20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 9 Eylül 2015 yorum 18 ‘Ne kadar az yalan söylersek o kadar iyi’* imdi bazı durumları sorgulamanın zamanıdır. Bu ülkede yaşayan herkes Dağlıca’yı ve Dağlıca karakolunu bilir. Sırayla başlayalım: 21 Ekim 2007’de 12 asker, 19 Haziran 2012’de 8 asker bu karakolu savunurken şehit olmuştu. Şimdi bu nasıl bir iştir? Övündüğümüz ordu sürekli PKK’nin başarı hanesine yazılan bu karakolu neden farklı bir donanıma geçirmemiştir? Bütçesini bilmediğimiz Silahlı Kuvvetler bu denli stratejik bir noktada sürekli yenilgiye uğramakta, sürekli şehit vermektedir. PKK bu baskınla tüm dünyaya adeta “Bakın ben böyle güçlüyüm!” mesajı vermiştir. Bazı yerlerin böyle tarihsel çağrı Ş Kaosa doğru üneydoğu’daki olaylar giderek daha kanlı bir duruma geldikçe Kürt hareketi içinde “ak saçlılar” olarak adlandırılan Şerafettin Elçi, Ahmet Türk gibi önemli/etkili kişiliklerin Kürt sorununun çözümü üzerine yaptıkları uyarıları anımsıyorum. “Bu meseleyi çözebileceğiniz son kuşak biziz, barışı bizimle sağlayamazsanız genç kuşakla konuşmayı bile başaramazsınız” diyorlardı. Hayat onların uyarılarını doğruladı. Cumhurbaşkanı’nın “Dolmabahçe mutabakatını tanımıyorum” ve “Kürt sorunu yoktur” sözleri sonrasında iki buçuk yıl süren çatışmasızlık sürecinin sona ermesiyle birlikte bölgede öncelik PKK’nin gençlik yapılanması Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi’ne (YDGH) geçerek kontrolden çıkmıştır. Bu kuşak dünyaya gözlerini savaş içinde açmış, çocukluk yıllarında köylerinin, mezralarının yakılarak boşaltılmasına tanık olmuş, ilk gençlikleri zorunlu göçlerle gelip yerleştikleri büyük kentlerin varoşlarında yoksulluk ve yoksunluk içinde geçmiştir. Yaşamöyküleri ve deneyimleri kendisinden önceki kuşaklardan çok farklıdır. HHH Önceki kuşaklar yıllar içinde bölge ağırlıklı olarak kurulan çeşitli siyasal partilerde belli düzeylerde demokrasi deneyimleri edinmişler ve 1990’lı yıllarla birlikte ayrılıkçı düşüncelerden vazgeçmişlerdir. Genç kuşaklar ise üzerlerindeki antidemokratik baskılar yoğunlaştıkça şiddeti/terörü “tek kurtuluş/özgürleşme yolu” olarak görmeye başlamışlardır. Gençlerin bu eğilimi Kürt hareketi içindeki “şahinler” tarafından desteklenmekte, körüklenmektedir. Bu gelişme “çözüm sürecinden” vazgeçen ve milliyetçi oy hesaplarıyla güvenlikçi politikalara geri dönen AKP yönetiminin de işine gelmektedir. HHH Cumhurbaşkanı’nın ve onun vesayetindeki Başbakan’ın izlediği politikalarla Türkiye bir kaosa doğru sürüklenmektedir. Cumhurbaşkanı, 7 Haziran seçimlerinden hemen iki gün sonra yaptığı bir konuşmada Halkların Demokratik Partisi’nden TBMM’ye giren 80 milletvekilini “PKK’nin Meclis’teki uzantıları” olarak suçlamış, bu ayrımcı söylemi Başbakan da derhal benimseyerek HDP’yi koalisyon görüşmelerinden dışlamıştır. Oysa HDP, KandilHükümet, İmralıHükümet arasındaki ilişkilerde üstlendiği arabuluculuk görevini başarıyla sürdürmüş, uzunca bir süre akan kan durmuş, anaların gözyaşları kesilmiştir. HHH Çatışmasızlık süresince en büyük rollerden birini de yaptığı Nevruz konuşmalarında Abdullah Öcalan oynamış, fakat PKK’ye yönelik olarak yapacağı “silahları bırakın” çağrısının hemen öncesinde kendisine tecrit uygulanmaya başlanarak devre dışı bırakılmıştır. Oysa Öcalan’ın Türklerin ve Kürtlerin barış içinde bir arada yaşamasından yana olduğu, kalıcı barışın yeniden gözden geçirilerek uygulanmasına başlanacak bir demokratikleşme sürecinde sağlanacağı görüşünde olduğu bilinmektedir. Gerek Öcalan’ın gerekse HDP’nin bu şiddet ve terör ortamında devre dışı bırakılmaları büyük bir yanlıştır. Bu yanlış yaklaşım düzenledikleri gösterilerde yaptıkları el/parmak işaretlerinden kimlikleri belli olan başıboş kitleleri yüreklendirmekte, çeşitli kentlerde HDP bürolarına saldırılmaktadır. Yukarıda da dediğimiz gibi Türkiye bir kaosa sürüklenmektedir. Ülkemiz seçimlere bu kaos ortamında gidecektir. G Ağla güzel Yurdum. şımları vardır. Pazar gecesi neredeyse sabahladım ama Genelkurmay Başkanlığı bir türlü kaç kişinin şehit olduğuna dair bilgi geçemedi. Neden? Ülkeyi kaosa sürüklememek için mi? Yoksa şehit sayısı yabancı kaynaklardan aldığımız haberlere göre tahminlerden çok mu fazla? Bölgede askerlik yapan çocukların anneleri, babaları, kardeşleri, sevgilileri o gece ölüp ölüp dirildi. Unutmayın bir bilgisayar oyununda değiliz, gerçek ve kanlı bir savaştan söz ediyoruz. Dostlarımdan biri sosyal medyada soruyor, “Çok güçlü olduğunu bildiğimiz ordumuz neden PKK karşısında sürekli yenilgi alıyor?” Yanıtı çok basit, ordumuz gerçekten güçlü mü? Sosyal bilimlerde bir kural vardır. Bir ülkede genel yönetim düzeyi neyse hiçbir kurum bu düzeyin üstüne çıkamaz! Nasıl yönetildiğimizi de bilmeyen yoktur. Soralım, bu zırhlı araçlar neden bu kadar korunaksız? Bunları hangi firma yaptı? Kontrolleri yapıldı mı? Benim gördüğüm ki, sizler de görüyorsunuz bunların zırhları hava cıva, patır patır dökülüyorlar. Gene devam edelim. PKK bu kadar ciddi bir saldırı gerçekleştiriyor ama bölgeye giden birliklerin bundan haberi yok. Bu nasıl bir istihbarattır. Biraz savaş kitaplarına ve filmlerine ilgili, sıradan kişiler bile, kazanmak için istihbaratın önemini bilirler. Öyle elini kolunu sallayarak, “bize bir şey olmaz” mantığıyla özellikle de o bölgede dolaşılmaz. Açıkça söyleyelim, özel harekât dışında bölgeye gönderilen Mehmetçikler bu savaşa ne kadar hazırdırlar? Psikolojik olarak testlerden geçtiler mi? Hayatında dağ görmemiş, bir gün bile sivri kayalıklarda dolaşmamış bir Orta Anadolu insanını bölgeye yolladığınızda ne olur? Önce dağlardan korkar. Buna bir de nereden geleceği bilinmeyen kurşun korkusunu ekleyin, Tanrım sen esirge! Edvard Munch Şunu bilmemiz gerekir, sık gittiğim için tanık oldum, oralarda hiçbir şey doksanlarda olduğu gibi değil. Bölgenin bilinç düzeyi sanıldığından daha da artmış durumda ve insanlar gerçekten savaş istemiyorlar. Ama bölge bir kez daha ateşe atıldı. Ama sanılmasın ki, Cumhurbaşkanı istedi diye insanlar komşularını ihbar edecekler. Böyle bir şey olmayacak. Bölge halkı çektiği bunca zorluğa rağmen PKK’lileri ihbar etmez. Çünkü savaş başlamıştır. Şimdi gelelim pazar gecesine, Davutoğlu’nun bir şehit çocuğunu alıp maç izlemesine. Evet duyduk ki, AKP eski ayarlarına dönmek için bazı yeni halkla ilişkiler çalışmaları yapıyormuş. Davutoğlu’nun şehit çocuğuyla maça gitmesi de bunun bir parçası. Ama bence ters tepti, Davutoğlu’nun Dağlıca olaylarını bildiği halde pek bir neşeli görünerek golleri alkışlaması görülmeye değerdi. Neyse ki, küçük şehit çocuğu tüm şehit çocuklarının acılı ifadesiyle vakur bir biçimde onların neşesine katılmadı. Röportaj veren Cumhurbaşkanı da herhalde röportaj heyecanıyla durumu tam anlayamadı. “400 milletvekili olsaydı bunlar olmazdı” dedi, umarım heyecanındandır. Başka türlü düşünmek istemiyorum! Evet, savaş başladı. Ama hâlâ durdurulabilir. Batıdan anneler, babalar, kız kardeşler, sevgililer akın akın bölgeye gidip, çocuklarına sahip çıkabilirler. Özellikle de muhalefet partileri topluca bölgeye gidip direnişe geçebilirler. Dayak yiyebilirler, bölgeye giriş çıkışları yasaklanır. Ama bunu yapmalılar, çünkü onlara oy verenler ölüyor. *Can Yücel Köşemen KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] İstanbul şehir kütüphanesi “İ ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY 9 EYLÜL 2015 SAYI: 32844 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Can Dündar Genel Yayın Yönetmeni Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. T.C. İSTANBUL 35. İCRA DAİRESİ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2014/33878 ESAS Aşağıda cins, miktar ve değerlen yazılı mallar Satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı taktirde, yine aşağıda belirtilen gün. saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki. artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov. tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği: fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 03/09/2015 1.İhale Tarihi: 28/09/2015 günü, saat 11:45 11:55 arası. 2. İhale Tarihi: 14/10/2015 günü, saat 11:45 11:55 arası. İhale Yeri: TARABYA NO:33/DSARlYER/İSTANBUL SALCIKIR CAD. TARABYA OTOPARKI) No Takdir Edilen Değeri TL. Adedi KDV Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri) 1 45.000.00 1 %1 26KD660 Plakalı, 2014 Model, VOLKSWAGEN Marka, 16 Tipli, Rengi Beyaz, VOLKSWAGEN JETT A. 12 TSİ 105 HP. COMFORTLAYN. H OTO. ÖN TAMPON HASARLI. SAĞ VE SOL. ARKA KAPILARDA HAFİF EZİKLER MEVCUT. SOL ARKA ÇAMURLUK VE BAGAJ KAPISINDA EZİKLER MEVUT. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 63’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın:140233) İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.01 04.48 05.14 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.31 13.0 9 16.42 06.16 12.53 16.26 06.41 13.16 16.49 Akşam 19.34 19.18 19.39 Yatsı 20.57 20.39 20.58 stanbul’da 460 kütüphane var ve merkezi kütüphanelerin hemen hiçbirinde yer bulunamıyor” diye söze başlıyor Prof. Dr. Hamza Kandur. 5 Eylül Cumartesi günü Sapanca’da “İstanbul Şehir Kütüphanesi Çalıştay”ındayız. Yüz kadar akademisyen, mimar, kütüphaneci, yazar, yayıncı, sahaf ve kitapçı İstanbul’un bir şehir kütüphanesine gereksinimi var mı, diye tartışıyor. Marmara Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi Bölüm Başkanı Hamza Kandur’un sunuş konuşmasında söylediği sözleri grup çalışması için toplandığımız masadaki kütüphaneciler onaylıyor. Çalıştayı düzenleyen İBB Kütüphaneler ve Müzeler Müdürlüğü’ne bağlı Taksim’deki Atatürk Kitaplığı gün içindeki yoğunluğu görünce 7/24 yani haftanın her günü 24 saat hizmet vermeye başlamış. Gece yarısından sonra bile okurların kütüphaneyi doldurduğunu anlatıyorlar. Beyazıt Devlet ve Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesi de yoğun ilgi gören kütüphaneler. Bazı üniversite kütüphanelerinde de aynı durum söz konusu ve 7/24 hizmet verenler var. Yani kütüphaneciler okursuzluktan değil okurlara yer bulamamaktan, yeterince hizmet verememekten yakınıyor. Genel kanı İstanbul’a bir şehir kütüphanesi kazandırmak gerektiği yönünde. New York, Şikago, Amsterdam şehir kütüphanelerinden örnekler veriliyor, iyi bir kütüphanenin kente büyük değer kazandırabileceği anlatılıyor. İstanbul’un temel farkı tek merkezli bir şehir olmaması. Yedi tepeli şehrin yediden çok merkezi var ve İstanbul’un merkezi dendiğinde ilk akla gelebilecek olan Taksim’e aylarca uğramadan yaşamını sürdüren İstanbullular olduğu gerçek. Yani şehir merkezine görkemli bir yapı yapıp “şehir kütüphanesi” tabelasını asarak tüm İstanbullulara hizmet vermek mümkün değil. Tek, belki de simgesel bir merkezi olan ama şehrin 39 ilçesinde en az birer şubeyle hizmet veren bir kütüphane olması gerektiği görüşünde birleşiyoruz. Bu yanıyla “İstanbul Şehir Kütüphanesi” tüm İstanbullulara hizmet verecek bir halk kütüphanesi olacak. Günümüz halk kütüphanelerinin tüm ailenin birlikte kullandığı, zamanını geçirdiği merkezler olduğu, şehir kütüphanesinin de bu anlayışla kurulması gerektiğini anlatıyor konunun uzmanları. Kütüphane hizmetlerinin yanında kültür ve sanat etkinliklerinin yapıldığı, bedava internete bağlanılıp en iyi kahvenin içildiği, hatta gecenin geçirildiği bir yaşam merkezi olması gerektiği söyleniyor. Benim aklıma “çok amaçlı” kültür merkezleri geliyor. Nikâh da kıyılacak mı, diye sormuyorum çünkü cevabın evet olmasından korkuyorum. “İstanbul Şehir Kütüphanesi”nin adına uygun olarak şehrin belleği olacak bir kurum olması gerektiği de düşünülüyor. İstanbul hakkında yazılmış her şeyi toplayacak bir kütüphane... Araştırmacılar için kaynak olacak, İstanbul hakkında yeni eserler verilmesini sağlayacak bir kurum. Ben İstanbul’un belleğini oluşturmak için sadece şehir kütüphanesinin yetmeyeceği, şehir müzesi ve şehir arşivi ile birlikte kütüphanenin düşünülmesi gerektiği kanısındayım. Ama bir yerden de başlanmalı ve bu şehir kütüphanesi neden olmasın. Sapanca’da iki gün boyunca bir şehir kütüphanesinin nasıl olmasından başlayıp nerde olmasına, nasıl inşa edilip nasıl yönetilmesine kadar her şey tartışıldı, önemli kararlar çıktı. İBB Kültür Daire Başkanı Abdurrahman Şen’in kapanış konuşmasında söylediği gibi eğer bu kütüphane Başkan Kadir Topbaş’ın çok önem verdiği bir proje ise yakın zamanda gerçekleşecektir. Umarım hayal ettiğimiz gibi bir kütüphane çıkar ortaya. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear