20 Mayıs 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumartesi 12 Aralık 2015 haber EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: SERPİL ÜNAY 12 KONUK YAZAR PELİN BATU u sabah uyandığımda yüzümde büyük bir tebessüm vardı çünkü en son 15 gün önce adliyede gördüğüm Can ve Erdem gibi gülümsemek istiyordum. Haklılığın verdiği güç ile gülümsemek, çocuksu bir masumiyet ile gülümsemek, Can gibi, Erdem gibi cesurca gülümsemek... Belki o yüzden sabahın ilk ışığında Sami Bey’in numarası telefonumda belirince gayri ihtiyari bir “buongiorno” çıkıveriyor ağzımdan. Annem Gina Lollobrigida edasıyla kime günaydın diyorsun diye soruyor. “Sami Bey” diyorum, yıllardır kardeşim ve eşiyle çalışmış, sıkı muhalif ama daha da önemlisi, Çarşılı Sami Bey. Annem “bu ne laubalilik” diye homurdanadursun, evden fırlıyorum. Saat 8.44’te Silivri Ceza İnfaz Kurumları Kampusu’nun önündeyiz. Nereye gideceğimizi bilmeden girip infaz yerine yöneliyoruz. İn cin top oynuyor. Kapıdaki genç jandarma, kuşkulu gözlerle bize bakıp, “Nereye?” diyor. Sami Bey, “Nöbete” diye cevap veriyor. İşte o an, o paha biçilmez ifadenin fotoğrafını yakalayabilmiş olmayı çok isterdim. Akabinde yapıştırılan, “Ne nöbeti abi” suali de cabası... Gerisin geriye girişe yönlendiriliyoruz. Birisi benim, birisi de tuğla gibi “The Impossible Will Take a While: Perseverence and Hope in Troubled Times” (İmkânsız Biraz Vakit Alacak: Sıkıntılı Zamanlarda Sebat ve Umut) adlı kitabım için iki tane plastik iskemle çekiyorum ve nöbet başlıyor. Yanıma ilk gelen ürkek ve utangaç bir sokak köpeği oluyor. Sonradan adının Vişne olduğunu öğrendiğim bu hanımefendi beni öyle sevecen bir şekilde karşılıyor ki daha birinci dakikadan itibaren çarpan Sibirya soğuğu dağılmış oluyor. Aklıma Can’ın çok sevdiği köpeği Tarçın geliyor. Kim bilir ne özlüyordur babasını. Tek kişilik beton hücrenin içindeyken ne eksikliğini hissediyordur insan, bir köpeğin karşılıksız, sonsuz sevgisinin... Gözlerim dolmaya başladığı anda cezaevinin yanı başındaki okulun zili beni kendime getiriyor: İroniye bakınız ki semalarda “Benim güzel memleketim” melodisi yankılanırken, namütenahi bir insan seli akmaya başlıyor. Bir nöbetin güncesi Tabii içeride 10 bine yakın tutuklu olunca, ziyaretçi akını bitmiyor. Kapasite dolmuş, Can ve Erdem gibi tehlikeli “teröristler” tek kişilik hücrelere tıkılmışken, pek çok mahkum ve tutuklu üst üste, alt alta idare etmeye çalışıyor. Haliyle, cezaevinin otoparkı da AVM’lerimizi aratmıyor. Zaten cezaevlerinin ve AVM’lerin mahşeri kalabalıklara ev sahipliği yapıyor olması yeterince manidar değil mi? Şairin dediği gibi, insanlar geliyor, insanlar gidiyor. Ülkemizin dört bir tarafında kırılıp, kırdırılıp paramparça ediliyoruz, arsız ve vasıfsız insanların elinde fena halde sınanıyoruz. Değerli yalnızlık bu olsa gerek, tutunacak, tutulacak pek bir şeyimiz kalmadı sanki. Kimimiz içeride, kimimiz dışarıda, umudumuzu yitirmemeye çalışıyoruz. Hem umut hiç biter mi? O pek meraklı Pandora’nın kötülükler kutusunda da bile direnmeyi başarmış umut, şimdi mi yılacak? Umudu sadece türlü uyuşturucularla pasifize edilmişlerin himayesine mi bırakacağız? Hayır, umut ederken didineceğiz, olmayan hukuku zorlayacağız, sesimizi daha bir gür çıkaracağız. İşte tam da bunları düşünürken, içeriden mektup geliyor. Can, her zamanki can, benim üşümeme üzülüyor, Erdem, nöbeti kır, içeriye sız diye beni muzırlığa teşvik ediyor. Onlara buradan seslenmek istiyorum, Evet, ayaklarım hâlâ hissetmiyor, ellerim hâlâ zonkluyor ama sizi düşündükçe ısınıyor ve umutla doluyorum. Korkaklar diyarında, meşalemiz oluyor, haysiyet yoksunluğunda, bize insanlığımızı hatırlatıp utandırıyorsunuz. Seamus Heaney, “Tarih der ki, Umut etme/Kabrin bu yakasında” diye serzenişte bulunurken, özlemini çektiğimiz adaletin, bir medcezir dalgası gibi yükseleceğinin sözünü verir. Ben de veriyorum. Çünkü adaletin bin bir şekli ve formu var. Ama en güzeli, kendi masumiyetini bilmek ve her şeye rağmen affetme erdemine sahip olup, rövanş almamak. Bu arada geçmiş Dünya İnsan Hakları Günümüz kutlu olsun. Yazıktır, kinlerinden körleşenlere de selam olsun. B Hâkimlik olmayan suçlama uydurdu 26 Kasım 2015’te tutuklanan Dündar ve Gül için yapılan tahliye talebi İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından, ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçlaması varmış gibi reddedilerek ‘tutuklama kararı uygun’ denildi dana’da Ocak 2014’te Suriye’ye silah taşıyan MİT TIR’larıyla ilgili haberlerinden dolayı tutuklanan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcimiz Erdem Gül’ün tahliCANAN ye talebi İstanCOŞKUN bul 6. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından reddedildi. Hâkimlik kararında, Dündar ve Gül’e savcılık tarafından yöneltilmeyen “Silahlı terör örgütü üyeliği” suçlaması da sanki varmış gibi yer aldı. Tahliye talebini değerlendiren İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği ret kararında, “Dosyada tutukluluk halinin sonlandırılmasını gerektirecek yeni bir delil bulunmadığı, delillerin henüz toplanmadığı ve tutuklama kararını veren İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliği’nin kararının usul ve yasaya uygun olduğunu” belirtti. Talebi reddeden hâkimliğin red kararında, Dündar ve CAN DÜNDAR VE ERDEM GÜL’ÜN TAHLİYE TALEBİNE RET ‘Tarih bu kararı verenleri unutmaz’ CHP milletvekilleri Enis Berberoğlu, Ali Şeker, Nurhayat Altaca Kayışoğlu, Ceyhun İrgil ve Aytuğ Atıcı dün Can Dündar ve Erdem Gül’ü ziyaret etti. CHP’liler “Tarih bu kararı verenleri unutmayacak” dedi. A Gül’e ne savcılık ne de tutuklama kararını veren hâkimlik tarafından yöneltilmeyen “Silahlı terör örgütüne üye olma” suçlaması gerekçe olarak gösterildi. Dündar ve Gül’ün avukatları dilekçelerinde tahliye talebinde bulunmasına rağmen, hâkim bu dilekçeyi tutukluluğa itiraz dilekçesi sanarak “itirazın reddi” kararı verdi. Oysa tutukluluğa itiraz daha önce avukatlar tarafından İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği’ne yapılmıştı. Avukatların dilekçesinde bu husus belirtilerek bu defa tahliye istedikleri açıklanıyordu. İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliği yargıcı ise İstanbul 8. Sulh Ceza Hâkimliği yargıcının kararını yok sayarak ya da göremeyerek tutukluluğa itiraz incelemesi yaptı ve itirazı reddeden hâkimlik kararının kesin olduğunu belirtti. Hukukçular, tahliye talebinin reddi kararının kesin olmayacağını, itiraz yolunun açık olduğunu söyleyerek, kararın şekil yönünden bile hatalı olduğunu ifade etti. Kararın en çok tartışılan yönü ise “tutuklamanın sonlandırılmasını gerektirecek yeni delil olmayışının” gerekçe olarak gösterilmesi oldu. Tahliye yerine tutuklama için delil aranması yerine hâkimliğin tahliye için delil araması dikkat çekti. Hatırlanacağı üzere dosyada 29 Mayıs ve 12 Haziran 2015 tarihli haberler dışında delil bulunmuyor. Katalog suç değil Tahliye talebine ilişkin dilekçede, Dündar ve Gül’e yöneltilen üç ayrı suç olduğu aktarılarak, bunlardan birincisinin “örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçlaması diğer iki suçlamanın da “siyasi ve askeri casusluk”, “gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçları olduğu anımsatıldı. Bu üç suçlamadan “örgüte üye olmadan bilerek ve isteyerek yardım etmek” suçlamasının Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100. maddesinde düzenlenen tutuklama nedenleri arasında yer alan katalog suçlar arasında yer aldığı, diğer iki suçlamanın bu katalog suçlardan olmadığının altı çizilmişti. 26 Kasım tarihli tutuklama kararında katalog suçlar arasında yer almayan “siyasi ve askeri casusluk” ve “gizli kalması gereken bilgileri açıklama” suçlamalarından da tutuklama kararı verildiği anımsatılarak, bu suçlar bakımından tutuklama nedeninin varlığının nasıl tespit edildiği sorulmuştu. l İSTANBUL Silivri’deki nöbete Gazetecilere Özgürlük Platformu üyeleri de ‘Adalet İçin Bekliyoruz’ pan kartıyla katıldılar. Ercan İpekçi, bütün gazeteciler adına eyleme destek verdiklerini söyledi. an Dündar ve Erdem Gül’e destek amacıyla Si livri Cezaevi önünde başlatılan ‘Umut Nöbeti’ dün de soğuk ve yağışlı havaya karşın devam etti. Dünkü nöbette, gazetemizin Reklam Tanıtım ALİ ve Halkla İlişkiAÇAR ler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Cemal Uşak, Başkan Yardımcısı Erkam Tufan Aytav, Mehmet Baransu’nun eşi Nesibe Baransu, Kazete Genel Ya ‘Eğer biat etmezseniz akıbetiniz bu olacak!’ C yın Yönetmeni Berrin Gürçay Dilekçi, eski TGS Genel Başkanı Ercan İpekçi, eski TGS ve Anadolu Ajansı çalışanları Tuncay Yıldırım, Metiner Erdem ile Hüsnü Erdem vardı. Öfkeli ve hüzünlüyüz Ayşe Cemal, Silivri Cezaevi önüne Can Dündar ve Erdem Gül’ün ifade özgürlüğü için geldiğini kaydederek, “Can Dündar benim genel yayın yönetmenim. Son güne kadar toplantısını ertelemedi. Tutuklanacağını biliyordu ama biz hiç ihtimal vermiyorduk. İşimi zin başındayız ama çok öfkeliyiz ve hüzünlüyüz” dedi. İzmir’den gelen Berrin Gürçay Dilekçi ise “Tamamen haberleşme özgürlüğü adına ve yarınlarımız için buradayız” dedi. Erkam Tufan Aytav, tutuklanan gazetecilerle, dışardakilere mesaj verilmek istendiğini söyledi. Aytav, “Eğer biat etmezseniz, sizin de akıbetiniz bu olacak mesajıydı. İbret için içeriye alındılar” dedi. Nesibe Baransu “Umutlu yarınlara umut olabilmek adına bugün buradayız” diye konuştu. l İSTANBUL Sayek’ten destek ziyareti HP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke, gazetemiz Ankara bürosuna destek ziyaretinde bulundu. Can Dündar ve Erdem Gül’ün durumları hak C kında bilgi alan Böke, tutuklama kararının zamanlamasına dikkat çekerken, “Cumhuriyet bugüne kadar yalnız değildi, bundan sonra da olmayacak” dedi. l ANKARA Selin Sayek Böke C M Y B
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear