23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2015 PERŞEMBE 8 GÜNCEL n Baştarafı 1. Sayfada HABERLER CÜNEYT ARCAYÜREK Gazetemizin Ankara muhabirlerinden Barkın Şık yaşamını yitirdi GÜNDEM değişiklikler dışında parlamento matematiğinde fazla bir değişiklik görülmüyor. İktidar da değişmiyor muhalefet de. İktidar oyları düşüyor ama Meclis’te çoğunluk yine AKP’nin. Muhalefet partilerinin oy yüzdeleri mi? Bu ülkenin AKP iktidarınca doğru dürüst yönetilmediğini haklı nedenlerle sürekli vurgulayan ana muhalefet lideri, acaba partisinin değişmeyen oy yüzdesini yansıtan bu vahim tabloya karşın... ...geçen seçime göre oylarında yüzde 30’a doğru bir yükselişten vazgeçtik, bir kıpırdanma görülmeyişini nasıl yorumluyor? Doğrusu merak konusu. HHH Geçen hafta HaberTürk TV’sinde seçim sonuçlarını irdeleyen bir programa katılan tanınmış kamuoyu araştırmacılarının son aylarda yaptıkları anket sonuçlarını inanın ıstırap duyarak izledim. Her ne olursa olsun, eleştirilerimize hedef olsa da ana muhalefet oylarını yüzde 23’lerde gösteren de vardı aralarında, 2011 seçimlerindeki yüzde 27 civarındaki oyu zar zor toparlayabileceğini, hatta bu seçimde yüzde 25’lere düşebileceğini saptadıklarını söyleyen de... Bu anketlerde rahatlık veren ortak tek sonuç; AKP’nin Türk (RTE) modeli başkanlık sistemini içeren bir anayasayı parlamentodan geçirecek 330 vekilli bir çoğunluğu sağlayamayacağını kabul eder görünmeleriydi. HHH TV haber bültenleri eski deyişle seçim sathı mailine girildiğini ve kulisleri aday adayı olma hevesinde olanların heyecanlı koşuşturmalarının sardığını işleyip duruyor. Salı günü grup toplantısında konuşan genel başkanların kürsüden inip salonu terk etmeleri sırasında yine aday olmanın dayanılmaz dürtüsüyle mevcut vekillerin liderin arkasından koşmalarını ekranda izlemek hayli ilginç, bir o kadar da komik manzaraydı. HHH Bu manzaraya bakınca AKP grubundan örneğin bugünlerde görüşülmeye başlanan, iktidarın sözüm ona kamu düzenini sağlayacağını iddia ettiği İç Güvenlik Yasa Tasarısı’ndaki ancak zorba tek adam rejimlerinde görülen... ...örneğin yolda sizi çevirip sorgulayacak, hâkim kararı olmadan gözaltına alacak, evinize girip araştırma yapacak, kısacası polise yargı yetkisi verecek kadar bireylerin sokak özgürlüğünü bile kısıtlayacak yasayı... ...7 Haziran’da yine vekil olmayı ön plana alan AKP çoğunluğunun karşı çıkacağını umabilir misiniz? Ya vekillik ya da demokratik hakları kökünden baltalayan yasa! Seçim öncesi yine genel merkezin hedefi olmamak için yine vekil olmaya hazırlanan bugünkü AKP vekillerinin tercihi ne olabilir dersiniz? İç güvenlik dediği zorba rejime göre, tabancaya bir, sapan taşıyana iki yıl. Atkı, poşu, gaz maskesiyle yüzünü gizleyene 3 yıl.. Dinleme süresi 48 saate çıkarılıyor. Örneğin bu yasa böyle yürürlüğe girerse, yargısız infaz yetkili polisle karşılaşmamak için, insanlar uzaktan polis gördü mü yol değiştirebilirler. HHH Şu sıralar başlıca tartışma, ne CHP’nin ne MHP’nin alması olası oylar. Parti olarak HDP’nin yüzde 10 barajını aşarak Meclis’e girip girmeyeceği başlıca sorun. Başlıca sorun, zira HDP şayet barajı aşamazsa oyları AKP’ye yarayacak, söylendiğine göre 25 fazla milletvekili çıkararak gereksindiği 330 sayısına ulaşabilecek! Genelde tehlikenin farkında olan aydın kişiler yalnız bu nedenle değil, başka nedenlerle de HDP’nin yüzde 9.5 olduğunu söylediği oylarını yüzde 10’nun üzerine çıkarmasını içtenlikle umut ediyorlar. Başta RTE’nin “bırakın ülkede iki insan olmasını,1.5 adamı bile kabul etmediğini” söyleyen eş genel başkan Selahattin Demirtaş’ın Türk modeli dediği başkanlık sistemine hangi koşulda olursa olsun HDP’nin asla onay vermeyeceğini söylemesi, elbette önemli. Bir uyarı: Bu söylemini parti resmi bir açıklama ile yinelese kimi kesimlerdeki kaygılı, kuşkulu acabalı bakışlara kesin bir yanıt olacak HDP’nin yüzde 10 barajını aşma beklentisi daha da kuvvetlenecek. Köprülerin altından daha çok sular akar, ama kimi oyunlarla engellenmezse HDP parti olarak parlamentoya girmeli. Aksi durumda siyaset çok daha değişik, toplumu derinden sarsacak olası fırtınalara gebe! Acı günümüz Haber Merkezi Gazetemiz Ankara muhabirlerinden Barkın Şık, yaşamını yitirdi. Barkın Şık’ın cenazesi bugün Karşıyaka Camii’nde ikindi vakti kılınacak cenaze namazının ardından Karşıyaka Mezarlığı’nda son yolculuğuna uğurlanacak. Gazetemizin Ankara savunma muhabiri Barkın Şık, Dikmen Sokullu Caddesi’nde bulunan evinde dün, çocuğunu bakması için üst katta oturan kayınvalidesine bıraktı. Bir süre sonra eve gelen yakınları, Şık’ın cansız bedeniyle karşılaştı. Yakınlarının ilk müdahalesinin ardından eve gelen sağlık ekipleri Şık’ı uzun süre hayata döndürmeye çalıştı, ancak başarılı olamadı. Olay yeri ekipleri ve savcının gerekli incelemeleri yapmasının ardından Şık’ın cenazesi Adli Tıp Kurumu’na götürüldü. Uzun süre Milliyet ve Akşam gazetesinde çalıştıktan sonra bir süre önce gazetemize geçen Şık, çok sayıda başarılı savunma haberine imza atmıştı. Şık, CNN Türk Ankara muhabiri Elçin Ergün’le evli ve bir çocuk babasıydı. n Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY Opera’yı ‘yasadışı’ izlemişler SELDA GÜNEYSU Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı kamera skandalına el koydu ANKARA Devlet Opera ve Balesi (DOB) Genel Müdürlüğü “yasadışı dinleme, izleme” olaylarıyla çalkalanıyor. Kurumun İdari ve Mali İşler Daire Başkanı ve Genel Müdür Yardımcı Vekili Fahrettin Atasayar hakkında, “kurumun farklı yerlerinde bulunan 70’e yakın güvenlik kamerasının sistemini kendi bilgisayarına da yükleterek, personelini dinleme ve takibe aldığı” gerekçesiyle Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’nca soruşturma başlatıldığı öğrenildi. Rengim Gökmen’in geçen yaz görevden alınmasının ardından DOB Genel Müdürlüğü’ne getirilen Selman Ada, kurumun işleyişinde de yeni görevlendirmeler yapmıştı. Genel müdür yardımcıları Şadi Erdoğan, Nilgün Çelebi görevden alınırken, Ankara Müdürü Aykut Çınar istifa etmişti. Kurumda, 11 Nisan 2006 tarihinde İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı’na, 8 Temmuz 2009’da da Personel ve Eğitim Dairesi Başkanlığı’na atanan Fahrettin Atasayar, Ada’nın genel müdür olmasının ardından 19 Eylül 2014’te vekâleten genel müdür yardımcılığına getirilmişti. mekliye ayrıldı Ancak Atasayar’ın kurumdan geçen günlerde “apar topar” emekliye ayrıldığı öğrenildi. Atasayar’ın emeklilik dilekçesi vermesinin ardında da Kültür ve Turizm Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı’nca “hakkında açılan soruşturmaların yer aldığı” kaydedildi. Edinilen bilgiye göre Atasayar hakkında kurum personelinden yapılan şikâyetler gerekçesiyle 3 farklı soruşturma başlatıldı. Bu soruşturmalardan birinin Atasayar’ın “kurumun farklı yerlerinde bulunan 70’e yakın güvenlik kamerasının sistemini kendi bilgisayarına da yükleterek, personelini dinleme ve takibe aldığı” gerekçesiyle başlatıldığı belirtilirken, bakanlık yetkililerinin kurumdaki bilgisayarlarda da inceleme yaptığı, soruşturmaların halen sürdüğü belirtildi. DOB’da, sadece otopark bölümünde 910 adet güvenlik gerekçesiyle kameraların olduğu biliniyor. Genel müdür odasının olduğu alanda 4, fuayede de 4 güvenlik kamerasının bulunduğu dile getiriliyor. Kameraların en yoğun olduğu bölümlerin başında ise atölyelerin geldiği dile getiriliyor. Atasayar’ın bu kameraları kullanarak, “hem kurumun idari personelini, hem de sanatçıları yakından takip ettiği” iddia ediliyor. MARDİN (Cumhuriyet) Mardin’in Dargeçit ilçesindeki Ilısu Barajı inşaatına malzeme taşıyan taşeron firmaya ait kamyona uzun namlulu silahlarla ateş açılması sonucu araçta bulunan Necmettin Karadeniz (32), İsrafil Köymen (49) ile Hasan Yoğurt (51) yaralandı. Saldırganlar olay yerinden kaçarken, yaralılar ambulanslarla Dargeçit Devlet Hastanesi’ne götürüldü. Burada ilk müdahaleleri yapılan yaralılar daha sonra Midyat Devlet Hastanesi’ne sevk edildi. Hasan Yoğurt’un durumunun ağır olduğu belirtildi. Saldırının PKK üyeleri tarafından gerçekleştirildiği ihtimali üzerinde duran güvenlik güçlerinin saldırganları yakalamak için başlattığı operasyonlar sürüyor. Ilısu kamyonuna silahlı saldırı 1’i ağır 3 yaralı Polis dayağıyla beyin kanaması geçiren Şalcı’nın adalet umudu azalıyor Mahkeme polise E direnemedi HİLAL KÖSE Beyoğlu’nda yürürken güven timinde görevli sivil polislerin dayağının ardından beyin kanaması geçiren Murat Şalcı’nın, adaletin gerçekleşeceğine dair umudu gün geçtikçe azalıyor. Mahkeme, sanık polis memurunun baskısıyla geri atım atarak dosyaya yaklaşık iki yıl önce gönderilen ve polis şiddetini ortaya koyan bilirkişi raporunun yenilenmesine karar verdi. Yargıç, ayrıca Adli Tıp’tan Şalcı’nın yere düşmeyle mi yoksa tekme atılması sonucu mu beyin kanaması geçirdiğinin tespitini istiyor. Şalcı, kuzenleri Mervan Kurt ve Ahmet Usal ile 7 Haziran 2012’de İstiklal Caddesi’nde eve doğru yürürken başka bir grupla tartışma yaşadı. Kavga büyümeden dağıldılar ancak olaya sivil polisler de karıştı. Kurt’un ifadesine göre, bir sivil polis sorgusuz sualsiz Şalcı’nın yakasına yapıştı. Darp edilerek gözaltına alındılar. İşkence Taksim Polis Merkezi’nde devam etti. Mobese kameralarına yansıyan olay nedeniyle 4 polis hakkında, 2013’te dava açıldı. Sanık polisler, gençlerin kendilerine saldırdığını söylediler. Şalcı’nın yaralanmasıyla ilgili de “Arbedede yere düştü, kalkıp tekme atmaya çalıştığı için yere yatırıp kelepçe taktık” dediler. Şalcı ise ilk oturumda sanıklardan Erdem Ata’yı teşhis etti: “Yanıma geldiği gibi yumruğu yüzüme vurdu. Yere düştüm. Diğer polisler kelepçe takarken, Erdem Ata tekme atıyordu. Polis akınına uğradık. Ayırmak isteyenlere silah çektiler. ‘Pis Kürtler, teröristler’ diyerek dövüyorlardı. Beyin kanaması geçirdiğime dair raporlarım dosyadadır.” Kurt ise şunları söyledi: O savcı geri döndü KONYA (DHA) Konya’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın programının olduğu gün “Şu hırsızların Allah belasını versin” dediği için Cumhurbaşkanı’nın korumalarının isteği üzerine karakola götürülen Mustafa Ş’yi serbest bıraktığı için geçici olarak Zonguldak’a sürülen Cumhuriyet Savcısı Recep Altun, görevine başladıktan sonra 20 gün izne ayrıldı. Altun izin süresi dolduktan sonra tekrar Konya’daki görevine döndü. Konya Barosu Başkanı Fevzi Kayacan, Altun’un geçen aralık ayında da 16 yaşındaki M.E.A’nın Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği iddiasıyla tutuklanmasına tepki gösterdiği için Zonguldak’a gönderildiğini kamuoyuna duyurmuştu. “Yolda tartıştığımız kişiler yok oldu, polislerin ortasında kaldık. Huzurdaki sanık (Ekrem Ata) Murat’a ayağıyla vurdu. Sonra da bastı. Murat, karakolda da kan kustu, sabaha kadar inledi. Bize en büyük dayak, ayakkabıcı dükkânının yanındaki bir apartmanın girişinde atıldı. Orada kamera olmadığını iyi biliyorlar.” Mahkemenin görevlendirdiği bilirkişi, 20 Mart 2013’te raporunu dosyaya sundu. Olay anına ilişkin görüntüleri inceleyen bilirkişi, Şalcı’nın dövülme anıyla ilgili “Muhtemelen sivil polis olan kırmızı tişörtlü, uzun boylu kirli sakallı şahsın, ani bir hareketle yerde yatmakta olan sahsın kafa bölgesine doğru tekme attığı görülüyor” değerlendirmesini yaptı. Yerde yatan kişinin ayaklarının ani hareketler yaptığına ve sarsıldığına dikkat çeken bilirkişi, “Muhtemelen şahsa darp yapıldığı ayak haraketlerinden anlaşılmaktadır” dedi. Yerdeki kişinin götürülürken yürümekte zorlandığı da kaydedilen raporda, Mobese’nin belli aralıklarla yön değiştirmesi nedeniyle olayın başlangıcının tespit edilemediği bildirildi. Polislerin “basit kasten yaralama”, “hayati tehlike doğuracak şekilde kasten yaralama” suçlarından, 18 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandıkları dava, İstanbul 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nde sürüyor. Davanın 27 Ocak’taki 5. oturumunda, sanık polis Ata ve avukatının baskısıyla, yeni bir bilirkişi raporu alınmasına karar verildi. Mahkeme, gençlerin avukatının, işkence suçundan yargılama yapılması için dosyanın ağır ceza mahkemesine gönderilmesi yönündeki talebini ise gerekçesiz bir şekilde reddetti. Gençlere açılan dava da bu dosya ile birleştirildi. yazının başlığını attırdı. Çanakkale Valiliği 31.12.2014 tarih, 195731018808562 sayılı genelge ile Çanakkale Savaşları için en önemli tarihler olan 18 Mart ve 2425 Nisan’da bölgeye vatandaşların alınmayacağını duyurdu. Bunun Türkçesi şudur: Türkiye Cumhuriyeti’nin önsözü diye kabul edilen Çanakkale zaferinin 100. yılı kutlaması halka yasak! Bu savaşlarda başta İngiltere olmak üzere dönemin küresel aktörleri adına cepheye sürülen Avustralyalıların geçen yıldan kutlamaya başladığı 100. yılı biz nasıl kutlarız diye düşünürken yanıt geldi; yasaklayarak kutlarız! AKP iktidarı ilk yıllarında ulusal bayramları kutlamaktan sıkıldığı için şu gerekçeyi öne sürmüştü: Halktan kopuk, sadece devlet protokolünün kutladığı bu bayramlar anlamsızlaşıyor. Bundan sonra bayramları devlet değil, halk kutlasın. Beklentileri, halkın da bayramlara ilgi göstermeyeceği, usul usul unutulacağıydı. Baktılar ki halk kutlamaktan vazgeçmiyor, bu kez çelenk yasağı getirdiler. O da tutmadı, bakalım yeni ne bulacaklar. Derken 100. yıllar başladı... Kafanın doğal olarak değişmediğini görüyoruz. HHH Aynı döneme karşılık gelen ikinci yasak ise 15 bin metal işçisinin greviydi. Kesesinden veriyormuş gibi aldattığı yardımlar aracılığıyla halkı oy deposu gibi gören iktidar, karşısında hakkını arayan işçiyi görünce yine işin kolayına kaçtı, yasağı seçti. DİSK’e bağlı Birleşik Metalİş Sendikası’nın 22 işyerinde 29 Ocak’ta başlattığı grev, ertesi gün “milli güvenliği bozacağı” gerekçesiyle 2 ay süreyle ertelendi. Gerçek o ki; Türkiye’de grev yapmak fiilen yasak. Önce çalışanlara, “bu işi bulduğuna şükret, bir de zam istiyorsun, bak dışarıda milyonlarca işsiz var” sopası gösteriliyor. Bunu aşıp sendikalaşırlarsa, “ya sendika ya işin” ikilemine sokuluyor. Bunu da aşıp sendikalaşmayı başarırlar, haklarını isterlerse karşılarına “grev yasağı” çıkıyor. AKP iktidarının ilk yıllarında Lastikİş, Kristalİş sendikaları grev kararı almış, yine “milli güvenlik” gerekçesiyle ertelenmişti. Birleşik Metalİş Sendikası’na bağlı işçiler, yasağı fiilen geçersiz kılmak için harekete geçtiler. Doğal bir refleksle, öncelikle AKP binalarına yöneldiler. Devlet kimin elinde oyuncak olmuşsa, elbette oraya yöneleceklerdi. Sendika 19 Şubat’ta 16 işyerinde daha greve gidecekti. Bu gidiş gösteriyor ki, oralarda da milli güvenlik gerekçesiyle yasaklama olacak. Uluslararası kurumların terör örgütü dediği oluşumlarla ilişkiye girmek milli güvenlik sorunu olmuyor, işçilerin hakkını istemesi sorun oluyor. HHH Her iki kararın özünde, bilinçli insanların haklarını aramak için haykırmalarının, ulusal kimliklerini zafer havasında yaşamalarının yasaklanması vardır. Birbirinden çok farklıymış gibi görünen bu iki yasak bir anlamda ulustan kurtuluş savaşıdır. İktidar, yurttaşlık bilinci istemiyor; insan, haklarıyla insandır ilkesine hayır diyor. İktidar, hak aramalar olmasa, yurttaşlık bilinci olmasa ben bu ülkeyi ne güzel idare ederim, diyor. İktidar adeta şunu söylüyor: Bu halk koyun, İstediğiniz yasağı koyun! GÖRÜŞMEYE BAĞRIYANIK DA KATILDI İmralı’ya en kalabalık heyet İstanbul Haber Servisi HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Abdullah Öcalan ile görüşmek üzere 5 kişilik heyetin dün İmralı Adası’na gittiğini açıkladı. Heyette ilk kez Demokratik Özgür Kadın Hareketi’nden Ceylan Bağrıyanık da yer aldı. Demirtaş dün Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan ile partinin Aksaray’daki İstanbul İl Başkanlığı’nda bir araya geldi. Burada gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Demirtaş, bir soru üzerine İmralı heyetinin uzun süre sonra dün adaya gittiği bilgisini vererek “Şu anda adadalar; arkadaşlarımız Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan, İdris Baluken, Hatip Dicle ve Ceylan Bağrıyanık’tan oluşan heyet İmralı Adası’ndalar. Orada durum nedir, hangi aşamaya gelinmiş? Heyetimiz geldikten sonra anCeylan Bağrıyanık cak sizlerle paylaşabiliriz” diye konuştu. Tartışmalı iç güvenlik paketi görüşmelerinin haftaya ertelenmesi hakkında “Önümüzdeki haftaya ertelendi diyorlar ama inşallah sonsuza kadar ertelenir. Bu erteleme hayırlara vesile olur ve bir daha gündeme gelmez diye temenni ediyorum” yorumunu yaptı. Hatip Dicle, görüşmeleri uzunca bir süredir yürüten Buldan, Baluken ve Önder’den oluşan heyete 29 Kasım’da katılmıştı. Dicle ile birlikte heyette yer alması düşünülen Bağrıyanık’ın heyete dahil olması ise iki ay gecikme ile gerçekleşmiş oldu. Çözüm sürecinin başından bu yana İmralı’yı ziyaret eden en kalabalık heyet bu oldu. Böcek davasında ‘dönemin başbakanı’ ifadesinden Erdoğan’ın avukatı rahatsız oldu ‘Onu diyenler Silivri’de’ min başbakanı ifadesi özel bir ifadedir. O ifadeyi kullananlar şimdi Silivri’de. O ifade kullanılmasın” dedi. Duruşmaya sanık polisler, avukatları ve eski Başbakan Danışmanı Mustafa Varank katıldı. Hâkim böceğin bulunduğunun savcılığa neden bildirilmediğini ve yerinden neden alındığını sordu. Varank, “Ben refakatçiyim, ben uzman değilim ama sökülmesi kararını Basri Aktepe verdi, bunu alacağız, dediler. Böce Mahkeme kararıyla göreve iade Yurt Haberleri Servisi Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın bir cenazede yumruklanmasının ardından dönemin Kayseri Emniyet Müdürü Arif Akkale görevden alınmıştı. Akkale, aradan geçen sürede İtalya’da emniyet ataşesi olarak görev yaptı. Mahkeme kararıyla görevine iade edilen Akkale, önceki gün Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü’nde görevine başladı. Kayseri Emniyet Müdürlüğü internet sitesinde de İbrahim Kulular’ın yerine Akkale’nin fotoğrafı kullanıldı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı sırasında çalışma ofisine “böcek” tabir edilen dinleme cihazı konulmasıyla ilgili 13 kişinin yargılandığı davanın ikinci oturumu Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Sanık avukatlarının soru sorarken “dönemin başbakanı” ifadelerini kullanması mahkeme salonunda rahatsızlık yarattı. Erdoğan’ın avukatı Ali Özkaya söz alarak şüpheli avukatlarının “dönemin başbakanı” ifadesini kullanmamaları gerektiğini belirterek, “Döne ‘Başbakan sık kullanmazdı’ ğin bulunduğu ev Başbakan’ın çok sık kullandığı bir yer değildi” yanıtını verdi. “Cinayete tanık olsanız, adli makama bilgi vermez miydiniz. Adli makama haber vermediniz?” sorusu karşısında Varank, “Ben adli makamlara sorumlu değilim. Haber verilip verilmediğini de bilmiyorum” dedi. Bir başka avukat ise “Neden kamera kaydına almadınız, bulunduğunda tutanak düzenlediniz mi” sorusunu sordu. Varank, “Tutanak tutulup tutulmadığını bilmiyorum, kamera kaydına almadık” yanıtını verdi. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear