20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 27 Nisan 2015 TASARIM: BARIŞ AKTAŞ yorum 17 Felaketin Dersi!.. Sandıktan Çıkacak Olan Vezir üreselleşme çağında demokrasi diyerek kutsanan şeyin ne olduğunu biliyoruz. Irak’ta gördük, bu çağda demokrasinin ne anlama geldiğini. Topla, tüfekle bütüncül, laik bir devlet şu anda paramparça, mezhep, cemaat, soy sop kavgaları içinde çırpınıyor. Demokrasi, Türkiye’de de epeydir oyun içinde oyunlara araç edildi. Büyük sistem, yeni dünya düzeninin oyun masasında, piyonlarını, atlarını, kalelerini, fillerini öne sürmekte çok yetenekli. AKP’nin iktidara nasıl taşındığını hepimiz çok iyi yaşadık. Kemal Derviş’in önderliğinde yürütülen operasyon ile DSP’nin parçalanması sonucunda Türkiye seçiistemin işlemesi, düzenin sürmesi için insan yaşamı hiçe sayılır. İnsanlığın en büyük felaketlerinden Çernobil faciasının yıldönümünde, Japonya’da Fukuşima’da yaşananları da katarsak, yukarıdaki yargımız pekişiyor. Nükleer enerji karşıtlığı, bu sonuçlar üstüne büyüyor, kamuoyu baskısı artıyor. Ülkeler, ister istemez politikalarını gözden geçiriyor. Durumu irdeleyelim. Yüzde 17’lik kapasiteyle nükleer enerjinin dünya elektrik ihtiyacını en yüksek düzeyde karşıladığı tarih 1993’tü. 2012 yılına gelindiğinde S K me sürüklendi ve büyük sistemin istemine uygun bir hamle ile Recep Tayyip Erdoğan “şah” yapıldı. Öyle anlaşılıyor ki, büyük sistem, artık kontrol edilemediğine inandığı Recep Tayyip Erdoğan’ı bu kez veziri ile sıkıştıracak. AKP’den henüz tam anlamıyla vazgeçilmedi. Bu nedenle birinci parti olmaya devam edecek. Bir koşulla: Erdoğan’a “tam yetkili Şahlar Şahı” olma olanağı tanınmayacak. Büyük sistem, bölgede epeydir kullandığı Kürt hareketini sağa sola, geriye arkaya, her tarafa yönlendirilebilen bir kilit taşı olarak ileri sürüyor bu kez. HDP’ye vezir görevi verildi yani. Güçsüzleştirilmiş AKP’nin yanına 1923 devrimi ile kurulan Cumhuriyet’i “yeniden” diyerek büyük sisteme uyarlayacak (laik, ulus devlet işine gelmiyor çünkü) HDP konacak. Baraj geçirtilecek HDP, iktidar ortağı olarak AKP ile birlikte anayasayı değiştirip tam bağımlı, piyasasever, etnikçi, cemaatçi federasyonu kuracak. Sandık mandık işin makyajı. Sonuç şimdiden belli. bu oran yüzde 10’a düştü. Dünyanın en büyük ekonomileri arasındaki Almanya, Çin, Hindistan ve Japonya, şu anda yenilenebilir enerjilerden nükleer enerjiye oranla daha fazla elektrik sağlıyor. Üstelik nükleer enerjinin dünya birincil enerji üretimi içindeki payı, sadece ticari üretim sayılsa bile yüzde 4.5’i geçmiyor. Ülkelerden örnekler verecek olursak: Japonya, nükleer santrallarının büyük bir kısmını kapattı. Almanya hükümeti, 7 santralı kapattı. 2022 yılı sonuna kadar nükleer enerjiden tümüyle vazgeçilmesi konusunda karar alındı. İtalya’da nükleer santral kurulması konusu referanduma taşındı ve halkın yüzde 95’e yakını nükleere hayır dedi. İsviçre, 3 yeni nükleer reaktör planını iptal etti ve 2034 yılına kadar nükleer santrallarını kapatacağını açıkladı. Kuveyt Başbakan Yardımcısı Dr. Mohammad AlSabah, elektrik [email protected] KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Erzurum Adayından Ders vukat Gonca Ayyor Gonca Aytaş: A taş, Erzurum’da doğ“Adaylığım, Erzurum’a du, büyüdü. Hukuk okucan verenlerin ve yeniden du, avukat oldu. Memleketi Erzurum’a gönüllü yardım kampanyaları ve dayanışma çalışmaları ile hizmet etti. Şimdi de milletvekili seçimlerine giriyor. Hem de parti yönetimindekilerin çoğunun seçilecek yerlerden listelere girdiği bir dönemde CHP’nin yıllardır milletvekili çıkaramadığı Erzurum’dan birinci sıradan aday olarak... “Canımın bir parçası” dediği Erzurum’dan adaylığının gerekçesini şöyle anlatı can vermek isteyenlerin bir araya gelerek aldığı ortak bir karardır. Bu karar uzun bir soluktur, Palandöken’in tazeliği, Nenehatun’un cesareti kadar keskindir. Erzurum’un geleceğini yeniden kurmak isteyenler ötesine, berisine bakmadan yola çıkanlar olmuştur. Ben de umutlarımızı, heyecanımızı ve geleceğimizi birlikte hep beraber Erzurum’dan kurmak üzere aday oldum.” Aytaş’ın sözleri, paraşüt aday olmadığını kanıtlıyor. HARBİ SEMİH POROY Hasanoğlan, Yeniden... eni Kuşak Köy Enstitüleri da Mimarlar Odası Ankara Y Derneği (YKKED) Ankara Şubesi’nin öncülüğünde yaz Şubesi, 2009’da neredeyse yıokulu düzenlendi. O güne dekık tarihi eser durumuna gelen Hasanoğlan’daki enstitü binalarını virane olmaktan kurtarmak için ilk adımı attı. Çoğunluğu üniversite öğrencisi 200’ün üstünde gönüllü, Köy Enstitülerinde olduğu gibi sabahları davulla uyandı; işlikler kurdu, kitaplar okudu, resimler çizdi, dinletiler gerçekleştirdi, belgeseller izledi, tartışmalar yaptı. Bir yandan da kazma ile, kürek ile hurdalıkları temizledi. Hasanoğlan Çalışma Grubu oluşturuldu. 2010 yılın üretmek amacıyla nükleer güce ve nükleer teknolojiye sahip olma isteklerinden vazgeçtiklerini açıkladı. HHH Peki, Türkiye ne yapıyor? Büyük yenilenebilir enerji kaynaklarına sahipken dünyanın terk etmeye başladığı nükleer enerjiye yöneliyor. Ders çıkarılmazsa hayat nasıl okunacak? Felaketlerin, hiç değilse, doğru yol haritaları çizmek konusunda olsun, bir yararı da yok mudur? Çernobil ve Fukuşima, enerji politikalarının belirlenmesinde, nükleer enerjinin yeri konusunda uyarıcı bir role sahip değil mi? Enerji stratejisi oluştururken, bu felekatler somut sonuçlarıyla birlikte, bir fark yaratmayacak mıdır? Dün olduğu gibi bugün de sağ hükümetler, bu konuda ders alma yetisinden yoksun olduklarını sergiliyor. Üstelik bu alanda iki büyük acıyı yaşamış Rusya ve Japonya’ya, Akkuyu ve Sinop santrallarını sipariş ediyor. İktidar, yalan reklam kampanyalarıyla halkı ikna etmeye çabasında. Dün Çernobil’in Türkiye’ye etkilerini halktan saklayanlarla bugünün iktidarı, aynı kafa. Dün eski Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral, kazanın ülkeyi etkilemediğini, az radyasyonun yararlı olduğunu savunmuştu. Dönemin Başbakanı Özal, “Radyoaktif çay daha lezzetli” gibi bir saçmalık sergilemişti. Kenan Evren’e gelince... Darbeci zihniyet, radyasyonun kemiklere iyi geldiğini söyleyebilmişti. Bugün Akkuyu ve Sinop’u dayatan RTE, “Ha mutfak tüpü, ha nükleer... İkisi de aynı risk” diye buyuruyor. Buyurun o kafalar nasıl örtüşüyor. HHH Çernobil, binlerce insanın ölmesine, sakatlanmasına, kansere yakalanmasına yol açtı. Serpinti Avrupa’ya, Türkiye’ye kadar uzandı. Radyasyon, bütün kuzey yarı küreye yayıldı. Bugün de etkileri sürüyor. Eli kolu, ayakları olmayan, hilkat garibesi çocuklar doğuyor. Çernobil yakındı, peki Fukuşima uzak mı? AKP, bu konuyu da duyurmuyor. Oysa internette de bulunan yayınlara göre hava ve denizdeki radyasyon, okyanusu aşıp Kanada’ya, ABD’ye, Meksika’ya, Avrupa’ya, Türkiye’ye kadar ulaştı. Dünya bu kadar küçük artık. İnsanlığın yıkımına yol açacak nükleer enerjiye, silahlara hayır demek için daha hangi felaketler beklenecek? Bırakın kendi topraklarına santral yapmayı, hiçbir kazadan yeterince uzak değiliz. Bunu iktidarın gözüne sokmak gerekiyor... ğin yapılmamış Köy Enstitüsü binalarının röleve çalışmaları tamamlandı. Kütüphanedeki 20 bini aşkın kitabın kaydı yapıldı. YKKED Ankara Şube Başkanı Alper Akçam diyor ki: “İktidar odaklarının yıldan yıla çoğalttığı baskı ve engellemelerine rağmen hem Hasanoğlan konusundaki atılan o küçük adıma, hem de Köy Enstitülerinin kamuoyundaki algılanışının kazandığı olumluluklara bakıp biraz olsun avunabilmekteyiz.” Cezalandırılamayan Emniyetçilerin Durumu KP diktatörlüğünün lük dosyalarına, beş ayA yasallaştırılması anla rı disiplin kuruluna dağılmış mına da gelen “İç Güvenlik olan soruşturma dosyalaPaketi”nde, polis yasasına bir madde eklenmişti. Bu maddeye göre; son beş yıl içinde disiplin kurullarınca meslekten ya da devlet memurluğundan çıkarılması gerekirken ceza verme yetkisi zamanaşımına uğradığı için cezalandırılamayan emniyet mensupları, bir ay içinde kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmek üzere İçişleri Bakanlığı tarafından Devlet Personel Başkanlığı’na bildirilecekler. Düşünün, Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre emniyet müdüründen bekçiye değin bu kapsama giren 256 bin 904 kişinin özrına bir ay gibi bir sürede ulaşılacak! Bu dosyalar noksansız ve nesnel olarak nasıl incelenecek? Belli değil. “Ceza verme yetkisi zamanaşımına uğradığı için cezalandırılmama halini” kim ve nasıl belirleyecek? O da belli değil. Ceza alması gereken ancak ceza verilemeyenlerin kamu kurum ve kuruluşlarına nakli kimin elinde? İşte o belli: Tümüyle idarenin elinde. Yani, siyasal iktidar istediğini alacak, istediğini satacak. Torba diye yasa çıkarıp çarşafa dolanmak böyle bir şey işte. ürkiye’de demokrasi, uzun yıllardan beri “dinci” ve “silahlı” örgütlenmelerin vesayeti altına yavaş yavaş sokuldu. Buna bir de “küresel güçlerin dinci ve silahlı örgütlenmeleri (terörü) bir araç olarak kullanmaları eklenince işler kaosa dönüştü.” (Dinci) örgütlenmeleri dini örgütlenmelerden ve dinden ayırmak gerekir. Dinci örgütlenmeler “İslamı bir siyasal araç ve atlama taşı olarak kullanırlar.” Özü olmayan, altyapısı olmayan “biçimsel sandık demokrasileri” hem dinci örgütleri hem de silahlı örgütleri kullanırlar. T Dinci ve Silahlı Örgütlenmeler koruyanlar aslında ortak bir noktada birleşirler; Çağdaş Avrupa tipi demokrasiye düşmandırlar. Demokratik örgütlenmelerin ve vatandaşlık haklarının karşısındadırlar. Kadın erkek eşitliğinden çağdaş ve uygar yaşam tarzına kadar gelişmiş ve “ilerici” öğeleri sevmezler, istemezler. 1990 sonrasında Türkiye ve bölgede “yeni hesaplara” girenler Türkiye’de gerçek bir demokratik yapılanma ve “ulusal çıkarlara yönelik duruş” istemiyorlardı. Kıvrıkoğlu, Bitlis gibi ulusal duruşlarla bölgede yüz yüze gelince tercihlerini yaptılar; ulusal duruşa karşı dinci duruş ve “Yeni Türkiye” öne çıkarıldı. PKK (ve Kürdistan) desteklenirken, demokratik toplumsal değerler yerine “dincilik ve yeni Türkiyecilik” öne çıkarıldı. Bundan dolayı ülkede demokratik örgütlenmelerin alternatifi olarak, “dinci ve silahlı (PKK) örgütlenmelerin” önü açıldı. 7 Haziran seçimlerine giderken 20 yıldan beri yaşanan “dinci ve silahlı oluşum” tehdidi ilk defa kamuoyunda kapsamlı bir demokratik oluşum talebine yol açmıştır. İnsanlar, “dinci ve silahlı (PKK) örgütlenmelerin ülkeyi nereye götürmekte olduğunu” fiilen, günlük hayatlarında buram buram yaşamaya ve bunun bedelini ödemeye başladılar. Yeni tepkilerde bunlar etkili oldu. İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı 7 Haziran seçimlerine giderken Güneydoğu ve daha birçok yer PKK’nin (ve silahların) etki alanı içine sokulmuş bulunuyorlar. Silahlı güçler tarafından yaratılan baskı ve korku ortamı vatandaşı çaresiz bırakmaktadır. Öte yandan dinci örgütlenmeler dini, bir siyasal araç olarak kullanarak hem demokrasiye hem de gerçek dine karşı çıkmaktadırlar. Türkiye bugün dinci ve silahlı (PKK) örgütlenmelerin kıskacı içine sokulmuştur. Bu tür antidemokratik ve baskıcı örgütlenmeler demokrasinin önündeki en büyük engeldir ve “iç çatışma ortamını sürekli besleyen bir bataklık gibidir.” Silahların gölgesinde Etnik ayrılıkçılar, dinci kutuplaştırıcı radikal örgütler, statükoyu ağalık düzeniyle Demokrasiyi istemeyenler Mayıs 1978, Los Angeles’ta üniversitede (UCLA) ünlü tarihçi Prof. Stanford J.Shaw ile buluşacağım. Odasının kapısına varınca kendisini saçı başı dağınık bir şekilde elinde bir tomar kitapla görünce şaşırıyorum. “Erol Manisalı, maalesef bugün oturup konuşamayacağız, evime dün gece bomba atıldı, Türkiye’ye dönüyorum” deyince şaşırıyorum. Malum terör örgütü Prof. Shaw’u cezalandırmak istemiş. Çünkü ünlü tarihçi kitaplarında “soykırım yoktur” görüşünü savunan ünlü biri. Shaw, o telaş içinde bile Osmanlı tarihi ve modern Türkiye üzerine yeni çıkan ve 18081975 dönemini kapsayan ikinci cildi imzalayıp veriyor. (*) Batılı birçok tarihçi de soruna objektif baktıkları için tehdit edilmiş ya da cezalandırılmışlardır. 1915’in yüzüncü yılı dolayısıyla bu anımı aktarmak istedim. (*) Stanford J. Shaw, “Reform, Revolution and Republic, 18081975”, volume II, Cambridge University Press, 1977 ‘Soykırım’ üzerine bir anı! l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Ahmet Rasim Sok. No: 14 Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Çankaya 06550 Ankara İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.23 04.12 04.40 Güneş 06.01 05.48 06.13 Öğle 13.09 12.53 13.16 İkindi Akşam Yatsı 16.56 20.04 21.34 16.39 19.47 21.15 17.00 20.07 21.32 C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear