20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 9 Eylül 2015 haber EDİTÖR: ELİF TOKBAY TASARIM: ZARİFE SELÇUK 6 TBMM Başkanı Saray’daki Güvenlik Zirvesi’nde ne arıyordu? ‘15 numaralı dosya’ ve 67 Eylül olayları urat Bardakçı’nın attı. M “Tarihin ArAdını vermeyen istihka Odası” programında baratçı şöyle dedi: 67 Eylül olaylarını kimin yaptığı tartışılıyordu. Gazeteci Ayşe Karasu, 67 Eylül’ü Almanların Kristal Gece’sine benzetti. Kristal Gece’de Naziler, Almanya’da Yahudilere ait ev, işyeri ve sinagogları basmış, 91 Yahudi öldürülmüş, yüzlercesi yaralanmış, 7.500 işyeri yağmalanmış, 177 sinagog ve mezarlık tahrip edilmişti. Bu sırada bir istihbaratçı programa eposta İsmet Yılmaz “19 yıl bir istihbaratçı olarak görev yaptım. Türkiye tarihinde bir yüz karası olan 67 Eylül olayları eğer bir istihbarat faaliyeti ise, bunun belgesi asla bulunamaz. Çünkü böyle bir eylemle ilgili her türlü yazışma ve değerlendirmeler, adli olanlar hariç, istihbarat servislerinde ‘15 numaralı dosya’ denilen ve hiçbir zaman olmayan bir dosyaya atılır, yani imha edilir.” Fazla söze gerek yok. umhurbaşkanı Erdoğan önceki gece Kaçak Sarayı’nda bir güvenlik zirvesi topladı. Zirveye, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Adalet, İçişleri ve Savunma Bakanları, Jandarma Genel Komutanı, MİT Müsteşarı ve Emniyet Genel Müdürü katıldı. Memlekette bu kadar kan dökülürken, Cumhurbaşkanı’nın böyle bir C Rab, Kabil’e dedi: ‘Niçin öfkelendin, niçin çehreni astın?’ zirve toplaması gayet doğal. Ancak zirvede TBMM Başkanı İsmet Yılmaz da vardı. İşte bu tuhaftı ve sıra dışıydı. Çünkü Ankara’da yıllardır siyaseti izleyen gazeteciler, böyle bir güvenlik zirvesine TBMM Başkanı’nın katıldığını hiç duymamışlardı. Yasamanın başındaki TBMM Başkanı, Cumhurbaşkanı’ndan talimat almayacağına göre, İsmet Yılmaz orada ne arıyordu? TBMM Başkanı, Meclis’in güvenliğinden endişeli miydi yoksa? Yoksa Erdoğan, TBMM Başkanı’na “Meclis’i sakın açma, hiç çalıştırma, seçime kadar idare et, şu muhalefeti duymak ve görmek istemiyorum” diye telkinlerde mi bulundu? Hiç bilemiyoruz. TBMM Başkanı açıklasa da biz de öğrensek. stanbul’un koca ilçesi Üsküdar’da, öğrencilerin gidebileceği tek bir düz lise kalmamış. Neslihan Karataş’ın, dünkü Birgün’de çıkan haberine göre, Acıbadem’deki Ahmet Sani Gezici Lisesi de imam hatibe dönüştürülmüş. İşlem tamamlanmış. Üsküdar’da düz lise bitti İ Tebrik ederiz. Eski Maarif bakanları, “Şu mektepler olmasa, maarifi ne güzel idare ederdik” diyordu. Şimdikiler, “Hepsi imam hatip olunca hayat güzel” diyor. Öğrenciler ise başarı listesinde sonlarda, ne gam! ürriyet İstihbarat Şefi Celal Korkut, AKP’lilerin gazeteyi bastıklarında attığı bir taşın fotoğrafını yayımladı. Kanat Atkaya da dün köşesine taşıdı. Bir hayli iri olan taş, göktaşlarını andırıyor. Öyle sıradan bir taş de Hürriyet’e atılan taş Basın Müzesi’ne konulsun H ğil yani. Kendisini fırlatanın “kafa” özelliklerini de yansıtıyor olsa gerek. Bu taşın Basın Müzesi’ne konulmasını öneriyoruz. Üzerine de şöyle yazılabilir: “Bu taş, bir gazeteye atılmıştır, sıradan taş muamelesi yapmayalım.” Bahçeli: Büyük saray yürüyüşü kaçınılmaz MHP lideri, Erdoğan’ın 400 milletvekili için vatanı kundakladığını söyledi HP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Dağlıca, Iğdır ve Tunceli’de yaşanan terör saldırılarının sorumlusu olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu işaret etti. Erdoğan’ın “400 milletvekili almak için vatanı kundakladığı M nı” kaydeden Bahçeli, “Saldırıların önü alınmazsa, benzerlerine birçok ülkede rastlanan tarihi nitelikli büyük saray yürüyüşünün icrası da kaçınılmaz olabilecektir” dedi. Doğu ve Güneydoğu’da sıkı yönetim ilan edilmesi gerektiğini yineleyen Bahçeli, TürkKürt düşmanlığı için provokas yon yapanlara, fırsat kollayanlara alet olunmaması çağrısında bulundu. ‘Korkak, pısırık’ Dün yazılı açıklama yapan Bahçeli, “Konya’da gülüp Van’da sahte gözyaşları döken Davutoğlu, pısırıklığının ve korkak lığının hem diyetini ödemekte, hem de millete ödetmektedir” görüşlerini açıkladı. Bahçeli, Erdoğan’a yönelik sert sözler kullandığı açıklamasında, Erdoğan’ın “400 milletvekili almak için vatanı kundakladığını” öne sürdü. l ANKARA / Cumhuriyet Bürosu Davutoğlu: Basını koruyalım aşbakan Ahmet Davutoğlu, Hürriyet gazetesi binasına yönelik ikinci saldırının ardından İçişleri Bakanı ve İstanbul Valisi ile görüştü. Başbakan Ahmet Davutoğlu, basın kuruluşlarının korunması ve kamu güvenliğinin sağlanması için tüm tedbirlerin alınması talimatını verdiği öğrenildi. B Hürriyet’e TIR’la saldırı 2. baskında güvenlik bariyerini yıktılar, camları kırdılar... Yine gözaltı yok umhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “400 vekil alınsaydı bunlar olmazdı” sözlerinin hürriyet. com.tr’de çarpıtılarak verildiğini öne süren AKP’liler dün akşam ikinci kez Hürriyet gazetesi binasına saldırdı. Saat 20.30 sıralarında daha çok gençlerin oluşturduğu grup araçlarla gazetenin önünde toplanmaya başladı. Bu sırada bölgeye getirilen 2 TIR ve bir kamyonla gazete binası önünde oluşturulan güvenlik duvarı yıkıldı. Ardından, topluluktan ellerinde taş ve sopa bulunan yaklaşık 100 saldırgan, “Ya Allah bismillah allahu ekber” sloganları atarak gazetenin iç bahçesine girdi. Saldırganlar, daha önce kırdıkları gazetenin ana girişindeki döner ka Gazetenin bahçesine TIR’la giren saldırganlar kapı camlarını kırdı. ardeş katli hiç kuşkusuz istenmedik, ama ne yazık ki insanlık tarihinin başlangıcına kadar izi sürülebilecek çok eski bir gerçek. Öyle olmasa üç semavi dinin kutsal kitaplarında da “ilk cinayet” olarak karşımıza çıkmazdı o… Tevrat’ta da, İncil’de de, Kuran’da da kaydedilir: Âdem Peygamber’in iki oğlu, Tevrat ve İncil’de ismen de belirtildikleri üzere Habil ve Kabil, Tanrı’nın kendilerine teveccühü noktasında sorun yaşarlar. Daha doğrusu, çiftçi olan Kabil, çoban olan kardeşi Habil’in Tanrı’ya sunusunun kabul edilip kendi sunusunun kabul edilmemesini hazmedemez. Sonrasını Tevrat’tan okuyalım: “Ve Kain çok öfkelendi ve çehresini astı. Ve Rab, Kain’e dedi: Niçin öfkelendin ve niçin çehreni astın? Eğer iyi davranırsan, o yükseltilmeyecek mi? Ve eğer iyi davranmazsan, günah kapıda ve pusuya yatmıştır; ve onun istediği sensin; fakat sen ona üstün ol” (Tekvin, Bap 4: 67). Lâkin Kabil, günaha üstün olamaz ve (bu defa Kuran’dan devam edelim) kardeşine “And olsun seni öldüreceğim” der; Allah’tan korkmayıp nefsine uyar ve kardeşini öldürerek zarara uğrayanlardan olur (Mâide: 2730). Kabil, Allah’ın tercihi karşısında suratını asmış ve Hakk’ın “seçim”ini reddetmiştir. “Sonuç”u kabullenmeyip kardeş katli gerçekleştirmiştir. O günden bugüne kardeş katli devam ediyorsa eğer, benzeri motivasyonların sonucudur bu. Sözgelimi “Halka hizmet Hakk’a hizmettir” diye mangalda kül bırakmayanlar, tıpkı Hakk’ın seçimi karşısında kibir, gurur ve öfkeyle kan akıtan Kabil gibi, “Halk”ın seçimi karşısında da anlayış, rıza ve tevekkül göstermek yerine kardeşkanı akıtacak siyasi tasarruflara gitmekte tereddüt etmediler. Bu, bir Türkiye gerçeği olarak karşımızda bugün… 1990’ların o uzun sürmüş çatışma ortamında bile aklıselimini koruyarak günlük hayatın içinde karşı karşıya gelmeyip kardeşliğini sürdürmüş Türkler ve Kürtler, “7 Haziran” sonrası ortaya çıkan yeni siyasi tablo karşısında adeta Roma’yı yakan Neron misali kendi bekası için barışa kibrit çakan bir muktedirin çıkardığı yangınla sokaklarda birbirini kesecek noktaya geldiler. Meclis’te 80 milletvekili olan, 6 milyondan fazla oy almış partinin binaları basılıp taş taş üstünde bırakılmıyor. K Ülkenin en çok okunan gazetelerinden birine saldırılıyor, cehennem ateşlerinin tıpkı Madımak’taki gibi yakılması isteniyor. Ve siyasi otorite, o otoriteye vekilliğiyle, kalemiyle, maişetiyle bağlanmış olanlar, benzeri hiç görülmemiş bir fütursuzlukla sokaklara kardeş kanı akıtma hevesiyle dökülen gözü dönmüşlere destek veriyor, alkış tutuyor, teşvikte bulunuyor. Bir tek “Cihadınız mübarek olsun” demedikleri kalmış gibi!.. Elbette bu tablo, ülkenin Doğu ve Güneydoğu’sunda olanlarla bağlantılı. Orada da bu tür saldırılara meşruluk kazandırma yolunda oluk oluk kan akıtan, böylece bu iktidara istediğini veren, onun ekmeğine yağ süren bir tedhiş aygıtı var. Şiddeti bal eylemiş bu iki odağın ateş dansı, Türkiye’yi bir iç savaş eşiğine getirmekten de öte, artık eşikten içeri sokmuş görünüyor. Öyle ki bu yazıyı kaleme alırken bir yandan da İstanbulÇağlayan’da otobüs durağında Kürtçe konuşan vatandaşın bıçaklanarak öldürüldüğü haberini okuyoruz. O bitiyor, Kayseri’de Doğu ve Güneydoğu’ya giden yolcu otobüslerinin, şehit haberleriyle galeyana gelenlerce taşlandığını öğreniyoruz. En son, bir Anadolu Ajansı çalışanının “Kan akıtmalıyız kan, kan, kan kokmalı o dağlar... Son görevimiz KATLİAM olmalı... Genç, yaşlı, hamile, çocuk gözetmeksizin” şeklindeki bir “Facebook” notunu paylaştığı haberi vardı. Daha da kötülerinin geleceğine pek kuşku yok. Türkiye, AKP iktidarı tarafından sürüklenip saplandığı Suriye batağında iç savaş mikrobu kaptı ve onu kendi toprağına taşıdı. Düne kadar hukukumuz, muhabbetimiz olan, konuşup tartıştığımız, anlaşamasak bile çok verimli fikir alışverişinde bulunduğumuz bazı dindarmuhafazakâr akademisyen, gazeteci, fikir erbabını okuyorizliyor ve gözlerimekulaklarıma inanamıyorum. Aklıma Bosna’da canciğer kuzu sarması iken bir anda kanlıbıçaklı olan Sırp ve Müslüman komşuların o korkunç dönüşümü, daha doğrusu “başkalaşım”ı geliyor. Tıpkı “kardaş” iken “karataş” olan Habil’le Kabil gibi… Fazla söze hacet yok, “Kitap”ta ne yazıyorsa o: Hakk’ın tercihine rıza göstermeyen Kabil gibi, halkın tercihini “Hak” saymaya razı olmayan yeni Kabil’lerin iktidar tutkusu, ülkede akan ve belli ki daha da akıtılacak kardeş kanının ana kaynağı. Cumhurbaşkanı Erdoğan: ABD: Teşvik etmeyin BD’nin Ankara Büyükelçiliği, sosyal paylaşım sitesi Twitter’dan, ‘Basın Özgürlüğü’ hashtag’i ile paylaştığı tepkisinde “Hürriyet’e düzenlenen şiddet içeren saldırıyı kınıyoruz. Basın özgürlüğü tüm demokratik toplumların temel ilkesidir. “Seçilmiş yetkililer basına saldırıları teşvik ediyor intibası vermemeye özen göstermeli. Tüm partiler basın özgürlüğünü desteklemeli” dedi. l ANKARA C A pı ile yan kapıdan içeriye girmeye çalıştı. Saldırganları özel güvenlik görevlileri engelledi. Çok sayıda kişinin karıştığı, büyük maddi hasarın oluştuğu ve polisin gözleri önünde gerçekleşen saldırıda hiçbir saldırganın gözaltına alınmadı. Bu arada saldırganların Hürriyet binasına yaklaştığı sırada 4 el silah sesi duyulduğu belirtildi. Saldırıya tepki gösteren Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, polisin yetersiz olduğunu belirterek, “İlk kez hayatımda can güvenliğimin olmadığını hissettim” dedi. Ergin, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, bize yapılan saldırıyı kınamış olsaydı, sal dırganlar bu cüreti bulamazdı” diye konuştu. Öte yandan, gazetenin İstanbul’daki merkezinden sonra Ankara’da matbaasının bulunduğu Doğan Printing Center (DPC) binasına da saldırı düzenlendi. DPC önüne gelen eylemciler, yolu trafiğe kapattı. Araçlardan inen eylemciler, DPC girişindeki kulübeye ve bariyerlere doğru ilerlediler. Bu sırada bazı eylemciler, kaldırım taşlarını sökerek kulübeyi taşlamaya başladılar. Atılan taşlar yüzünden kulübenin camları hasar gördü, bariyer ve kameralar kırıldı. l Haber Merkezi Ankara’da da saldırı Bu ülkede şehitler tepesi hiç boş kalmadı umhurbaşkanı YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, YÖK Yönetim Kurulu üyeleri ve üniversite rektörlerine hitaben yaptığı konuşmada “Şairin dediği gibi ‘bu ülkede şehitler tepesi hiç boş kalmadı’. Öyle anlaşılıyor ki boş da kalmayacak” dedi. Yaşamı boyunca siyasi rekabetten kaçmadığını anlatan Erdoğan, “Ama ülkemin geleceği söz konusu olduğunda benim için diğer her şey teferruattır” diye konuştu. Kendisine yönelik eleştirilere, tarihten olaylarla yanıt veren Erdoğan, şöyle konuştu: “‘Erdoğan kaybetsin de Türkiye ne olursa olsun’ gibi bir akıl tutulmasına kapılanların olduğunu görüyoruz. İşte şimdi önümüzde 1 Kasım var. Milletimiz inanıyorum ki bütün bu olanların hesabını birilerine soracaktır.” Erdoğan, siyaset medya ve aydın üçlüsüne yönelik eleştirilerini de sürdürdü: “Kendi ülkesine yabancılaşma, ihanet sorunudur. Devlet çarkı biraz ağır işler. Ama bu çark bir dönmeye başladığında da önünde hiçbir gücün, çetenin, örgütün, al C Ergin’den tepki gı operasyonunun durabilmesi mümkün değildir. Bunun da altını çiziyorum.” HDP eşbaşkanlarından birinin “Biz gücümüzü YPG’den PKK’den alıyoruz” açıklaması yaptığını iddia eden Erdoğan, “Vahşet ortada, tablo ortada. Başka aranacak bir şey yok. Bizim bölgede yaşayan kardeşlerimizle en küçük bir sorunumuz yok” dedi. Geçen pazar günü çıktığı bir televizyondaki sözleri üzerine yaşanan “400 vekil” tartışmasına değinen Erdoğan, yine Hürriyet gazetesini hedef gösterdi. Sosyal paylaşım sitesi Twitter üzerinden yaptığı açıklamada Erdoğan, terörle mücadele sürecinde sağduyunun önemli olduğunu belirterek, “Bizim mücadelemiz sadece ve sadece teröriste karşıdır. Vatandaş olarak, tahriklere, provokasyonlara asla gelmeyerek, üzerimize düşen vazifeleri yerine getirmiş oluruz” dedi. l ANKARA / Cumhuriyet Hürriyet hedefte Boynukalın: Yine giderim ürriyet’in binasına saldıran grubun içinde yer H alan AKP milletvekili Abdurra Hukukçular: Linç iklimi ürriyet gazetesine saldırı düzenleyen, AKP Gençlik Kolları üyeleri ve AKP Gençlik Kolları Başkanı ve İstanbul milletvekili Abdurrahim Boynukalın’ın da aralarında bulunduğu gruptan hiç kimsenin gözaltına bile alınmaması hukukçuların tepkisine neden oldu. İstanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Ümit Kocasakal, “Cumhurbaşkanı, siyasi iktidar sahipleri de Hürriyet’e ilk saldırıyı düzenleyen ekipten bir kişi bile gözaltına alınmadı him Boynukalın Yeni Şafak’a yaptığı açıklamada, Hürriyet’in daha önce yaptığı haberlerle Erdoğan’ı idamla tehdit ettiğini vurgulayarak, “İstiyorlar ki kimse Erdoğan’ı, davasını, misyonunu savunmasın. Evet ben oradaydım. Gerekirse bundan sonra da olacağım” dedi. Boynukalın, AA’ya ise tepkilerinin organize olmadığını söyledi. H meçlerle bunun iklimi hazırlamış durumda. Basını yazamaz, görevini yapamayacak hale getirmeye yönelik sistematik planlı bir iş, bir nevi ayaklanma. Hukuk sistemine bir meydan okuma. Etkin soruşturma yürütmezseniz, ele başı konumunda görünen kişileri yakalamazsanız benzer olayları nasıl engelleyeceksiniz?” dedi. Avukat Celal Ülgen eylemin takipsiz kalmasının, soruşturul mamasının saldırıdan daha vahim sonuçlar doğurduğunu belirterek savcıların bu tavrının hem iktidar bekçiliği ve hem de iktidar yandaşlığı yarattığını vurguladı. Eski İstanbul Baro Başkanı avukat Turgut Kazan “Yasaya aykırı haraket var. Bu kadar korkunç olayı savcılığın seyretmesi olabilecek bir şey değil” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear