel bir rakip. Yani, ABD’nin Türkiye ile çok yakın ilişki içinde bulunması, Rusya’nın bölgedeki çıkarlarının otomatikman zarar görmesi anlamına geliyor. Çünkü bu durumda Rusya’nın hem bölgesel rakibi Türkiye hem de küresel rakibi ABD ile aynı anda mücadele etmesi gerekiyor. Rusların taktiği iki müttefik arasında mümkün olduğu kadar çok çatlak çıkarmaya çalışmak, böylece Amerikan desteği olmayan Türkiye’nin Ortadoğu, Kafkasya ve Orta Asya’daki ihtiraslarını dizginlerken ABD’yi mümkün olduğu kadar bölgeden uzak tutmak. İki cephede savaş Keskin gözlerden kaçmamıştır, iki ülke arasında “balayı” yıllarının yaşandığı zamanlarda bile Rusya işbirliğini ekonomi ve enerjiyle sınırlı tutmaya özen gösterdi, bu yolla Türkiye’yi yakınında tutarak kontrol etmeye, siyasi olarak yönlendirmeye çalıştı. Moskova’nın uçak olayına olağanüstü sert tepki göstermesinin hatta belki de provoke etmesinin nedeni, Suriye sorunu özelinde bu taktiğin başarılı olamamasıydı. Ama şimdi Rusya yeniden aynı politikaya, yani Türkiye’yi yanına çekerek ABD’nin bölgedeki etkinliğini kırma taktiğine dönüyor. Çünkü dengeler değişti: Batı ilişkilerinde derin çatlaklar oluşan Türkiye zorunlu olarak yüzünü kuzeye çevirmeye başlamış görünüyor. Oysa, geçmişten farklı olarak, “uçak inatlaşması”ndan psikolojik üstünlükle çıkan, kriz döneminde Suriye’yi Türkiye’ye “kapatan” Rusya, şimdi kozları ele geçirmiş vaziyette. Artık Ankara’nın karşısında, zor duruma düşmüş görünen rakibini ellerini ovuşturarak bekleyen bir Moskova var. Bu tabloya bakınca, Rusya’nın avantajlı konumunu yitirmemek için 15 Temmuz darbe girişimi konusunda Ankara’yı önceden uyardığı iddialarının doğru olabileceği anlaşılıyor. Tarih boyunca bölgenin liderliği için mücadele veren iki ülkenin “stratejik ortak” olabilmesi son derece zor. Zaten Rusya “kendinden” görmediği Türkiye’ye “evi”nin kapılarını açmaya hiç niyetli değil, Avrasya Gümrük Birliği ve Şangay İşbirliği Örgütü üyeliği Ankara için uzak hedefler. Kısacası, Türkiye’nin yağmurdan kaçarken doluya tutulma tehlikesi var. 15 EKİM 2016 SAYI: 33246 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni MURAT SABUNCU Yazıişleri Müdürü Bülent Özdoğan Haber Koordinatörü Aykut Küçükkaya Yayın Danışmanı Kadri Gürsel Reklam ve Pazarlama Direktörü Ayşe Cemal Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Reklam Grup Koordinatörü Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel l Görsel Yönetmen: Hakan Akarsu l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Dış Haberler Mine Esen Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 İzmir Reklam Tel: (0232) 441 12 20 0530 430 74 17 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.43 05.28 05.50 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi Akşam 07.09 12.57 15.59 18.32 06.52 12.41 15.45 18.18 07.13 13.04 16.10 18.43 Yatsı 19.51 19.36 19.59 KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI behicak@yahoo.com.tr kamilmasaraci@gmail.com.tr ‘Mega proje’ karşılaştırması Makina Mühendisleri Odası, AKP’nin üçüncü havalimanı, Gebzeİzmir otoyolu benzeri “mega projeler”inin kamu denetiminin dışında, kayırmacı, çevre yıkıcı özellikler gösterdiğini duyurdu. Çok doğru olan bu savı güçlendirmek için biz de bir karşılaştırma verelim: Saray’dakinin geçenlerde açtığı orta açıklığı 1550 metre ve toplam uzunluğu ise 2 bin 682 metre olan ve yaklaşık 6 yılda tamamlanan Gebze’deki Osmangazi Köprüsü’nün topluma maliyeti 1.2 milyar dolar oldu. Oysa, Avrupa’daki 4 ülkenin başkan ve başbakanları tarafından bu yıl açılan; İtalya, İsviçre, Avusturya ile Almanya’yı birbirine bağlayan 57 kilometre uzunluğu ve 2 bin metre derinliğiyle dünyanın en uzun tüneli olan ve 17 yılda tamamlanan Gotthard Tüneli 11 milyar Avro’ya mal oldu. Varın gerisini siz hesap edin artık! Hukuk adamının suçları “Devlet Üstün Hizmet Madalyası” ile ödüllendirilmiş olan Ali Suat Ertosun, yeniden Yargıtay üyeliğine seçilmedi. Bunun üzerine, her türlü hakkını saklı tutarak emekliliğini istedi. Aradan geçen süreye karşın hâlâ işlemleri sürüyor. Dahası emeklilik isteminden sonra HSYK tarafından, Ankara Batı (Adliyesi) Cumhuriyet Savcılığı’na atandı. Niye? FETÖ’cüymüş… Niyesi çok belli aslında: Ertosun; Deniz Feneri soruşturmasının savsaklanmasına, İlhan Cihaner’in tutuklanmasına, kozmik odanın aranmasına karşı çıktı. 12 Eylül 2010 referandumunda “hayır” dedi, gerekçesini yazdı, çizdi, kitaplaştırdı. Ergenekon ve Balyoz adlarıyla anılan benzer davalarda kumpas kurulduğunu dillendirdi. AKP’nin Danıştay’ı işlevsiz kılan tasarısına Yargıçlar Sendikası ve YARSAV ile birlikte karşı durdu. Manisa’daki kamu kuruluşlarının satılmaması için davalar açtı. Öğrenci Andı’nı yürürlükten kaldıran, kamu kurumlarına ve ilköğretime türban serbestisi getiren yönetmelikler ile milli bayramlarla ilgili kutlamaları değiştiren yönetmeliğin iptali için davalar açtı. Ali Suat Ertosun, işte bu “suç”larından dolayı yargısız infaz ediliyor. Toptan cezalandırma! 15Temmuz’dan bu yana 10 binlerce kamu personelinin görevine son verildi. OHAL nedeniyle, mahkumiyet kararı aranmadan, kamu hizmetinde bir daha çalıştırılmaları yasaklandı. Taşınmazlarına, hak ve alacaklarına el konuldu. Emekli Mülkiye Başmüfettişi Mahmut Esen, benzer uygulamalar yüzünden çok zor duruma düşenlerin ve ailelerinin yardım alabilmek için sosyal dayanışma, yardımlaşma (FakFukFon) vakıflarına başvuruda bulunduklarını duyurdu bize. Karşılaşılan manzarayı da şöyle özetledi: “Muhtaç durumda bulunanlara sosyal yardımlaşma ve dayanışma ihtiyacının doğal sonucu bir yana, yasal olarak da yardım yapılabileceği, yapılması gerektiği halde, mülki amirler ‘FETÖ/PDY mensup/yakınlarına yardım yapıyor’ şeklindeki muhtemel bir ithamdan çekindikleri için yardım yapamıyorlar. Bazıları bu durumdan rahatsızlık duyuyorlar, SYD Vakıflarının bağlı olduğu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan konuya ilişkin uygun görüş bekliyorlar.” Yakın geçmişte haksızlığa uğrayanlar herkese hukuk gerektiğini söylerken kimileri hiç kulak asmıyordu… Bir kez daha çığlıklanmak gerek: Herkese hukuk gerek. Cumhuriyet’e cezaevi yasağı Meclis’e taşındı Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Millet Tanal, “Bu ayrımcılığın kanuni gerekçesi nedir? İk vekili Av. Mahmut Tanal, tidarın bir gazete tarafın Sözcü, BirGün ve Cumhuri dan eleştirilmesi yasak yet gazetelerinin cezaevle lanmak için yeterli bir se rine alınmaması nedeniyle bep mi sayılmaktadır?” Meclis Başkanlığı’na soru ifadelerini kullandı. önergesi verdi. Bu yasakları ko Bakırköy Kadın yanlar hakkın Kapalı Cezaevi’ni da Bakanlık tara ziyaret eden CHP fından işlem baş İstanbul Milletveki latılmasını iste li Av. Mahmut Ta yen Tanal, Meclis nal, Türkiye’de ge Başkanlığı’na Ada niş okuyucu kitlesi let Bakanı Bekir olan Sözcü, BirGün Mahmut Tanal Bozdağ tarafından ve Cumhuriyet ga yanıtlanması iste zetelerinin Bakırköy Ka miyle yazılı olarak verdiği dın Kapalı Cezaevi’ne alın soru önergesinde; “Sözcü, mamasını “Anayasa’ya BirGün ve Cumhuriyet ga ve Avrupa İnsan Hakları zetelerinin, Bakırköy Ka Sözleşmesi’ne aykırı ola dın Kapalı Cezaevi’ne alın rak basın özgürlüğünün, maması halkın haber al halkın haber alma hakkı ma hakkına aykırı değil nın önüne set çekilmesi” midir?” sorusunu sordu. olarak tanımladı. Mahmut l İSTANBUL / Cumhuriyet C MY B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear