20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Salı 29 Eylül 2015 yorum TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 18 edek subaylığımın 1.5 yılını Bulgaristan sınırında bir karakolda geçirdim. Bulgaristan o tarihte “Doğu Bloku’nun” üyesi idi. Türkiye sınırı boyunca tel örgü çekmişlerdi. Ardındaki 6 7 m genişliğindeki iz tarlasını, iklim koşullarına göre zaman zaman sürerek düzlerlerdi. Daha gerilerde mayınlı noktalar vardı, köyler elektrikli teller ile çevrilmişti. Bu önlemlerin nedeni, Türkiye’nin saldırılarına karşı değildi. Bulgarların Türkiye’ye kaçmalarını engellemekti… Doğu Bloku dağılınca bu engeller de kalktı. Bizim tarafta ise yalnızca yer yer gözetleme kuleleri vardı. Karakoldaki erler, nöbetleşe devriye gezerlerdi. Sanki sınırı biz değil, onlar korurlardı! Şimdi Bulgarlar, yeniden tel örgü çekmeye başladılar… O zamanki engelin gerekçesinin tam karşıtı bir önlem olarak. Amaç, Türkiye’den sızacak Suriyeli sığınmacıları önlemek! Bunun tersi bir durumu biz de Hatay’da uygulamaya koyduk. Valilik sınıra duvar ördürmeye başladı. Kıyılarımızda, Bodrum ve Ayvalık ağırlıklı olarak Yunan adalarına yaşamlarını tehlikeye atarcasına çeşitli biçimlerde göç girişimlerine şimdilerde Edirne’den Yunanistan ve Bulgaristan üzerinden Almanya’ya göç yolu gündeme geldi. Y ar c A n e g z Ö Kavşak dirilerden umut yok bari ölüler temiz olsun edelerin mezar taşlarını okuduk. O tamam. Dün de yeni hedefi gösterdi: “Her Müslüman ölü yıkayabilmeli!” Çok şükür “her vatandaş” demedi. Gayri müslim vatandaşlar yırttı! Dinlerinin kıymeti bilsinler.. HHH Yeni eğitim yılı başladı. Tıpkı “Başöğretmen Atatürk”.. Milleti cehaletten kurtarmak yeni beceriler kazandırmak için çırpınıyor: Bu kadar cenaze çıkan ülkede, elbette “Her Müslüman ölü yıkayabilmeli!” Bütün yük, ölü yıkayıcıların gassalların sırtına yıkılacak?! Barış Süreci yüzümüze gözümüze bulaştı. Trafik derslerinin ise pek faydası olmadı. Hacılar diri ise, gidip ölü geliyorlar. Elbette her Müslüman ölü yıkamasını bilmeli. Direksiyon dersleri tamam ama “ölü yıkama dersleri” de şart. Zamanın ruhu, siyasi gidişat bunu emrediyor. Meydanlarında “Öl de ölelim!” diye bağırılıyor.. “Kefenli karşılama törenleri” de cabası! Ölü yıkama konusu AKP Seçim Bildirgesi’nde yok. Başkanlık istemi de yok. Yok demek, olmayacak demek değil! HHH Diyanet’e göre, 2015 yılı başında 86 bin 101 camimiz vardı. Cumhurbaşkanı’na göre ise imam hatipli öğrenci sayısı 1 milyonu aştı. Yani her camiye 11.5 imam düşüyor. Bereket versin namaz 5 vakit farz olmuş. Her vakti ayrı bir imamın kıldırması, her vakit ezanını ayrı bir müezzinin okuması cemaatin ilgisini artıracaktır. Cuma ve bayram namazlarımızı da unutmayalım. Bunlar için “solist imamlar” görevlendirilebilir. Trafik canavarları.. Ve PKK alçakları sayesinde cenaze namazı sayısı yurdun her yanında patlama yapıyor. Bunlar buzdağının görünen yüzü. Bir de ürkütücü realite var. Bunu hatırlatmak da Cumhurbaşkanı’na düştü. Cenazelerin yıkanması gerekiyor. Haklı. Malum bakanlar değil ki bunlar, yıkanmadan, arınmadan, temizlenmeden gitsinler.. HHH Kılıçdaroğlu hesap uzmanı ama.. Erdoğan hesap adamı. Baktı ki 1 milyon imam hatipliye yetecek cami de yok cemaat de.. Vakit namazı sayısı da yetersiz! Yeni bir istihdam alanı buldu: “Her Müslüman ölü yıkamasını öğrenecek!” Peki, kim öğretecek? Elbette imam hatipliler. Dün övünerek açıkladı: “4 evladımın 4’ü de imam hatipli!” Hadi öyleyse işbaşına HHH Bu konuda CHP ile özlenen işbirliği ve koalisyon da kendiliğinden oluşur. Kemal Kılıçdaroğlu seçimlerde sandık başlarında din adamlarının görevlendirilmesini öneriyor. Bu öneri Kılıçdaroğlu’nun hedeflediği yüzde 30’u ikiye katlar ve CHP’yi tek başına iktidar yapar. Din adamları dileyelim ki ölü yıkamaya yönelmek yerine sandık başında görev alıp aklı başında bir iktidar için için dua etmeyi tercih etsin. HHH Önceki gün Bülent Ecevit’in arkasındaki gizli yerel kahramanlardan bir siyaset emekçisini Üsküdar Selimiye Camisi’nde toprağa verdik. Imam efendi, namazdan önce “Merhum Soydal Sılay Beyefendi’nin size bir vasiyeti var!” dedi. Cemaat merakla irkildi: “3 ayrı Fatiha okumanızı rica etmiş. Biri Atatürk’e, öteki Ecevit’e, biri de dilerseniz kendisine!” Namazdan sonra cemaatten biri “Nerede böyle mevtalar” diyordu, “Yıkamadan da yolcu edilebilirdi..” 29 eYlül 2015 SAYI: 32864 D İstanbul’dan yürüyerek Edirne’ye giden göçmenler, zaman zaman polisin engelleri ile karşılaştılar. Edirne’de çeşitli sorunlar yaşanınca valilik geri dönmeleri için bir süre verdi. Edirne Valisi Dursun Ali Şahin’in “İster beğenin, ister beğenmeyin 10 gündür sizleri konuk ediyoruz!” sözleri tepki çekti. Vali, olay yerinden uzaklaşmak zorunda kaldı. Süre bitince 1500 kadarı geri döndü, 2 bin kadarı da Kırkpınar güreşleri alanını “göçmenler kampına” çevirdi. Ancak yağmur açıktaki bu kitleyi çok kötü vurdu. Bu arada güney illerindeki bazı göçmenlerin bayram için Suriye’ye gittikleri de bildirildi. Göç öncesinde Suriye’nin nüfusu 23 milyondu... 4.1 milyon Suriyelinin göç ettiği açıklandı. Türkiye’de çoğunluğu Suriyeli olan yaklaşık 2 milyon sığınmacı yaşıyor. Bir anlam göç dalgası! da iki sığınmacıdan biri Türkiye’de... Türkiye’de 10 ilde Suriyelilerin sayısı, yerel halkımızla neredeyse başa baş gidiyor. En ilginci 108 bin nüfuslu Kilis’te 110 bin göçmen var! Türkiye sığınmacılara yaklaşık 7.5 milyon dolar (22.5 milyar lira) harcama sorunuyla karşı karşıya. Lübnan’da 1.1 milyon, Ürdün’de 700 bin ve hatta Irak’ta 250 bin sığınmacı var. Gariptir zengin Arap ülkeleri, örneğin Suudi Arabistan, Kuveyt sığınmacıları almıyorlar! Müslümanın Müslümana bakışı böyle… Ya Avrupa? Vurdumduymaz… Sanki üç maymunu oynuyorlar! Avrupa Birliği’nde, üye ülkelerin göçmen alımı için kota uygulamasına gidilmesi oylandı. Almanya 31 bin, Fransa 24 binlik bir kotayı öngördülerse de Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Romanya kotaya “hayır” dediler. İngiltere Başbakanı David Cameron, Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande ile görüşmesinden sonra çarpıcı bir açıklama yaptı. Cameron, “En iyi yol, göçmenleri olduğu gibi kendi topraklarına geri göndermektir!” dedi. Bu arada, Türkiye’nin yükünü hafifletmek için Ankara’ya 1 milyar Avro (yaklaşık 3.4 milyar lira) yardım yapılması gibi bir söylenti de çıktı. Kıyılarımıza yakın Yunan adaları, paralı turistler yerine, parasız göçmenleri ağırlar oldu. Üstelik ülkedeki genel ekonomik bunalıma karşın! Başbakan Ahmet Davutoğlu Nev York’ta Almanya Başbakanı Angela Merkel ile görüştü “sığınmacılara kapılarını açmalarını” söyledi, “Türkiye’ye AB’nin maddi destek sağlamasını” istedi. Davutoğlu, göçmenler için Türkiye, ABD ve AB arasında üçlü düzenleme oluşturulmasını da önerdi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda TürkiyeBulgar sınırı ki konuşmada da sığınmacılar sorununa da aynı doğrultuda değindi. Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras’a üçlü çalışmaya katılmaları isteminde bulundu. Davutoğlu geçen hafta Ankara’da Suriyeli göçmenlerin temsilcileri ile yaptığı bir toplantıda Türkiye’nin ekim ayında “Dünya Göç Konferansı” düzenleyeceğini açıklamıştı. Yer misin, yemez misin!.. beSlenMe SAATi TopuS Goller mail olarak da atılabilsin! ekonoMi poliTik Parayla hiç işim olmaz! fikS Mönü Sarayda Battı Balık Ayakkabı Kutusunda Sütlaç doğAl AfeT Herif resmen tozuttu!.. iç savaşın eşiğine nasıl geldik? ArgodAn Al hAberi BAYIR TURPU: Kaba kimse SEKİZ OLMAK: Kargaşa PIR ETMEK: Kaçmak YOLCULUK Beraber ıslandık biz bu yollarda.. OUT Beraber ıslattık biz bu yollarda.. İN İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına orhAn erinç AKIN ATALAY İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni CAn dündAr Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım başlangıç Yazıişleri Müdürleri bülent özdoğan baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen hakan Akarsu l Haber Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende körükçü Reklam Grup Koordinatörü hakan çankaya Rezervasyon Yönetmeni onur Tunalı ani şu 1 Kasım’da korumaya çalıştığımız kanadı kırık demokrasimiz var ya! İşte onun tüm köklerini, bu Cumhuriyet’e ve büyük kurucusuna borçlu olduğumuzu biliyoruz. Ama bir isim daha var... O, demokrasinin tüm gelenekleriyle yerleşmesi için kitapta ne yazıyorsa uygulamış, Atatürk’ün 15 yıla yakın bir süre fiilen başvekilliğini yapmış olan “ahret” kardeşi İsmet İnönü. Siyasi hayatımızda seviyesiz şekilde yerleştirilmeye çalışılan bir yaklaşım var. O da Atatürk’e diş geçirilemeyen her yerde, okların İnönü’ye çevrilmesi. Bu tavırları bölücü, yobaz veya emperyalizme piyon olmuş kadrolardan görmemiz normal, ama kendisini sosyal demokrat olarak tanımlayıp hatta CHP kadrolarında olan kimi insanların da bazen bu rüzgârlardan beslenmeleri kabul edilemez. ismet inönü’nün önemini kavramak... H tı? Anakronik eleştiriler dönemimizin zaafı! Tüm ırkçı ve dinci isyanların bastırılması konusunda Başvekil o dönemde olsa da, olmasa da özet yorumlarda fatura hep İnönü’ye çıkarılmış. Örneğin, Dersim olaylarında ipler Bayar’ın elinde olsa da... Atatürk’ün vefatının ardından devletin başına geçen İnönü, yine kıvrak “jonglör” zekâsıyla Roosevelt’in, Churchill’in, Sovyet Bloku’nun ve Almanya’nın şaşkın bakışları arasında, Türkiye’yi bu korkunç savaşın dışında tutmayı başarıyor. rulmasına olanak sağladı. DP dönemini özetlersek: Menderes ve Bayar, kendilerini iktidara taşıyan demokrasinin, aynı zamanda iktidardan da düşürebileceğini düşünmek istemiyorlardı. Adım adım yalnız CHP’yi değil, her muhalifi hedef alarak kendilerini korumaya çalıştılar. İnönü, onları hatalarından kurtarmak için her ikna yolunu denedi. En son “Tahkikat Komisyonu”nun yasadışı şekilde kuruluşunun ardından ünlü “Bu yolda devam ederseniz, ben de sizi kurtaramam” sözlerini sarf etti. Gerçekten de 27 Mayıs Devrimi’nin ardından, son saniyeye kadar idam kararlarını engellemek için her hamleyi yaptı, başaramadı. Merkezi Müdürü: Aykut küçükkaya l Dış Haberler: pınar ersoy l Ekonomi: olcay büyüktaş l Kültür Sanat: evrim Altuğ l Spor: Arif kızılyalın l Gece: Ayça bilgin demir l Yurt Haberler: Selin görgüner l Fotoğraf: uğur demir l Düzeltme: Mustafa çolak Web Koordinatörü: oğuz güven [email protected] Ankara Temsilcisi: erdem gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: güray öz [email protected] Yayın Kurulu: orhan erinç (Başkan), güray öz (Bşk. Yrd.), Can dündar, Ali Sirmen, hikmet çetinkaya, emre kongar, Şükran Soner, Mustafa balbay, hakan kara. Mali İşler Müdürü: bülent Yener l Muhasebe Müdürü: günseli özaltay l Satış Dağıtım: Tunca çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.24 05.10 05.35 nAMAZ VAkiTleri Güneş Öğle İkindi 6.51 13.02 16.19 06.35 12.46 16.05 06.58 13.09 16.28 Akşam 19.00 18.45 19.07 Yatsı 20.20 20.03 20.23 İnönü, Bitlis kökenli Malatyalı Reşit Bey ve Razgradlı Cevriye Hanımın oğlu. Harp Akademisi’nde Mustafa Kemal’le başlayan dostlukları onları İttihat ve Terakki Cemiyeti içinde yakın ilişkiye, oradan Kurtuluş Savaşı çerçevesinde büyük bir kader birliğine yönlendiriyor. İnönü, meydan muharebelerinin kahramanı, diplomatik bir kurt olarak tarihe geçeceği Lozan konferanslarında parlıyor, sahada elde edilen “sürpriz” zaferin, uluslararası çerçevede anlaşmalar üstünden kabulünü sağlıyor. Hem de Türkiye’yi aşağılamak için kurulmuş psikolojik ortama rağmen... Başkaldırılar dönemine gelince, kimsenin aklına şu soru gelmiyor: O kaos ortamında bu Cumhuriyet ve yerleştireceği demokratik altyapı nasıl kurulacak Diplomasi dehası asker Ana muhalefet lideri Savaşın ardından çok partili rejime geçişi sağlayan İnönü, 1950’de seçimi kaybedince, kimi askerlerin “farklı tekliflerine rağmen” tereddütsüz iktidarı Demokrat Parti’ye bıraktı. Churchill kendisine hayranlık dolu bir tarihi saygı mektubu yolladı. “(...) Dostça ve zevkli mülakatımızı daima hatırlarım ve politika sahnesinden şimdiki çekilişinizde size en iyi dileklerimi yollarım.” Halbuki Churchill çok yanılıyordu. Tarihe en güzel sözlerle yerleştirdiği 64 yaşını aşmış insan, mütevazı şekilde “ana muhalefet partisi” sıfatından başlayarak daha neredeyse çeyrek asır, siyasete en çetin yollardan devam edecek, ardından 1960’larda tekrar başbakan olacaktı! Dönemimizde pek rastlanılmayan şekilde, yaşlanan partisini yeni dönemle buluşturmak için CHP Gençlik Kolları’nın ku 1961 Anayasası ve seçimlerle beraber AP ile kurulan koalisyonda başbakan oldu, gerilimi düşürdü. Amerika ile 1964’te yaşanan krizde Johnson’a rest çekerek “Yeni bir dünya kurulur ve Türkiye bu dünyada yerini alır” sözünü tarihe geçirdi. CHP’yi “Ortanın Solu”nda tanımlayarak sosyal demokrasinin önünü somut olarak açtı. Hiçbir zaman seçim gezilerinde din istismarı yapmadı, “Lütfen nutuklarınızda bari Allah’ın adını ağzınıza alın” diyenleri tatmin için konuşmasını bitirirken “Allahaısmarladık” demekle yetindi. 1972’de, Ecevit’in kendisi aleyhine aylardır hazırladığı kurultay çıkışı öncesindeki günlerde, koltuğunu korumak yerine vaktini Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını engellemeye ayırdı. İdamların ertesi günü kurultayda Ecevit’in parti meclisi listesi kazanınca, hiç vakit kaybetmeden genel başkanlıktan istifa etti; o dönemde “parti içi demokrasi” dersi verdi. Son demokrasi dersleri ürkiye iç savaşın eşiğine BOP ve Kürdistan için nasıl getirildi? Hiç ayrıntıya girip kafaları karıştırmadan, anlaşılır bir biçimde, basitçe gelişmeleri bir bir sayalım: 1991’de Çekiç Güç ile Saddam’ın eli kolu bağlanarak Irak’ın kuzeyinde bağımsız Kürdistan’ın kurulmasının yolu açıldı. Hem de İncirlik bir kaldıraç gibi kullanılarak. Sonra ortadaki pürüzler temizlenmeye başladı; Eşref Bitlis, Muavenet, Uğur Mumcu gibi olaylar ve cinayetler gözdağı niteliğindeydi. İkinci olarak sıra BOP ve dolayısıyla Kürdistan’ın diğer ayaklarına geldi ve büyük hamle yapıldı; 2003’te Irak’ın işgali. Meclis’te AKP’nin büyük gayretlerine karşın 1 Mart “işgale katılma” önergesi reddedildi. AKP hükümeti buna rağmen fiilen her türlü desteği verdi, işgali kolaylaştırdı. Tony Blair bile, “Irak’ı işgal gerekçemiz yalandı, kimyasal silah falan yoktu” dedi. Bu arada Ergenekon ve Balyoz’un ön hazırlıkları yapılıyordu. Kürdistan projesi bunlara endeksleniyordu. 4) İşgal sonrası Irak Kürdistan’ı Bağdat’tan ayrı, ABD ve AB tarafından fiilen muhatap kabul edilen bir devlet (!) oldu. AKP iktidarı da bunu kabul etti; Erbil ile özel anlaşmalar yaptı, Talabani’yi defalarca onurlandırdı. Hem de Kandil, Talabani’nin himayesi altında her türlü terör eylemlerini PKK ile sürdürürken. 5) Arap Baharı (!) çıkarılırken Erdoğan da “can dostu, kardeşi Esad’a can düşmanı oluverdi”. Üzerinden Ortadoğu’ya ekonomik olarak açıldığımız: büyük ortak çıkarlarımız olan Suriye ile artık savaş durumuna girdik. Arap Baharı’nı üreten güçlerin Suriye’yi Irak gibi parçalayarak Suriye Kürdistanı’nı kurma hedefinin bir tarafı haline kendi kendimizi getirmiştik. Tabii “Müslüman Kardeşler” ortaklığı işin kaldıracı oldu. 6) Bu politika bölgede Türkiye’nin iktisadi, siyasi, askeri ve sosyal yönlerden telafi edilemeyecek, olaganüstü büyük kayıplara uğramasına yol açtı. 7) PKK ile Oslo’da açılım pazarlıklarının başlaması artık, yalnız K.Irak ve Güneydoğu’da değil, Suriye’de de yeni örgütlenmelerin yolunu açmıştı. Kürdistan’ın ikinci ayağı olarak Suriye Kürdistanı oluştu. PYD onun siyasal partisi, YPG ise silahlı terör örgütüydü. PYD HDP ile, YPG de PKK ile özdeşleşmiş ve bütünleşmişti. Bir süre önce PYD’nin Suriye’deki toplantısına TBMM’deki HDP milletvekilleri katılarak, PYDHDP bütünleşmesini pekiştirdiler. 8) ABD sözcüsü, Eylül 2015’te resmen, “YPG’yi terör örgütü olarak görmediklerini ve desteklediklerini” açıkladı. AB de kuşkusuz, bu çizgiye yakın duracak. 9) Suriye’de IŞİD’e karşı kurulduğu açıklanan koalisyon aslında, Suriye Kürdistanı’nı kendi denetiminde oluşturmak amacında olduğunu gösterdi. 10) Ancak devreye Rusya girdi ve Suriye’deki paylaşımda, “Esad’a destek vererek Suriye’nin bütünlüğünün arkasında durdu”. Şam’a silah verdi, kendi askeri varlığını artırdı. Üstelik yanına İran’ı da aldı. Rusya’nın devreye girmesi, ABD koalisyonunun önünü kesti. Ancak Suriye Kürdistanı süreci tamamlanmak üzere. İşin ilginç yanı Ankara da sürece destek veriyor. İncirlik’i tahsis etti. IŞİD’in boşalttığı yerler YPG’ye veriliyor. 11) AKP yönetimleri son bir yıl içinde bir yandan PKK ile mücadele görüntüsü sergilerken öte yandan YPG’nin gelişmesine, peşmergeleri Suriye’ye geçirerek ortam hazırladı. Bugün PKK ve YPG bütünleşme içinde. Hatta YPG, Türkiye’ye doğru yönlendiriliyor. 12) Rusya’nın girişiminden sonra Esad konusunda ABD, İngiltere, Almanya ve Fransa “yumuşadılar”. Ancak bu durum, Suriye Kürdistanı’nın oluşumunu etkilemeyecek. Esad kalsa bile. Bugünkü çatışmalar noktasına nasıl getirildiğimizin özeti budur. HHH İktisat Fakültesi Mezunları Derneği’nin 3 Ekim’deki Karıncalar Günü’nde, Beyazıt’ta, Merkez Bina’daki “Sohbet” te görüşmek üzere. T C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear