20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 12 Aralık 2015 yorum TASARIM: SERPİL ÜNAY 18 Oğulcuk abacığın oğulcuğu konuşmuş. B Kargocuk gemiciği varmış. Gemicik tankçığı inşa ediyormuş. Restorancıklar işletiyormuş. Dayıcıkları ile de ortak şirketçiği bulunuyormuş. Çocukcağızın dikkati dağılıyormuş, o yüzden yurtdışına çıkmış! Ne çekti şu çocukcağız ya... Yakılan camiler ve savaşın etiği iyarbakır’ın 5 asırlık tarihi mekânlarının kurşunlarla delik deşik edilmesini hüzünle izliyoruz. Bu mekânların korunması için yaptığı basın toplantısından sonra Tahir Elçi’nin öldürülmesi ise tam bir dram. Ne Türkiye ne de Diyarbakır böyle bir manzarayı hak ediyor. Ayakları kurşunlarla delinmiş Dört Ayaklı Minare, kapısı yanmış, içi harap olmuş Fatihpaşa Camii, tam anlamıyla “tarih soykırımı” manzarası. Ve unutmayın, soykırım, zamanaşımı olmayan bir insanlık suçu. 70 milyon insanın hayatına mal olan 2. Dünya Savaşı’nda, her iki taraf birbirinin şehirlerine her gece bomba yağdırdı. Her yer harap oldu. Ama İngilizlerle Almanlar, üstü kapalı bir anlaşma yaptı. Ünlü astrofizikçi Stephen Hawking’in “Benim Kısa Tarihim” kitabında yazdığı gibi, İngilizler ve Almanlar birbirlerinin ikişer kentini bombalamadılar. Almanlar üniversite şehirleri Oxford ve Cambrigde’den, İngilizler de Almanya’nın Heilderberg ve Gottingen kentinden uzak durdular. Her biri birer açık hava müzesi olan 4 şehir, bu anlaşmayla yıkılmaktan kurtuldu. 70 milyon insanın öldüğü, böyle vahşi bir savaşta bile, iki taraftan “kafaları çalışan” bazı insanlar, böyle zımni bir anlaşmayı savaş sonuna kadar uyguladılar. Böyle vahşi bir savaş yaşanırken gösterilen özen, 2015’te Diyarbakır’da niye gösterilmez? Sur’un dar sokaklarında hendek kazıp kendilerine camileri siper alanları yönlendirenler içinde Diyarbakır’a acıyan kimse yok mudur? Ya da işi hendek boyutuna tırmandırmanın böyle bir sonucu açığa çıkınca, “Yahu durun, 5 asırlık eserler mahvoluyor” diyecek bir “akıl” çıkmaz mı? Hendek kazarak elde edilecek hangi kazanımlar, Diyarbakır’ın tarihi eserlerini geri getirebilir. Ya da bu tür bir direniş ne kadar uzun sürse de Tahir Elçi’nin yeniden yaşama dönmesi mümkün müdür? Afganistan’da Taliban, topla antik heykelleri yıktığında herkes tepki gösterdi. Günümüzde IŞİD’in Suriye ve Irak’taki mirası tek tek yok etmesine herkes tepki gösteriyor. Ancak görüyoruz ki, aynı tepki maalesef Diyarbakır’ın tarihi mekânlarından esirgeniyor. Ey HDP’nin eşbaşkanı Selahattin Demirtaş. Ey eski Belediye Başkanı Osman Baydemir. Ey Leyla Zana? Ey AKP milletvekilleri. Ey Diyarbakır’ın da valiliğini yapan İçişleri Bakanı Efkan Ala. Ey “Diyarbakır benim huzur bulduğum yerdir” diyen Başbakan Davutoğlu. Niye çıkıp bu soykırıma karşı çıkmıyorsunuz. Siz karşı çıkmazsanız, kim karşı çıkacak buna! Hepimiz, bu tarihi eserlerin birer birer yok edildiğini görüp öylece seyredecek miyiz? Ve böylece, seyrede seyrede bu soykırımın suç ortağı konumunda mı kalacağız Lütfen bizi, bu suça ortak ettirmeyin. Orada yaşananları bu noktaya getirenlerin utancına bizi bulaştırmayın. İlerde, Diyarbakır’ın sokaklarında gezen torunlarımız, “Burada 550 yıllık bir camii vardı, hendek savaşlarında yok oldu, 77 milyon da seyretti” demesin. Bu utanç hepimizin... Devletin sol yanı nerji Sempozyumu’nda Prof. Dr. Filiz Zabcı, devletin kamu yararını gerçekleştiren bir kurum olma sorumluluğundan “özelleştirme” gibi uygulamalarla uzaklaştığını vurguladı. Batı’da devlet ve kamu arasındaki ayrıma bakıldığında; kamusallığın “devletten ayrı, hesap soran, devleti denetleyen bir halk inisiyatifi” olduğunu söyledi. Zabcı, “savunmacı kamusallık” hareketini aşan “kurucu”, “bilgi edinme ve bilgiyi ortak iradeye çevirmeye doğru ilerleyen farklı bir kamusallığa” doğru gidilmesi gerektiğine vurgu yaptı: “Bilgiyi kurucu bir iradeye doğru çevirmeye doğru gidiyoruz. Devletin sol yanını güçlendirmek çok önemli. Farklı bir kamusallık derken, Cumhuriyet değerlerini içeren, kamusal ve yurttaşlık etiğinin içinde yer aldığı bir Cumhuriyeti hayal ederek, aynı zamanda kurucu niteliğinde olan, daha eşitlikçi, daha özgürlükçü bir yönde ortak iradeyi nasıl devreye sokabiliriz? Sorun burada.” Emperyalist küreselleşme, savaş, kan, yoksulluk ve gericilik üretti. İnsanlığın bu sonucu yazgı gibi kabul edemeyeceği artık çok açık ortada... D Şiire düşmanlık ehçet Aysan Şiir Ödülü’nü kazanan Alper Beşe’yle tanıştık. Işıl ışıl gözlerinde genç bir şairin doğmakta olduğunu gördük. Tören konuşmasında üzerinde durduğu “postmodernizmin şiire düşman olduğu” düşüncesini açmasını istedik. Şöyle dedi: “Biçimleri dejenere ederek varılacak yer; savruk, örgütsüz, bilinçsiz, köleleştiğinin farkında olmadan tüketim bağımlısına dönüşen bir insanlıktır. Bunun önündeki en önemli engel genel olarak sanat, özelde şiir benim için. Şiir insanlığın son kalesidir bu anlamda. İnsanlık kavramını yok etmeye, robotlar üretmeye çalışan bir görüşün şiiri görünmez kılmaya çalıştığını düşünüyorum. Bunun yollarından biri ‘çoksatar’ların icadıdır. Bir diğer yöntem, radyotelevizyongazete kanalıyla başlayıp sosyal medyaya sıçrayan şiirin tüketim nesnesine dönüştürülmesidir.” B E demir lady” Tansu Çiller’in yolundan gidiyor. Çalışma bakanı olur olmaz, “kamu personeli reformu” için kolları sıvadı. Soylu’nun ağzında sakladığı bakla, memurların iş güvencesini ellerinden almak! Her gün televizyonlara çıkan “anayasa profesörü” Burhan Kuzu’nun ballandırdığı “yeni anayasa”ya bir katkı da Soylu yapacak. Anayasanın 128. maddesinde, “kamu hizmetlerinin gerektirdiği aslî ve sürekli görevlerin memurlar eliyle görüldüğü” belirtiliyor ya, halife sultanlık getirilirken bir küçücük değişikli de bu maddede yapılacak. enel başkanı olduğu DP’den tasfiye edilinG ce ince bir bel hareketi ile AKP’ye geçen Süleyman Soylu, geçmişte gözdesi olduğu “Türk Memurların gözü aydın olsun! dır unuttunuz. Parti bayrağımızdaki sonuncu ok devrimciliktir. Örneğin, 81 yıl önce bugün verilen kadına seçme seçilme hakkı bir devrimdir. Benden önce hiçbir kadının konuşmaması üzücü bir durumdur. 19 bin üyesi olan bir ilçede bu salonun dolmaması partinin içine düştüğü umutsuzluğun göstergesidir. Umutsuzluğun giderilmesi doğru ideolojik tutumla aşılır. Bu tutum da Mustafa Kemal’in ışıklı yoludur.” HP üyesi Mahmut Aslan, CHP Çankaya C ilçe kongresinde konuştu: “CHP devrimci bir partidir ve sizler bunu yıllar Devrimci parti KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] Orhan Erİnç Akın Atalay 12 ARALIK 2015 SAYI: 32938 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörleri Hakan Çankaya Deniz Tufan Rezervasyon ve Planlama Koordinatörü Bülent Gürel Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Pınar Ersoy Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.38 05.21 05.42 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 07.12 12.04 14.22 06.53 11.49 14.10 07.12 12.12 14.37 Akşam 16.45 16.32 17.00 Yatsı 18.1 1 17.57 18.22 Çapa giderse, geri dönemez Çapa’daki İstanbul Tıp Fakültesi üyeleri hastane binasının yerinde yenilenmesini istedi ürkiye’nin iki dev hastanesi, Çapa’daki İstanbul Üniversitesi (İÜ) Tıp Fakültesi (İTF) ile Cerrahpaşa Tıp Fakültesi (CTF) hastanelerinin fiziksel altyapı olarak yetersiz kaldığı, depreme dayanıksız olduğu, hasta ve çalışan güvenliği açısından ciddi riskler taşıdığı gerekçeleriyle yıkılıp yeniden yapılacağı konuşuluyor. İddialara göre, CTF binawsı yeSİBEL BAHÇETEPE rinde yıkılıp yapılacak. Çapa ise Sultangazi’de Sağlık Bakanlığı tarafından yapılmakta olan devlet hastanesi binasına taşınacak. 10 gün kadar önce Diş Hekimliği Fakültesi Dekanlığı’nın Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi Anabilim Dalı’na gönderdiği taşınılacak adresi doğrular nitelikteki yazı tartışmayı yeniden gündeme getirdi. Çapa ve Cerrahpaşa hastaneleri ile ilgili bir grup akademisyen bir araya gelerek gazetemize değerlendirmelerde bulundu. İÜ Demokratik Üniversite Girişim adına açıklama yapan Prof. Dr. Raşit Tükel, söz konusu yazıda Sultangazi Belediyesi ile yapılan görüşmelerden söz edildiğini belirterek, “İTF hastanesinin oraya taşınması demek, Sağlık Bakanlığı ile İÜ arasında bir protokol yapılması anlamına gelir. Protokol yapıldığında İTF hastanesi, Sağlık Bakanlığı’nın tâbi olduğu mevzuata uy T Fakülte yok olur Beyzade Sayın Huri Özdoğan Raşit Tükel Rukiye Eker Taner Gören İÜ Tıp Fakültesi Kardiyoloji Prof. Dr. Taner Gören: TF, bütün Türkiye tıbbının kaynağı olan bir fakülte. Bütün dünya ülkelerine baktığımızda ülkeler kendi öz değerlerini korumak, onların yok olmasını engellemek için inanılmaz çaba sarf ederken biz böyle bir kurumu yok etme noktasına geldik. Tıp fakültesinin bu şekilde taşınması, İTF’nin yok olması anlamına gelir. Bu durumdan hem nitelikli hekimlik uygulamaları, hem de hekimler ve uzmanların yetiştirildiği tıp eğitimi ciddi olarak etkilenecek. Tüm zorluklara hazırız Akademisyenler, Çapa’daki İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Sultangazi’ye taşınacağı iddialarına tepki gösterdi. Tükel: Bağımsızlık gider gun olarak işletilmeye başlıyor ve Kamu Hastaneleri Birliği’ne dahil oluyor” diyor. Bu durumda üniversitenin özerk yapısını yitireceğini vurgulayan Tükel, İTF hastanesinin bakanlıkça atanan başhekim tarafından yönetileceğini, yönetici görevlendirmelerin de Kamu Hastaneleri Birliği mevzuatı çerçevesinde yapılacağını belirtiyor. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin de binası yıkıldığında geri döneceği belirtilerek taşındığını ancak yıllardır bunun gerçekleşmediğini anımsatan Tükel, “Eğer İTF taşınırsa, Çapa’ya geri döneceğimizi düşünmüyoruz” diyor. İTF’nin de CTF’nin de yıkılıp yerinde yapılması gerektiği görüşünde olduklarını kaydeden Tükel, şöyle devam ediyor: “Yerinde yapılanma sürecinde CTF ve İTF’nin işbirliği içinde, gerekirse mekânlarını ortak kullanarak, gerekirse prefabrik binalarla hizmet vererek faaliyetlerini sürdürmesinden yanayız. İTF Çapa’dan gittiğinde, buraların kimler tarafından, ne için kullanılacağı da belirsiz. CTF 170 dönüm, İTF ise 110 dönüm alan üzerine kurulu. Taşınma durumunda çok değerli olan bu alanların rant amacıyla kullanılması riski gündeme geliyor. Geçen aylarda, 120 İTF öğretim üyesi, hastanelerimizin taşınmasıyla ilgili konuları konuşmak üzere Akademik Kurul toplanması talebimizi birer dilekçeyle Dekanlığa ilettik, ancak bir yanıt alamadık. Üniversitenin geleceğine ilişkin önemli kararlar, üniversite öğretim görevlileri, öğrencileri ve çalışanları ile görüşülmeden alınıyor.” İTF Çocuk Hastalıkları Bölümü’nden Prof. Dr. Rukiye Eker ise akademisyenlerin ve öğrencilerin geleceklerinden endişeli olduğunu belirterek “İTF’nin Sultangazi Hastanesi ile birleştirilmesi niyetinin olduğunu düşünüyorum. Böyle olursa üniversite özerk ve bağımsız yapısını kaybeder” diyor. CTF İç Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Prof. Dr. Huri Özdoğan: Üniversite hastanelerimizin akıbeti konusunda ciddi endişelerimiz ve kaygılarımız var. Böylesi önemli bir kararlarda akademisyenlerin bilgilendirilmesi, görüşlerinin alınması gerekir. Çözüm önerileri birlikte oluşturulabilir. İÜ Öğretim üyeleri bir zorluk varsa bunu göğüslemeye hazır. Eker: İyi niyetli değil Tıp eğitimi etkilenir İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu’ndan Beyzade Sayın: Tıp fakülteleri sadece hasta bakılan yerler değildir. Bu fakültelerde eğitim ve öğretim de veriliyor. Hastanelerin taşınması tıp fakültelerinin eğitim ve öğretim ayağının yok olacağı ortamı da hazırlar. Entegre eğitim sekteye uğrar. C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear