20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 27 Nisan 2015 KÜLTÜR Sanatçıların tepki istifası Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda Prof. Çetin Aydar’ın müdürlük görevinden istifa etmesinin ardından bugüne değin 11 öğretim görevlisi, sanatçı ayrıldı... SELDA GÜNEYSU Şebnem Ferah ve MFÖ aynı sahnede MFÖ, Şebnem Ferah, Sattas, Esin İris ve DJ Nadir Duman ile 2 Mayıs’ta, Hayat Bu Kapağın Altında desteği ile LifePark’ta gerçekleşecek Parkta Bahar Festivali’nde buluşuyor. Etkinlik, saat 14.00’de başlayacak. 17.00’de DJ Nadir Duman, 18.00’de Sattas, 21.00’de Şebnem Ferah sahnede olacak, gece 22.30’da MFÖ’nün konseriyle sona erecek. EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK 19 Bir kabare yıldızı Ute Lemper... C nkara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nda (AÜDK) istifa krizi yaşanıyor. Konservatuvarın müdürü Prof. Çetin Aydar’ın görev süresinin dolacağı 11 Nisan’dan bir gün önce istifasını vermesi ve ardından göreve Prof. Hasan Yener’in atanmasının ardından bugüne değin dışarıdan ders veren 11 öğretim görevlisi, sanatçı istifa etti. İstifanın gerekçesi olarak Ankara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erkan İbiş’le konservatuvar arasında yaşanan “yönetim krizi” olduğu belirtilirken, rektörlükten istifa eden 11 öğretim görevlisi sanatçıya, sözlü, “Konservatuvara dönmezseniz, hakkınızda soruşturma başlatırız” uyarısı yapıldığı da öğrenildi. Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre AÜDK’de yaşanan krizin nedeni Prof. Dr. Erkan İbiş’in rektör olarak atanmasına değin uzanıyor. Prof. Dr. Cemal Taluğ’un rektörlüğü döneminde kurumsal kimliğini kazanan konservatuvarda, o dönem Çalgı Ana Sanat Dalı, Bestecilik Bölümü gibi bölümler oluşturuldu; diğer bölümlerde de yeni bir yapılandırmaya gidildi. Prof. Çetin Aydar da uzun süre konservatuvarın müdürü olarak görev yaptı. Prof. Erkan İbiş’in rektör olarak atanmasının ardından konservatuvarda “duraklama dönemi” yaşandığı savunulurken, Prof. Aydar’ın da geçen 11 Nisan’da görev süresi doldu. Ancak Aydar, görev süresinin dolmasına bir gün kala, “İbiş’le yaşanan yönetim krizi” nedeniyle görevinden istifa etti. Aydar’ın yerine de Prof. Hasan Yener vekâleten konservatuvar müdürü olarak atandı. A Yener’in atanmasının ardından da konservatuvarda sular durulmadı. Yener’in atanması ve Rektör İbiş’in uygulamalarına tepki gösteren, dışarıdan konservatuvarda ders veren öğretim görevlisi sanatçılar, bir bir görevlerinden istifa etti. İlk istifalar, aynı zamanda Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçıları olan Arda Aktar, Ünüşan Kuloğlu, Engin Güngördü ile Prof. Toros Can’dan geldi. Daha sonra da Erden Bilgen (trompet), Cem Akçora (korno), Doç. Gökhan Aybulus (piyano), Gültekin Ulutaş (klarnet), Özgür Uluçınar (kontrabas), Selçuk Akyol (obua) istifasını konservatuvarın yönetimine sundu. Böylece bugüne değin Aydar ile birlikte konservatuvardan istifa eden öğretim görevlisi, sanatçıların sayısı 11’i buldu. Oturanlar soldan: Zeki Alpan, Nusret Safa Coşkun, Halide Pişkin. Nusret Safa’nın arkasında: Celal Balkır, Zati Sungur, Aziz Basmacı. Sağ taraftakiler: En önde oturan: İ. Galip Arcan, tam arkasında ayakta Toto Karaca, solunda Handan Adalı Toto Karaca’nın arkasında: Turgut Boralı, Tevhit Bilge. Fazıl Say ve Sanatçının Onuru... Fazıl Say’ın 20 Nisan Pazartesi günü Cumhuriyet’te çıkan “Türk Diplomasisine Yazık” başlıklı yazısı, bundan böyle ülkemizde sanat eğitimi veren bütün kurumlarda ‘geleceğin sanatçılarına’ bir şekilde iletilmeli. Yalnızca ‘sanatçı’ değil, ama ‘büyük sanatçı’ nasıl olunur sorusuna yanıt arayanlar için! Sanatın evreninde ‘büyüklük’, yalnızca eşsiz bir yetenekle, olağanüstü bir teknikle erişilebilecek bir zirve değildir. Sanatçıyı aynı zamanda ‘büyük sanatçı’ kılan en önemli ölçütlerden biri de sanatçının hayatın çok, ama çok özel dönüm noktalarında sergilediği çok, ama çok özel bir ‘tavır’dır. O tavır ya da ‘duruş’, sanatçıyı yalnızca sanatıyla sınırlanmış olmanın çok ötelerine taşır, ona sanatını da kapsayan ve sanatta vardığı zirvelere başka açıklamalar da getiren nitelikler kazandırır. Çoğunluğunu Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçılarının oluşturduğu öğretim görevlileri, kadrolu olarak çalıştıkları Ankara Devlet Opera ve Balesi’nden de “konservatuvarda ders vermek üzere yapılan görevlendirmenin iptalini” istedi. Bu arada rektörlükten de sanatçılara, “Konservatuvara dönün, dönmezseniz hakkınızda soruşturma başlatırız” sözlü uyarısının yapıldığı kaydedildi. Ancak sanatçılar, rektörlüğün bu sözlü uyarısına tepkili. Sanatçılar, asli görevlerinin Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde olduğunu, konservatuvarda sadece ders ücreti uygulamasıyla ders verdiklerini ve ilgili yasalara göre istifanın tek taraflı bir işlem kabul edilmesi gerektiğinden rektörlüğün haklarında soruşturma başlatamayacağı görüşünde. Rektörlükten ‘geri dönün’ çağrısı fife Jale’yi Rahat Bırakın!” başlıklı yazıma çeşitli tepkiler aldım. Tiyatro camiasındaki dostlarımın büyük çoğunluğu ödüllerle ilgili eleştirimi olumlu karşıladılar, bazı sanatçı arkadaşlarım da çeşitli basın organlarında kendi görüşlerini aktardılar. Bu arada Levent Kazak’ın bir cümlesi özellikle önemli: “Bu arada ayırmak gerek, bu ödülü alan meslektaşlarıma ve yaptıkları işlere saygım sonsuz. Bu ödülü almak bu organizasyonun yapısındaki çürümüşlüğün sorumluluğunu almak değildir, karıştırmayalım” demiş. Bu cümlenin meslektaşlarımla ilgili ana fikrine aynen katılıyorum. Beni de alın ne olur... “A Nusret Safa Coşkun kastediyor). Kimdir Nusret Safa Coşkun? Onu da Çetin Altan’dan dinleyelim: “Örneğin kendi mesleğimizin en yakın geçmişinden Nusret Safa Coşkun’un yaşamını ele alalım... Nusret Safa, tiyatro eleştirilerinden romana, köşe yazarlığından röportaja, siyasal polemiklerden başyazarlığa, milletvekilliğinden gazete sahipliğine kadar, Babıâli dünyasının çeşitli pencerelerinden kendisini göstermeye çalışmış bir kalem adamıydı... Çalışkandı, vefalıydı, çiğ ve hoyrat değildi...” (Milliyet, 1 Mart 2004). Eser’in gönderdiği eski fotoğrafta kimler yok ki? Nusret Safa Coşkun, İ. Galip Arcan, Toto Karaca, Handan Adalı, Tevhit Bilge, Turgut Boralı, Zeki Alpan, Halide Pişkin, Aziz Basmacı, Celal Balkır, Zati Sungur. Tiyatro tarihimiz gibi bir fotoğraf. Tolstoy’un ve Beethoven’in büyüklükleri... Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda bu hafta etkinlikler birbirinden renkli emal Reşit Rey Konser Salonu (CRR), birbirinden renkli programlarla sanatseverlere festival havasında bir hafta sunuyor. Bir kabare yıldızı olan Ute Lemper, yarın Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda konser verecek. Lemper, yaptığı performansların en iyi bölümlerinden oluşan “Berlin’de Son Tango” gösterisi ile sahnede olacak. Eastman Dans Topluluğu, 1 ve 2 Mayıs tarihlerinde “Play” adlı gösterileriyle CRR’ye konuk olacak. Koreograflar Sidi Larbi Cherkaoui ve Shantala Shivalingappa yönetiminde gerçekleşecek olan gösteride topluluk, evrensel bir hikâyeyi zengin ve orijinal bir dille anlatacak. Yazıya bence en ilginç tepki ise sevgili yeğenim, antropolog, yazar Eser Coşkun’dan geldi: Bir fotoğraf. Eser’in ilgisini konuÖnemli bir soru nun ödül kısmı değil, AfiProf. Dr. Nutku yukarıfe Jale meselesi çekmişda söz ettiğim eserinde, ti. Çünkü Eser, Nükhet TeyAfife’nin Nusret Afife Jale konusunda cezem ile eniştem Nusret SaSafa’ya söylediği vap aranması gereken bir fa Coşkun’un oğludur. Nuskırgın cümleler: soruyu da ortaya atıyor: ret Safa Coşkun ise Afife “Afife’nin üzerinde dikJale’ye son yıllarında, özel“Beni unutmuşlar, katle durulması gereken likle de Selahattin Pınar’dan sahneye çıktığım çok trajik bir hayatı var. ayrıldıktan sonra gerçekzaman alnımdan öpen Onun son yıllarda oturduten destek olmaya çalışmıştır. Can Dündar’a gömuharrir, beni teşvik ğu ev, Fatih İtfaiyesi’nin sokaklarından birinre (“Yüzyılın Aşkları”) Afieden büyük adamlar, arka deydi. Bakırköy Ruh ve Sife Jale, Vasfi Rıza Zobu’nun nir Hastalıkları’nın morönerisiyle kaldırıldığı Bakır hayranlarım, finmanlar koğuşunda, 24 köy Akıl ve Sinir Hastalıkseyircilerim, Temmuz 1941’de, otuz ları Hastanesi’ne “Perde ve arkadaşlarım, beş yaşında hayata veda Sahne Mecmuası”nın yazaetti. Kazlıçeşme mezarlırı olan Nusret Safa Coşkun’u hepsi beni unuttu. ğına gömüldü. Nusret Sadavet etmiş ve Mazhar Ne çabuk!” Ve bir fa Coşkun, Perde ve SahOsman’ın odasında kendiSelahattin Pınar ne dergisinin Eylül 1941 siyle görüşmüştür. Bunun şarkısı: “Beni de alın tarihli sayısında onun ölüCoşkun ile ilk karşılaşmalamünü şöyle anlatır: ‘[...] rı olup olmadığını bilmiyone olur koynunuza 24 Temmuz gecesi, bitirum, ama sonra çileli sanathatıralar.” şik karyoladaki çiftetelçının Bakırköy’den çıkarılıp li oynar, karşısındaki göbir eve yerleştirilmesinde, bek atarken, Afife hayata gözlerini kapayeniden hastaneye yatırılmasında hep Nusmış.’ Şimdi yanıtlanması gereken önemli bir ret Safa’nın katkısı vardır. Tiyatro duayenisoru var: Tiyatro tarihimizin ilk Türk aktrimiz sevgili Prof. Dr. Özdemir Nutku’nun İş si, daha doğrusu kurbanı Afife, madem bu Bankası Kültür Yayınları’ndan yeni çıkan kadar yetenekliydi, Cumhuriyet’in ilanın“Darülbedayi’den Şehir Tiyatrosu’na” adlı (daha önceki baskının kısmen güncellenmiş dan sonra neden Darülbedayi’e çağrılmadı? bir versiyonu), bence her tiyatrocunun mut Bunu kimse yazmıyor anılarında. Çağrıldı da, o mu gitmedi? İşte karanlıkta kalan çok laka alıp okuması gereken eserinde, 1977 yılında Afife Jale’nin üvey ablası Behiye Ha önemli bir nokta!” Sonrası, Afife’nin Nusret Safa’ya söylediği nım ile yaptığı söyleşiden bölümler de yer şu kırgın cümleler: “Beni unutmuşlar, sahalıyor. Afife’nin öldüğünde 39 değil 35 yaşında olduğunu belirten Behiye Hanım şöyle neye çıktığım zaman alnımdan öpen muhardiyor: “Zaten Selahattin Bey’den ayrıldıktan rir, beni teşvik eden büyük adamlar, hayranlarım, seyircilerim, arkadaşlarım, hepsi sonra daha çok morfine düşmüş. Çünkü aybeni unuttu. Ne çabuk!” Ve bir Selahattin Pırıldıktan sonra onunla kimse ilgilenmemiş. Bir Nusret Safa Bey ile hani şu kaza geçiren nar şarkısı: “Beni de alın ne olur koynunubir Darülbedayi aktörü vardı” (Sait Köknar’ı za hatıralar.” Tolstoy, din alanında peş peşe savunduğu radikal görüşler nedeniyle kendisini: “Bu kadarına Çar ne der?” sorusuyla uyarmak isteyenlere şu yanıtı vermişti: “O Çar ise ben de Tolstoy’um!” Beethoven, bugün ‘Eroica’ adıyla da bilinen 3. Senfonisi’nin başına önce “Bonaparte” yazmıştır. Ancak o güne kadar Büyük Fransız Devrimi’nin yetiştirdiği bir özgürlük kahramanı olarak saygı duyduğu Napolyon’un imparatorluk tacını giydiğini duyunca: “Yaa! Demek o da artık sıradan ölümlüler arasına katıldı! Demek o da artık kişisel iktidarı uğruna bütün özgürlükleri baskı altına almaktan çekinmeyecek!” diyerek ithafını yırtar. Bu tavırların Tolstoy’un ve Beethoven’in ‘büyüklüklerine’ katkılarını yadsımak olası mıdır? AKP iktidarının sanat anlayışı, on yıllardır dünya çapında bir besteci ve piyanist olan Fazıl Say’ın eserlerine ülkemizdeki orkestraların repertuvarlarını kapattı. Yurtiçi ile de yetinmeyerek, geçen ocak ayında Katar’da çalınması öngörülen “İstanbul Senfonisi”nin çalınmasını da konsere bir hafta kala diplomatik girişimlerle engelledi. Ve sonunda ancak ‘büyük’ sanatçılara yakışabilecek yanıt, Fazıl Say’dan geldi. Fazıl Say’ın Evrensel Kapıları Fazıl Say, bir süredir yabancı ülkelerdeki konserlerine gelen kendi deyişiyle ‘göstermelik’ diplomatlarla konser ortamlarında görüşmeyi ret ediyor. Sanatçımıza kulak verelim: “…bugünkü Türkiye’nin diplomatları sadece konsere gelsinler, orada gözüksünler istemiyorum. Ben ‘sanattan, sanatçıdan yana olsunlar, hür bir dünya için, ifade özgürlüğü için diplomat olsunlar’ istiyorum. Demokratik ve çağdaş Türkiye’yi temsil etsinler, bizlerin dışlanmasına ve nice ötekileşmeye tepki versinler istiyorum…” Fazıl Say, konserlerine gelecek Türk diplomatlarının önce şu soruları yanıtlamalarını istiyor: Sizler, hangi Türkiye’yi temsil ediyorsunuz? Sanat eserlerine ‘ucube’ diyen, sanatın ‘içine tüküren’, ‘muhalif’ bestecilerin eserlerini repertuvarlardan çıkartan bir zihniyetin yönetimindeki bir ülkeyi mi, yoksa uygar bir Türkiye’yi mi? Doğrusu bu sorulara muhatap olan diplomatların yerinde olmak istemezdim! Tıpkı bu ülkede yaşayan ve kendilerine ‘sanatçı’ demelerine rağmen iktidar sahiplerinin kapısından ayrılmayan, Sabahattin Eyuboğlu’nun deyişiyle, kimi ‘manatçıların’ yerinde de olmak istemediğim gibi. Çok teşekkürler, Fazıl Say, sanatın ve sanatçının onuruna bunca yüreklice sahip çıktığınız için! Ute Lemper C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear