25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cuma 4 Aralık 2015 KULTUR Ankara yaralılarına destek için tiyatro Aralarında Craft, D22, Dostlar Tiyatrosu, Emek Sahnesi, Galata Perform, GRİ Sahne, İkinciKat, Kumbaracı50, Moda Sahnesi ve DestAr Tiyatro’nun da bulunduğu 21 tiyatro bu ay 10 Ekim Dayanışması’na katkı için bir oyun oynayacak. Elde edilecek gelir 10 Ekim Ankara katliamında yaralanıp, tedavisi süren kişilere ve yakınlarına aktarılacak. (10ekimdayanisma@gmail.com) EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 17 RÜZGÂRIN HATIRALARI FİLMİNİN YÖNETMENİ ÖZCAN ALPER: ‘Haklı haksız ortada’ Antalya Film Festivali’nde ‘Rüzgarın Hatıraları’ filminin galası yapılan yönetmen Özcan Alper, Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması konusunda “Haklı haksız ortada” dedi ter rejimler başarılı olamıyorlar, zaten kimin haklı kimin haksız olduğu da ortada.” netmeni Can Dündar ile Ankalk filmi ‘Sonbahar’ ile pek ra Temsilcisi Erdem Gül işleçok ödül toplayan Özcan rini yaptıkları için tutuklular. Alper’in 52. UluslararaFilmde karakterlerden üç kez sı Antalya Film Festivali’nin kapı eşiğinde ‘Söylenecek çok hem ulusal hem uluslararaşey var, ama susuyoruz’ anlası bölümünde yarışan ‘RüzgaCEREN mına gelen ‘Yok bir şey’ cümrın Hatıraları’ filminin galaÇIPLAK lesini duyuyoruz. Peki bugüsı önceki gece Antalya’da yane baktığımızda ‘Yok bir şey’ pıldı. Gösterim sonrası yödiyebilir miyiz?” sorusunu yönelttik. netmen Özcan Alper ile filmde rol Alper, şöyle yanıtladı ve salondan alalan oyuncular Onur Saylak, Sofya Khandamirova, Mustafa Uğurlu, Eb kış aldı: “Can Dündar meselesi açık bir mesele. Her zaman otoriter rejimru Özkan, Murat Daltaban, Mendeler entelektüelleri susturmaya çalıres Samancılar ve Tuba Büyüküstün ile film ekibi seyirciyle buluştu. şırlar ama gördüğünüz gibi hâlâ filmler çekilmeye, kitaplar yazılmaya de‘Susmak yok!’ vam ediyor, demek ki otoriFilm, II. Dünya Savaşı’nın son günlerinde, muhalif şair ve ressam Aram’ın Türkiye’den kaçmak zorunda kalmasını işliyor. Tan gazetesi ile Cumhuriyet gazetesine de minik bir rol verilen filmde, gazetecilerin şüpheli ölümü, Tan gazetesi matbaasının basılması da geçiyor. Özcan Alper’e, filmin bu noktasından yola çıkarak, “Şu günlerde gazetemiz Genel Yayın Yö Amy Winehouse İ Alper, toplumsal olarak travmalara uzak olmadığımızı belirterek, “Bu nedenle Türkiye’deki yönetmenlerin hayal gücünü fazla kullanmasına gerek yok çünkü gerçekliğe bile yetişemiyoruz” diye konuştu. Filmin tanıklıktan çok bireysel olarak hatırlamaya ve yüzleşmeye dönük olduğunu vurgulayarak, “Toplumsal travmalara sinema aracılığıyla bellek yaratmaya çalışmak ya da hesaplaşmak için değil, başka bir gelecek kurmak için bu filmi çektim” ifadelerini kullandı. Alper, ‘Sanatta da slogan atılır’ slogan atmak ya da bağırmanın sadece sokakta olmadığını sanatın kendisinin de bir mücadele etmek, hatta bağırmak olduğunu vurgulayarak sözlerine son verdi. l ANTALYA Amy ‘en iyi’ belgesel adayı 20’nin üzerinde uluslararası adayın başvurduğu En İyi Belgesel Oscar Ödülleri’nde 15 yapımlık son aday listesi belirlendi. Amerikan Sahne ve Görüntü Sanatları Akademisi (AMPAS) tarafından belirlenen listede, Michael Moore imzalı ‘Şimdi Nereyi İşgal Ediyoruz?’ ve son ayların gündem ve tartışma yaratan, Amy Winehouse konulu ‘Amy’ belgeseli ile Pakistan’da Taliban saldırısından canlı kurtularak Nobel Barış Ödülü’ne değer görülen Malala Yousafzai üzerine çekilmiş ‘Bana Malala Adını Verdi’ belgeseli de bulunuyor. Bilgi: www.oscars.org l Kültür Servisi 1 PEN’den Dündar ve Gül’e destek Dünya Yazarlar Birliği (PEN), Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutukluluğuna yönelik derin kaygılarını dile getirerek, haklarındaki tüm suçların düşürülmesi gerektiğine inandıkları gazetecilerin “koşulsuz ve derhal salıverilmeleri” çağrısını yaptı. PEN yönetimi sosyal medyada Cumhuriyet Gazetesi ile, Dündar ve PEN Türkiye Merkezi’nin @candundaradasi, @ cumhuriyetgzt ve @penturkeycenter ile #CanDündarYalnızDeğildir şeklindeki hashtag ile Twitter adreslerini de ya Özcan Alper Yazıcıoğlu’na İŞTİSAN desteği ŞTİSAN (İstanbul Şehir Tiyatrosu Sanatçıları Derneği), kurumun yönetimini tiyatroculardan alıp bürokratlara veren yönetmeliği değiştiremediği için bu ayın sonunda ekibiyle istifa edeceğini açıklayan Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Erhan Yazıcıoğlu’na destek çıktı. İŞTİŞAN’ın dayanışma metninde kısaca şu ifadelere yer verildi: “...Sayın Yazıcıoğlu’nun istifa kararını eleştirmek isteyen Tiyatro Müdürü oldukça talihsiz bir telefon mesajıyla konuya dahil olmuştur. Uzman cerrahın girmesi gereken ameliyata, hevesli bir ilaç mümessilinin girmesi halinde, mesleğin temel ve hayati prensiplerinde hatanın kaçınılmaz olacağını yıllardır söylüyoruz. Bir kez daha kararlılıkla yineliyoruz ki, TİYATROYU TİYATROCULAR YÖNETİR!” yımlayarak, konuya ilişkin dünya çapındaki desteklerin görünür kılınması çağrısını da duyurdu. Dündar’ın kampanyanın yayıldığı her ülkedeki ‘Onursal Üye’ olarak düşünülmesi tavsiyesinde bulunan PEN ayrıca, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın da elektronik ve gerçek iletişim adreslerini vererek, Dündar ve Gül’ün salıverilmesi için başvuru mektupları gönderilmesi vurgusunda bulundu. Bilgi ve katılım için: ann. harrison@peninternational.org İ Haftanın öteki filmleri ‘Sarmaşık’ 010’daki ilk filmi “Gişe Memuru”yla ilgimizi çokça çekmiş Tolga Karaçelik’in yine yazıp yönettiği ikinci filmi “Sarmaşık”, Mısır’dan Angola’ya giderken armatörünün iflasıyla demirlenerek Mısır açıklarındaki sularda günlerce beklemeye koyulan, pasaportlarına el konmuş kaptanla mürettebat arasındaki anlaşmazlıklar ve iktidar mücadelesi üstüne gelişiyor ve giderek kolektif bir paranoya durumu bir sarmaşık misali tüm gemiyi sarıyor. Edebi göndermelere yer verip psikolojik gerilim öğesini de anlatımına ustaca yediren Karaçelik’e AdanaAltın Koza’da ‘En İyi Yönetmen’ ödülünü kazandıran ve farklı yorumlara açık bir finalle noktalanan “Sarmaşık”, ülkemizin olumsuz hal ve gidişine dair bir alegori olarak izlenebilecek, değil haftanın, mevsimin önemli yerli filmlerinden biri. Adana’da ‘En İyi Erkek Oyuncu’ seçilen başroldeki Nadir Sarıbacak’a dikkat! Asi gençlik sembolü: ntalya Film Festivali’nin sonuna yaklaştığımız şu günlerde sinemalarda gösterime giren filmler arasında dikkati çeken “Life”, 1955’te daha 24’ündeyken arabasıyla yaptığı kaza sonucundaki (intiharımsı) ölümü ve sadece 3 filmiyle efsaneleşerek sinema tarihine geçmiş, 20. yy. popüler kültürünün idollerinden James Dean’in (19311955) kısa yaşamını konu edinen, dokunaklı bir biyografik film denemesi. 2 A James Dean Fayadh’a özgürlük için buluşma Büyük Hollywood efsanesi James Dean’i anlatan “Life” gösterimde anat örgütleri, ölüme mahkum edilen, Suudi Arabistan’da yaşayan Filistin asıllı şair, küratör Ashraf Fayadh için bir araya geliyor. Birçok sanatçı, yazar ve demokratik kitle örgütü temsilcisi, IAA/AIAP Dünya Başkanı Bedri Baykam’ın çağrısıyla bir araya gelerek, konu hakkındaki duyarlıkları paylaşacaklar. AICA Eleştirmenler Derneği Türkiye Başkanı Evrim Altuğ, PEN Yazarlar Derneği Başkanı Zeynep Oral, Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı Mustafa Köz, Sanatçılar Girişimi sözcüleri Ataol Behramoğlu ve Orhan Aydın, TOBAVFIA Başkanı Tamer Levent, Nâzım Hikmet KültürSanat Vakfı Başkanı Rutkay Aziz, İŞTİSAN Başkanı Levent Üzümcü ve SODEV Başkanı Erol Kızılelma başta olmak üzere, birçok demokratik kitle örgütü ve aydınsanatçı bir araya gelecek ve bu konuda gerek Türkiye gerek Suudi Arabistan üzerinden hızla bugüne kadar yapılan ve yapılacak hamleleri kamuoyuyla paylaşacak. l Kültür Servisi Genç kızların sevgilisi S önetmen Selçuk Aydemir, oyunY cu Ahmet Kural ve Murat Cemcir üçlüsünün, kaba güldürüye yelken ‘Düğün Dernek 2: Sünnet’ açan, popüler kültür referanslarına da yer veren, şamatacı bir mizah anlayışının ürünü olan “Düğün Dernek”le 2 yıl önce yakaladığı gişe başarısını sürdürmeye niyetlendikleri yeni filmleri de bugün gösterime giriyor. Tv’deki “İşler Güçler” dizisiyle de hayranlarını arttıran A.KuralM.Cemcir ikilisi yine kaba saba ama özgün de olabilen komedyenlik becerilerini bol bol sergiliyor “Düğün Dernek 2: Sünnet”te. 1950’li yılların başında tiyatro sahnesinde başladığı oyunculuğunu (Samuel Fuller’ın “Fixed Bayonets”, Douglas Sirk’in “Has Anybody Seen my Gal?”, Michael Curtiz’in “Trouble Along the Way” gibi filmlerindeki) küçük rollerle sinemada sürdüren ve Elia Kazan’ın “East of EdenCennet Yolu”, Nicholas Ray’in “Rebel without a CauseAsi Gençlik”, George Stevens’in “GiantDevlerin Aşkı” gibi başyapıtlarındaki unutulmaz performanslarıyla ünlenen, genç kızların sevgilisi Jimmy, Hollywood’un en büyük star mitoslarından birini oluşturmuş, yakışıklılığı, hali tavrı, hep karşıt ve dikbaşlı duruşuyla 1950’lerin asi gençlik sembolüne dönüşmüştü yarım yüzyıl kadar önce. Quaker mezhebine mensup halasıyla eniştesinin Indiana’daki çiftliğinde büyüdükten sonra New York’un yolunu tutmuş Jimmy’nin star olmazdan önceki deli dolu takıldığı Los Angeles’taki gençlik günlerinin ele alındığı “Life”ı, fotoğrafçılığı ve çektiği çok sayıdaki müzik klipleriyle tanındıktan sonra 2007’de ilk uzun metrajı “Kontrol”la sinemacı kariyerini başlatan Hollandalı Anton Corbijn yönetmiş. Daha sonra George Clooney’yle “Centilmen”le (2010), gerilimli casusluk seüveni “İnsan Avı”nı (2013) imzalayan yönetmen Corbijn, tıpkı Joy Division grubunun ansızın intihar eden genç solisti Ian Curtis’in dramatik hikâyesini siyahbeyaz anlattığı “Kontrol”daki gibi yine biyografik takılmayı yeğlemiş “Life”da da. Jimmy’deki cevheri görüp keşfederek onunla arkadaş olan New Yorklu foto muhabiri Dennis Stock’un (Robert Pattinson) rica minnet üstelemesiyle şahane, siyah beyaz fotoğraflarını çekip dönemin en popüler ve parlak dergisi Life’da yayımlatması sürecini eksen alan filmde, Jimmy’nin hiç hazzetmediği o kırmızı halılı, çok gösterişli, malum Hollywood galaları da gırla. Nicholas Ray, Elia Kazan gibi namlı yönetmenlerle Hollywood’un tarihine 193040’lar boyunca ürettiği toplumsal dramlar, polisiye başyapıtlarıyla büyük bir aile şirketi olarak damgasını vurmuş, en kudretli yapımevi olan Warner Bros’un patronu Jack Warner (Ben Hollywood galası gırla Kingsley çok iyi canlandırıyor bu dediğim dedikçi, efsanevi yapımcıyı) gibi büyük yapımcıların da boy gösterdiği “Life”, sonuçta konusu bir yana, alışılmış biyografik film ve yerli yerinde kullanılmış dönem filmi klişeleri, 1950’li yılları yansıtan başarılı dekor kostümleri, kadın kameraman Charlotte Bruus Christensen’in görüntüleri, Owen Pallett imzalı nostaljik müzikleri ve nispeten başarılı sayılacak oyuncu kadrosuyla ilgiyle izleniyor. Hımbıl ve yeteneksiz Ama körkütük âşık olduğu, İtalyan asıllı oyuncu Pier Angeli tarafından terk edilmeyi pek hazmedememiş Jimmy rolü için seçilmiş, hımbıl ve yeteneksiz Dane DeHaan’ın hem fiziksel benzerlik hem de oyunculuk bakımından bana yetersiz geldiği filmi, sorumsuz, sevgisiz bir koca ve baba olan ama çektiği Jimmy fotolarıyla isim yaparak sonradan saygın bir Magnum fotoğrafçısı olacak Dennis Stock rolündeki R. Pattinson sürüklüyor. edinci Sanat’ın en büyük seY naristlerinden biri(!) sayılagelen Shakespeare’in sinemaya en çok ‘Macbeth’ uyarlanan eserlerinden Macbeth’in, yönetmen Justin Kurzel’in imzasını taşıyan ve özellikle görüntü, renk, dekor, ses öğeleriyle etkileyici kılınmış, şiddetle vahşetten geçilmeyen, kanlı, ürkünç savaş sahneleriyle bezenmiş, İngiliz yapımı bu yeni versiyonunda, İskoçya kralı Duncan’ın (David Thewlis) tahtına 3 cadının kehanetiyle göz diken komutan Macbeth’i Michael Fassbender, hırslı karısı Leydi Macbeth’i Marion Cotillard oynuyor. Kurosawa’yla Welles uyarlamalarının ve Polanski’nin yıllar önceki sarsıcı “Kanlı Saltanat”ının yanında oldukça sönük kalsa da izlenebilir bir düzey tutturduğu söylenebilir yönetmen Kurzel’in. ew Jersey’de yıllarca partneri N Dane’le (Michael Shannon) birlikte suçlu kovalamış kadın polis Laura (Julianne Moore), voleybol oynarken tanışıp tutulduğu Stacie (Ellen Page) adındaki genç kızla beraber yaşayacağı, bahçeli bir ev tutup yuva kurmak hayalini gerçekleştirince lezbiyen olduğu sırrını da açık eder. Eşcinsellere eşitlik mücadelesi mendil ıslatan, bildik klişelere uygun şekilde, 1,5 saatlik ağla(t)ma terapisi gibi bir dram halinde seyrederek iyi hissettiren bir finale bağlanan bu film, öncelikle bir yakınını kanserden kaybetmişleri derinden etkileyen, çok dokunaklı bir eşitlik, dayanışma ve cesaret hikâyesi. Ağla(t)ma terapisi Julianne Moore’a dikkat Julianne Moore ve Ellen Page lik, adalet ve medeni haklar mücadelesini Peter Sollett’in yönetmenliğinde perdeye taşıyan “FreeheldAşka Özgürlük”, orta yaşlı Laura’yla genç Stacie çiftinin, 2002’den 2006’ya dek gerçekten yaşanmış hikâyesine dayanıyor. Yüksek duygusallık dozunun gözyaşlarına engel olamadığı seyircisine yer yer Ancak Laura’ya ciğerinde son evresine gelmiş ölümcül bir kanser tanısı konunca, emeklilik tazminatının hayat arkadaşı Stacie’ye verilmesi isteği yetkililerce reddedilir. Eşcinsel ve Yahudi bir avukatın (Steve Carrell) başını çektiği, basının da dahil olduğu, büyük bir dayanışma kampanyasıyla sonuçta yetkililerin de kabullenmek zorunda kaldıkları bir eşit Sonundaki arka jenerikten, 2013’de New Jersey’deki eşcinsel evliliklerin artık resmen onandığını da öğrendiğimiz, San Sebastian Festivali’nde ‘En İyi Film’ ödülüne layık bulunmuş “Aşka Özgürlük”te yılların Julianne Moore’u, şapka çıkarılası, görülesi Oscar’lık bir oyun çıkarıyor, ölüm döşeğindeyken terfi eden, kanserli polis rolünde. Steve Carrell de yardımcı erkek Oscar’ına aday gösterilebilir şimdiden. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear