20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Pazartesi 7 Aralık 2015 EDİTÖR: PINAR YILDIZ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ ‘Sebze meyve’de alarm Büyük ve sonsuz bir savaş… alı yazımda (gazetenin sayfa sayısı azalıyor, artık salı köşesi yok) Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden çıkan ortak karar üzerine, bu kadar büyük bir koalisyon girişiminin gündeminin salt IŞİD’le sınırlı kalacağını düşünemediğimi vurgulamıştım. Olayların akışı, bana, 2004 yılında, ABD’nin gündeme getirdiği “Büyük Ortadoğu Projesi”ni anımsatmıştı. O günden bu yana izleyebildiğim yorumlar, bu projenin yeniden gündeme gelmekte olduğuna ilişkin korkumu daha da güçlendirdi. Şimdi çok büyük kapsamlı, sonu olmayan bir savaşın içine girmeye başladığımızı düşünüyorum. Geçen hafta Birleşmiş Milletler bünyesinde yayımlanan bir terörizm raporu, IŞİD’in Libya’nın Sirte bölgesinde, yaklaşık 3 bin militanıyla, kendine yeni bir üs kurduğuna dikkat çekiyordu. Eğer, IŞİD liderliği Rakka’dan çıkmak zorunda kalırsa, IŞİD’in Libya’daki lideri Al Kahtani’nin deyişiyle, “Akdeniz kıyılarına, dolayısıyla Güney Avrupa’ya yakın, neredeyse sonsuz kaynaklara sahip bir bölgedeki” bu üsse çekilecekmiş. Birçok IŞİD lideri Libya’ya doğru yola çıkmış. Wall Street Journal, Boko Haram’ın saldırılarının Nijerya sınırlarını aşmaya, özellikle Nijer’i tehdit etmeye başladığını, Al Monitor IŞİD’in Yemen’de etkisini artırdığını aktarıyordu. Bu sırada yorumcular, Mısır’ın Sina’da inisiyatifi kaybettiğine, Tunus’un hâlâ risk altında olduğuna dikkat çekiyordu. Cumartesi günü The Times bir ön sayfa haberinin başlığında “IŞİD Afganistan’ı işgal ediyor” diyordu. Özetle, uluslararası medya, yeni koalisyonun terörle mücadele alanının IrakSuriye ile sınırlı olmadığını anlatıyor. Geçen hafta, İngiltere ve Almanya parlamentolarından çıkan kararlarla, NATO’nun koalisyon içindeki göreli ağırlığı artıyordu. Pentagon, Irak’a sayıları 3 bin 500’e kadar yükselebilecek yeni özel güçler göndereceğini (Associated Press), taktiklerini değiştirerek, daha fazla sivilin ölmesi pahasına hava saldırılarını yoğunlaştıracağını (Stars and Stripes) açıklıyordu. Rus savaş uçağının düşürülmesinin ardından, NATO ve ABD karşısından hemen tüm pazarlık gücünü kaybeden Türkiye de İncirlik Hava Üssü’nü ABD dışındaki koalisyon ortaklarına açmayı kabul ediyordu. Bu gelişmelere paralel bir başka tartışmayı da dikkatle izlemek gerekiyor. NeoCon akımın amiral gemisi Weekly Standard’da, Kristol, tam teçhizatlı ve hava destekli 50 bin ABD askerinin karşısında IŞİD’in hiçbir şansı olamaz diyordu. Haklı olabilir, ama esas sorun, Boston Üniversitesi’nden Prof. Andrew J. Bacevich’in ortaya koyduğu gibi: “Peki, ya sonra?” Öyle ya, dünyanın tüm “teröristleri” orada değil. Bir kısmı daha şimdiden Kuzey ve Batı Afrika’da, hatta Ankara, Paris katliamlarının, geçen hafta San Bernardino saldırısının gösterdiği gibi “her yerde”; radikalleşme süreçleri de işlemeye devam ediyor. O soruya üç cevap var. İlk ikisi kısa döneme ilişkin. Birincisi, The Economist’e göre bu savaşı kazanabilmek için, Batı’nın Sünni Arap müttefiklerine gereksinimi var. İkincisi The Times’da Philp Collins, “Suriye’yi bombalamak, IŞİD’i yenmek yetmez, orada kalmak gerekir” diyor, klasik emperyalist dönemin, Manda, Protectora gibi sömürge yönetimlerini anımsatıyordu. Nihayet uzun dönemli bir çözüm olarak, Arap dünyasında, terörizme karşı sivil toplumun güçlendirmesi (bu 2004 BOP projesinin ruhunu oluşturuyordu) öneriliyor. Ancak, bu çözüme Arap dünyasının otoriter yönetimleri sıcak bakmıyor. O zaman da sorun, IŞİD’den sonra, yine Arap dünyasının otoriter yönetimleri olarak karşımıza geliyor. İçine girdiğimiz süreci şöyle tanımlayabiliriz: Giderek sertleşecek uzun bir savaş; çok geniş bir bölgeyi kapsayacak bu savaşta Batı’nın alan hâkimiyeti kazandığı yerlerde işgal, BM meşruiyeti altında Manda, Protectora yönetimleri; giderek Arap dünyasında rejim değişiklikleri. Bu yorumlarımda biraz olsun gerçeklik payı varsa, bu sürecin on yıllarca sürecek büyük bir felaketler dizisi anlamına geleceğinden hiç şüpheniz olmasın. İncirlik’te başlayan yoğunlaşma, Musul’a doğru konuşlanmaya başlayan TSK, AKP Türkiyesi’nin bu savaşın merkezinde olacağını da düşündürüyor. ekonomi 11 Rusya krizi üreticileri adeta çökertti. Sevkıyatlar yarı yarıya düştü. Rusya 2015 yılının başından bu yana 1322 ton meyve ve sebzeyi Türkiye’ye geri gönderdi usya ile yaşanan gerginlik ekonomi alanında derinleşiyor. Rusya özellikle 1 Ocak 2016’dan itibaren başta yaş sebze ve meyve olmak üzere Türkiye’den alınan birçok ürünün alımına yasak getiriyor. Türkiye Ziraatçılar Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin de, Rusya’dan 2015 başından bu yana bin 322 ton meyve ve sebzenin gerekli S R sağlık koşullarını karşılamadığı gerekçesiyle geri çevrildiğini belirterek, “Türk halkı, iç tüketimi artırarak çiftçisine sahip çıkmalı” dedi. Rusya ile Türkiye arasındaki sebze meyve krizinin, hava sahasını ihlal eden Rus uçağı düşürülmeden ilk belirtilerini vermeye başladığını dile getiren Yetkin, “Rusya, ey Sınırda çürüyecek lül ve ekim aylarında önce Türkiye’den ithal edilen 40 ton narı, ardından 4 ton nar ve 20 ton domatesi tehlikeli haşereler bulunduğu gerekçesiyle iade etmişti. Kasımdan önce 20 ton domates, daha sonra 23.5 ton domates iade edilmişti” diye konuştu. Sınırlarda bekletilen TIR’lardaki yaş meyve ve sebzelerin çürümesi halinde üreticinin zarar göreceğini akta ran Yetkin, uçak krizinin başlamasından sonra iade miktarının arttığını, krizin hafife alınmaması gerektiğini dile getirdi. Mersin Yaş Sebze ve Meyve Komisyoncuları Derneği Başkanı Münir Şen, 1 Ocak’tan sonraki tabloyu göremedikleri için üretici, komisyoncu ve ihracatçıların psikolojik ola Yüzde 50 düşüş rak çöktüğünü vurgulayarak, “İhracatçılarımız ciddi anlamda sıkıntılar yaşadılar. Bu üreticilerimizi direkt etkiledi. Bir şekilde çözülmesi gerek. Psikolojik olarak şu an dip seviyedeyiz” dedi. Sevkıyatta yüzde 50’nin üzerinde düşüş yaşandığını ifade eden Şen, sınırda bekleyen TIR’ların endişe verecek boyuta ulaştığını anlattı. l Ekonomi Servisi Irak’tan Libya’ya... IŞİD’den sonra ne? İş insanları Lübnan’dan Rusya ile aracılık istedi LübnanRusya İş Konseyi Başkanı Jacques Sarraf, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Rusya’ya karşı kullandığı sert üsluptan rahatsız olan bir grup Türk iş insanının kendisinden Rus iş insanlarıyla Lübnan’da görüşmek üzere aracılık yapmasını istediğini söyledi. Sputnik’e konuşan Sarraf, “Özel sektör olanlardan büyük zarar gördü ve bu durum Erdoğan’ın siyasi ve askeri eylemlerinin doğrudan sonucudur” dedi. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear