20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Çarşamba 1 Nisan 2015 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: EBRU ADALI OVP’de yüzde 3.3 beklenen 2014 büyümesi yüzde 2.9’da kaldı. Veri, Türkiye’nin durgunluğa girdiğine işaret etti. Kişi başı GSYH değeri de 2014’e göre 418 dolar düştü ürkiye ekonomisi 2014’te, lira bazında yüzde 2.9 ile, hedefin altında, beklentilerin de biraz üzerinde büyüdü. Ekonomi dolar bazında yüzde 2.8 küçüldü. Kişi başı GSYH değeri 418 dolar düştü. Türkiye 2014 büyüme verisiyle Tradingeconomics.com’un açıkladığı büyüme liginde bir basamak düşerek 17’nci sıradan 18’inci sıraya geriledi. Büyümenin kompozisyonunda net ihracatın katkısının önemli ölçüde zayıfladığı görülüyor. Türkiye ekonomisi ilk dokuz aylık verilerde yapılan revizyonlar ve yılın son çeyreğinde özel tüketimin beklentilerden daha yüksek bir artış sergilemesiyle 2014’ün dördüncü çeyreğinde yüzde 2.6 büyüdü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2014 4. Çeyrek (EkimAralık) Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) verilerini açıkladı. Kişi başı GSYH değeri 2014’te 10 bin 404 dolar, 2013’te ise 10 bin 822 dolar olarak hesaplandı. Geçen yıl GSYH, cari fiyatlarla 800 milyar 107 milyon dolara düştü. Söz konusu rakam, 2013’te 823 milyar 44 milyon dolar seviyesindeydi. Büyümeyi devlet harcamaları destekledi. Hane halkı tüketim harcamaları 2014’te yüzde 1.3 artarken, devlet harcamaları yüzde 4.6 artış gösterdi. Mal ve hizmet ihracatında yüzde 6.8 ar Uzun vadeli durgunluk başladı T tış olurken ithalat yüzde 0.2 geriledi. Dolardaki yüzde 15 artış cazibesine rağmen ihracatın büyümedeki payı ancak 1.9 puan olabildi. Nihai iç talebin katkısı 1.1 puanda kaldı. Makine ve techizat yatırımı yüzde 1.1 azaldı. Gayri safi sabit sermaye oluşumu ise yüzde 1.3 düştü. AKP hükümetinin büyümenin lokomotifi olarak gördüğü inşaat ise son çeyrekte daraldı. LAR O D İR L E G I Ş KİŞİ BA ŞTü ü D A D IN z A B ekonomi 11 Kömüre Hücum ürkiye’nin enerji kullanımındaki ithalat bağımlılığının, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve dış açık açısından en önemli sorunlardan birisi olarak değerlendirilmekte olduğunu biliyoruz. Nitekim, 1990’lı yıllarda yüzde 75 oranında olan yerli kaynaklara dayalı elektrik üretiminin payı, 2002’de yüzde 50’ye gerilemiş, 2014 sonu itibarıyla da yüzde 37 olarak gerçekleşmiştir. Uluslararası Enerji Ajansı’nın verileri yurtiçinde arz edilen enerjinin neredeyse yüzde 75’inin net ithalatla karşılandığını göstermektedir. Bu tehdit karşısında hükümetin enerji konusundaki planlarının iki hedef üzerine inşa edilmekte olduğunu görüyoruz: Artan elektrik enerjisi talebini karşılamak ve dışa bağımlılığı azaltmak. Bu hedefler doğrultusunda önümüzdeki on yıl boyunca elektrik üretiminin en önemli unsuru olarak kömür sektörü ön plana çıkarılmaktadır. Nitekim Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da 2012 yılını “kömür yılı” olarak ilan etmişti. “Kömüre hücum” planının bir yandan ucuz enerji kaynağı olarak enerji güvenliğimizi artıracağı varsayılırken diğer yandan bölgesel kalkınmayı özendireceği ve dış açığımızı azaltacağı beklenmektedir. “Kömüre hücum” planı üzerine yakın geçmişte iki önemli rapor hazırlandı: Bunlardan birincisi Bloomberg New Energy Finance ve WWFTürkiye (BNEFWWF) tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Değişen Elektrik Piyasaları” başlıklı raporu (*) ; diğeri ise International Institute for Sustainable Development – Global Subsidies Initiative (IISDGSI) tarafından hazırlanan (**) “Türkiye’de Kömür ve Yenilenebilir Enerji Teşvikleri” konulu raporu. Her iki rapor da birbirini tamamlayan bulgular sunarak, Türkiye ekonomisinin enerji darboğazını aşma konusunda önemli uyarılar içerirken, bir yandan da alternatif enerji kaynaklarının önemini vurguluyor. HHH BNEFWWF bulgularına göre Türkiye’de elektrik enerjisi talebi 2023’te 373 terawattsaat (TWh), 2030’da ise 462 TWh’a ulaşacaktır. Hükümetin “kömüre hücum” planı taşkömürü ve linyite dayalı termik santral kapasitesini önemli ölçüde artıracaktır. Bu iki kaynağın elektrik üretimindeki toplam payı 20132030 yılları arasında yüzde 26’dan yüzde 35’e yükselecektir. BNEFWWF yazarları, söz konusu resmi projeksiyona alternatif olarak geliştirdikleri Yenilenebilir Enerji Senaryosu altında, önümüzdeki on yıl içerisinde elektrik talebinde beklenen artışın önemli bir bölümünü yeni kömür santralları yerine, başta rüzgâr ve güneş olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanabileceğini öngörmektedir. HHH Kömür ağırlıklı enerji üretimi çoğunlukla kömür işletmeciliğinin “iktisadi maliyetlerinin daha ucuz olduğu” varsayımına dayandırılmaktadır. Oysa İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi’nden Sevil Acar Hoca ve arkadaşlarının IISDGSI çalışması Türkiye’de kömüre sağlanan teşviklerin önemli boyutlarda olduğunu; bir ön değerlendirmeyle bu teşviklerin tahmini düzeyinin kilovat saat (kWh) başına 0.010.02 USD Doları aralığında olduğunu ortaya koymaktadır. IISDGSI raporundaki hesaplamalara göre 2013 yılında kömür endüstrisine verilen toplam ölçülebilir teşvik miktarı yaklaşık 730 milyon dolara ulaşmaktadır. Bu rakam, taşkömürü sektörüne yapılan doğrudan aktarımları, kömür rezervlerinin araştırılması için verilen teşvikleri, kömürlü elektrik santrallarının iyileştirilmesini ve yoksul ailelere yapılan kömür yardımını kapsamaktadır. Diğer yandan bu teşviklerin, yeni teşvik ve garantiler de eklenerek devam etmesi, ülkeyi kömüre bağımlı bir teknik, kurumsal ve hukuki yapıya mahkum etmekte ve yenilenebilir enerjilerin gelişmesinin önünü tıkamaktadır. Kömürün yaygın sağlık ve çevre kirliliği yaratan bir sektör olduğu da unutulmaması gereken bir olgudur. TÜİK verilerine göre Türkiye’nin 2012 yılına ait toplam karbondioksit ve sera gazları salımları 439 milyon tona ulaşmıştır. Bunun 308 milyon tonu enerji üretimi kaynaklı olup elektrik enerjisi üretimi bu toplamın yaklaşık üçte birini oluşturmaktadır. Nitekim, IISDGSI raporu, kilovat saat başına sağlık maliyetleri, karbondioksit ve sera gazlarının maliyetleri ve teşvikler dahil olmak üzere nihai maliyetler hesaba katıldığında kömüre dayalı elektrik üretiminin bugün bile rüzgâr ve fotovoltaik güneş enerjisinden daha pahalı olduğunu belgelemektedir. Bütün bu gerçeklere karşın Türkiye’nin süregelen enerji politikası sürekli olarak abartılı talep öngörüleriyle ileride büyük bir enerji açığı ile karşı karşıya olduğu şantajına dayandırılmakta, yerli ve uluslararası enerji tekellerine denetimsiz proje lisansları sunmaya hizmet etmektedir. Oysa gelişmişlik, enerji tüketimini hızla artırmakla değil; enerjiyi verimli kullanmakla, tüketimi azaltmakla ve yenilenebilir kaynakların enerji tüketimi içindeki payını artırmaya yönelik politikalarla ölçülmelidir. Her iki raporun da yazarlarına Türkiye’nin bu çok önemli sorununa bilimin ışığında sundukları bulgular ve geliştirdikleri almaşık (ve aykırı) öneriler için teşekkür borçluyuz. HHH Değerli okurlarım; bu elinizdeki, 2005’ten bu yana sürdürdüğüm Ekonomi Politik köşesinin 500. yazısı oldu. Değerli destekleriniz ve sıcak ilginiz için sizlere teşekkürlerimi sunarım. (*) “Türkiye’nin Yenilenebilir Gücü: Türkiye İçin Elektrik Enerjisi Arz Senaryoları” http:// www.wwf.org.tr/?3640 (**) Sevil Acar, Lucy Kitson ve Richard Bridle (Mart 2015) “Türkiye’de Kömür ve Yenilenebilir Enerji Teşvikleri” http://www. iisd.org/gsi/sites/default/files/ffsandrens turkeycoaltk.pdf T Riskler arttı Çıkmak güç Gazetemiz yazarı ekonomist Dr. Öztin Akgüç, Türkiye’nin uzun vadeli durgunluk dönemine girdiğini ve çıkma ihtimalinin de çok güç olduğunu belirtti. Akgüç, yatırım yapılmadığını, iç tasarruf oranı düşük olduğunu, iç talebi değiştirecek banka kredileri sınıra ulaşmış duruma geldiğini ifade ederek, “Geliri artmayan, kredi kullanma olanağı sınırlı olan, dış pazarı genişlemeyen ülkenin büyümesi çok zor. TÜİK daha sonra revize edebilir mi rakamı bilmiyoruz. Büyümenin yüksek olması için her hangi bir güdü yok” dedi. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, küresel piyasalardaki dalgalanmalar ve jeopolitik gelişmeler nedeniyle büyümenin sınırlandığını söyledi. Türkiye ekonomisi, 2014’ün son çeyreğindeki yüzde 2.6’lık büyüme ile üst üste 21 çeyrek büyüdü. 2014’te kaydedilen 2.9’luk büyüme, hükümetin Orta Vadeli Program’da (OVP) öngörülen yüzde 3.3’ün gerisinde kaldı.Analistler 2015’te ise OVP’de yüzde 4 olan hedefe ilişkin aşağı yönlü riskler olduğuna dikkat çektiler. Üretim yöntemiyle gayri safi yurtiçi hasıla, 2014’te ir önceki yıla göre sabit fiyatlarla 126 milyar 70 milyon TL, cari fiyatlarla yüzde 11.6’lık artışla 1 trilyon 749 milyar 782 milyon TL oldu. Tarım sektörünü oluşturan faaliyetlerin toplam katma değeri, 2014’te bir önceki yıla göre sabit fiyatlarla yüzde 1.9’luk azalışla 11 milyar 95 milyon TL, cari fiyatlarla 125 milyar 18 milyon TL oldu. Sanayi sektörünü oluşturan faaliyetlerin toplam katma değeri, 2014’te bir önceki yıla göre sabit fiyatlarla yüzde 3.5’lik artışla 41 milyar 510 milyon TL oldu. Siyasi tansiyon etkiledi Analistler özellikle ilk çeyrekte, gerek döviz kuru gelişmeleri gerekse genel seçimler öncesi artan iç siyasi tansiyonun etkisiyle tüketici güvenindeki sert düşüşe dikkat çekiyorlar. Tüketici güven endeksi martta 64.39 ile 6 yılın en düşük seviyesine gerilerken ekonomik güven endeksi de martta bir önceki aya göre yüzde 15.4 azalarak 74.85 değerine düştü. TÜİK daha önce yüzde 4.1 olarak açıkladığı 2013 büyüme verisini yüzde 4.2’ye revize etti. 2014 ilk çeyrek büyümesi yüzde 4.8’den yüzde 4.9’a, ikinci çeyrek yüzde 2.2’den yüzde 2.3’e, üçüncü çeyrek ise yüzde 1.7’den yüzde 1.9’a revize edildi. Mevsimsellikten ve takvim etkisinden arındırılmış GSYH geçen yıl son çeyrekte önceki döneme göre yüzde 0.7 arttı. l Ekonomi Servisi Yeldan: Tasarrufa dayalı yatırım şart CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak da, “Beklentilerin üzerinde büyüme getirebilmek için özel bir çaba var” dedi. ilkent Üniversitesi’nden Prof. Erinç Yeldan sürdürülebilir büyümenin ancak özel tüketim ve tasarrufa dayalı yatırım harcamaları olduğunu vurgulayarak büyüme rakamlarıyla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: l 2014’te büyümenin öncüsü hizmet sektörü oldu. Geçen yılın tamamında hükümetin güvendiği inşaat sektöründe durgunluk, hatta son çeyrekte de daralma var. l Ekonomik görünüm açısından büyümeyi ihracat sürükledi. İhracat bü B yümeye yüzde 1.8 katkı yaparken, yatırımlarda yüzde 1.3’lük gerileme var. Özel tüketim harcamalarında da durgunluk var. l Bu resim bize 1980 sonrası Türkiye ekonomisini hatırlatıyor. İç talep bastırılmış, yatırımlar gerilemiş ve imalat sanayiden hizmetler sektörüne yönlendirilmiş bir tablo. Yani üretimde durgunluk var, iç talep daraltılmış, ihracat özendirilmiş. Bu sürecin sonucu gelir dağılımı bozulur, çalışanların ürcetleri reel olarak gerilemesi ve yatırımlarla desteklenmeyen üretimin takınması gündeme geliyor. Bu resim tekrarlanıyor gibi. İhracat yüzde 6 2 ikramiyeye karşılık 100 TL ithalat yüzde 7 düştü ubat ayında ihracat, 2014’ün aynı ayına göre yüzde 6 azalarak 12 milyar 272 milyon dolar olurken, ithalat da yüzde 7.2 azalarak 16 milyar 927 milyon dolara geriledi. Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; şubatta dış ticaret açığı yüzde 10.2 azalarak 5 milyar 186 milyon dolardan 4 milyar 656 milyon dolara düştü. İhracatın ithalatı karşılama oranı Şubat 2014’te yüzde 71.6 iken, 2015 Şubat ayında yüzde 72.5’e yükseldi. Dış açık ocakşubat ayında 8.98 milyar dolar olarak gerçekleşti. En fazla ihracat yapılan ülke 1 milyar 108 milyon dolarla İngiltere oldu. İthalatta ilk sırayı 2 milyar 67 milyon dolarla Çin aldı. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 2.9, orta yüksek teknolojili ürünlerin pa Ş yı ise yüzde 29 oldu. Dış borç 402.4 milyar dolar Türkiye’nin geçen yılın son çeyreği itibarıyla brüt dış borç stoku 402.4 milyar dolar, net dış borç stoku ise 243.7 milyar dolara çıktı. Hazine Müsteşarlığı’nın açıkladığı verilere göre, Türkiye kamu net borç stoku 2014 sonu itibarıyla 187.4 milyar TL olduTürkiye AB tanımlı genel yönetim borç stoku 2014 sonu itibarıyla 586 milyar TL olarak gerçekleşti. Başbakan Davutoğlu, ‘mirasyedi’ diye eleştirdiği Kılıçdaroğlu’nun emeklilere iki ikramiye vaadine karşılık maaşı 1000 TL’nin altındaki emeklilere 100 TL seyyanen zam verileceğini açıkladı. HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun emeklilere yılda 2 ikramiye vaadini “Verirsin de kimin cebinden, nasıl veriyorsun? Katkısı olmadığı bir mirası yeme hesabı içinde” diye eleştiren Başbakan Ahmet Davutoğlu, maaşı 1000 TL’nin altında kalan SSK ve BağKur emeklilerine seyyanen 100 lira zam yapılacağını, ayrıca emeklilerden kesilen yüzde 15 oranındaki Sosyal Güvenlik Destek Primi’nin yüzde 10’a indirileceğini açıkladı. Halen 571 bin vatandaşın 145 liralık 65 yaş aylığı aldığını bu tutarın da C 200 liraya çıkarılacağını belirten Davutoğlu, “Kılıçdaroğlu başkasının kesesinden saltanat kurmaya çalışıyor. Kendi dağıttığı, bozduğu SSK dengelerini AK Parti derleyip toparladı ve bu dengeyi bir yere getirdi. Şimdi onun üzerinden emeklilerimiz ve diğer sosyal kesim vatandaşlarımızı tahrik etmeye çalışıyor” dedi. Öte yandan SGK, genel sağlık sigortalısı olarak tescil edildiği halde gelir testine hiç başvurmayan vatandaşlar için gelir testine son başvuru süresinin 30 Eylül 2015’e kadar uzatıldığını açıkladı. l ANKARA Maliyet 2.4 milyar lira Temmuz’dan itibaren emekliler ile ihtiyaç sahiplerine yönelik yapılacak seyyanen zammın bütçeye yıllık maliyeti 2.4 milyar lira olarak hesaplanırken, ticari faaliyette bulunan emeklilere yönelik sosyal güvenlik destek primindeki indirimin bütçeye getireceği yük de 435 milyon lira olarak hesaplandı. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear