21 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Perşembe 7 Ocak 2016 10 Hrant’ı öldürmek: Bin yalan bir anı uğursuz yıldönümüne 12 gün kaldı. 2007’nin 19 Aralık’ında Trabzon varoşlarından işsiz, hünersiz, geleceksiz ve beyni tıklım tıklım ırkçımilliyetçi önyargılarla doldurulmuş ve eline silah tutuşturulmuş bir genç tetikçi, bu ülkenin en değerli evlatlarından birini, Hrant Dink’i kalleş bir pusuda ensesinden tek kurşunla vurdu. Hrant Dink öldü... Sekiz yıldır bu ülkenin yargı erki Dink cinayetini aydınlatamıyor. Sekiz yıldır devletin derinliklerinde yuvalanmış zifiri karanlık güçler Hrant Dink’in katillerini, azmettiricilerini, onun ölümüne giden yolun kanlı taşlarını döşeyenleri kollayıp koruyabilmek için elinden geleni ardına koymuyor... Sekiz yıl boyunca tanık olduğumuz irili ufaklı yüzlerce olay sayabilirim. Her biri suç oluşturan binlerce yalan sıralayabilirim. Birine, sadece birine, en önemli olmayan herhangi birine siz de tanık olun. HHH Öldürülmesinden yıllar önce, 2004’te Sabiha Gökçen’in bir Ermeni yetimi olduğu ve Atatürk tarafından manevi evlat edinildiğini güçlü kanıtlarla haberleştiren Hrant Dink valiliğe çağırıldı. Gidip gitmemekte kararsızdı. Bana ve bir arkadaşa daha danıştı. “Git ne olacak ki” dedik. Gitti. Döndüğünde tedirgindi. “Vali yardımcısı Ergun Güngör’ün odasında iki MİT’çi benimle görüştü. Vali yardımcısı ağzını açmadı. Sadece dinledi. MİT’çiler böyle haberler yaparsam başımın belaya gireceğini açıkça söylediler” dedi. Başı, üç yıl sonra Ogün Samast’ın mermisi ile “belaya” girdi. Öldürüldü. Avukatların ve ailenin ısrarlı, inatçı çabaları ancak geçen yıl sonuç verebildi. Vali yardımcısı Ergun Güngör ve MİT görevlisi Özel Yılmaz Aralık 2014’te savcıya ifade verdiler. HHH Şimdi buyrun MİT görevlisi Özel Yılmaz’ın ifadesinden bir bölüm: “... Genelkurmay MIT sekreteri Atasagun’u arayarak Dink’teki Sabiha Gökçen ile ilgili belgelerin temini talebinde bulunmuş ... ... Biz valiliğe Dink ile görüşmek amacıyla gitmedik. Sabiha Gökçen ile ilgili evrakları almak için gitmiştik. Güngör’ün odasında oturduğumuz sırada odaya Dink girdi. Biz odadan ayrılarak yan taraftaki odaya geçmek istediğimizde Dink, ‘Rahatsız olmayın, ben çıkayım’ dediğinde, Güngör bizleri akrabaları olarak tanıttı... Vali yardımcısını zor durumda bırakmamak adına spontane gelişen bir durumda MİT görevlisi olduğumuzu söylemedik. Zaten toplantıya katılmak gibi bir amacımız da yoktu.” Şimdi de Vali yardımcısı Ergun Güngör’ün açıklamasından bir bölüm: “Hrant Dink’i valinin talimatı ile Sabiha Gökçen’le ilgili yazdığı yazılar ile ilgili belgeleri görmek amacıyla davet ettim. Görüşme benim odamda Özel Yılmaz ve Handan Selçuk’un katılımıyla yapıldı. ... Görüşmede bir müdahilliğim yok. Toplantının yapılmasını net olarak isteyen MIT’tir. Konuyla ilgili bir giriş yaptım. Sonra konuyu Özel Yılmaz aldı ve açıklamalarda bulundu. Ben sadece ev sahipliği yaptım, etkisiz eleman konumundaydım.” HHH Gözünüzden kaçmamıştır. Bu iki devlet memurundan biri yalan söylüyor. Hrant Dink cinayetinde önümüze sürülen binlerce yalandan sadece biri de bu... O .. ‘Oğretmenim benim kolum tutmuyor’ ürkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Diyarbakır Temsilciliği psikologları, çocukların olumsuz etkilenmesinin doğal olduğunu vurgulayıp “En kesin çözüm çatışmaların durması” diyor. Diyarbakır’da iki okul. Birinde çoğunlukla Kürt çocukları, diğerinde ise Kürt çocukların yanında batıdan görevle gelmiş polislerin çocukları bir arada kardeşçe eğitim görüyor. Bu her iki okulda da son zamanlarda öğretmenlerin dikkatini çeken bir durum var. Kimi çocuklar altına kaçırmaya, derslerde dalgın dalgın bakmaya başlamışlar. Aralarından bazılarının şikâyeti ise daha da dikkat çekici. “Öğretmenim kolum tutmuyor, elim tutmuyor” diyenler de var. Aslında bu durum sadece iki okul için söz konusu değil. Çocukların psikolojilerini bozan tek temel neden ise durmaksızın sürüp giden çatışmalar, silah ve bomba sesleri, sokağa çıkma yasaklarının yarattığı iç göç dalgası. Kürt çocukları da polislerin çocukları da aynı korkuyu yaşıyorlar. Babalarının öldürüleceğinden endişe ediyorlar. Her patlamada irkilip, gördükleri her kalabalıktan korkar hale gelmişler. Geceleri uyuyamayanlar, anne ve babasının yatağına sığınanlar çoğalmış. Kent merkezindeki birçok okulda ve çocukta benzer öyküler var. TİHV Diyarbakır Temsilciliği psikoloğu İlham Yılmaz ile gönüllü psikologu Mahmut Pakdemir, belirgin bir artış olduğunu sezinlemelerine karşın, bu konuda özel bir çalışma yapılmadığından istatistik bulunmadığını belirtiyor. Çatışmalı ortamlarda bu tür anormalliklerin “normal” olduğunu da ifade eden psikoloğlar, yaşanan travmanın nedenlerini ve çocukların karşı karşıya kaldıkları bu sorunu aşmalarına yardımcı olmak için yapılabilecekleri gazetemize anlattılar. Bölgede yaşanan duruma travma denilecekse eğer bunun insan eliyle yaratılmış bir travma yaşatıldığını vurgulayan Mahmut Pakdemir “O nedenledir ki son zamanlarda bölgede yaşananların yarattığı travmatik etki doğal bir travmadan daha fazladır. Çünkü insanlarda şöyle varsayımları, ön kabulleri vardır; ‘İnsan iyidir’, ‘İnsan adildir’ ve ‘Bana bir şey olmaz’. Ancak insan eliyle neden olunan travmalarda bu ön kabuller tepetaklak olur ki bu da insanın kendisine ve insanlığa olan inancını sarsar ve travmanın etkisi de daha çok olur. Bölgemizde görüyoruz ki insanlar kötülük yapmaktadır, adalet kalkmış haber EDİTÖR: CAN DOKER Bölgedeki çatışmalardan en çok etkilenen çocuklar. Bu dram okulda daha da göze çarpıyor. Kimi altına kaçırıyor, kimi dalgın dalgın bakıyor, kimi de ‘kolum tutmuyor’ diyor... T TİHV Diyarbakır Temsilciliği psikoloğu İlham Yılmaz ile gönüllü psikoloğu Mahmut Pakdemir, Mahmut Oral’a çocukların yaşadığı dramı anlattı. tır ve insanların başına kötü şeyler gelmektedir. İnsanlar da bunu görünce dehşete kapılmakta, o nedenle de insanların, doğal olarak da çocukların bir bölümü travma yaşamaktadır” dedi. Kapı sesini bomba sanabilir Bu şiddetteki olaylara tanık olan çocuklar, kadınlar ve yetişkinlerde travma semptomlarına rastlanılmasının son derece doğal olduğuna işaret eden İlham Yılmaz ise şunları anlattı: “Bu kişilerde Akut Stres Bozukluğu (ASB) ya da Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) görülme olasılığı yüksek. ASB yaşayan kiDünyadaki başka çatışma bölgeleşilerde ilk bir ay içinde bazı belirtiler rind en de elde edilen literatüre gögörülür. Bu davetsiz gelen belirtilerde re, çatı şma ortamlarına maruz kalan aşırı uyarılma ya da kaçırılma görülebiçocukların ve yetişkinlerin, hayatılir. Kapı çarptığında o insan bomba ya da silah patladı sanabilir. Veya bakka nın ilerleyen döneminde de travmala gitmek gibi en sıradan bir işten bile başına bir şey gelebileceği endişesi ile kaçınabilir. Bu insanlar hep tetikte olurlar. Hatta evlerinde bile rahat ve huzurlu değillerdir. Kapanır ve uzak durur. Duygusal kütlük yaşarlar. Çocuk daha önce verdiği ağlamak, gülmek, okulda saldırganlaşabilir, altına kaçırabilir, uykuda irkilir, anne ve babasının yanında yatmak isteyebilir, tepkisiz kalabilir. Derslerinde konsantrasyonunu sürdüremez. Kimi durumlarda çocuklar tepkilerini somatik (bedensel) olarak gösterebilir, karnının ya da başının ağrıdığını, kolunun, ayağının uyuştuğunu söylemek gibi” Yaşanan bu tablodan çıkış için makro düzeyde devlet ve siyasi aktörlerin çatışma zeminini ortadan kaldırarak işe başlaması gerektiğini dile getiren Yılmaz, “Çünkü bütün psikolojik belirti lerde uyaran ortadan kaldırıldığında bir anda sorunun önemli bir bölümü de ortadan kalkar. Burada da travmaya neden olan çatışmalardır. Çatışmaların öncelikle sonlandırılması gerekir. Bunun yanında çocuklar için anne, baba ve öğretmenlerin yapabilecekleri de vardır. Bir kere çocukların yetişkinleri taklit ettiklerini bilerek, bir olay karşısında ağlamak ya da harap olmak gibi ağır bir tablo sergilemek yerine mimikleri en minimal düzeyde göstermelidir. Yaşananlar çocuklara en yalın ve basit şekliyle anlatılmalıdır. Çünkü anlatılmaz ise çocukların hayal dünyası devreye girecek, olay onun dünyasında bambaşka bir halde algılanacaktır ve belirsizliğe düşecektir. O denenle çatışma ve ölümler, en uygun cümlelerle ve gizlenmeden anlatılmalıdır. Yani ne ağır bir tablo ortaya konulmalı ne de inkâr edilmelidir.” diye konuştu. Asıl etki ilerleyen yıllarda çıkacak dan etkilendiğini söylemenin doğru olduğunu dile getiren Pakdemir, “Bu belki ilk aşamada ortaya çıkmayabi lir ama ilerleyen yıllarda da etkisini gösterebilir” diye konuştu. İlk Kürtçe çocuk kanalı Zarok TV’deyiz. Yayın Koordinatörü Dilek Demiral savaşın içindeki, dibindeki çocukları, dışarıdaki Gargamelleri anlatıyor Nusaybin’de bugün ve yarın sınav var ama... iyarbakır, yecanla meseD Gaziler’de birla Sifinc Bob’un Çocuklar TEOG’un kaç yıl evvel ‘gü(Sünger Bob) suneydoğunun en büaltı dünyasından yüğü’ diye açılan lubahsederken, biradını bile unuttu naparkın ıssızlığı, den yandan geçen DENİZ ÜLKÜTEKİN Travmayı nasıl atlatacaklar? polisle dillerinin değişimini, “büyüyüşlerini” gözlemlemiş hep. “Bu da çok anlaşılır. Her çocuğun ailesinde cezaevinde biri var, gerilla var. Dışarıdan bakanlar hendeklerdeki çocukları da anlayamıyor, ancak beyinleri yıkandığını düşünebiliyorlar. Bunlar onların gerçeği.” usaybin’deki 2 bin 554 sekizinci sınıf öğrencisi, iki kez ertelenen TEOG 1. Dönem sınavlarına bugün ve yarın girecek. Çatışmalar nedeniyle uzun süredir okuldan uzak kalan çocuklar, iyi bir liseye yerleşmek için çabalayacak. Sınava girecek öğrencilerin kimisi çatışmaların yaşandığı mahallelerde yaşıyor. Okullar açık olduğunda bile gitmekten korkuyorlar. Bazıları ise yakın ilçe ve köylerdeki akrabalarının yanına gitmiş. Şimdi sınav için iki günlüğüne evlerine dönecekler. Nezir Vural’ın kızı Özlem’in okulu yaklaşık bir aydır kapalı. Vural, “Okul açık olsa ne olacak? Çocuklar silah sesini duyduklarında nereye kaçacaklarını bilemiyorlar” diyor. İlçede görev yapan bir öğretmen ise çocukların TEOG sınavının adını bile unuttuğunu söylüyor. Öğretmen, “Öğrenci oranı yüzde 20’ye düştü. Bu saatten sonra çocukları ne kadar motive etsek bir işe yaramaz.” Eğitimci Alaaddin Dinçer de, “Sokakta kurşun sesleri, her taraf ölü dolu. Bu koşullarda en kolay soruları bile cevaplamak zor. Yetkililer, kamuoyu baskısından kurtulmak için ‘yaptık sınavı’ diyecekler. İşlenmeyen derslerin telafisi de yapılmadı” diyor. N Beklenti yok sadece mevsim koşullarından değildi. Az ileride kenPınar ç tin bin yıllık surlan ü Öğ rı, kadim mahalleleri bombalanırken Medland’ın önünden geçiyorduk; süs diye yapılmış alçıdan surlar ve Dört Ayaklı Minare’nin taklidi kuleler sıkıntı verircesine yükseliyordu girişte. İçeride tek çocuk yoktu. İlk Kürtçe çocuk kanalı olan Zarok TV’nin merkezi de oralarda. İçeri girdiğimizde Arı Maya vardı ekranlarda; Mêşhingiv Maya. Sonra Şînok başladı; Şirinler. Hangi çocuklar Gargamel’e karşı mücadeleyi izliyor şu an, dışarıda başka Gargameller gezerken? Zarok TV izleme yaşındaki çocukların isimleri ölüm listelerine yazılırken, çocuklar evlerinden göç etmek zorunda kalırken, çocuklar evlerine kapanmışken... Sık sık aile ziyaretleri yapan, haliyle çocuklarla bağı kuvvetli, pedagojik hassasiyetlerle hareket eden bir kanal burası. Onların baktığı yerden savaş nasıl görünüyor? Bu yıl Newroz’da yayına başlayan Zarok TV, ticari bir girişim olmakla birlikte ticari sayılmayacak öncelikleri var. Kurmanci ve Zazaca yapılan ya Vedat ARIK Newroz’da yayına başlayan Zarok TV’nin ekibi çocukların yaşadığı travmaya dikkat çekiyor. ‘Çocuklar eve kapanmış’ yın, kendi başına kültürel asimilasyona direniş demek. Dil ve seslendirme konularında hassaslar. Ayrıca çocuklar kadar, büyüklerin de Kürtçe öğrenmek için izlediğinden söz ediyorlar. Irkçılık ve şiddet yok Bunun dışında kızerkek için toplumsal cinsiyet rolleri üzerinden abartıyla ayrılmış ya da şiddet özendirici, ırkçı, ayrımcı içeriği bulunan çizgi filmleri seçmiyorlar. Tercümede düzeltmeler yaptıkları vaki. Kültürel değerlerin aktarıldığı, animasyonlarla yeniden canlandırılan Kürtçe ninnilerde dahi bu “politik” hassasiyeti koruyorlar. Erkek çocukları övmek için söylenmiş ninnileri tercih etmiyorlar örneğin. Politik motivasyon sorulduğunda, kanalın yayın koordinatörü Dilek Demiral, sadece kimliğiyle barışık, sorgulayan, eleştiren bireyler hedeflediklerini anlatıyor. Ama çocukların konuştuğu programlarda, neredeyse kaşık tutmakla eşzamanlı öğrendikleri politik hakikatler dillerine sızabiliyor. Şengal’in acısına oyuncak kampanyası yapmayı önerebilen çocuklar onlar. Pedagoji eğitimi alan, bir süre gazetecilik yapan Demiral, hayatın devam edebildiği zamanlarında Sur’da gezerken Zarok TV’den konuştuğu 1011 yaşındaki çocukları anlatıyor. He İstanbul’da, büyükşehirlerde büyüyen Kürt çocuklarında dahi olmayan, erken büyümekten mülhem “iç sızlatan bir hüzün” okuduğunu tarif ediyor onların gözlerinde. “Şu anda bütün evlerde daha çok haber kanalları açık, çocuklar eve kapanmış. Öldürülen yaşıtlarını duyuyorlar, Miray bebeği, sokakta bekleyen cenazeleri. Onların bu travmayı nasıl atlatacağını kimse düşünmüyor”. Savaş hali, yayınların içeriğini değiştirmemiş ama başta çekindikleri yeni yayın dönemine hazırlıkları hızlandırmışlar. “Çünkü çocukların buna ihtiyacı var” diyor Demiral. O anlamda bir tür ilkyardım gibi yaptıkları, bir direniş hatta. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear